Yaratılış 10

Kitabımızın bu kısmında Nuh’un soyundan gelen üç oğlunun adlarının kayıtlı olduğunu görürüz; burada özellikle Babil ya da Babilon krallığının kurucusu olan Nemrut dikkatimizi çeker. Babil krallığı esin ile yazılmış olan sayfalarda önde gelen bir yer tutar. Babil çok iyi bilinen bir isimdir ve etkisi de çok iyi bilinir. Yaratılış 10.bölümden Vahiy 18.bölüme kadar defalarca karşımıza çıkar ve her zaman Tanrının tanıklığı konusunda kararlı bir düşmanlık ile hareket eder. Burada söylemek istediğimiz Eski Antlaşmadaki Babil ile ilgili ayetlerin Vahiy kitabındaki Babil ile aynı oldukları değildir. Hiç bir şekilde benzerlik göstermezler. İlk Babil’in bir kent olduğuna ve ikinci Babil’in bir sistem olduğuna inanıyorum. Ama yine de hem kent hem de sistem Tanrı halkına karşı güçlü bir etkiye sahiptirler. İsrail Kenan diyarındaki savaşlarına başladığı zaman bir Babil düşman ordusu tarafından bozguna ve sıkıntıya uğratılmış ve yenilgi ve karmaşa ile yüz yüze kalmış idi. Babil’in Tanrı halkı üzerindeki kötü etkisi ile ilgili ilk kayıt budur. Ama Kutsal Yazıların her öğrencisi Babil’in, İsrail’in tüm tarihi boyunca İsrail halkı üzerindeki etkisinin ve oynadığı rolün ne olduğu konusunda bilgi sahibidir.

Burada bu kentin tanıtıldığı çeşitli bölümlere ayrıntılı olarak dikkat çekmeyeceğiz. Burada belirtmek istediğim tek şey yalnızca Tanrı ne zaman yeryüzünde doğru bir tanığa sahip oldu ise şeytan da her zaman bu tanıklığı lekelemek ve bozmak için bir Babil’e sahip idi. Tanrı ne zaman yeryüzündeki bir kent ile adını bağladı ise o zaman Babil o kentin biçimini alır ve Tanrı, adını kilise ile birleştirdiği zaman ise o zaman Babil yine “büyük fahişe” (tüm iğrençliklerin anası) olarak adlandırılan bir din sisteminin şeklini alır. Tek bir sözcük ile özetleyecek olur isek, şeytanın Babil’i her zaman kendi eli ile bir araç ya da kanal bularak hem eski İsrail’de hem de şimdiki kilisede tanrısal eylemlere karşı olan amaçlarını oluşturur. Eski Antlaşma’nın tamamı boyunca İsrail ve Babil her zaman karşıt durumlarda görülürler: İsrail yükseldiği zaman, Babil alçalır. Ve Babil yükseldiği zaman İsrail alçalır. Bu nedenle İsraİl Yehova’nın tanığı olarak tamamen başarısızlığa uğradığı zaman, “Babil kralı onun kemiklerini kırdı ve onu bozguna uğrattı. Yeruşalim kentinde kalmış olması gereken Tanrı evinin eşyaları Babil kentine götürüldüler. Ama Yeşaya üstün peygamberliği ile bizi tüm bunların karşıtı olan bir noktaya doğru yönlendirir. Ve çok görkemli örnekler ile İsrail’in yıldızının yükseldiğini ve Babil’in tamamen battığını bize gösterir. “Rab İsrail halkını acıdan ve sıkıntıdan ve yaptığı ağır işlerden kurtardığı gün Babil kralını alaya alarak, ‘Halkı ezenin nasıl da sonu geldi’ diyecekler, ‘zorbalığı nasıl da sona erdi!’ Rab kötülerin değneğini, egemenlerin asasını kırdı. O asa ki, halklara gazap ile vurdukça vurdu, ulusları öfke ile ve dinmeyen öfke ile yönetti. Bütün dünya esenlik ve barış içinde sevinç ile haykırıyor, Lübnan’ın çam ve sedir ağaçları bile kralın yok oluşuna seviniyor.” Yeşaya 14:3-8.

Eski Antlaşma’da Babil halkı ile ilgili yazılan bilgiler hakkında yazacaklarım şimdilik bu kadar. Babil’in karakterini ve sonunu öğrenmek için değerli okuyucumun Vahiy kitabının 17. Ve 18.bölümlerine dönmesi yeterli olacaktır. Babil, Kuzu’nun eşi olan gelin ile belirgin bir karşıtlık içinde takdim edilir. Ve Babil’in sonuna bakınca onun Kuzu’nun görkemli evliliğinden sonra değirmen taşına benzeyen büyük bir taş gibi kaldırılıp denize atıldığını görürüz.

Ama yine de bu çok ilginç konuyu burada izleme girişiminde bulunmayacağım: Burada bu konuya yalnızca Nemrut’un adı ile bağlantılı olarak değinmiş bulundum. Okuyucumun Babil adının geçtiği tüm bu kutsal yazılardan Babil hakkında bilgi sahibi olması için Vahiy 17 ve 18.bölümleri okumasını önerdim.

“Kuş’un Nemrut adında bir oğlu oldu. Yiğitliği ile yeryüzüne ün saldı. Rabbin önünde yiğit bir avcı idi. “Rabbin önünde Nemrut gibi yiğit avcı sözü” buradan gelir. İlkin Şinar topraklarında, Babil, Erek, Akat, Kalne kentlerinde krallık yaptı. Sonra Asur’a giderek Ninova, Rehovot-İr, Kalah kentlerini ve Ninova ile önemli bir kent olan Kalah arasında Resen’i kurdu.” Yaratılış 10:8-12. İşte Babil’in başlangıcı böyle oldu ve onun karakteri Tanrının tüm kitabı boyunca dikkat çekecek bir şekilde bu başlangıç ile uyumludur. Babil yeryüzünde her zaman güçlü bir etkiye sahip olarak görülür; başlangıcını göklere borçlu olan her şeye karşı tam bir düşmanlık tutumu içinde hareket eder. Ve göklerdeki Tanrı ordularının “Hallelulja!” diye bağırmaları ancak Babil’in tamamen yok olmasından sonra duyulur. “Hallelulja! Gücü Her Şeye Yeten Rab Tanrı egemenlik sürüyor!” Bundan sonra Babil’in tüm gücü sonsuza kadar yok olacaktır; koca kent Babil de işte böyle şiddet ile atılacak ve bir daha görülmeyecek; o Babil ki bir zamanlar hem yabani ayvanları hem de pek çok canı mahvetmiş idi. Babil’in tüm gücü ve görkemi, tüm gösterişi ve gururu, zenginliği ve lüksü, ışığı ve sevinci, parlaklığı ve ihtişamı, güçlü çekicilikleri ve dört bir bucağa yayılmış olan etkisi sonsuza kadar ortadan kalkacaktır. Artık onda hiç kandil ışığı parlamayacak ve hiç bir yaşam sesi duyulmayacak idi. Tanrı Babil’i yargılayacak ve kutsalların, elçilerin ve peygamberlerin hakkını alacaktır. “Ey Rab, tüm bunlar ne zaman gerçekleşecek?”