Yaratılış 14

Burada bize beş kral ile ilgili tarihsel bir kayıt sunulur: “Bu arada Şinar kralı Amrafel, Ellasart kralı Aryok, Elam kralı ‘Kedorlaomer’ ve Goyim kralı Tidal, Sodom kralı Bera’ya Gomora kralı birşa’ya, Adam kralı Şinav’a, Sevoyim kralı Şemever’e ve Bala- soar-kralına karşı savaş açtı.” Yaratılış 14:1,2. Tanrının Ruhu “kralların ve onların ordularının” Tanrının halkı ile herhangi bir şekilde bağlantılı olarak hareket ettikleri zaman bu kralların ve onların ordularının hareketleri ile meşgul olacaktır. Şu anda önümüzde bulunan konuda İbrahim’in kişisel olarak bu savaş ya da onun sonuçları ile hiç bir ilgisi yok idi. İbrahim’in çadırı ve sunağı bir savaş ilan edilmesi için herhangi bir fırsat yaratmıyor idi ya da böyle bir savaşın çıkması ile uzaktan yakından hiç bir ilgisi yok idi. Göksel bir insanın uygun payı asla hiç bir şekilde bu dünyanın krallarının ve fatihlerinin hırsını harekete geçiremez ve onları ayartamaz.

Ama yine de her şeye rağmen İbrahim dört kralın beş kral ile yaptığı savaştan etkilenmedi, ama Lut etkilendi. Lut’un bulunduğu konum tüm olup bitenlere kendisini de dahil etmiş idi. Lütuf aracılığı ile imanın sade yolunu izleme gücü bulabildiğimiz sürece bu dünyanın koşullarının sınırlarının tamamen dışına atılırız. Ama eğer “vatanı göklerde olan” kişiler olarak yüksek ve kutsal konumumuzu terk eder isek ve yeryüzünde bir isim, bir yer ve bir pay peşinden gider isek o zaman yeryüzündeki sarsıntılar ve olaylara paydaş olmayı beklememiz gerekir. Lut, Sodom’un ovalarında yerleşmek için seçim yapmış idi ve bu nedenle Sodom’un savaşları yüzünden derinden ve duyarlı bir şekilde etkilendi. Bu durum her zaman böyledir. Tanrı çocuğunun kendisini bu dünyanın çocukları ile karıştırması acı ve üzücü bir şeydir. Böyle yaptığı zaman canına ciddi bir şekilde zarar verecektir ve kendisine emanet edilen tanıklık da aynı şekilde zarar görecektir. Lut’un Sodom’da ne gibi bir tanıklığı oldu? Eğer bir tane olsa idi bile o da gerçekten çok zayıf bir tanıklık idi. Aslında Lut’un Sodom’a yerleşmesi onun tanıklığına vurulan ölümcül bir darbe oldu. Sodom ve onun yollarına karşı bir sözcük konuşmak ile Lut kendi kendini mahvetmiş olacak idi, çünkü Lut neden Sodom’a yerleşmiş idi? Gerçek şu ki, Lut’un çadırını Sodom’a yakın kurması ile Tanrıya tanıklık etmediği her şekilde görünüyor idi. Lut’un yüreğini harekete geçiren eylemlerin kaynağı kişisel ve ailevi açıdan ilgiler gibi görünüyor idi ve buna rağmen Petrus bize “onun doğru canının her geçen gün kötülerin kirli konuşmaları ile sıkıldığını” söyler, Lut’un yüreği aksini yapmaya eğilimli olsa dahi bunu yapmak için harekete geçecek gücü az idi.

Pratik bir bakış noktası açısından aynı anda iki obje tarafından yönetilemeyeceğimizi anlamak önemlidir. Örneğin, zihnimde hem dünyasal ilgilerimin konularını hem de Mesih’in müjdesi ile ilgili konuları bir arada düşünemem; eğer bir iş kurmak amacı ile bir kente gider isem o zaman konumun müjde değil de iş olduğu aşikardır. Hiç kuşkusuz kendime hem işim ile ilgilenmem gerektiğini hem de müjdeyi duyurmam gerektiğini söylerim. Ama her zaman ya birinin ya da diğerinin benim ilgilenmem gereken konu olması gerekir. Mesih’in bir öğrencisinin müjdeyi hem en bereketli hem de en etkin şekilde duyurması hem de aynı zamanda işi ile ilgilenmesi zor olur. Kesinlikle her ikisini de yapacaktır, ancak böyle bir durumda önceliği iş değil müjde olacaktır. Pavlus müjdeyi duyurdu ve aynı zamanda iş olarak da çadırcılık yaptı. Ama asıl konusu çadır yapmak değil müjdeyi duyurmak idi. Eğer işe öncelik verir isem, o zaman müjdeyi duyurma eylemi çok kısa sürede şekilci ve yararsız bir hale gelecektir. Evet, eğer açgözlülüğüme fırsat teşkil etmeyecek olur ise yararlı olabilir. Yürek çok aldatıcıdır. Ve genellikle özel bir şeyi elde etmeyi arzu ettiğimiz zaman, yüreğin bizi nasıl aldatabileceğini görmek gerçekten şaşırtıcıdır. Yürek bu konuda bulabileceği en makul nedenleri bol bol ortaya koyacaktır. Anlayışımızın gözleri kendimize olan ilgimiz ya da yargılanmamış isteklilik ile öylesine körleşmiştir ki, makul olanı seçme konusunda kusurlu hale gelmiştir. Sık sık insanların yanlış olduğunu kabul ettiklerini söylemelerine rağmen bulundukları konumda kalmak için kendilerini savunduklarını işitiriz. Oysa daha yararlı bir alanda bulunmanın tadını çıkartabilirler. Bu tür mantık muhakemeleri ile ilgili olarak Samuel bu konuya işaret eden güçlü bir karşılığı dile getirmiştir: “İtaat etmek kurbandan ve koçların yağlarına kulak vermekten daha iyidir.” Hangisi daha iyi olanı yapabildi? İbrahim mi, yoksa Lut mu? Bu iki adamın öyküleri sorgusuz sualsiz şu gerçeği kanıtlar: Dünyaya hizmet etmenin en etkin yolu hangisidir? Dünyaya sadık kalmak mı, dünyadan ayrılmak ve ona karşı tanıklıkta bulunmak mı?

Ama hatırlanması gereken bir nokta var: Dünyadan içtenlikle ayrılmanın tek yolu ancak Tanrı ile paydaşlık etmenin bir sonucu olarak mümkün olabilir. Kendimi bu dünyadan tamamen ayırabilir ve varlığımın merkezini kendim olarak oluşturabilirim; bir manastıra yerleşip inzivaya çekilebilirim. Ama Tanrı için ayrılmış olmak bundan tamamen farklı bir şeydir. Dünya üşütür ve karşı çıkar, ama Tanrı ısıtır ve bizden yanadır. Manastıra kapanmak kendi içimize dönmektir, oysa tanrı ile paydaşlık içinde yaşamak bizim diğer insanlara sevgi ve ilgi ile çekilmemizi sağlar. Manastır ve inziva benliği ve onun ilgilerini merkez haline getirir, oysa tanrı ile paydaşlık Tanrıyı ve O’nun yüceliğini merkez haline getirir. Böylece İbrahim’in öyküsünde şunu görüyoruz: İbrahim’in dünyadan ayrılışındaki gerçek onun dünyasal yollara girerek başını derde sokan ve tutsak alınan Lut’un sıkıntısına ortak olmasına neden oldu. “Avram yeğeni Lut’un tutsak alındığını duyduğu zaman, evinde doğup yetişmiş üç yüz on sekiz adamını yanına alarak dört kralı Dan’a kadar kovaladı. Adamlarını gruplara ayırdı ve gece saldırıp onları bozguna uğratarak Şam’ın kuzeyindeki Hova’ya kadar kovaladı. Yağmalanan tüm malı, yeğeni Lut ile mallarını ve kadınları ve halkı geri getirdi.” Yaratılış 14: 14-16. Lut her ne kadar İbrahim’in yeğeni de olsa kardeşi sayılır idi; kardeş sevgisinin ne olur ise olsun harekete geçmesi gerekir. “Bir kardeş zorluklarda yardımcı olması için doğmuştur.” Ve genellikle zor zamanlar yüreği yumuşatan zamanlardır ve sevgi gösterilmesini gerektirir. Bu kardeş bizden ayrı bir yerde yerleşmiş olsa bile 12.ayette okuduğumuz şu sözler çok dikkat çekicidir; “İbrahim’in kardeşinin oğlunu aldılar” ve yine 14.ayette şunları okuruz:” Avram yeğeninin tutsak alındığını duyduğu zaman.” Bir kardeşin sıkıntı içinde iken duyduğu ihtiyaçlara bir kardeşin yüreğinin sevgisi ile yanıt verilir. Bu tanrısal bir sevgidir. İçten iman bizi her zaman bağımsız kılar ama asla kayıtsız kılmaz. Kardeşi soğukta titrer iken o asla kendisini battaniyesine sarıp ısınmaz. İmanın neden olduğu üç şey vardır: “yüreği saf kılar”, sevgi aracılığı ile işler”, ve “dünyaya üstün gelir.” Ve işte imanın bu tüm üç sonucu bu olaydaki İbrahim’in davranışı aracılığı ile ortaya konmaktadır. İbrahim’in yüreği Sodom’un pisliklerinden temizlenmiştir; kardeşinin oğlu yeğeni ve aynı zamanda kardeşi Lut’a karşı duyduğu içten sevgiyi sergilemiştir. Ve sonuç olarak krallar üzerinde mutlak bir zafer kazanmıştır. Tüm bu davranışlar imanın değerli ürünleridirler, gökseldirler ve Mesih’i onurlandıran ilklerin temelidirler.

Ama yine de her şeye rağmen iman adamı düşmanın saldırılarından muaf değildir ve genellikle bir zaferin hemen ardından iman adamının yeni bir ayartma ile karşılaşması sık görülen bir durumdur. Aynı şey İbrahim için de geçerli oldu; “Avram Kedorlaomer ile onu destekleyen kralları bozguna uğratıp döndüğü zaman, Sodom kralı onu karşılamak için Şave vadisine gitti.” Yaratılış 14: 17. Düşmanın bu hareketi ile çok derin ve sinsi bir planı olduğu aşikar idi. Sodom kralı burada çok farklı bir düşünce sunmaktadır ve düşmanın gücünün çok farklı bir alanını sergilemektedir. “Kedorlaomer ve onu destekleyen krallar” ifadesinden bunu sezmekteyiz. Sodom kralından söz edilir iken yılanın tıslamasını işitiriz ama Kedorlaomer ile aslan kükreyişi ima edilir; ama yılan da olsa aslan da olsa Rabbin lütfu fazlası ile yeterli idi ve bu lütuf Rabbin hizmetkarı ve dostu İbrahim’e tam zamanında tam ihtiyaç anında hizmet etti. “Yüce Tanrının kahini olan Şalem kralı Melkisedek ekmek ve şarap getirdi ve Avram’ı kutsayarak şöyle dedi: ‘Yeri göğü yaratan yüce Tanrı Avram’ı kutsasın, düşmanlarını onun eline teslim eden yüce Tanrıya övgüler olsun.’” Yaratılış 14: 18-20. Bu olayda dikkat çekilmesi gereken ilk nokta Melkisedek’in devreye girdiği garip andır ve ikinci olarak onun hizmetinin çifte etkisi dikkat çeker. Melkisedek İbrahim, Kedorlaomer’i kovaladığı zaman ortaya çıkmadı, Sodom kralı İbrahim’in ardından gittiği zaman ortaya çıktı. Bu ayrıntı çok önemli bir ahlaki farklılığı ortaya koyar. Çatışmanın daha derin karakterine karşılık verilmesi gerektiği zaman paydaşlığın daha derin karakterine ihtiyaç duyuldu.

Ve sonra “ekmek ve şarap” hizmeti sayesinde Kedorlaomer ile yaşadığı çatışmadan sonra İbrahim’in ruhu tazelendi. Ve kutsama da İbrahim’in yüreğini Sodom kralı ile çatışma için hazırlamış oldu. İbrahim bir galip idi ama yine de savaşan biri olmak üzere idi ve kraliyet kahini galibin ruhunu tazeledi ve savaşçının yüreğini güçlendirdi.

Melkisedek’in İbrahim’in düşüncelerini Tanrıya sunarken edindiği tutumu gözlemlemek oldukça hoştur. Melkisedek Tanrıyı “yeri göğü yaratan yüce Tanrı” olarak adlandırır ve yalnızca bununla da kalmaz ama aynı zamanda İbrahim’in aynı Tanrı tarafından “kutsandığını” ilan eder. Bu kutsama İbrahim’i Sodom kralı ile yapacağı karşılaşma için etkin bir şekilde hazırlar. Tanrı tarafından kutsanmış olan birinin düşmana aldırmaya ihtiyacı yoktur. Ve eğer “yerin ve göğün sahibi” onun görüşünü tamamen doldurdu ise Sodom’un boş değerlerinin o kişi için en ufak bir çekicilikleri olmayacaktır. Bu nedenle beklendiği gibi Sodom kralı Avram’a ‘adamlarımı bana ver, mallar sana kalsın’ dediği zaman, İbrahim ona şu yanıtı verir: “Yeri göğü yaratan yüce Tanrı Rabbin önünde sana ait hiç bir şey, bir iplik ve bir çarık bağı bile almayacağıma ant içerim. Öyle ki, Avram’ı ‘zengin ettim’ demeyesin.” Yaratılış 14:21-23. İbrahim Sodom kralı tarafından zenginleştirilmeyi reddeder. Eğer İbrahim dünya tarafından yönetilmiş olsa idi o zaman Lut’u dünyanın gücünden kurtarmayı nasıl düşünebilir idi? Bir başkasını kurtarabilmenin tek gerçek yolu önce insanın kendisinin tamamen kurtarılmış olmasıdır. Ben kendim ateşin içinde bulunduğum sürece bir başkasını ateşin içinden dışarı çıkarmam mümkün olamaz. Ayrılma yolu gücün yolu olduğu gibi aynı zamanda esenlik ve kutsanmanın da yoludur.

Tüm çeşitli şekilleri ile birlikte dünya şeytanın Mesih’in hizmetkarlarının ellerini zayıflatmak ve sevgilerini soğutmak için kullandığı büyük bir aracıdır. Ama Tanrıya övgüler olsun ki yürek Tanrıya gerçekten bağlı olduğu zaman Tanrı daima neşelendirmek ve güçlendirmek için doğru zamanda yardıma gelir. “Rabbin gözleri tüm yürekleri ile Kendisine bağlı olanlara güç vermek için her yeri görür.” 2.Tarihler 16:9a. Bu gerçek bizlerin zavallı, korkak, kuşku duyan ve kaygılanan yüreklerimiz için cesaret verici bir gerçektir. Gücümüz ve kalkanımız Mesih olacaktır. O, “savaş gününde başlarımızı koruyacaktır.” O, “ellerimize savaşmayı ve parmaklarımıza kavga etmeyi öğretecektir.” Dünya, benlik ve şeytana karşı bir yoldan yürümeyi içtenlik ile arzu eden bir yürek için tüm bunlar söz ile anlatılamayacak kadar rahatlatıcıdır. Rab, çevremizin tuzaklar ile kuşatılmış olduğu bu dünyada yüreklerimizi Kendisine bağlı tutsun.