October 2016

BÖLÜM 3

KADINLAR

“Ey kadınlar, Rabbe bağımlı olduğunuz gibi, kocalarınıza bağımlı olun. Çünkü Mesih bedenin kurtarıcısı olarak kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. Kilise Mesih’e bağımlı olduğu gibi, kadınlar da her durumda kocalarına bağımlı olsunlar.” — Efesliler 5:22-24

“Ey kadınlar, Rabbe ait olanlara yaraşır biçimde kocalarınıza bağımlı olun.” — Koloseliler 3:18

“Öyle ki genç kadınları, kocalarını ve çocuklarını seven, sağduyulu, temiz yürekli, iyi birer ev kadını ve kocalarına bağımlı olmak üzere eğitebilsinler. O zaman Tanrının sözü kötülenmez.” — Titus 2:4,5

“Bunun gibi, ey kadınlar, siz de kocalarınıza bağımlı olun. Öyle ki, kimileri Tanrı sözüne inanmasa bile Tanrı korkusuna dayanan temiz yaşayışınızı görerek söze gerek kalmadan karılarının yaşayışı ile kazanılsınlar. Süsünüz örgülü saçlar, altın takılar ve güzel giysiler gibi dış ile ilgili olmasın. Gizli olan iç varlığınız, sakin ve yumuşak bir ruhun solmayan güzelliği ile süsünüz olsun. Bu, Tanrının gözünde çok değerlidir.” — 1.Petrus 3:1-4

“Kocana istek duyacaksın. Seni o yönetecek.” — Yaratılış 3:16

Hem Efesliler hem de Koloseliler’de önümüze konan ilk ilişki kadınlar ile ilgili olanıdır. Tüm bu öğütlerin hepsi boyun eğmek konusu hakkındadır. Biri şöyle demiştir: “Yaşadığımız kötü dünyada insan isteği, tüm kötülüğün kaynağıdır. Gerçek ve içten Hristiyanlık, boyun eğilmesi doğru olan Tanrıdan ayrılmamayı ifade eder. İnsanlığı iyileştirecek olan ilke boyun eğme ve itaat ilkesidir; insana, insanın değil, Tanrının isteğinin rehberlik etmesi gerekir. Ama insanın yüreğini iyilik ile yöneten ilke her zaman ve her yerde itaattir. İnsana değil, Tanrıya itaat edilmesini söylemem gerekir. İtaatten ayrılmanın anlamı günaha düşmektir. Bir erkek, bir baba olarak buyruk verebilir ve yönlendirebilir, ama tüm bunları tanrıya ve Onun sözüne itaat ederek yapması lazımdır. Mesih’in yaşamının özü, tanrının isteğini yerine getirmek idi; “Ey tanrım, senin isteğini yapmak için geldim.” Elçi de bu sözler ile uyumlu olarak öğütlerini vermeye başlar; “Mesih’e duyduğunuz saygıdan ötürü bir birinize bağımlı olun.” 3 (Efesliler 5:21) İşte bu yüzden bağımlılık ilişkilerinin her durumda tanrısal düzen ile uyumlu olarak önde gelmeleri gerekir. Ve bunun sonucu olarak, kocaların önünde kadınlara hitap edilir.

“Ey kadınlar, Rabbe bağımlı olduğunuz gibi kocalarınıza bağımlı olun. Çünkü Mesih bedenin kurtarıcısı olarak kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. Kilise Mesih’e bağımlı olduğu gibi, kadınlar da her durumda kocalarına bağımlı olsunlar.” (Efesliler 5.22-24) Bu ayette de görüldüğü gibi kadının konumu, boyun eğme konumudur. “Konum” sözünü kullanıyoruz çünkü özenli okuyucunun algılayacağı gibi, öğüt ilişkinin karakteri ya da özelliği üzerine bina edilmiştir. Kadın gerçekten de itaat ile yükümlüdür ancak ilgili olduğu yerin temeli üzerindedir. Çeviride bir ya da iki sözcüğün araya girmesi yüzünden bu konu bir şekilde belirsizliğe uğrar. Şu sözleri okuruz: “Kilise Mesih’e bağımlı olduğu gibi kadınlar da her durumda kocalarına bağımlı olsunlar; ama eğer “olsunlar” sözcüğünü italiklerde belirtildiği gibi atlar isek o zaman gerçek ile ilgili çok basit bir ifadeye sahip oluruz: “Kilise nasıl Mesih’e bağımlı ise kadınlar da her durumda aynı şekilde kocalarına bağımlıdırlar.” Bu noktanın farlına varmak önemlidir çünkü burada kadından beklenen itaat, sonra kadının içine yerleştirildiği konumdan kaynaklanacaktır – ilişkinin doğal ürünü olarak. Başka bir deyiş ile kadının kocasına itaati kadının seçimine bırakılmamıştır, ama bulunduğu yer nedeni ile kadından itaat beklenir. Tanrı Ruhunun burada dikkatimize sunduğu gerçek budur.

(1)   O zaman, kadının yasası, kocasının isteğidir. Ya da erkeğin yetkisine bağımlılık konumuna yerleştirilmiştir. Burada bu ifadeyi sınırlayacak olan tek bir nokta var gibidir; bu nokta, Koloseliler’de bulunan şu sözcükler aracılığı ile belirtilir. “Ey kadınlar, Rabbe ait olanlara yaraşır biçimde kocalarınıza bağımlı olun. (Koloseliler 3:18) Bu yüzden eğer kocanın isteği kadının Rabbe olan bireysel sorumluluğu ile çatışır ise –Rabbin sözünde ifade ettiği isteği ile uyumlu değil ise – eğer seçenek kadının kocasına olan itaatini zorluyor ya da Rabbe itaatsizlik teşkil ediyor ise o zaman son söz elbette Rabbin sözü olacaktır. Bu tür önemli istisnalar dışında kadının kocasına bağımlılığı tam olmalıdır.” Kilise nasıl Mesih’e bağımlı ise kadınlar da her durumda kocalarına bağımlıdırlar.” Yukarda söz edilen konunun dışında bu konuda herhangi bir istisnaya izin verilemez.

Bu konunun temeli, ilişkinin doğasından kaynaklanır. “Çünkü koca kadının başıdır. Aynı Mesih’in kilisenin başı olması gibi. Buradaki kıyaslama – biri diğerinin örneği ya da figürü olarak – kadın ve erkek arasındaki birlik ve Mesih ve kilise arasındaki birlik ile ilişkili olarak yapılmıştır. Bunun sonucu olarak bir yanda kadının konumunu diğer yanda ise kilisenin konumu ortaya konmuş olur. Ve bir an için eğer evliliğin ilk oluşturulduğu zaman dönecek olur isek kilisenin sırrının nasıl dikkat çekecek bir şekilde önceden bildirildiğine dair bir görünüm elde ederiz. “Rab Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyur iken rab Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini et ile kapadı. Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi. Ve Adem, ‘İşte bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir’ dedi. Ona kadın (İşşa) denilecek çünkü o adamdan alındı (İş). Bu neden ile adam annesini ve babasını bırakıp karısına bağlanacak ve ikisi tek beden olacak. “ (Yaratılış 2:21-24) Bu örnekte, son Adem olan Mesih’in ve kilisenin, Tanrının Kutsal Ruhunun zihninde bulunduğunu kim görmezlikten gelebilir? Burada sözü edilen derin uykunun Mesih’in ölümüne işaret ettiği çok kolay anlaşılır bir örnektir; Adem’den alınan kaburga kemiğinin ise Mesih’ten oluştuğuna dair yine çok aşikar bir örnek temsil eder. Bu konu gerçekten de Efesliler 5:27 ayetinde sözü edilen zamana yani, “öyle ki kilise kendisine sunulabilsin ve Mesih’in kendi sevinci için yaratılmış olan gelini O’nun mükemmel sevgisinde yaşayabilsin; Mesih’in kusursuz sevgisi “kemiklerinden alınmış kemik ve etinden alınmış et” olan gelinini kucaklayabilsin.” 4 (Yaratılış 2:23; Efesliler 5:30)

Bu yüzden kadının kocası ile olan ilişkisinin yeri, Mesih’in kilisesi ile olan yerinde bulunur ve kadının bulunduğu bu konum nedeni ile daha önce söylendiği gibi, konumu bağımlılıktır. Ve burada belirtilmesi gerekli olan önemli nokta, kadının yerinin kocanın karakteri nedeni ile hiç bir şekilde etkilenmediğidir. Kadının konumunun pek çok durumda çok zor açıklanabileceği konusu oldukça doğrudur. Örneğin, imanlı bir kadın, evlendikten sonra iman etti ise imansız bir kocası olabilir ve bu koca kadının yaşamını kötü yüreği nedeni ile çok sefil bir hale getirebilir; ancak yine de buna rağmen bu koşul ya da başka herhangi bir koşul yüzünden kadının konumu değişmez. İmansız koca karısından sevgiyi dahi esirgeyebilir ya da karakter özellikleri ile karısında saygı uyandıramaz; imanlı kadının durumu imansız bir koca yüzünden ne kadar zor olur ise olsun kadın Rabbe olan sadakat konumunda kalmalıdır. Aynı bizlerin krallara ya da bazı güçlerin yetkilerine, onların kişisel özelliklerinden etkilenmeden hizmet etmeye nasıl devam etmemiz gerekiyor ise kadının da kocasına olan görevi kocasının kötü karakteri yüzünden asla değişmemelidir.

Bazı kişiler için kadının kocasına olan burada açıklanan şekildeki görevi kabul edilmesi çok zor olan bir konudur. Doğal açıdan hiç kuşkusuz böyle bir şey hemen hemen imkansızdır; ama Söz’de bu konu ile ilgili verilmiş olan sağlayışa dikkat edin: “Ey kadınlar, Rabbe bağımlı olduğunuz gibi kocalarınıza bağımlı olun.” Böylece kadının düşüncesine Rabbin Kendisi getirilir ve biz hepimiz biliyoruz ki, bazı şeyler ne kadar itici ve hoş görülemez olsalar da Rab için yapıldıkları zaman ışık sağlayabilir ve sevinç dahi getirebilirler. Bu yüzden buradaki durumda kadın eğer Rabbi önünde görmeye devam eder ise – kocasının arkasında olan kişi sanki Rabmiş gibi – kocasının en mantıksız buyruklarına bile sonunda itaat edebilecektir. Çünkü bu gücün hepsini Rabbin Kendisi kadına sağlayacaktır.

Ama yine de her şeye rağmen eğer bir koca yanlış ve Rabbin gözünde hatalı bir şeyi karısına buyuracak olur ise o zaman kadın bu tür buyruklar konusunda bağımlı olmadığını hemen bilecektir, çünkü kadının kocasına bağımlılık konusundaki sorumluluğu Rabbe bağımlı olduğu gibidir. Rab günahlı olan bir şeyi asla kutsamayacaktır. Tanrı kadının elekten geçmesine izin verebilir ve kadın önce bunun iyi olduğunu ya da buna ihtiyacı olduğunu anlamayabilir. Ama iman sürekli olarak gücünü ve hangi yoldan yürüyeceğini Rabbin bilgeliği sayesinde bulur- Ona güvenmek ve Onu anlamak için kendi insan bilgeliğimi kullanmamak – ama bu konuda kendimize çok özenli bir şekilde dikkat etmemiz gerekir. Yeri ne olur ise olsun bağımsızlık konusundan kayma ile ilgili en ufak bir eğilimi, eğer Tanrı ile uyumlu olarak bilge isek araştırmalı ve bulmalıyız. Doğa, bağımlı olmaktan asla hoşlanmaz. Ve ne zaman herhangi bir eylem konusunda Tanrının gerçeği adına konuşmak gibi bir tehlike baş gösterse doğa bunu bir başkasının isteği ya da yetkisine boyun eğmek olarak görür. Bu konuda uyanık kalmak için büyük bir gayret göstermemiz gerekir.” (Lectures on the Ephesians [Efesliler Hakkında Dersler]; yazan W.Kelly)

(2.) Aynı zamanda Kutsal Yazılar da kadının kocasına olan davranışlarının nasıl olması gerektiğine işaret ederler. “Kadın da kocasına saygı göstersin.” (Efesliler 5:33) Aynı şekilde Petrus da kadının “Tanrı korkusuna dayanan temiz yaşayışından” söz eder. (1.Petrus 3:2) Burada sözü geçen “korku” sözcüğü Efesliler’de çevrilmiş olan “saygı” sözcüğünün aynısıdır ve kocanın Tanrının düzeni ve atamasında aldığı yerin konumunun fark edilmesi gerektiğini öğretir. Buradaki korku sözü, asla tehdit eden, aşağılayıcı bir tehdit değildir; yalnızca hoşnut etmek isteyen ve gücendirmekten korkan bir saygıdır. Kutsal Ruh bu saygıyı kadının kocasına gerçek yerini – baş olarak sahip olduğu yer-verebilmesi için sağlayacaktır. Bu şekilde kadın tanrının Ruhundan aldığı güç ile kocasına saygı ile boyun eğecek ve aynı zamanda Tanrının atama düzenine de saygı göstermiş olacaktır.

Böyle bir kadına, “kocası yürekten güvenecek ve kazancı eksilmeyecektir… Kadın ona kötülük ile değil, yaşamı boyunca iyilik ile karşılık verir;” ve koca bu şekilde “iyi bir eş bulduğu için iyilik bulmuş olur ve Rabbin lütfuna erer.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 31:11; Süleyman’ın Özdeyişleri 18:22)

(3.) Kadının gerçek konumunu sadık bir şekilde kabul etmiş olması ile ilgili olan bereket hakkında kutsal yazılar sessiz kalmazlar. Elçi Petrus, bu konu hakkında yazar iken en zor durum olarak imansız bir kocası olan imanlı bir kadının durumundan söz eder. Elçinin imansız biri ile evli olan imanlı birinin durumunu kutsadığı asla düşünülmemelidir. Bu hem ifade hem de ima yolu ile yasaklanmıştır. (bakınız 1.Korintliler 7:39; 2.Korintliler 6:14-18 v.b.); ama ilk kilisede iman etmiş kadınlar – evlendikten sonra iman etmiş – kendilerini sürekli olarak imansız ve putperest biri ile evli buluyorlar idi. (Bakınız 1.Korintliler 7:10-16) Elçinin hitap ettiği grup budur ve şu sözleri bu gruptaki imanlı kadınlar için söylemiştir: “Bunun gibi ey kadınlar, siz de kocalarınıza bağımlı olun. Öyle ki, kimileri Tanrı sözüne inanmasa bile Tanrı korkusuna dayanan temiz yaşayışınızı görerek söze gerek kalmadan karılarının yaşayışı ile kazanılsınlar.” (1.Petrus 3:1,2) Buradaki sözler adeta bir vaadi andırırlar; sevecen itaat ve sürekli imanlı yürüyüşü ve yaşam saflığı imansız kocaların tövbe etmesi için onları bereketleyebilir ya da böyle bir sonuç olmasa bile Tanrı tarafından atanan imanlı kadının yaşamı, gerçeğin imansız kocaların zihin ve vicdanlarına gelmesi için aracı olabilir. Ve gerçekten de bir imansız için yürüyüşü ve yaşamı ile imansız birine sürekli bir sakinlik içinde Mesih2i temsil etmekten daha etkili bir davranış ne olabilir? Elçi, burada imanlı kadına, imansız kocası gerçeği kabul etsin diye ona öğüt vermesini söylemediğine dikkatinizi çekelim. “Hiç bir söze gerek kalmadan” ifadesi kocanın konuşma aracılığı ile değil, yürüyüş, davranış ve yaşam biçimi aracılığı ile kazanılabileceğini ima etmektedir. Bunun nedeni aşikardır. Öğüt, daha üstün konumdaki birinin hitap şeklidir; hatırlayalım ki koca, kadının başıdır ve bu yüzden kadının konumu ile kıyaslanamaz. Ama sakin bir yaşamın güzelliği, Kutsal Ruhun gücü ile yumuşak huyluluk, iyilik ve Mesih’in alçakgönüllülüğünü yansıtır ve etkileyicidir; kadının bu tür yaşamı tanrının sözlerinden daha etkili bir bereket olacak ve etkisini kanıtlayacaktır; imansız koca belki bu şekilde karanlıktan çıkartılarak Tanrının harika ışığına getirilebilir.

(4.) Konu ile ilgili tam bir görüşe sahip olmak için söz edilmesi gereken başka yol ve yönler de vardır. Çünkü biz Tanrının bizim rehberliğimiz için yumuşak merhameti ile hazırlamış olduğu tek bir sözcüğü bile ihmal edemeyiz; bu bizim için tehlikeli olacaktır; Rabbimizin dönüşünü beklediğimiz bu kısa süre içinde Onun güvenilir rehberliğine her zamankinden daha çok muhtacız.

(a) İmanlı kadının yaşayışındaki giyiniş tarzı. Elçi bu konuda sözlerine devam eder: “Süsünüz örgülü saçlar, altın takılar ve güzel giysiler gibi dış ile ilgili olmasın. Gizli olan iç varlığınız sakin ve yumuşak bir ruhun solmayan güzelliği ile süsünüz olsun. Bu, Tanrının gözünde çok değerlidir.” (1.Petrus 3:3,4) Bunlar aynı Ruha ait düşünceler olduğu için Pavlus, konu hakkında tam bir uyum ile şu sözleri yazar: “Kadınların da saç örgüleri ile, altınlar ile ve inciler ile ya da pahalı giysiler ile değil sade giyim ile, edepli ve ölçülü tutum ile Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde ve iyi işler ile süslenmelerini isterim.” (1.Timoteos 2:9,10) Her iki yerde de bir kadının düşüncesine kendisini en çok sunan ayartma fark edilir – kocasının gözüne mümkün olduğu kadar güzel görünme – ve aynı zamanda dış varlığı süslü ve pahalı giysiler ile canlandırmak ve beslemek, hiç bir zaman iç varlığın güzelliği kadar değerli ve önemli değildir.

Şimdi, bazı kişiler tarafından bazen bu süslenme ve giysi konusunun bireysel vicdanlarda özgür bırakılmış olduğu söylenir. Ama konuya buradaki ince yönlendirmelerin ışığında baktığımız zaman bu söylenenleri anlamamız güç olur. Yüreğin Mesih ile tatmin olduğu yerde bu gibi şeylere ihtiyaç duyulmayacağı oldukça doğrudur. Ama eğer yine de durum bu ise Tanrının topluluklarındaki en küçük bir uygulama bile pek çok sayıda kişinin yüreğinin yalnızca Mesih ile tatmin olmadığına dair düşüncelerin mevcut olduğu ortaya çıkar.

Rabbini sofrasında çok sık olarak görülen şu olay kadar üzücü başka hiç bir şey olamaz. Rabbin sofrası için Tanrının Ruhu aracılığı ile toplandığımız zaman bunu, Rab tekrar gelinceye kadar Onun ölümünü göstermek için yaparız (1.Korintliler 11:26). Ve biz, Onun ölümünü hatırlar iken elbette aynı zamanda bize Onun çarmıhı aracılığı ile dünyanın bizim önümüzde, bizim de dünyanın önünde çarmıha gerildiğimiz de hatırlatılır. (Galatyalılar 6:14) eğer bu olayın yargılayıcı özelliği unutulduğu takdirde ortaya çıkan karmaşa ne kadar büyük olacaktır! Ve Rabbin Kendisi için bu durum, ordugahın dışında Onun yerini paylaştığını ağzı ile ikrar eden kişilerin giysi ve süsler gibi pek çok dışsal dünyasallık ile ilgilendiklerini görmek, ne kadar üzücü olacak ve Onu nasıl da kederlendirecektir! Bu dünyada, Tanrının önünde yaşar iken elbette temiz ve bakımlı olacağız. Burada söylenen süslenme ve giyinmeyi ihmal etmek anlamına gelmez; burada ifade edilen bunlara elbette özen gösterilmesidir ancak her şey Tanrının sözü ile uyumlu olmalıdır. Bu neden ile Pavlus, kadınların alçakgönüllü bir şekilde bakımlı ve süslü olmalarını ima etmektedir. Alçakgönüllü tarz ile kast edilen, düzenli ve temiz giysilerdir. Dışsal görünüm sakin ve yumuşak huylu içsel görünüm ile uyumlu olmalıdır; Kişinin giysi, süs ve karakteri arasında uyumsuzluk olmamalıdır. Aynı şekilde süs takılarına da izin verilir ama bu takılar altın ya da inciler değil “Tanrı yoluna yaraşır bir şekilde yürüdüklerini ileri süren” kadınların “iyi işlerinden” oluşan takılar olmalıdırlar. Bu konuya değinen kutsal yazıların tümü imanlı kadınların hepsinin bu konuda dua ederek hareket etmelerini bildirir. Ve sonuçlar kesinlikle rabbin yüceliği için olacaktır; bizler Mesih’in çektiği acılara paydaşlık etmeye, Onun reddediliş yerine dışsal tanıklık etmeye ve Tanrımızın lütfu aracılığı ile çağrıldığımız dünyadan ayrılma konumunda bulunmaya çağrıldık.

(b) Özellikle evli genç kadınlar için verilen bir başka öğüt de şudur: “iyi bir ev kadını olmaları” istenir (Titus 2:5) Ya da bir başka ayette belirtildiği gibi “evde çalışan işçiler” olmaları öğütlenir. Her iki durumda da kast edilen, hemen hemen bir birinin aynısıdır. Çünkü kadınlara hizmet yerlerinin ev olduğu hatırlatılır ve onların evlerindeki konumuna müdahale edecek hiç bir iş ya da zevk nedeni ile yapılacak davranış yüzünden sıkıntı çekilmemesi gerekir. Onlara hizmet alanı olarak evi vermiş olan Tanrıdır ve bu yüzden kadınların evlerindeki işler ile gayretli bir şekilde meşgul olmaları Tanrıya olan sadakatleri ile ilgili bir konudur.

Diğer özel öğütler konusunda fazla ayrıntıya girilmesine gerek duymuyoruz. Ama bunları daha önceki kutsal yazılar ile birleştirdiğimiz zaman bu öğütler kadınlar için verilmiş olan tanrısal ölçüyü temsil ederler. İşte bu yüzden bu konumda olan her imanlı kadın bu kutsal yazıları kendisine özel bir ayna olarak kullanacak ve bu aynaya sık sık bakacaktır. Kadın, verilen öğütleri uygulaması gereken harika bir konuma çağrılmıştır. Ve bu çağrı, Rabbin sözü ile gelen bir itaat çağrısıdır. Süleyman böyle bir kadının özellikleri hakkında şu sözleri yazmıştır:

“Güç ve onur ile kuşanmıştır ve geleceğe güven ile bakar.
Ağzından bilgelik akar ve dili iyilik öğütler.
Ev halkının işlerini yönetir ve tembellik nedir bilmez.
Çocukları önünde ayağa kalkıp onu kutlar ve kocası onu över.
‘Soylu işler yapan çok kadın var ama sen hepsinden üstünsün’ der.
Süleyman’ın Özdeyişleri 31:25-29


3. Burada, gerçek çevirinin “Mesih korkusu” olduğuna dikkat çekilmesi gerekir.

4. Efesliler 5:30 ayetindeki ifadenin farklı okunuşları hakkında bakınız: Textual Criticisim for English Students ( İngiliz öğrenciler için Metine Özgü Eleştiri) Yazan: C.E.Stuart

BÖLÜM 4

KOCALAR

“Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendisini feda etti ise siz de karılarınızı öyle sevin. Mesih kiliseyi su ile yıkayıp tanrısal söz ile temizleyerek kutsal kılmak için kendini feda etti. Öyle ki, kiliseyi, üzerinde leke, buruşukluk ya da buna benzer bir şey olmadan görkemli bir biçimde kendine sunabilsin. Amacı kilisenin kutsal ve kusursuz olmasıdır. Aynı biçimde kocalar da karılarını kendi bedenleri gibi sevmelidirler. Karısını seven kendini sever. Hiç kimse hiç bir zaman kendi bedeninden nefret etmemiştir. Tersine, onu besler ve kayırır; tıpkı Mesih’in kiliseyi besleyip kayırdığı gibi. Çünkü bizler Onun bedeninin üyeleriyiz. Bunun için adam, annesini ve babasını bırakıp karısına bağlanacak ve ikisi tek beden olacak. Bu sır büyüktür; ben bunu Mesih ve kilise ile ilgili olarak söylüyorum. Size gelince her biriniz karısını kendisi gibi sevsin.” — Efesliler 5:25-33

“Ey kocalar, karılarınızı sevin ve onlara sert davranmayın.” — Koloseliler 3:19

“Bunun gibi, ey kocalar, siz de daha zayıf varlıklar olan karılarınız ile anlayış içinde yaşayın. Tanrının lütfettiği yaşamın ortak mirasçıları oldukları için onlara saygı gösterin. Öyle ki, dualarınıza bir engel çıkmasın.” — 1.Petrus 3:7

Kocanın GÖREVİ, kadının görevi gibi oldukça sadedir. Kadının görevi, “itaat, bağımlı olma” ve kocanın görevi, “sevgi” sözcükleri ile kısaca belirtilebilir. Eğer verilen öğüt özel bir grubun dışında ise kadına hiç bir yerde kocasını sevmesi buyrulmamıştır. (Titus 2:4) Kadının kocasını zaten seveceği kabul edilir ve aslında kadın bu konuda çok ender olarak başarısız olur. Kadın her ne kadar erkek ile eşit boyunduruğa sahip ise de en kutsal duygular ile eşine bağlıdır ve kendisine nazik davranıldığı ve sevgi gösterildiği sürece kocasına saygı gösterme konusunda başarılı olacaktır. Aksi zamanlarda ise imansız bir koca tarafından ezilse ve ayaklar altına alınsa bile Kutsal Ruhun sevgisi ve gücü ile ayağa kalkacak ve en kötü davranışlar karşısında bile ayakta kalabilecektir. Kutsal Ruhun diri suları sonsuza kadar kadının içinde akar. Ama koca ile genellikle bu durumlar farklılık gösterir. Günlük işleri nedeni ile sevgi duyguları azaldığı zaman ciddi ayartmalar ile karşı karşıya kalacak olan koca sevme sorumluluğunu unutma tehlikesi ile karşılaşacaktır. Ya da en azından seçerek evlenmiş olduğu karısına olan sevgisini gösterme konusunda hata yapacaktır. Bu yüzden, Tanrının ruhu kocanın zihnine sevme sorumluluğunu hatırlatır ve şu öğütte bulunur: “Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda etti ise siz de karılarınızı öyle sevin. Mesih kiliseyi su ile yıkayıp tanrısal söz ile temizleyerek kutsal kılmak için kendini feda etti. v.b.” (Efesliler 5:25-33)

(1)  Burada kocanın sevgisi olarak ifade edilen şeyin ne gibi bir özelliğe sahip olduğunu inceleyelim. “Kocalar, karılarınızı, Mesih’in kiliseyi sevdiği gibi sevin.” Bu, sevgi ölçüsünün en yüksek seviyesidir. Ve hiç kuşkusuz burada gerçek evliliğe özgü karakter özelliği ifade edilmektedir. Çünkü, Adem ve Havva arasındaki ilk evlilik, Mesih ve kilisesi arasındaki birliğin örneği ya da sembolüdür. Bu örnek bize, Tanrının önündeki evliliğin gerçek özelliğini ve kutsallığını her zaman hatırlatması gereken bir örnektir. O zaman aklımıza şu soru gelebilir: Mesih’in kilisesine olan sevgisinin özelliği nedir? Yanıt burada verilir. Mesih kilisesine duyduğu sevgiyi onun uğruna kendisini feda ederek kanıtladı (ayet 25). Ve kilisesi uğruna ölümü göze aldı ve öldü ve böylece Gelinini bir anlamda satın almış oldu. “O, Kendisini verdi; yalnızca yaşamını değil ama Kendisini verdiği bir gerçektir. Ve şimdi, Onda var olan her şeyi – Lütfu, Doğruluğu, Baba ile Kabulü, Bilgeliği, Kişiliğinin üstün yüceliğini ve kendisini feda edebilen tanrısal sevginin enerjisi – sahip olduklarının tümünü topluluğunun refahı için adadı. Mesih’in sahip olduğu tüm özellikler ve üstünlükler, Onun Kendisini armağan etmesi sonucunda bize verilmiş oldu. Mesih, topluluğunu kendisine adayıp onu bereketlemek için her şeyini kilisesine karşılıksız olarak verdi. Yalnızca onlara verilmedi, ama O, onlara verdi. Sevgisi sayesinde kendisine verilen işi çarmıhta tamamladı! Ve Onun Kendisini armağan etmesi bu armağanın çarmıhta kabul edildiğini hatırladığımız zaman çok yüce bir değer kazanır. İkinci olarak, Onun sevgisi kiliseyi söz tarafından su aracılığı ile kutsaması ve yıkamasında sergilenir. (ayet 26) Halen devam etmekte olan bu sevginin gösterilmesi hali hazırda da devam etmektedir ve sonsuzluk boyunca sürecektir. “Mesih’in burada topluluğu kutsamasının nedeni onu kendisine ait olması için değil ama kendisine ait olması için kutsamak olduğuna dikkat etmek önemlidir. Kilise öncelikle Ona aittir ve sonra O kiliseyi kendisine benzetir.” Burada önemli olan nokta söz’dür; söz aracılığı ile suyla yıkama gerçeği Yuhanna 13.bölümde Rab tarafından öğrencilerin ayaklarının yıkanması ile öğretilen bir gerçektir. Ve Onun bu eylemi ile sevgisi arasındaki bağlantı hatırlatılır. “Dünyada kendisine ait olanları sevdikten sonra onları sonuna kadar sevdi.” Kilisenin kutsal kılınması ve sevilmesi böylece Onun kalıcı ve değişmez sevgisinin ifadesi olmaktadır. Ve O bu sevgisi ile kiliseyi ahlaki açıdan kendisine benzetmesinden zevk duyar. Ve bu yüzden onu kayırmaktan, ona bakmaktan ve onu kendisi için hazırlamaktan zevk duyar. Üçüncü olarak Onun sevgisinin meyvesi Onun önünde duran objede de görülür; “öyle ki kiliseyi üzerinde leke, buruşukluk ya da buna benzer bir şey olmadan görkemli biçimde kendine sunabilsin.” Tüm bunların gerçekleşeceği zaman Rabbin kiliseyi kendisine almak için geri döneceği zaman ya da daha kesin olarak söylemek gerekir ise “Kuzu’nun düğünü olacak” (Vahiy 19:7) ifadesi ile belirtilen dönemde gerçekleşecektir. Kilise, Rabbin Gelin’i olarak yücelikte mükemmel kılındığı zaman “oradan bana, gökten Tanrının yanından inen ve Onun görkemi ile ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim’i gösterdi. Kentin ışıltısı, çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyor idi.” (Vahiy 21:11) Ve bu zaman gelinceye kadar Mesih’in kilisesine olan sevgisinin ölçüsü ve boyutu asla kavranamayacaktır çünkü Onun sevgisinin ölçüsü ve boyutu ancak o zaman tam olarak gözler önüne serilecektir.

Ve bu yüzden bizler Mesih’in kilise için olan sevgisinin harika tanımına nereden sahip olabiliriz? “Ey kocalar, karılarınızı Mesih’in kilisesini sevdiği gibi sevin.” Bu kıyaslamayı her yönden baskı altına almamak için gözlemlemekte hata yapmayacağımız gerçek şu olacaktır: Mesih’in sevgisi kendisini kilise için feda ettiğine göre bu fedakarlık Tanrının gözünde sevgiden kaynaklanmadığı sürece gerçek bir birlik oluşturamayacaktır. Sevgi ve yalnızca sevginin seçimin motifi oalması gerekir. Ve sevgi oluştuğu zaman birliğin çimentosu olacak ve birliği güzel yapan da bu sağlam temel olacaktır. Evlilik yaşamının tüm ögelerinin sevgi olmaları gerekir ve yalnızca bu da değil, ama aynı zamanda eğer koca burada verilmiş olan ölçüye bakacak olur ise görecektir ki eşinin kendisinden yalnızca ve sürekli olarak talep edeceği şey sevgi olacaktır. Kocanın sevgisinin dayanması gerekir – tüm denemelerde ayakta kalmalıdır, yorulmadan ve bıkmadan karısını daima yakınına ve daha yakınına çekmek için çaba sarf etmelidir. Karısı evlilik birliğinin objesi olarak kocasından yaratılmıştır ve böyle olduğu için değişmez ve içten bir sevgi ile sevilmeyi bekler. Bu durum tanrısal bir model olarak planlandığı için kadın daha azı ile mutlu olmayacaktır. Burada bir örnek vermenin yerinde olacağını düşünüyoruz: İmanlı kocalardan pek çoğu kendisini imansız bir eş ile evli bulabilir ama görevi değişmeyecek ve yine aynı kalacaktır. Ve Mesih’in sevgisi kilisenin sonsuz sevgisini aradığı sürece kocanın sevgisi de aynı şekilde karısının hali hazırdaki konfor ve mutluluğunu güvence altına alma konusunda tatmin olmayacaktır. Ancak bu sevginin görünmesi Rab İsa Mesih’e iman aracılığı ile kurtuluş sözünü getiren o sözcüğün uyanık ve yumuşak hizmeti ile görünür halde kalacaktır. Her koca gerçekten de karısının ruhsal savaşı konusunda kendisini karısı ile ilgilenmek zorunda hissedecektir. Çünkü ancak bu yönde ilerlediği zaman karısına olan sevgisi Mesih’in kilisesine olan sevgisine daha çok yaklaşacak ve onun ile aynı yönde ilerleyecektir. Gerçekten de Tanrıya göre evlilik, hiç de önemsiz bir şey değildir ve bu konu daha derinden hissedildikçe koca, sürekli bağımlılığa olan ihtiyacını daha da çok hissedecektir, öyle ki her şekilde sorumluluğunu yerine getirebilsin. Ve ayrıca bu konuya şunları da ekleyebiliriz: kocanın kendisi Mesih’in sevgisinde kendisini ne kadar çok hissedebilir ise karısına olan sevgisi o kadar özgür bir şekilde karısına ulaşabilecektir.

(2)  Ama tekrar şu sözlerin eklendiğini görüyoruz: “Aynı biçimde kocalar da karılarını kendi bedenleri gibi sevmelidirler. Karısını seven kendini sever. Hiç kimse hiç bir zaman kendi bedeninden nefret etmemiştir. Tersine, onu besler ve kayırır, tıpkı Mesih’in kiliseyi besleyip kayırdığı gibi. Çünkü bizler Onun bedeninin üyeleriyiz. Bunun için adam annesini ve babasını bırakıp karısına bağlanacak ve ikisi tek beden olacaktır. Bu sır büyüktür ve ben bunu Mesih ve kilise ile ilgili olarak söylüyorum. Size gelince her biriniz karısını kendisi gibi sevsin. Kadın da kocasına saygı göstersin.” (Efesliler 5:28:33) Dikkat ettiğiniz gibi burada geriye, Aden bahçesine, Havva’nın Adem için yaratılışına ve ona götürülüşüne döneriz; buradaki olay, Mesih ve kilisesi arasındaki birliğin gösterildiği bir sembolün örneğidir. Ve bu gerçek elçinin bu öğütlerde iki konu olarak işlediği şekil ile ilgili bir gerçeği temsil eder. (Bakınız Yaratılış 2:21-25) Buradaki birlik tam  ”bir birliğe işaret eder – aynı Adem’in Havva’ya dediği gibi: “Bu kadın kemiklerimden kemik ve etlerimden ettir” ve yine aynı konuda, “Onlar tek beden olacaklar” – yani, burada erkeklerin eşlerini kendi bedenleri gibi sevmeleri gerektiği söylenmektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman öz sevgi, bir kocanın karısına olan sevgisinin ölçüsü olmalıdır. Ve bu nokta da bizim doğamızda var olan içgüdülerden biridir – ve doğal olarak doğanın yöneten ilkesidir – burada daha kesin ve daha ayrıntılı bir tanımlama mümkün olamaz. O halde bu neden ile birliğin tekliğini – iki kişi, yani kadın ve erkek tek beden olacaktır – kavradığınız zaman bunu sevgi izleyecektir. Çünkü koca artık karısını kendisinden farklı biri olarak değil, ama kendisinden bir parça olarak görecektir. Bu yüzden karısına dokunan her şey ona dokunmuş olacaktır; kendisi için gösterdiği özeni karısı için de gösterecektir ve kendisi için kabul ettiği her şeyi karısı için de kabul edecektir. Özet yapacak olur isek kendisi için istediği her iyiyi ve kendisi için istemediği her kötüyü aynı zamanda karısı için de uygulayacaktır. Çünkü her ikisi birlikte tek bir bedendir ve bu yüzden karısını seven koca kendisini sever. Tanrı sözü bu şekilde bencilliğe karşı mükemmel bir panzehir sağlar ve kocanın, tüm gerçek sevginin meyvesi olan fedakarlık için kocayı hazırlar ve kiliseyi seven ve onun uğruna kendisini feda eden Mesih de gerçek sevginin en üstün örneğini sunmuştur.

Burada öz sevginin, sevgi ölçüsü olması gerektiğini söyledik; yani, kocanın kendisine olan öz sevgisi, karısına olan sevgisidir dedik. Ama daha sonra bunun Mesih ile bağlantılı olduğunu fark ettik ve böyle bir sevginin hiç bir insanın öz sevgisinde var olmadığını anladık ve böyle bir sevginin gerçek örneğinin ve hatta var olabilecek tek örneğinin yalnızca Mesih’in kilisesi için duyduğu sevgide var olabileceğini anladık. Elçi, insan sevgisi ile olan konuya değinerek şu sözler ile ilerler: “Hiç kimse hiç bir zaman kendi bedeninden nefret etmemiştir. Tersine, onu besler ve kayırır; tıpkı Rab’bin5 kiliseyi besleyip kayırdığı gibi.” Bu neden ile koca, kendisi ile tek beden olan karısını Mesih’in kilisesini besleyip kayırdığı gibi besleyip kayırması gerekir.  Bu ifade kendi içeriği içinde ne yükseklikler ve ne derinlikler kapsamaktadır! Sevgi borcunun asla ödenemeyeceğini ve sevgiye her zaman borçlu kalınacağını gösterir. Ama yine de bu sevgi bu durumun farkında olmaktan zevk alır ve her zaman geri ödemek ister; Koca, Tanrının gözünde tek olduğu karısına sevecen bir özen ve yumuşak huyluluk gösterir.

Eğer bu sevgi sorumluluğunu tam anlamı ile ifade etmek isteyecek olur isek o zaman eklememiz gereken şey şu olmalıdır: bu sevgi zorunluğunun aynı zamanda kadının da sahip olduğu özelliklerden biri olması gerekir. Kadında var olan değersizliğin hiç bir miktarı, Rabbimiz tarafından aynı erkek gibi sonsuz kurtuluş almış olduğu için kocaya, sevgi görevi ile ilgili bir bahane yürütmesine izin vermez. Çünkü Mesih kilisesini her an ve yüzde yüz sever ve kilisenin hataları ya da başarısızlıkları hatta daha da kötüsü O’nun bu sevgisine engel olamaz. Mesih kilisesini mükemmel sevgisi aracılığı ile hatalarından temizlemeyi ve onun buruşuk yanlarını düzeltmeyi arzu eder. Ve her zaman hatırlanması gerekir ki, Onun sevgisi koca için karısını nasıl seveceğine dair bir örnek olmalıdır. İnsan olan koca elbette ki kendi gücü ile tüm bunları asla yapamaz! Mesih’in mükemmel ve sınırsız sevgisini kopya ya da taklit etmeye çalıştığında kesinlikle başarısız olacaktır! Ancak yine de Onun sevgisini her zaman aklında ve yüreğinde tutmalı ve bu sevgiye bakmalıdır; Tanrının bilgeliği uyarınca biliriz ki kendiliğimizden yani Onun gücü olmadan, bazı şeyleri değil, hiç bir şey yapamayız. Burada koca için tedarik edilecek olan sağlayış kocanın her zaman Mesih’e bakması ve gözlerini Onda odaklamasıdır; kocanın canı daima yüreğinde Onun sevgisini hissetmelidir ve bu şekilde Onun sevgisine çekildikçe ve Onun tarafından ne kadar çok sevildiğini gördükçe kesinlikle Onun sevgisini örnek alarak davranacak ve karısına bol sevgi hissedecektir; çünkü gözü ve yüreği Mesih’e ve Onun sevgisine odaklanmış olan imanlının başarısızlığa uğraması imkansızdır.

(3)  Elçi Petrus kocanın karısına olan sorumluluklarının belirli görünümlerinden söz eder:” Bunun gibi, ey kocalar, siz de daha zayıf varlıklar olan karılarınız ile anlayış içinde yaşayın. Tanrının lütfettiği yaşamın ortak mirasçıları oldukları için onlara saygı gösterin. Öyle ki, dualarınıza bir engel çıkmasın.” (1.Petrus 3:7)

“Bilgi uyarınca” kadın ile olmak ilişkiye sahip olmaktır ve gerçek tarafından düzenlenmiş uygun duygulara sahip olmaktır. Ve bu gerçekten de çok önemlidir çünkü imanlı ve imansız arasındaki farklılık bu noktada bulunur. Mesih’in ölümü ve dirilişi aracılığı ile getirilmiş olduğu yeni yerde bulunan imanlı bu yeni konumuna uygun davranmaya özen gösterir. İmanlı koca bu yüzden karısıyla ilişkisinde kutsal yazılarda açıklanmış olduğu gibi karısı ile olan birliği hakkındaki gerçeğe uygun olarak yaşayacaktır.

Koca, ayrıca karısını farklı iki alanda onurlandırmalıdır. Kadın erkeğe göre daha zayıf bir varlık olduğu için erkek karısını öncelikle doğal alanda onurlandırmalıdır. Hiç kuşkusuz bu referans daha yumuşak ve nazik davranış bekleyen ve bunu hak eden kadın içindir. Zayıflık nasıl daha fazla destek ve ilgi gerektiriyor ise kadın da daha zayıf olduğu için kocasından sevecen ve düşünceli bir ilgi ve özen görmeyi arzu eder. Koca, karısının nazik doğasının talep ettiği tüm dikkati ona vererek onu onurlandırır. Ama yine de şöyle bir gerçek ile ilgili bir referans verilmesi mümkündür: “Aldatılan Adem değil idi, kadın aldatılıp suç işledi. “ (1.Timoteos 2:14) Ve kadın böylece daha zayıf olduğunu göstermiş oldu, şeytanın sinsi tuzağına düşen önce kadın oldu. Şeytan özellikle önce kadının duygularını kullandı ve aldatma konusunda daha az zorluk çekmiş oldu; anlıyoruz ki, kadının daha zayıf doğası nedeni ile sürekli açık olduğu ya da mazur kaldığı ayartmalar nedeni ile kocası, sevecen ve yumuşak davranışları ile karısına kalkan olmalıdır. Ama ikinci olarak bu öğüt, doğayı olduğu gibi lütfu da temel alır. “Kadın, Tanrının lütfettiği yaşamın ortak mirasçısıdır” ve bu yüzden de Mesih’te erkek ya da dişi ayrımı yoktur (Galatyalılar 3:28). Bu neden ile tüm doğal farklılıklar Mesih’te var olabilecek herhangi bir üstünlüğü ortadan kaldırmıştır. Kocanın, karısının doğal itaatini talep eder iken hem kendisinin hem de karısının Tanrının çocukları olduklarını, birlikte tanrının mirasçısı ve Mesih ile birlikte ortak mirasçılar olduklarını asla unutmaması gerekir. (Romalılar 8:17) Ve böyle olduğu için de karısını onurlandırması gerekir; çünkü bu doğal bağlar ve bu ilişkili bağlantılar yalnızca yeryüzü içindir ve rab halkını kendisine almak için geldiği zaman kadınlar da aynı kocaları gibi Rabbi havada karşılamak üzere bulutlar ile alınıp yukarı götürüleceklerdir ve sonra her ikisi de Rabbe benzeyecek ve sonsuza kadar Onun ile birlikte olacaklardır.

Bu son ayetin bitimindeki kısım oldukça dikkat çekicidir. “Öyle ki, dualarınıza bir engel çıkmasın!” Kadın ve erkeğin birlikte dua etmeleri alışkanlık olmalıdır ve bu yüzden buradaki uyarı, şu anlama gelir: eğer koca karısını onurlandırma konusunda başarısız olur ise bu durum aralarındaki duygusal uyumu bozacak ve bu yüzden duaya engel teşkil edecektir. Keşke tüm imanlı kocalar ve eşleri bu ayetlere daha çok dikkat etseler idi! Çünkü günümüzde bu birlikte dua etme alışkanlığı ihmal edilen davranışlardan biridir. Ve bu konuda her zaman tehlike mevcuttur. Ve çiftin arasındaki uyum ile ilgili en ufak bir rahatsızlık birlikte dua etme konusuna her zaman daha çok ayartma çeker. Şeytan bunu bilir ve bu yüzden her zaman bu ilişkilerin esenliğine gölge düşürmeye çalışır. Çünkü karı ve kocanın yürekleri arasında en ufak bir uyumsuzluk olduğu zaman lütuf tahtının önüne birlikte gitmelerinin imkansız olacağını asla unutmaz. Koca bu tuzağa karşı ayık ve uyanık olmalıdır ve eşi ile ettiği duaya engel çıkmamasının ne kadar önemli olduğunu hatırlamalıdır. Her ailede Tanrının önüne getirilmesi gereken sürekli gelişen ve çok fazla sayıda konu vardır. Ve kocanın eşi ile birlikte tek bir yürekle lütuf tahtının önüne her zorluk ve karışıklık ile ilgili birlikte gidebilmeleri ne kadar da bereketlidir!

(4)  Kocanın dikkatli olması gereken bir başka önemli nokta daha vardır: “Ey kocalar, karılarınızı sevin. Onlara sert davranmayın.” (Koloseliler 3:19) Akla şu düşünce gelebilir: eğer sevgi garanti olsa idi o zaman acılık ya da sertliğe fırsat olmaz idi. Ama yaşamın gerçek deneyimlerinde de böyle değil midir? Karısını gerçekten seven pek çok koca uyanık olmadığı anlarda, Tanrının varlığını hissetmediği zaman yumuşak bir yüreği acıtacak sert sözler söylemez mi? Öyle görünüyor ki, uyarının objesi, bir öz yargı ruhunun sürekli uygulamasını bu şekilde garanti altına alacak gibidir. Öyle ki, koca, karısının ruhunu korkutacak ya da kıracak her şeyden uzak kalabilsin. Tahrik her ne ise acılık özenli bir şekilde giderilmelidir ve eğer koca, karısını Mesih’in kilisesini sevdiği gibi sevmesi ve Onun gibi kilise uğruna kendisini feda etmesi gerektiğine dair sorumluluğunu hatırlayacak olur ise Kutsal Ruhun sevgisi ve gücü ile bunu yapması daha kolay olacaktır.

Kocadan talep edilen tanrısal istekler işte bunlardır. Bu taleplerden uzaklaşmamak için kadını ve erkeği kimin birleştirdiğini ve onlara ihtiyaç duydukları lütfu kimin sağladığını ve Tanrının sözü ile uyumlu olarak yürümek için bize kimin güç verdiğini hatırlamamız gerekir, aksi takdirde bu taleplerden uzak dururuz. Böyle bir yürüyüş için gerekli olan güç içimizde konut kurmuş olan Kutsal ruhta bulunur ve bizi Mesih’e yönlendiren her zaman Kutsal Ruhtur; bize esenlik ve bereket yolunu gösterir ve Mesih ve kilisesi arasındaki bir paydaşlığın zevkine yönlendirir. Kilise Mesih için ne ise, kadın da kocası için odur. Bu neden ile bir kocanın görevlerini yerine getirmek için Mesih’in kiliseye ve kendisine olan sevgisini her zaman canının önünde tutmaya ihtiyaç duyar ve sonra eğer gözlerini Mesih’e diker ise o zaman Onun benzerliğine dönüşecektir (2.Korintliler 3:18). Ve ilişkide karısını destekleyen koca, kiliseyi destekleyen Mesih’i ifade etmiş olacaktır.


5. Buradaki Rab sözcüğünün doğru çevirisi, Mesih’tir.

BÖLÜM 5

ÇOCUKLAR

“Ey çocuklar, Rab yolunda anne ve babanızın sözünü dinleyin. Çünkü doğrusu budur. İyilik bulmak ve yeryüzünde uzun ömürlü olmak için anne ve babana saygı göstereceksin. Vaat içeren ilk buyruk budur.”— Efesliler 6:1-3

“Ey çocuklar, her konuda anne ve babanızın sözünü dinleyin. Çünkü bu, Rabbi hoşnut eder.” — Koloseliler 3:20

“Annesine ve babasına saygısızca davranana lanet olsun.” — Yasanın Tekrarı 27:16

“Oğlum, babanın buyruklarına uy ve annenin öğrettiklerinden ayrılma. Bunlar sürekli yüreğinin bağı olsun, tak onları boynuna. Yolunda sana rehber olacak, seni koruyacaklar yattığın zaman ve söyleşecekler senin ile uyandığında. Bu buyruklar sana çıra ve öğretilenler ışıktır. Eğitici uyarılar yaşam yolunu gösterir.”— Süleyman’ın Özdeyişleri 6:20-23

“Sana yaşam veren babanın sözlerine kulak ver ve yaşlandığı zaman anneni hor göme.” — Süleyman’ın Özdeyişleri 23:22

ÇOCUKLAR için Tanrının sözünde çok geniş ve çok kutlu bir yer ayrılmıştır. Ve hem eski hem de yeni antlaşmalarda, küçük yaşlardan beri Tanrı inancının ve Ona adanmışlığın örneği olarak, yüreklerimizde çocukluğumuzdan beri yer etmiş kişilerin adları bulunur. Yusuf, Samuel ve Timoteos – adı tüm adların üstünde olan Nasıralı Çocuk’tan şimdilik söz etmiyoruz – adlı kişiler, anne ve babalarımız tarafından bize kutsal yazılar aracılığı ile öyküleri öğretilen ve aklımıza ilk gelen kişiler. Ama yine de burada temel olarak önümüze getirilen çocuklar Tanrı halkının çocuklarıdır ve bu çocukların Tanrının özel ilgisi altında bulundukları aşikardır. Örneğin, Yasanın Tekrarı kitabında onların eğitimi ile ilgili çok ayrıntılı ifadeler buluruz. (Bakınız Yasanın Tekrarı 6:6,7; aynı zamanda bakınız Yasanın Tekrarı 4:9, ve Yasanın Tekrarı 11:19) ve seçilmiş halkın antlaşmasında yer alan ayrıcalıklardan biri olduğu için erkek çocukların hepsi sünnet edilecektir. Sünnet, erkek çocuk doğduktan sonra yapılacak ve antlaşmanın belirtisi olacaktır. Bedenlerindeki bu belirti sonsuza dek sürecek olan antlaşmanın simgesi sayılacaktır. (Yaratılış 17:10-13) Aynı şekilde yeni antlaşmada da bir önceki bölümde belirtilmiş olduğu gibi imanlının Mesih’teki payı ile ilgili gerçeği tam olarak bildiren Efesliler ve Koloseliler bölümlerinde kilise ile ilgili bu yüce gerçek yer alır. Burada söylenenler yalnızca bize değil ama aynı zamanda çocuklarımıza da hitap ederler. Yüreğindeki sevgisini kutsal çocuklarına akıtan Tanrı aynı zamanda çocuklarının çocuklarına da sonsuz sevgi duyar. Ve hangi anne ve baba ve ruhsal eğitim almış olan hangi çocuk Müjde öykülerinde sonsuz lütfu ve sevgisi ile çocukları kucağına alan ve kollarında tutarak onları bereketleyen Rab İsa Mesih’i şükran duyarak sevinç ile hatırlamaz? Mesih, küçük çocuklar uğruna öğrencilerini azarlamış ve şöyle demiş idi: “Bırakın çocuklar bana gelsin, onlara engel olmayın! Çünkü Tanrının egemenliği böylelerinindir.” (Markos 10:14-16) ya da bir başka zaman öğrencileri ihtiyaç duydukları için çocuklar konusunda onlara şu sözleri söylemiş idi: “isa, küçük bir çocuğu alıp orta yere dikti. Ve sonra onu kucağına alarak öğrencilerine şöyle dedi: ‘ Büm çocukların kendilerine –yani öyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de beni değil, beni göndereni kabul etmiş olur.” (Markos 9:36,37) Değerli Kurtarıcı! Mutlu çocuk!

Ama bu bölüm çocukların kendilerine- yani imanlıların çocuklarına- hitap etmek için yazılmıştır. Ve çocukların, kendilerine rehberlik etmesi için tanrı tarafından yazdırılmış olan bu sözler sayesinde teşvik edilecekleri kesindir; bu sözlerin Onun çocuklara olan sevgi ve ilgisini göstermek için yazıldıkları bellidir. Ve gerçekten de Rab, gece gelerek Samuel’e seslendiği zaman Samuel “buradayım” diye yanıt verdi. Sonunda Eli Samuel’e, Rab seslendiği zaman Ona,” Konuş Rab çünkü hizmetkarın seni dinliyor”demesi için öğüt verdiğinde Samuel bu öğüdü yerine getirdi (1.Samuel 3:3-9). Aynı şekilde bu sayfaları okuyan her çocuk Tanrının sözüne benzeri sade boyun eğiş davranışını göstermeyi arzu edebilir.

Burada çocuklara verilen öğütler çok kısa ve çok basittir. Ama çocuk yaşamının tüm merkezini etkilerler. “Ey çocuklar, Rab yolunda anne ve babalarınızın sözünü dinleyin. Çünkü doğrusu budur. İyilik bulmak ve yeryüzünde uzun ömürlü olmak için anne ve babana saygı göstereceksin. Vaat içeren ilk buyruk budur.” (Efesliler 6:1-3) “ey çocuklar, her konuda anne ve babanızın sözünü dinleyin. Çünkü bu, Rabbi hoşnut (Efesliler bölümündeki sözcük ile aynı) eder.” Koloseliler 3:20

Çocukların-burada sözü edilen imanlıların çocuklarının – böylece Rabbe karşı doğrudan bir kişisel sorumluluk altına girdiklerini gözlemlemek en önemli noktadır. Anne ve babalarının yetkisi altına konulmuş olan çocukların aynı zamanda Mesih’e karşı sorumluluk altına girmiş olduklarının da farkına varılır. Ve bu yüzden çocukların itaati “Rabbe itaatleri” sayılır. Bu ifade ile çocukların görevinin özelliği ve sınırı hemen tanımlanmış olmaktadır. Çünkü doğru olduğu takdirde anne ve babanın buyruğu tanrısal bir kutsamaya sahiptir, öyle ki çocuk yalnızca anne ve babasına değil ama aynı zamanda Rabbe itaat etmektedir. Öte yandan çocukları bağlayan buyruk rab yolunda verilmiş buyruktur. (Efesliler 6:1) Rabbe karşı günah olan herhangi bir şeyi yapmak elbette ki çocuk için doğru değildir. “Ey çocuklar, ‘Rab yolunda’ anne ve babanızın sözünü dinleyin. Her ikisi arasındaki uyum –görev ve sınır- Rab İsa çocuk iken Onun ile ilgili verilen bir örnek ile mükemmel bir şekilde desteklenmektedir. Rab İsa on iki yaşında iken babası olarak sayılan Yusuf ve annesi Meryem Onu Yeruşalim’de kutlanan bir bayrama götürdüler. Yusuf ve Meryem geri dönerler iken İsa onlar ile gitmedi ve Yeruşalim’de kaldı. Yusuf ve Meryem Onun yokluğunun farkına vardıkları zaman Yeruşalim’e geri döndüler ve Onu aradılar. Ve öyle oldu ki üç gün sonra Onu tapınakta din bilginlerinin yanında oturur iken buldular, İsa hem onları dinliyor hem de onlara sorular soruyor idi. Ve Onu dinleyen herkes Onun anlayışına ve verdiği yanıtlara şaşırıp kalmışlar idi; zekası ve verdiği yanıtlar hayranlık uyandırıyor idi. Annesi ve babası Onu görünce şaşırdılar: “Çocuğum, bize bunu niçin yaptın? Bak, baban ve ben büyük kaygı içinde seni arayıp durduk” dediler. İsa da onlara, ‘Beni niçin arayıp durdunuz, Babamın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?’ dedi. Ne var ki onlar İsa’nın ne demek istediğini anlamadılar. Ama annesi bütün bu olup bitenleri yüreğinde sakladı. (Luka 2:42-51) Bu harika olayın öyküsünde itaat ile ilgili iki tür sorumluluğa sahip olunduğunu görüyoruz. Ve nihai itaat ilki ile mükemmel bir uyum içinde olan itaattir. Bir çocuk haline giren Rab lütfu ile bir çocuğun seviyesine inmiştir ve böylece de Yusuf ve Meryem’e olan itaat sorumluluğuna sahiptir ama aynı zamanda Babasının işleri ile de ilgilenmesi gerektiğini kabul eder ve onaylar. Meryem, “Oğlum bize bunu neden yaptın?” der; bu sözler ne kadar yumuşakça söylenmiş olsalar dahi yine de bir paylama ima etmektedirler. Ama bu sözlere verilen yanıt tüm şikayeti susturur: “Babamın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?” Yani, İsa şöyle demek istiyor idi: “Üzerimdeki ilk yetki Babama aittir ve bu yüzden eğer sizden uzak kaldı isem bunun nedeni Babama itaat etmek değil midir?” Böylece Rab İsa’nın aynı zamanda mükemmel bir çocuk örneği olduğunu da görüyoruz ve sonra bu öyküye gerçeği vurgulamak amacı ile şu sözler eklenir: “İsa onlar ile birlikte yola çıkıp Nasıra’ya döndü. Onların sözünü dinlerdi.”

Şimdi çocukların sorumluluğunun doğasını biraz daha yakından inceleyelim.

(1)  ”Ey çocuklar, Rab yolunda anne ve babanızın sözünü dinleyin- onlara her konuda itaat edin. Bu neden ile çocukların konumu tam bir boyun eğme konumudur ve doğal olarak kendileri ve anne ve babaları arasında var olan ilişkiden kaynaklanır. Ama tüm doğal ilişkilerin ötesinde olan ve burada üzerinde durulan konu, Rabbin isteğidir. Çünkü her birini sorumlu oldukları konuma yerleştirmiş olan Rabdir ve bu yüzden çocuklardan konumları nedeni ile anne ve babalarına itaat etmelerini talep eder. Ve bu gerçek, bir çocuğun sorumluluğunu hemen Rabbin varlığının ışığına yükseltir ve aynı zamanda da itaatin Rab için olduğunu gösterir.

Ancak bu noktada akla, gerçek itaatin nerede olması gerektiği gibi bir soru gelebilir. Ya da itaatin özellikleri nelerdir? Buradaki ayrım her şeyden önce buyruk veren ünvanı yetkisini kabul etmek ile mümkün olur. Çünkü kendi isteğime yer verilmeyeceğini kabul ettiğim zaman, yani bir başkasının isteğinin benim davranışlarımı yönetmesi ve kontrol etmesi gerektiğinde itaat etme davranışını kabul etmiş olurum ve bunu muhafaza ederim. Ve bu tutum elzemdir çünkü o zaman alabileceğim buyruklar hakkındaki yargının ayartmasından özgür kılınmış olurum. İyi bir askerin temel özelliğinin sorgulamadan itaat etmek olduğunu herkes bilir. Aynı şey bir çocuk için de geçerlidir. Çocuğun itaati, “Rab yolunda” sözcükleri ile tanımlanan sınırlar içindedir. Ve çocuğun da sorgulamadan itaat etmesi gerekir. Anne ve babasına sadakat ile ve tam anlamı ile kabul etmiş olarak itaat edebilmesinin tek yolu budur.

Gerçek itaat aynı zamanda hemen o anda yerine getirilmelidir. Ertelenen itaat itaat biçimlerinin içinde hemen hemen en kötüsüdür. Ve hem boyun eğmeme hem de öz irade ile tartışmaya girdiği kesindir. Çünkü buyruk verilir verilmez zorunluluk bağlayıcıdır ve ertelemenin her anı (anne ve baba tarafından izin verilmediği sürece) ebeveynin yetkisine direnme ve boyun eğmeyi ifade eder. Rab bize bu konuda bir olay anlatarak örnek verir ve bu uyulmayan itaat konusuna benzetmelerinden birinde yer verir. “Oğlum, git bu gün bağda çalış…. Oğul ‘olur efendim giderim’ diye cevap verir ama gitmez.” (Matta 21:28-31) Şimdi bu durumda oğul ‘Olur giderim efendim’ diye cevap verir iken itaat edeceğini söylemiştir. Ama kendisine verilen buyruğu yerine getirmediği için itaatsizlik etmiştir; gitmesini geciktirmiş ve bu davranışının sonucu olarak babasına hiç bir şekilde itaat etmemiş olmuştur. Rabbimizin de burada belirttiği gibi ilk oğul önce ‘gitmem!’ demiştir ama sonra fikrini değiştirmiş ve gitmiştir. Bu durumda ilk oğul, önce ‘giderim’ deyip sonra gitmeyen ikinci oğuldan daha fazla ya da gerçekten itaat eden oğul olmuştur. Bu tür bir tehlike çok sinsi bir tehlikedir. Bu neden ile bir çocuk genellikle itaat etme konusunu sorgulayabilir; Önce gideceğini söyleyip sonra gitmemesi, önce gitmeyeceğini söyleyip sonra gitmesinden daha kötüdür. Ancak bu konuya yalnızca işaret etmek yeterli değildir çünkü hatırlanması gereken doğru şudur: buyruğa hemen o anda itaat etmek zorunluluğu önemlidir. Çünkü aynı zamanda bu alışkanlığın zaman içinde itaat etmeyi ihmal etme alışkanlığına dönüşmesi mümkündür. Ve bunun sonucu olarak atılacak bundan sonraki adım çok geçmeden itaat etmeyi ihmal etmek olabilir. Alınan her buyruğa anında karşılık vermenin önemi hakkında ne kadar açıklama yapsak yetersiz kalacaktır.

İtaatin hem hemen hem de içten gelerek yapılması ya da kutsal yazıların bu konuda hizmetkarlar hakkında öğrettiği gibi “Tanrı isteğini yürekten yerine getirilmesi” gerekir. (Efesliler 6:6) Herkesin, yalnızca dışsal bir itaatin – zor kullanarak itaat ettirilmeden gönüllü olarak itaat etmek- aslında itaat sayılmayacağını algılaması gerekir. Gerçek itaatin kaynağı yalnızca sevgi olabilir; aşağıda bu konuya yer veren bir şarkının sözlerine kulak verelim-

“Sevgi, istekli ayaklarımızı itaat konusunda hemen harekete geçirir.”

Ya da yine Rabbimizin öğrencilerine neler öğrettiğine bakalım: “Eğer beni seviyor iseniz buyruklarımı yerine getirirsiniz.” (Yuhanna 14:15) Elçi Pavlus’un söylediği şu sözler yine aynı konuyu ima etmektedir: “Bizi zorlayan, Mesih’in sevgisidir.” (2.Korintliler 5:14) Aynı şekilde anne ve babaya gösterilecek itaatin kaynağı ancak sevgi olabilir. Çünkü sevgi, hem hoşnut etmekten hoşlanır hem de aynı zamanda gücendirmekten çekinir. Evet, hatta daha fazlası da söz konusudur. Sevgi, itaati bir onura dönüştürür. Cennetteki melekler için bu böyledir. Onların mutluluğu, Tanrının isteğini yerine getirmekten ibarettir. Ve anne ve babalarını seven çocukların geçici mutluluğu onların isteğine itaat ettikleri zaman büyük ölçüde büyüyecektir.

Bir hata yapma olasılığına karşı soruyu daha kesin bir şekilde tanımlayarak sorabiliriz: Bir anne ve babanın çocuklarından talep ettiği itaat için herhangi bir sınır söz konusu mudur? Bu konuya daha önce de değinmiştik ama konu öylesine büyük bir önem taşıyor ki onu daha ayrıntılı olarak incelemek çok yerinde olacak. O zaman “Rab’de” ve “Rabbi hoşnut eden” ifadeleri belirttiğimiz gibi çocukların anne ve babalarına olan itaatlerinin hem doğasına hem de sınırına yapılacak tanım hakkında şunu düşünüyoruz: Her şeyden önce Rab düşüncenin objesi olmadığı sürece itaat asla kendine özgü karakterini talep edemez. İtaatin önce Tanrıya gösterilmesi gerekir – anne ve babaya ve çocuklara ilişki konumlarını veren Tanrının Kendisidir. İkinci olarak, itaat konusunda talep edilen eylem Rabde yapılmadığı sürece bağlayıcı değildir. Eğer bir anne ve baba tarafından çocuğuna verilen buyruk Rabbin önünde temiz bir vicdan ile itaat edilebilecek bir buyruk değil ise o zaman bu buyruk Rabden değildir. Bu ilke, kutsal yazılarda sürekli olarak onaylanan bir ilkedir. Bu neden ile talep edilen itaate Tanrının buyrukları ile uyumlu ise boyun eğilir. Ama Nebukadnessar Şadrak, Meşak ve Abed-Nego’ya Dura ovasında dikilen altın heykelin önünde yere kapanıp ona tapınmaları buyrulduğu zaman onlar krala şu karşılığı verdiler: “Ey kral, ilahlarına kulluk etmeyiz. Diktiğin altın heykele tapınmayız.” (Daniel 3:14-18) Aynı şekilde Petrus ve Yuhanna da kendilerine müjdeyi duyurmaları ya da İsa’nın adı ile öğretmeleri yasaklandığı zaman verdikleri yanıt şöyle oldu: “Tanrının önünde Tanrının sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur, kendiniz karar verin.” (Elçilerin İşleri 4:18,19) Tanrı, yaşamdaki değişik ilişkiler üzerinde insanlara yetki verir iken bu yetkinin asla Onun sözleri ile uyumsuz olmasını istemez ya da Onun üstün egemenliğini sınırlayan bir insan buyruğu ile verilen insani yetkiyi tanımaz. Rab İsa bu neden ile şöyle demiştir: “Anne ya da babasını benden çok seven bana layık değildir.” (Matta 10:37; aynı zamanda bakınız Luka 14:26)

O halde çocukların, anne ve babalarının Rabbin yetki ve istekleri ile uyumsuz olan buyrukları dışında anne ve babalarının isteklerine tam olarak yani Rabbe yaraşır bir şekilde uymaları gerekir. Bu istisnai durumu belirtiyor ve hatta özellikle vurguluyoruz – çocukların anne ve babalarının talepleri konusunda itaat etmeyi reddetme cesaretini göstermeden önce bu taleplerin Rabbin isteğine karşı olmadığı konusunda çok dikkatli olmaları ve kuşkulu durumlarda özen ile araştırarak hareket etmeleri doğrudur. Örneğin, attıkları adımın nedeninin kendi isteklerinden kaynaklanmadığı konusunda emin olmalıdırlar; adım atmadan önce atacakları adımın Tanrının isteği olduğu konusunda ikna olmuş olmaları gerekir. Çünkü anne ve babalarına ailede üstün yetki yerini veren Tanrıdır. Ve bu yüzden itaat etmedikleri takdirde bu davranışlarının nedeni yalnızca Tanrının kendi yüceliği olabilir. “Çocuklar her konuda anne ve babalarınıza itaat edin çünkü bu Rabbi hoşnut eder.” Bu mektup imanlılara hitaben yazılmış olduğu için anne ve babanın vermiş olduğu herhangi bir buyruğun Rabbin yetkisi ile çatışmayacağı göz önünde tutulmuştur. Ve “Bu, Rabbi hoşnut eder” sözlerinin eklenmiş olması, biraz önce belirtmiş olduğumuz gibi ebeveyn yetkisinin genişliğinin ve üstünlüğünün derecesini tanımlar. Ve böylece anlarız ki anne ve babalar Tanrı tarafından tespit edilmiş olan kendi yetki dereceleri içinde mutlak bir yere sahiptirler. Ancak bu yetki derecesinin dışında çok daha geniş bir yetki derecesi vardır ve bu yetki derecesi üzerinde yalnızca Rabbin kendisi en üstün Olan’dır.

İtaat, iki temel üzerinde uygulanmalıdır. İlki, “Çünkü itaat etmek doğrudur.” (Efesliler 6:1) Yani, Tanrı, çocukların anne ve babalarına itaat etmesinin doğru olduğunu beyan eder; özetle, anne ve baba buyruk verme yerine çocuklar ise itaat etme yerine uygundurlar. İkincisi, şu sözlerde yer alır: “Çünkü bu, Rabbi hoşnut eder.” Bu sözler ile çocuklara sorumlulukları hatırlatılır ve Rabbin boyun eğmelerini onayladığına dair güvence verilerek çocuklar teşvik edilmiş olurlar. Ve Rabbin, çocukların itaat etmesi konusunda verdiği değer yasada okuduğumuz şu sözler ile bildirilmiştir. “Annesine ve babasına saygısızca davranana lanet olsun.” (Yasanın Tekrarı 27:16; aynı zamanda bakınız Mısır’dan Çıkış 21:17; Yasanın Tekrarı 21:18-21; Süleyman’ın Özdeyişleri 30:11,17) Elçi anne ve babaya itaatsizlik konusundan aynı zamanda son günlerde görülecek olan belirti özelliklerinden biri olarak söz eder; “son günlerde çetin anlar olacaktır ve insanlar anne baba sözü dinlemez hale geleceklerdir.”  (2.Timoteos 3:1,2) Ve “anne baba sözü dinlemeyen insanlardır” (Romalılar 1:30). Yaşamın gerçekleri ile ilgili en ufak konularda bile anne baba sözü dinlememe ifadesi yanlış atılan adımların başında yer alır. Şu anda açlıklarını domuzların yedikleri yiyecekler ile bastırmaya çalışan tüm zavallı kaybolmuş oğulların ve kızların öykülerini yazacak olur isek bu öykülerin hepsinin kökünde anne babalarının evinde onların sözünü dinlemek yerine kendi istediklerini yapan kişilerin kendi yanlış davranışları yer alır.

Böylece hem teşvik hem de uyarı aracılığı ile çocuklara Tanrının anne ve babaya itaat etmesine verdiği değer vurgulanarak hatırlatılır. O halde şeytanın en tehlikeli tuzaklarından biri olan itaatsizliğe her çocuk dikkat etsin ve itaatin Rabbi hoşnut ettiğini bilerek anne ve babasının boyun eğme isteğine bulunduğu yeri göz önünde tutarak muhafaza etmek için her zaman teşvik edilsin.

(2)  Efesliler mektubunda – yasadan alınmış ve burada ahlak gücü onaylanan – çocukların anne ve babalarına uygun olan davranışlarını ifade etmek için bir başka sözcük kullanılmıştır. Bu sözcük “onur”dur. “Anneni ve babanı onurlandır (onlara saygı göster).” Eğer itaat, çocukların anne ve babalarına olan davranış ve eylemleri konusundaki sorumluluklarını tanımlıyor ise “onur (ya da saygı)” sözcüğü, daha çok çocukların anne ve babalarına karşı olan alışılmış duygularının nasıl olması gerektiğini ifade eder. Bu sözcük, çok özel ve ciddi bir sözcüktür. Çünkü kutsal Rabbimiz tarafından söylenen sözlerde de aynı sözcük yer almıştır: “Öyle ki, herkes Babayı onurlandırdığı gibi Oğul’u da onurlandırsın. Oğul’u onurlandırmayan, O’nu gönderen Babayı da onurlandırmaz.” (Yuhanna 5:23) Aslında, onurlandırma sözcüğü gerçek ve yürekten saygıyı tanımlar; çünkü çocukların anne ve babalarını onurlandırmaları için kendi konumlarını ve anne ve babaları tarafından kontrol edilme haklarını kabul etmeleri yeterli değildir; çocuklar anne ve babalarını aynı zamanda takdir etmeli ve saymalıdırlar. Çünkü anne ve babaları bu yetki yerine Rab tarafından konulmuşlardır. Bu neden ile anne ve babasını onurlandıran çocuk onlara olan saygısını ifade eden davranışlar göstermekten hoşlanacak, onların öğüt ve eğitimlerine değer verecek, anne ve babaları yanlarında değil iken yanlarındaymış gibi itaat etmeye devam edecek, onlara acı ve üzüntü verecek her şeyden sakınacak ve onların duygu ve arzularına sevinç katmak isteyecektir; aynı zamanda mümkün olan her şey ile yani, söz, davranış ve eylemi ile Tanrı tarafından atanmış oldukları konuma ait olan saygı ve dikkati eksik etmeyecektir.

Bu konuyu imanlıların çocuklarının dikkatine sunmayı arzu ettik. Çocuklar anne ve babaları ile ilgili sorumlulukları üzerinde her zaman düşünsünler çünkü çocuklara bu itaat sorumluluğunu veren Tanrıdır; çünkü çocuklar Tanrı halkının çocuklarıdırlar. Tanrı yeryüzünde çocuklar ile imanlı anne ve babaları aracılığı ile ilişki kurar. Bu neden ile çocuklar Tanrıya karşı sorumludurlar. Çocuklar bu doğru düşünceye sahip oldukları takdirde zayıflık ve çaresizlik anlarında yardım için Tanrıya feryat edebilirler; anne ve babalar da aynı şekilde! Çünkü anne ve babalara bu yetki konumunu veren Tanrı hem çocuklarını hem de çocukların anne ve babalarını kayıracaktır. Anne ve babalara verilen öğüt “çocuklarını Rabbin sevgisi ve öğüdü ile besleyerek büyütmeleridir”. Böylece tüm ev halkı hem Kurtarıcı hem de Rab olan Tanrısı hakkında kişisel bir bilgiye yönlendirilecektir. Ve bunun sonucunda çocuklar anne ve babaları ile birlikte O’nun kurtarmış olduğu kişiler arasında sevinç ile yer alacaklardır. 

BÖLÜM 6

BABALAR

“Ey babalar, siz de çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın. Onları rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütün.”— Efesliler 6:4

“Ey babalar, çocuklarınızı incitmeyin, yoksa cesaretleri kırılır.” — Koloseliler 3:21

“Ve bu gün size verdiğim bu buyrukları aklınızda tutun. Onları çocuklarınıza belletin. Evlerinizde oturur iken, yolda yürür iken, yatar iken ve kalkar iken onlardan söz edin.” – Yasanın Tekrarı 6:6,7; Aynı zamanda bakınız Yasanın Tekrarı 4:9 ve Yasanın Tekrarı 11:19.

“Rab Yakup soyuna koşullar bildirdi ve İsrail’e yasa koydu. Bunları çocuklarına öğretsinler diye atalarımıza buyruk verdi.” — Mezmur 78:5-8.

Anne ve babaların ÇOĞU – farklı ölçülerde hissederek – çocuklarının yönetimi ve eğitimi ile bağlantılı olan ciddi sorumluluk konusunda bir şeyler bilirler. Bundan daha zor bir görev alanı düşünmek oldukça zordur. Ama yine de bu görevin doğal yapısı itibarı ile yaşam ile ilgili birkaç bölüm vardır – gözlerimizi sadece Rabbe dikerek Ona bağımlı olmak ile meşgul olduğumuz zaman bu tür bereketli sonuçlara da boyun eğmiş oluruz. Tanrının kutsallarının pek çoğu zamanında inançlı ve sadık anne ve babalarının sözlerini izlemiş olan kutsallardır! Bu neden ile anne ve baların öğretmesi gereken iyilik ya da kötülük konularında – ebeveyn sorumluluğunun ciddi konuları- söz konusu olan geniş etki üzerinde düşündüğümüz zaman daima şu önemli soru ortaya çıkacaktır. Anne ve babanın çocuklarına olan görevinin doğası nedir? Bir imanlının günlük görevlerinin hepsinde olduğu gibi kutsal yazılar bu konuda da eğitim ile ilgili bilgiler ile doludur. Anne ve babalar hem söz hem de örnek ile öğretirler. Yaşamının ilk yaşlarından beri Rabbe adanmış olan Samuel gibi anne ve babalar çocuklarına örnek teşkil ederler. Ebeveynlerin yanlış yönetimlerinin kötü sonuçlarını ortaya koyarlar. Ve hem yeni antlaşmada hem de eski antlaşmada Tanrının bilgeliği ile eğitmeyi arzu ettikleri çocuklarına rehberlik etmek için öğüt üstüne öğüt verirler. Bu şekilde elde edilen yönlendirmeleri bir araya getirmek için belki başlangıçta bu kutsal yazılardan birkaç örnek vermek yararlı olabilir.

Her şeyden önce ifade etmemiz gereken gerçek şudur: İbrahim ailesinin yönetimi konusunda Tanrıya olan sadakati nedeni ile özel bir berekete sahip idi. Rab, “Doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğulların ve soyuna buyursun diye İbrahim’i seçtim. Öyle ki ona verdiğim sözü yerine getireyim.” (Yaratılış 18:19. İçeriğe bakınız.) Bu konu ile ilgili olarak aynı zamanda Yakup’un ailesindeki düzensizliklere ve onların aşikar olan durumları hakkında da imada bulunabiliriz. Ve sonra tekrar Yasanın Tekrarı kitabına geçiş yaparak şu doğrudan verilmiş öğütleri yine gözden geçirebiliriz: “Bu gün size verdiğim bu buyrukları aklınızda tutun. Onları çocuklarınıza belletin. Evinizde oturur iken, yolda yürür iken, yatar iken ve kalkar iken onlardan söz edin. “ (Yasanın Tekrarı 6:6,7. Ayrıca Yasanın Tekrarı 4:9 ve Yasanın Tekrarı 11:19 ayetlerini bir birleri ile kıyaslayın.) Eli’nin bize uyarıda bulunan örneği aynı dersi güçlendirir: “Rab Samuel’e şöyle dedi: ‘Çünkü farkında olduğu günahtan ötürü ailesini sonsuza kadar yargılayacağımı Eli’ye bildirdim. Oğulları Tanrıya saygısızlık ettiler (başlarına lanet getirdiler) ve Eli de onlara engel olmadı.” Yani, Eli, ebeveynlik yetkisini kullanmadı. (1.Samuel 3:13) Davut yanlış aile yönetimi konusunda başka bir örneği teşkil eder. Burada bu konu ile ilgili birkaç doğrudan buyruk ekleyebiliriz: “Rab Yakup soyuna koşullar bildirdi. Ve İsrail’e yasa koydu. Bunları çocuklarına öğretsinler diye. Atalarımıza buyruk verdi. Öyle ki, gelecek kuşak, yeni doğacak çocuklar bilsinler ve onlar da kendi çocuklarına anlatsınlar. Tanrıya güven duysunlar. Tanrının yaptıklarını unutmasınlar. Onun buyruklarını yerine getirsinler. Ataları gibi inatçı, baş kaldırıcı ve yüreği kararsız, Tanrıya sadakatsiz bir kuşak olmasınlar.” (Mezmur 78:5-8). Aynı zamanda Süleyman’ın Özdeyişlerinde, de çocuklara nasıl davranılması gerektiği konusunda pek çok öğüt yer alır. “Henüz umut var iken çocuğunu eğit, öyle ki onun yıkımına neden olma.”(Süleyman’ın Özdeyişleri 19:18) “Çocuğunu terbiye etmekten geri kalma. Onu değnek ile dövsen de ölmez. Onu değnek ile döver isen onun canını ölüler diyarından kurtarmış olursun.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 23:13,14) Bir ayet daha yazalım: “Oğlunu terbiye et, o da sana huzur verecek. Ve gönlünü hoşnut edecektir.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 29:17) Şimdi de aynı konu ile ilgili ayetler için yeni antlaşmaya geçelim: “Ey babalar, siz de çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın. Onları Rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütün.” (Efesliler 6:4) “Ey babalar, çocuklarınızı incitmeyin yoksa cesaretleri kırılır.” (Koloseliler 3:21)

Yeni antlaşmadan olduğu gibi Eski antlaşmadan da özgürce alıntılar yaptık. Çünkü imanlının yersel ilişkilerindeki sorumluluğunun tam karakteri ve ölçüsü için Yeni antlaşmaya bakmamız daha doğrudur. Ancak yine de gözlemlediğimiz şudur ki, Tanrı sözünün her bölümünde çocuklar ile ilgili verilmiş olan buyruklarda çarpıcı bir uyum mevcuttur. İmanlı, kutsal yazıların tamamında çocuklarını Tanrının terbiye ve öğüdü ile büyütmek, eğitmek ve yönetmek konusunda aynı sorumluluğa sahiptir.

Bu gerçek bize şunu gösterir: İmanlı anne ve baba aracılığı ile çocukların Tanrı ile ilişkiye getirilmeleri hakkındaki ilişkinin kavranması çok önemlidir. “Ev halkından” söz eder iken belirtilmiş olduğu gibi bu ilişki deyim yerinde ise ‘dışsal’ bir ilişkidir ama yine de hala hem anne ve babanın ve hem de çocukların sorumluluklarını kapsar. Aynı zamanda bir şekilde Yahudi çocuklarının konumu ile de bağlantılıdır. Soyları nedeni ile henüz kurtulmamış olmalarına rağmen Yahudi çocukları yine de Tanrının yersel halkına ait olarak kabul edilirler idi ve böyle oldukları için de Tanrının buyrukları ve anne ve babalarının sorumlulukları uyarınca yetiştirilmeleri gerekiyor idi. (Bakınız Yasanın Tekrarı 6:6,7, v.b.) Tanrı Yahudileri diğer uluslardan ayırmış olduğu için Yahudiler Tanrının yeryüzündeki halkı olarak öğretiş ve eğitim almalı idiler. Aynı şekilde şimdi babalara da şu öğüt verilir: Çocuklarınızı Rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütün. (Efesliler 6:4)

(1)  İlk öğüdün, “Ey babalar, çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın” olması dikkat çekicidir. Aynı konuya Koloseliler’deki ayette de değinilmiştir: “Ey babalar, çocuklarınızı incitmeyin, cesaretlerini kırmayın” (Koloseliler 3:21). Bu iki ayette kullanılan sözcük anlam olarak çok farklı olmasa da sözcük tam olarak aynı sözcük değildir. Bu öğüt, çocukların anne ve babalarına itaat etme sorumluluğu konusundaki öğütten hemen sonra gelir. Bu sıralamaya dikkat edildiği takdirde verilen öğütlerdeki içeriğin nedeni hemen anlaşılacaktır. Babalara hemen hemen mutlak yetki verilmiştir ve bu yüzden Tanrı Ruhunun yaptığı ilk şey, önce anne ve babalara yetkilerini nasıl kullanmaları gerektiği hakkında öğüt vermektir. Benliğin, hatta bir imanlıdaki benliğin bile ne olduğunu ve Tanrının bizi yerleştirmiş olduğu konumda hükmetmeye ve baskı yapmaya ne kadar çok eğilimli olduğumuz gerçeğini bilen Tanrı, itaat etme konumuna koyduğu çocuklardan yumuşak sevgisini ve şefkatini esirgememeye özen göstermiştir. Bu neden ile babalara, “çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın” der. Anne ve babalar çocukları üzerinde hemen hemen sınırsız kontrole (bu kontrol, yalnızca ‘Rabbe yaraşır şekilde’ sözleri ile sınırlanmıştır) sahiptirler. Ancak buradaki ayet ile çocuklarını yönetme yöntemleri hakkında Tanrının önünde özenli davranmaları gerektiği konusunda uyarı alırlar. Anne ve babalar çocuklarının duygularını dikkate almak zorundadırlar ve bu konuda Rabbin sözünden hiç bir zaman ve hiç bir şekilde dışarı çıkmamaları gerekir. Anne ve babaların kendi zayıflıklarını hatırlamaları gerekir; çocuklarının cesaretlerini kıracak şekilde onların üzerlerine yüklenmemeleri gerekir. Tanrının çocuklara duyduğu sevgi ile ilgili bir başka çarpıcı örnek daha verelim: Kutsal Rabbimiz anne ve babalara çocuklarına Tanrının sevgisi ile davranmaları gerektiğini bu özel öğüt aracılığı ile ifade etmiştir. Ve bizler, hepimiz, kendimizin yönetim konusunda ne kadar sert ve kaprisli davranmaya eğilimli olduğumuz çok iyi biliriz. İşte bu yüzden de Tanrının bu hatırlatmasına ihtiyaç duyarız. Bu yüzden her anne ve baba şunu hatırlasın: eğer Tanrı bir taraftan ebeveyne ailesi üzerinde yönetim yetkisi verdi ise bir taraftan da bu uygulamanın nasıl yapılması gerektiğini özen ile tanımlamıştır. Ebeveyn hem yetkisi konusunda hem de bu yetkisini nasıl kullanması gerektiği konusunda sorumluluk taşır.

“Cesaretleri kırılmasın diye.” Çocukların cesaretleri ne kadar da kolay kırılır! Özellikle Rabbin doğru yolları konusunda! Yumuşak davranışlar, hızlı gözlem ve uyumsuzlukların çabuk ortaya çıkartılması ve katı yönetim yıllarca verilen sabırlı eğitimde rol oynayan etkenlerdir. Rabbin öğüdü ve terbiyesi ile büyütülen çocuklar konusunda anne ve babalar bu yüzden bu noktada ne kadar özenli olsalar da yine özenleri yeterli olamaz. Bu neden ile tanrısal atanmaları olan kendi konumlarını hatırlamaları yararlı olacaktır, çünkü aslında temel gerçek çocuklarının Tanrı tarafından yönetilmesi ve eğitilmesi gerçeğidir. Kendileri yalnızca Tanrıya teslim olmuş olan aracılardır. Tanrı Kendisine teslim olmuş olan anne ve babalar aracılığı ile onların çocuklarını yönetecek, eğitecek ve büyütecektir.

(2)  ”Onları Rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütün.” Bu cümlede kullanılan sözcükler çok önemlidir. Daha detaylı ifade edecek olur isek, buradaki sözcükler disiplin ya da düzene uyma ve dostça azarlama ya da uyarıdır. Disiplin daha çok eğitim ya da eğitimin tamamına uygulanandır; öğüt ise kişileri tehlikelere, unutkanlığa ya da doğru yoldan ayrılmaya karşı uyarmak için sürekli uyanık durmayı ima eder. “Yetiştirin” ifadesinin tam anlamını da belirtmeden geçemeyiz. Yetiştirmek, yukarı kaldırmak yani teşvik etmek anlamına da gelir. Bu yüzden burada geriye yani çocukların bebeklik dönemine gitmemiz gerekir. Bunun farkına varmak önemlidir çünkü pek çok anne ve baba şu hataya düşmektedir: bu öğütleri yerine getirmek için çocuklarının tövbe etmesi gerektiğini düşünürler ve bu yüzden pek çok anne ve babanın çocuklarına genellikle dünyasal yolların tamamı için – giyim, eğlence v.b. – izin verdikleri görülür. Çünkü çocuklarının henüz Rabbe ait olmadıklarını düşünürler. Bu tür bir davranış örnek aldığımız kutsal yazılardaki öğretişin hem ana fikrini kaçırmak olur hem de imanlı çocuklarının getirildikleri özel konumun unutulması anlamına gelir. Tanrının Ruhu, “çocuklarınızın tövbe etmesini bekleyin ve dua edin” demez. Ama şöyle der: “onları bebeklik döneminden itibaren Rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütün.”  Bu neden ile Tanrının sözüne güvenmeniz ve verilen vaatteki bereketi elde etmeniz için Ona inanmanız gerekir. “Çocuğu tutması gereken yola göre yetiştir, yaşlandığı zaman da o yoldan ayrılmaz.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 22:6)

(a)  Çocukların Rabbin terbiyesi (disiplini) ile yetiştirilmeleri gerekir. Bu sözcük eğitime işaret eder ve imanlının çocuklarını nasıl eğitmesi gerektiğini öğretir. Bu neden ile imanlının ilk sorumluluğu, Rabbin yönetimi altında olan çocuklarına öğretmektir, öyle ki çocuklar bebeklik dönemlerinden itibaren Onun disiplini ile yetişsinler ve böylece anne ve baba çocuklarına karşı olan sorumluluğunu doğrudan ve bireysel olarak gösterebilsin.6

Ve bu gerçek onların eğitim özelliklerine –Rabbin öğüdü ile -karar vermek için gereklidir. Tek bir sözcük ile ifade edecek olur isek imanlı anne ve babanın çocuklarını Tanrının lütfu ile getirilmiş oldukları yer ile uyumlu olarak eğitmeleri gerekir.

Ama bu noktada akla kaygılı bir soru gelecektir: Bu uyumlu eğitimin nasıl yapılması gerekir? Öncelikle ve en önemlisi, kutsal yazılarda yer alan sözlere titizlik ile uyarak! Bu neden ile daha önce alıntısı yapılmış Yasanın Tekrarı kitabında Yahudi anne ve babalara şu sözler söylenir: “Ve sana bu gün söylemiş olduğum bu sözleri yüreğinde taşıyacak ve onları çocuklarına gayret ile öğreteceksin”; ve yine Timoteos’a yazan elçi Pavlus ona, “çocukluğundan beri kutsal yazıları bildiğini” hatırlatır (2.Timoteos 3:15); ve Timoteos’un annesinden ve büyükannesinden söz eder; Timoteos öğretimini bu tanrısal kadınlardan almıştır. Tüm imanlı anne ve babaların aynı şekilde hareket edip etmedikleri üzerinde durulması gereken ciddi bir konudur. Evlerinde Kutsal Kitaba yer veren pek çok aileler vardır ama çocuklarının eğitimi konusunda Kutsal Kitap her zaman baş köşede durmaz. Ama Rabbin terbiyesinin, yalnızca Rabbin sözünden elde edilebileceği kesindir. Ve bu yüzden bu konuda sadık olacak olan kişinin bu konu ile ilgili sistematik açıklama hakkında gayretli olması gerekir. Ve bu şekilde öğretiş alan çocuklar ne kadar da büyük bir avantaja sahip olurlar! Tanrının gerçeği onlara yolun başlangıcında öğretilir ve vaat uyarınca Kutsal Ruh tarafından çocuklara tazelik, biçim ve yön verilir. Çocuklar Tanrının lütufkar gücü altındadırlar; Rabbin terbiye ve öğüdü ile beslenirler. Bazı durumlarda (sadık imanlı olan anne ve babaların çocuklarının durumunda genellikle gözlendiği gibi) herhangi farklı tövbe durumları olmayabilir. Çünkü Tanrının Ruhu, Tanrının Sözünü çocukların bereketlenmesi için onların yaşamlarının başında kullanır.

İkinci olarak, kutsal yazılar hem çocuk eğitiminin ilk kaynağıdırlar hem de aynı zamanda çocuğa eğitimin özelliği hakkında diğer yönlerde de destek sağlayacaklardır. Bu durum, imanlı anne ve babalar için genellikle zihin karıştırıcı bir durumdur. Ama eğer her zaman çocuklarını Rab için eğittiklerini hatırlayacak olurlar ise o zaman bu zor durum büyük ölçüde uzaklaştırılmış olacaktır. Anne ve babalar o zaman şunu anlayacaklardır: verdikleri eğitimin tamamında bu konuyu göz önünde tutmaları ve muhafaza etmeleri gerekir ve bu şekilde dünya üzerinde yaptıkları yolculukta gerekli olmayan herhangi bir şeyi öğretme konusunda özen ile davranacaklardır. Rabbin hizmetkarları olarak uyumsuz bir tutum sergilemeyeceklerdir. Bu düşünüce, uygulamanın kolaylaşması açısından iyi ve yararlı bir ilkedir. Öğretmem önerilen konu, çocuğumu Rab için mi yoksa dünya için mi uygun hale getirecek? Bu neden ile önemli olan bir başka konu da çocukların eğitilmeleri için seçecekleri kitaplar ile de ilgilidir. Tanrı sözünde belirtildiği gibi eğitimin konusu her zaman göz önünde tutulmalıdır; bir kitabın çocuğa katkısının olup olamayacağı ya da ona engel teşkil edip etmeyeceği kolayca karar verilebilecek bir konudur. Pek çok başka diğer konuda olduğu gibi konu, yalnızca ‘tek bir görüşe sahip olma’ konusudur. Ve bu tek görüşe sahip kalmayı korumak için kendimizi ve yollarımızı yargılayarak sürekli Tanrının huzurunda olmamız gerekir.

(b)  Açıklanmış olduğu gibi, öğüt, tehlikelere karşı uyarmak ve doğru olan yolun istikametinde yönlendirmek içindir. Rabbin hem öğüdü hem de terbiyesi aynı amacı taşır. İmanlı anne ve babaların bu yüzden Rabbin adı ile konuşmaları gerekir; onların öğütleri gerçekten de eğer çocuklarına bu davranışlarının Rab için olduğunu anlattıkları takdirde çocukları açısından önemli öğütler haline geleceklerdir. Çocuklarını kötü bir alışkanlığa ya da belli bir davranışa karşı uyardıkları takdirde bunu bir anne ve baba kaprisi olarak yapmadıklarını ama böyle davranmalarının nedeninin yalnızca Rabbin hoşnut edilmesi için olduğunu açıklamış olacaklardır. Tanrısal kutsama böylelikle anne ve babanın uyaran sözleri ile mühürlenmiş olacak ve çocukların kendileri de tanrısal huzura getirilmiş olacaklardır. Ve anne ve babaların bundan daha aşağı bir seviyeye inmemeleri gerekir. Çocuklarına olan davranışlarında duyguları asla sert olmamalı ve sevgileri güçsüzlüğe ya da eksiğe yer tanımamalıdır. Rehberleri olan Tanrı sözü ve çocuklarının yönetiminin temeli, karşılıklı ilişkilerini güçlendirecek ve anne ve babanın yetkisini koruyacak ve saygın hale getirecektir. Öğüdün bu yüzden Rabbin terbiyesi ile uyumlu olması çok önemlidir. Eli, Samuel ve Davud’u bu konuda başarısızlığa uğramış olan kişilere örnek olarak verebiliriz; başarısızlıklarının üzücü sonuçları yaşamlarının son günlerine kadar onları izledi.

(3)  Sonuç olarak burada birkaç tehlike belirtilebilir; pek çok imanlı anne ve baba burada gözden geçirilen öğütleri unuttukları için bu tehlikelerin içine düştüler.

(a)  Sözünü ettiğimiz ilk tehlike, genellikle imanlıların çocuklarını gönderdikleri okulların özelliğidir. Belli bazı birkaç eğitim avantajı ya da hatta rahatlık nedeni ile imanlılar bazen çocuklarını imansızların ellerine teslim edebilirler ya da ağızları ile iman ikrarında bulunan imanlıların hatalı öğretişlerine göz yumabilirler. Diğer başka durumlarda ise çocuklara bazı okullarda saflıktan uzak hatta ahlaksızlık ile dolu kitaplar okumaları için izin verilir. Böyle yerlerde Kutsal Kitabın, imansızların vicdanlarının yara almaması için çok fazla ön planda kullanılmaması ileri sürülür; Ancak Horace ve Ovid, Homer ve Sofokles ya da Shakespeare ve Byron okuyan imanlıların vicdanları için ne demeli? Fransızca ve Almanca dil öğretmenlerinin öğrencilerine okutmayı tercih ettikleri bu kitaplar da imanlıların vicdanlarını yaralamaktadır. İmanlı anne ve babaların bu konuda çocuklarını Rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütmeleri gerektiğini hatırlayıp harekete geçmeleri için zaman gelmiş hatta geçmektedir bile.

(b)  aynı zamanda çocukların Rab için eğitilme sorumluluklarını başka kişilere aktarmak da bir tehlike teşkil eder. Çocukları eğiten kişiler ne kadar eğitilmiş ve adanmış kişiler olur ise olsunlar hiç bir şey anne ve babaları bu konudaki bireysel sorumluluklarının dışında bırakamaz. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi durumunda yaşamda pek çok güçlük ile karşılaşılacağı inkar edilemez. Ama eğer Yasanın Tekrarı kitabında birden fazla kez tekrar edilen bu öğütler hatırlanacak olur ise o zaman gerçekten de çok az sayıda kişinin bunları tam olarak yerine getirebileceği anlaşılacaktır. “Bu buyrukları çocuklarınıza belletin. Evinizde oturur iken, yolda yürür iken, yatar iken ve kalkar iken onlardan söz edin.” Yasanın Tekrarı 6:7 Görüldüğü gibi her fırsatın değerlendirilmesi gerekmektedir çünkü bu sorumluluk, Tanrının imanlı anne ve babalara vermiş olduğu bir sorumluluktur. Çocukları üzerinde tek yetkiye sahip olan insanlar yalnızca çocukların anne ve babalarıdırlar. Ve eğer çocuklar her zaman başka insanlar tarafından eğitilirler ise anne ve babalar çocuklarını Rabbin terbiye ve öğüdü ile yetiştirmedikleri için başarısızlığa uğrarlar.

(c)  Dünyasal eğlence ve kuruluşlara izin verilmesi de pek çok imanlı aileyi tehdit eden tehlikelerden biridir. Çocukların yaşam çevrelerinin tamamında Rabbin kontrolünün gücünün bulunması gerekir. Çocuklar anne ve babaları aracılığı ile dünyadan ayrı tutuldukları zaman yeniden bina edildikleri zaman tek bir başka bağlantıya bile izin verilmemesi gerekir. Çocukların giysileri bile anne ve babaları aracılığı ile Rabbin yönetimi altında olduklarını beyan etmesi gerekir. Ve anne ve babaların örnek olmaları, oturdukları evler, çocukların bulundukları tüm çevrenin bu konular hakkında verilen tüm eğitimi onaylaması, desteklemesi ve eğitime örnek teşkil etmesi gerekir. Ancak o zaman imanın verdiği tam güvence ile Tanrının şu sözlerini hatırlamak gerekir: “Çocuğu tutması gereken yola göre yetiştir; yaşlandığı zaman o yoldan ayrılmaz.” Süleyman’ın Özdeyişleri 22:6.

Rabbe bağımlı kalmak isteyen her imanlı anne ve baba sorumluluğu konusuna sadık kalmak için bu gibi şeyleri hatırlamalıdır. O zaman imanlı ev halkı Tanrı için ne büyük bir tanıklık edecektir! Karanlık, karışık ve kötü bir ortamda imanlının yuvası çöldeki bir vaha gibi olacaktır. Böylece her şey Rab İsa Mesih’in kontrolü ve egemenliği altına girinceye kadar zaman parlak bir beklenti içinde geçecektir.


6. Bazı kişiler tarafından bu ayetin tövbe ve iman etmiş çocuklara işaret ettiğinin söylendiği unutulmuş değildir. Ama yine de bu konudaki görüşü kabul etmeyi imkansız kılan iki neden vardır. İlk neden, “yetiştirmek” ifadesinin başlangıca, yani çocukların ilk bebeklik dönemlerine işaret ettiği aşikardır. İkinci neden ise eğer bu görüş kabul edildiği takdirde yeni antlaşmada tövbe ve iman etmemiş çocuklar ile ilgili öğütler yer almaz idi ve imanlılar tarafından talep edilen tövbe ve iman etmemiş çocukların itaati hakkında bir konu bile belirtilmez idi. Koloselilerdeki bölümde, “Ey çocuklar, her konuda anne ve babalarınızın sözünü dinleyin çünkü bu, Rabbi hoşnut eder” yazar. Aslında “Rabbi” değil, “Rabde” şeklinde tercüme edilmesi gerekir idi. Ve bu çeviri Efesliler 6:1 ayeti ile tam uyum içindedir. J.N.D. şöyle der: “İmanlıların tüm çocukları, Rabde verilen öğütlerin özneleri olarak görülürler. Rab, içinde konut kurduğu kişiye aittir ve bu kişi bu dünyanın prensi olarak anılan şeytan için artık bu dünyaya ait değildir. Bu bilgi, anne ve babaya çok hoş ve değerli bir rahatlık sağlar. Bu sayede anne ve baba çocuklarını bu konum üzerinde hak sahibi olarak görebilirler ve Kutsal Ruhun, Tanrının evinde olan herkesin üzerine döktüğü bu şefkatli özenin çocuklarının da payı olduğunu düşünebilirler.”— Özet yerine aynı zamanda bakınız Thou and Thy House (Sen ve Senin Evin), yazan C.H. Mackintosh, sayfalar 13-15.

BÖLÜM 7

HİZMETKARLAR

“Ey köleler, dünyadaki efendilerinizin sözünü Mesih’in sözünü dinler gibi saygı ve korku ile ve saf yürek ile dinleyin. Bunu yalnız insanları hoşnut etmek isteyenler gibi göze hoş görünmek için yapmayın. Mesih’in kulları olarak Tanrının isteğini candan yerine getirin. İnsanlara değil Rabbe hizmet eder gibi gönülden hizmet edin. Çünkü ister köle ister özgür olsun, herkesin yaptığı her iyiliğin karşılığını Rabden alacağını biliyorsunuz. “— Efesliler 6:5-8.

“Ey köleler, dünyadaki efendilerinizin her sözünü dinleyin. Bunu, yalnız insanları hoşnut etmek ister gibi göze hoş görünen hizmet ile değil, saf yürek ve Rab korkusu ile yapın.”— Koloseliler 3:22.

“Kölelik boyunduruğu altında olanların hepsi efendilerini tam bir saygıya kayık görsünler ki, Tanrının adı ve öğretisi kötülenmesin. Efendileri iman etmiş olanlar ise nasıl olsa kardeşiz deyip efendilerine saygısızlık etmesinler. Tersine, daha iyi hizmet etsinler. Çünkü bu iyi hizmetten yararlananlar sevdikleri imanlılardır.” —1.Timoteos 6:1,2

“Köleleri, her konuda efendilerine bağımlı olmaya özendir. Efendilerini hoşnut etsinler. Ters yanıt vermeden ve hırsızlık yapmadan tümü ile güvenilir olduklarını göstersinler. Böylece Kurtarıcımız Tanrı ile ilgili öğretiyi her bakımdan çekici kılsınlar.” — Titus 2:9,10

“Ey hizmetkarlar, efendilerinizin yalnız iyi ve yumuşak huylu olanlarına değil, ters huylu olanlarına da tam bir saygı ile bağımlı olun. Haksız yere acı çeken kişi, Tanrı bilinci ile acıya katlanır ise Tanrıyı hoşnut eder.” — 1.Petrus 2:18-20

Kutsal yazılarda hizmetkarların yönlendirilmesi ve rahatı için verilen öğütler diğer başka herhangi bir sınıfa göre çok daha fazladır. Böylece anlıyoruz ki hizmetkarlara verilen onur büyüktür ve bu onur Tanrının onlara olan sevgisinin ve bu konumda bulunan herkese duyduğu şefkatin ve verdiği değerin bir kanıtıdır. Bunun nedeni kilisenin belki de her çağda yani, elçilerin gününden günümüze kadar çok sayıda hizmetkarın var olması gerçeği ile ilgili olabilir. Bu kişiler Tanrının lütfu aracılığı ile Tanrı çocukları arasına katılmışlardır. Ve o günden bu güne birlikte yaşadıkları kişiye müjdeyi duyurarak ya da aksine Mesih’in adına onur vermeyerek yani, iyilik ya da kötülük için büyük ölçüde etkili olmuşlardır. Bu konuda öğüt ve tavsiyelerin verilmesinin nedeni hiç kuşkusuz Kurtarıcımız Tanrının her konudaki öğretişine tanrısal vurgulama yapılmasının anlaşılması içindir.

Elçi Pavlus’un mektuplarında söz edilen hizmetkar ifadesi, bizim kendi aramızda kullandığımız anlamdan çok daha geniş bir anlama sahiptir. “Köle” ya da “kul”, anlamları ile ilgili en iyi çevirinin hizmetkar olmasına rağmen yine de dilin kullanımı için tam eş anlamlı ifadelerdir. Çünkü Doğu’nun köleleri hiçbir şekilde Batı’nın köleleri gibi değiller idi. Genel olarak ifade edecek olur isek onlar ev halkının kadın ya da erkek hizmetkarları idiler. Ve bu konuda bizim hizmetkarlarımızdan farklı özelliğe sahip idiler; efendileri onları bir bedel ödeyerek ya da bir ganimet olarak aldıkları için efendilerine ait idiler. Ama köle olmalarına rağmen kendilerine çok iyi davranılır idi. Hatta genellikle bir süre sonra ailenin üyeleri haline gelirler idi. İbrahim’in kahyası Eliezer’in ve Potifar’ın evindeki Yusuf’un durumlarında olduğu gibi etkin ve yüksek görevler ile meşgul olurlar idi. Onlar gerçekten de eve ait kişiler idi; yani ev halkının üyeleri idiler. Ve bu neden ile onların ve şimdiki hizmetkarların konumu arasındaki farklılık ne olur ise olsun, eğer onların ev halkı hizmetkarlarına uygulanacaklarını anlayacak isek o zaman verilen öğütlerin ruhu ile tam bir uyum içinde olmamız gerekir. Elçi Petrus bu konuda farklı bir sözcük- gerçekten ev halkına ait anlamına gelen “domestik”- kullanır. Bu konuda hiç kuşkumuz yok çünkü Petrus evlerinde  “domestiklerden” ziyade bir kaç kölesi olan imanlı Yahudiler’e yazıyor idi. Bu neden ile hizmetkar grubuna giren tüm sınıflar gerçekten ev halkına dahil edilirler idi. Ve bu yüzden tüm grupların her derecesindeki hizmetkarlar bu bölümde kendi ihtiyaç ve konumlarına uygun pek çok şey bulacaklardır. Çünkü her kim yersel bir efendinin yetkisi altında ise ona vereceği hizmet hakkında Tanrının isteğini, O’nun sözünde yer alan yönlendirmelere uygun olarak okuyup öğrenebilir. Ancak aynı zamanda tüm imanlıların da Rabbin hizmetkarları olduklarının unutulmaması gerekir. Bu yüzden bu kutsal yazıların öncelikli uygulaması hitap edilen özel sınıf içindir; burada herkes için eğitim ve tavsiyeler yer alır. O’nun atmış olduğu adımları “bir hizmetkar “ olarak izlememiz gerektiğine dair bize bir örnek bırakmış olan Rab İsa bile “kul özünü almıştır.” (Filipeliler 2) Rab İsa bize bu şekilde her imanlının, bir başka imanlının isteğine bağlı olduğuna dair gerçek konumumuzu öğretmiştir. “Hangisi daha büyük? Sofrada oturan mı, hizmet eden mi? Sofrada oturan değil mi? Oysa ben aranızda hizmet eden biri gibi oldum.”  (Luka 22:27)

(1)  Hizmetkarın öncelikli görevinin itaat etmek olduğu ünvanından da anlaşılmaktadır. Bu hizmetten beş farklı mektupta (Efesliler 6:5; Koloseliler 3:22; 1.Timoteos 6:1; Titus 2:9; 1.Petrus 2:18) söz edilir. Ve çocuklar ile ilgili konuda olduğu gibi talep edilen itaat bu konuda da hemen hemen sınırsızdır. “Ey hizmetkarlar (köleler), dünyadaki efendilerinizin her sözünü dinleyin.” (Koloseliler 3:24) Bu noktaya kadar – hizmetkara verilmiş olan buyruk Rabbin sözüne uygun olduğu sürece- efendi olan erkeğe ya da kadına eksiksiz itaat edilmelidir. Burada erkek efendi ile birlikte kadın efendiden de söz ediyoruz; herkesin bildiği gibi buradaki kutsal yazılarda kadın efendilerden söz edilmez. Bunun ilk nedeni, efendi sözcüğünün Tanrının gözünde, kadın ve erkeklerden genellikle insan ifadesi ile söz edildiği için kadın efendileri de kapsıyor olmasıdır. Ya da ikinci neden olarak ve daha büyük bir olasılık ile kadın efendi, yetkisini ev halkının başı olan kocasından aldığı için Tanrının önünde sorumludur ama yetkisi kocasından geldiği için erkek efendi, ev halkı ile ilgili düzenlemeler konusunda karısına güvenebilir. Bu neden ile bu ifade, ev halkı ile ilgili düzenlemelerde hem erkek hem de kadın efendilerin bu düzenlemelere dahil oldukları şeklinde anlaşılmalıdır. Ve hizmetkarın konumu ile uyumlu olan itaat ya birine ya da her ikisine de gösterilmelidir.

Hizmetkarların hemen hemen sınırsız olarak adlandırılan bu itaati ile ilgili görevlerin böyle bir tanımını kabul etme konusunda belki küçük bir tereddüt yaşanması olasıdır. Ancak kutsal yazılardaki sözcükler bundan daha dar kapsamlı bir tanımı kabul etmezler. Kutsal yazıları çok ayrıntılı bir şekilde inceleseniz bile anlamları basit ve nettir. İtaat gerçekten de ilgili konum tarafından gerekli kılınmıştır. Efendi yönetir ve hizmetkar itaat etmek zorundadır ya da ev halkı sürekli olarak bir karşıtlık ve çatışma ortamı içinde bulunacaktır. Her imanlı ev halkının Tanrının kuralının ya da yönetiminin bir temsilcisi olması gerektiği hatırlandığı zaman bu konu daha aşikar olarak görünecektir. Bir hizmetkar için efendisi ne ise, bir imanlı için Rabbi aynıdır. Efendi tarafından ev halkı içinde ya da üzerinde uygulanan yetki bu neden ile gerçekten Rabbin ev halkı üzerindeki yetkisidir. Rab, efendiyi, ev halkının davranış ve düzeninden sorumlu tutar. Elçinin şu sözleri söyleyebilmesinin nedeni budur: “Rab Mesih’e hizmet ediyorsunuz.” Buyrukları yersel efendiler aracılığı ile alırsınız ama bu buyruklara itaat etmek ile Rabbin Kendisine hizmet etmiş olursunuz. Çünkü bulunduğunuz konuma sizi yerleştirmiş olan Tanrıdır ve sizden bulunduğunuz konuma ait olan itaati bekler. Eğer bu gerçek daha tam ve daha yürekten fark edilmiş olur ise ve eğer hizmetkar efendiden gelen  buyruğu her zaman Rabbin sesi olarak işitir ise hizmet çok daha kolay – gerçekten ‘lütfun bir aracı’ olarak - hale gelecektir. Çünkü sonra verilmiş olan buyruğu tartışmak için gelecek olan ayartma, buyruğun mantıklı olup olmadığını sorgulamayacak, onu kötülük ile suçlamayacak ve böylece itaatsizlik uzaklaştırılmış olacak ve aynı zamanda itaatin neşeli kaynağı her zaman canın içinde var olacaktır. Bu arada zorlukların, adaletsizliklerin ya da hatta zalimliklerin var olması mümkündür. Ancak bu tür denemelerin dikeni, imanlının aldığı buyruğun doğrudan Rab’den gelen bir ayrıcalık olarak kabul etmesi ile uzaklaştırılabilir. O zaman Tanrının isteği fark edilmiş ve boyun eğerek kabul edilmiş olacaktır.

İtaatin zorunluluk derecesi, efendinin karakteri nedeni ile zayıf düşürülemez. Elçi Pavlus bu konuda şu sözleri yazmıştır: “Ey hizmetkarlar, efendilerinizin yalnız iyi ve yumuşak huylu olanlarına değil, ters huylu olanlarına da tam bir saygı ile bağımlı olun.” (1. Petrus 2:18)

Böyle bir durumda hizmet- itaat- çok daha zor hale gelecektir. Öyle efendiler vardır ki, iyi ve yumuşak huylu olmaları nedeni ile hizmetkarlarının yüreklerini kazanırlar ve bu hizmetkarlar da efendilerine çok değer verirler, öz veride bulunur ve hatta efendilerinin isteklerini yerine getirmeyi zevk bilirler. Ancak öte yandan, yine öyle efendiler vardır ki, ters huyludurlar ve en küçük talepleri bile çok büyük güçlüğü barındırırlar. Hizmetkarın ayartılması şu şekilde olur: iyi ve yumuşak huylu efendiye hizmet etmek için yarışırlar ama eğer efendi ters huylu ise bazen ona itaat etmeyi dahi reddederler. Ama buradaki ayette de belirtilmiş olduğu gibi itaatin görevi efendinin karakteri ile ilgili bir hizmet değildir. Bunu unutmak demek hem Rab İsa’ya hizmet edildiğini unutmak demektir hem de aynı zamanda göze hoş görünen hizmet günahına ya da yalnız insanları hoşnut etmeyi istemek günahına düşmek anlamına gelir; oysa Rabbin isteği, insanlara değil Kendisine hizmet eder gibi gönülden hizmet edilmesidir. (Efesliler 5:6,7; aynı zamanda bakınız Koloseliler 3:22,23.)

Eğer şimdi burada verilmiş olduğu gibi, itaatin özelliklerine işaret edecek olur isek Rab ile doğrudan bağlantılı olmak aracılığı ile istenen görev daha kolay yerine getirilecektir.

(a)  ”Göze hoş görünen hizmet ile yalnız insanları hoşnut etmek isteyenler.” Hizmetin efendinin gözüne hoş görünmek için yapılmaması gerekir. Eğer böyle olur ise ayartma onu hoşnut etmek yönünde olacak ve bu neden ile hizmetkar insanı hoşnut eden biri haline gelecektir. Eğer hizmet Rab yerine insan için yapılır ise o zaman bu tür hizmetlerin hepsi, en küçüğü dahi Tanrının önündeki değerini yitirir. Böyle bir davranış, imana göre değil göz ile görünene göre yürümektir.

(b)  ”Dünyadaki efendilerinizin sözünü Mesih’in sözünü dinler gibi dinler gibi, saygı ve korku ile ve saf yürek ile dinleyin. Bunu, yalnız insanları hoşnut etmek istermiş gibi göze hoş görünmek için yapmayın. Mesih’in kulları olarak Tanrının isteğini candan yerine getirin. İnsanlara değil, Rabbe hizmet eder gibi gönülden hizmet edin. Çünkü ister köle ister özgür olsun, herkesin yaptığı her iyiliğin karşılığını Rab’den alacağını biliyorsunuz.” (Efesliler 6:5-8; aynı zamanda bakınız Koloseliler 3:22-24)

Böylece hizmetkarlar Rabbin huzurunda alçaltılırlar. Onlar Mesih’in hizmetkarlarıdırlar ve Tanrının isteğini candan ve gönülden yapmaları gerekir ve gözlerini her zaman yalnızca Rab İsa’nın üzerinde dikmeleri gerekir. Ve kötünün kendilerine söylediği yalanları hatırlayarak mutlu ve neşeli bir şekilde tam hizmet etmeli ve gerçek itaat sunmalıdırlar. Aynı zamanda bu hizmet ve itaatleri, efendilerinin karakterinden tamamen bağımsız olmalıdır. İmanlı hizmetkarlar tüm bu doğruları akıllarında tutacak oldukları takdirde pek çok tuzağı kendilerinden uzaklaştırmış olacaklardır ve bu şekilde yaptıkları hizmette Mesih yüceltilmiş olacak ve Kurtarıcılarını Tanrının öğretişi ile her konuda uyumlu olarak onurlandırmış olacaklardır.

(2)  Kutsal yazılarda yer alan bundan sonraki yön tavırlar hakkındadır. Bu durum aslında daha önce tanımlanmış olan görev ile bağlantılıdır. Çünkü nerede sevinç ile ve gönülden, candan bir itaat var ise orada uyumlu bir tavır olacağı kesindir. Ama eğer dikkat Tanrı sözünün belirli ifadelerine yönlendirilir ise hem konuyu daha farklı bir ışık ile hem de konunun önemini vurgulayarak göstermeye hizmet edebilir.

(a)  ”Kölelik boyunduruğu altında olanların hepsi kendi efendilerini tam bir saygıya layık görsünler ki, Tanrının adı ve öğretisi kötülenmesin.” (1. Timoteos 6:1) Hizmetkarların efendilerinin konumlarına layık saygının tamamını onlara göstermeleri gerekir. Ve bu talep aynı zamanda efendinin kişisel karakterinden tamamen bağımsız olarak gösterilmesini ister. Tanrı bizden nasıl yetkileri nedeni ile kralları onurlandırmamız için talepte bulunur ise aynı şekilde hizmetkarlara da efendilerinin konumları nedeni ile onlara saygı göstermelerini buyurur. Bu öğüdün bilgeliği ve uygunluğu aşikardır. Çünkü hizmetkarın hizmetini uygun ve kabul görür hale getiren, insanlara değil Rabbe hizmet eder gibi gönülden hizmet etmeleridir. Hizmet, insanları hoşnut etmek isteyenler gibi göze hoş görünmek için yapılmamalıdır.

(b)  Aynı zamanda alçakgönüllülük de sergilenmelidir. Hizmetkarların “saygı ve korku ile ve saf yürek ile” itaat etmeleri gerekir. (Efesliler 6:5; 1.Petrus 2:18) Yani, “hizmetkarların efendilerini her konuda hoşnut etmeleri gerekir. Tümü ile güvenilir olduklarını göstermelidirler. (Titus 2:9) Ters yanıt vermeden ve hırsızlık yapmadan efendilerine bağımlı olmalıdırlar. Daha önce tanımlanmış olan sınırlar içinde her zaman efendilerini hoşnut etmelidirler.

(c)  ”Ters yanıt vermeden.” (Titus 2:9) Tahammül etmek, söz ile değil eylem ile uygulanmalıdır; dilin çabuk ve kaba ya da sert sözler söylememesi için kontrol altında tutulması gerekir. Her hizmetkar bu yönde gelen ayartmaların sayısının ne kadar çok olduğunu bilir. Bir kızgınlık anında efendilerin ağzından sert, kaba ve hatta adaletsiz sözler çıkabilir ve genelde eğilim bu tür sözlere aynı tarz sözler ile karşılık vermektir; sonra da öfkenin ateşi bir kez daha tutuşur ve bunu söndürmek çok zor hale gelir. Ve bu son derece doğal yani insan yapısına uygun bir tavırdır. Ama Tanrı, sözünde bize daha iyi bir yol gösterir. Ve bu yüzden hizmetkarına şu sözleri yazmasını söylemiştir: “Sana söylenen kötü söze karşılık verme!” Elçi Petrus da aynı konuya değinir ve bu konu ile ilgili olarak Mesih’in örneğine işaret eder: “Çünkü günah işleyip dövüldüğünüz zaman dayanır iseniz bunda övülecek ne var? Ama iyilik edip acı çektiğiniz zaman dayanır iseniz Tanrıyı hoşnut edersiniz. Nitekim bunun için çağrıldınız. Mesih, izinden gidesiniz diye uğrunuza acı çekerek size örnek oldu. O, günah işlemedi ve ağzından hileli söz çıkmadı. Kendisine sövüldüğü zaman sövgü ile karşılık vermedi ve acı çektiğinde kimseyi tehdit etmedi. Davasını adalet ile yargılayan Tanrıya bıraktı.” (1.Petrus 2:20-23) Rab, bu yüzden tanrının önünde sabır ile katlandı ve bu yüzden insanların yüzüne bakmadı ve onlara “yanıt vermedi”. Kendisini ve davasını adalet ile yargılayan Tanrının eline bıraktı. Aynı tavır hizmetkarlar için de geçerlidir. Hizmetkarların kendilerine kaba ve hatta haksız davrandıkları zaman Tanrının önünde bu zalim davranışa sabır ile boyun eğmeleri gerekir. Ve haklarının savunması için O’na bakmalıdırlar. Böyle bir tavır göstermek insan doğası için imkansızdır. Ancak Rabbe bağlı olan ve yapacakları konusunda kendisine ya da başka insanlara değil, yalnızca Tanrıya güvenen ve gözlerini yardım almak için O’na dikmiş olan imanlı, esenlik ve bereketin söz ile anlatılamaz güzelliklerini tecrübe edecektir. Kutsal Rabbimiz aynı davranışlara maruz kalmıştır. Ve bu tür davranışların ne demek olduğunu bilir ve bu yüzden yürüdüğü yolda Kendisini izleyen kişilere yardım edebilir ve onların imdatlarına yetişir. Böyle durumlarda O’nun acılarına paydaşlık etmiş oluruz. Ve “Mesih ile birlikte acı çekiyor isek Mesih ile birlikte yüceltileceğiz.” (Romalılar 8:17)

(3)  Konuya güvenilir olmak da dahildir. “Hırsızlık yapmadan, tümü ile güvenilir olduklarını göstersinler.” (Titus 2:10) Bu öğütte, hizmetkarların kahyalardan farklı bir görünümüne işaret edilir. Hizmetkarların kendilerine emanet edilmiş olan her şeye karşı sadakat ile hareket etmeleri gerekir. Ev halkına ait olan mallar sürekli olarak hizmetkarların ellerinin altındadır. Ve bu neden ile şu sözler söylenmiştir:” Hırsızlık yapmadan tümü ile güvenilir olduklarını göstersinler.” Hizmetkarlar, efendilerine ait olan herhangi bir şeye zarar vermemeli ve kendileri için kullanmamalıdırlar. Eğer hırsızlık etmenin ne demek olduğunu açıklayacak olur isek bu konu belki daha iyi anlaşılacaktır. Elçilerin İşleri 5.bölümde bizlere Hananya ve Safira adlı kişilerden söz edilir. Hananya adındaki adam karısı Safira’nın onayı ile bir mülk satar ve paranın bir kısmını kendine saklayarak gerisini getirip elçilerin buyruğuna verir. Oysa bu mülkün tamamını Rabbe adadığını söylemiştir. Buradaki örnek, hırsızlık etmenin anlamını açıklar; çünkü Titus kitabında hırsızlık etmek olarak tercüme edilen sözcüğün aynısı burada esirgemek olarak tercüme edilmiştir. Bu neden ile hırsızlık etmek ifadesi tam olarak çalmak anlamına gelmez ama mülkün hizmetkar tarafından kendi kullanımı olarak anlaşılır. Çünkü mülk, kadın ya da erkek efendiye aittir. Her ev halkının hizmetkarının elinin altında kendisine emanet edilmiş olan pek çok mülk – yiyecek, giysi ve diğer şeyler- vardır. Tanrı tüm hizmetkarların bu konuda sadık olmalarını talep eder. Hizmetkarların en küçük eşyayı bile izin istemeden almamaları gerekir. Evde olan her şey kadın ya da erkek efendiye aittir ve hizmetkarın evde olan her şeyi kutsal bir emanet olarak görmesi gerekir. İbrahim’in uşağı Eliezer ve Potifar’ın evindeki Yusuf bize, hırsızlık etmeyen sadık hizmetkarlara örnek olarak gösterilirler. Kurtarıcı, “adaletsiz kahya” benzetmesinde efendisinin malına zarar veren birini tanımlar.” (Luka 16:1) Her hizmetkarın bu verilen örneklere kulak asması kendi iyiliği içindir. Çünkü aynı zamanda bu konuda gelen ayartmalar oldukça güçlüdür ve eğer bir kez bu tür bir ayartmaya teslim olunur ise ayartmaların gücü artacak ve böylece tam yıkımın nedeni kanıtlanmış olacaktır. “Hırsızlık etmeyin” ifadesindeki bu tanrısal söz hizmetkarın yürüdüğü yolda ona ışık olsun ve karşısına çıkan tuzaklardan korunabilsin.

(4)  Özel bir duruma göre davranmak üzere özel bir yön verilmiştir. Elçi şöyle der: “Efendileri iman etmiş olanlar ise nasıl olsa kardeşiz deyip efendilerine saygısızlık etmesinler. Tersine, daha iyi hizmet etsinler. Çünkü bu iyi hizmetten yararlananlar sevdikleri imanlılardır. Bu ilkeleri öğret ve öğütle.” (1.Timoteos 6:2) Hristiyanlık Rab İsa Mesih’in Efendimiz olduğunu öğretir ve hepimizin kardeş olduğunu bildirir. Ve Tanrının herkese eşit davrandığını söyler. Özellikle ilkel topluluklarda yeni gerçeği anlamamış hala “boyunduruk altında” olduğunu düşünen kişiler efendileri ile eşit olduklarını bilmedikleri için kendilerinden talep edilen hizmette Mesih’te tek bir temel üzerinde bulunduklarından haberdar olmadıkları için ayartmalar karşısında sürçerler. Burada bu öğüdün verilmesinin nedeni, ayartmaya karşı konulması içindir. Mesih ile birlikte O’nda eşit durumda bulunma gerçeğinin yersel farklılıklarda değişiklik yaratmayacağını bilmeyen hizmetkar efendisine daha iyi hizmet etmek yerine, nasıl olsa kardeşiz diyerek ona saygısızlık etme hatasına düşebilir. Eğer her ikisi de imanlı ise efendi ve hizmetkarın kardeş olduğu doğrudur; ama aynı zamanda doğru olan bir bşka şey daha vardır; o da şudur: konumlar bu dünya ile ilgili olduğu sürece biri hala efendidir diğeri de hala hizmetkardır. Sosyal düzenlemeler ve farklılıklar Hristiyanlık ilkeleri tarafından korunur ve desteklenir. Bu neden ile imanlı efendilere sahip olan hizmetkarların imanlı efendilerini küçümsememeleri gerekir, çünkü onlar kardeşleridir; aksine onlara daha iyi hizmet vermelidirler çünkü her imanlı gibi efendiler de Mesih’in lütfuna paydaştırlar; hizmetkarlar bu yüzden iyi hizmet ettikleri zaman sevdikleri imanlılara yarar sağlamış olmaktadırlar. Mesih’te bir olduklarına dair gerçek ve onları sürekli bir birlerine bağlı tutan kardeşlik bağlarının gayretli ve istekli hizmet için yeni bir motivasyon oluşturması gerekir. Çünkü, efendi ve hizmetkar geçici olarak farklı konumda iken bu farklılığın geçici olduğunu bilerek şimdiden sevinebilirler. Dünyadaki bu farklı sosyal konum sonsuzluğun ışığında sonsuza kadar sönüp kaybolacaktır. Ve böylelikle hizmetkarlar ve efendiler aynı şekilde Rablerinin isteği ile meşgul olduklarının farkına varacaklardır. Bu yönlendirmeye dikkat eden ve uygulayan hizmetkarlar kendilerini pek çok hayal kırıklığından korumuş olurlar. Hatta şimdi bile imanlı olan kişiler genel bir Hristiyanlık temelindeki kadın ya da erkek efendilerinden gereğinden fazlasını beklemeye yönlendirilirler. Kadın ya da erkek efendi bunu yeterince hatırlamıyor olabilir; ama eğer böyle olduğu takdirde iman eden hizmetkarların, imanda bir olmaları aracılığı ile üzerlerinde üretilen tek etkinin kendilerini hizmet etme konusunda hem daha iyi hem de daha istekli yapmak olduğunu göstermek için özen ile davranmaları gerekir. Çünkü talepler her ne kadar böyle bir hizmetin yapılması gerektiğini belirtiyor ise de yapılan hizmet, insanlara değil, Kendisini Rab olarak çağırmaktan keyif aldıkları O’na yapıldığını akılda tutmalıdırlar ve Rab onlara bunun ödülünü ya da karşılığını verecektir.

(5)  Verilmiş olan buyruğun tam özelliğini göstermek için yeterli ifadesi kullanılmıştır. Burada akla şöyle bir soru gelebilir: Nesneleri nedir? Bu sorunun yanıtı iki yönlüdür. İlki, hizmetkarların Kurtarıcımız Tanrı ile ilgili öğretiyi her yönden çekici kılmalarıdır.” (Titus 2:10) Ve ikincisi, “kölelik boyunduruğu altında olanların hepsi kendi efendilerini tam bir saygıya layık görsünler ki, Tanrının adı ve öğretisi kötülenmesin.” (1.Timoteos 6:1) O zaman bu durumda hizmetkarların yaşamları efendilerine saygısızlık ettikleri için bir sürçme taşı teşkil etmeyecek ve buyrulduğu gibi rablerinin adını onurlandırmış olacaklardır. Daha önce de gözlemlemiş olduğumuz gibi hizmetkarların pek çoğu imanlı kişilerdir ve bu yüzden taşıdıkları Hristiyan adına layık bir şekilde yürümeleri gerektiği konusunda ısrar edilmektedir. Çünkü hizmetkarlık konumu genelde çok zor bir konumdur. Hizmetkarların hataları genellikle abartılır ve erdemleri ise görülmez ve üzerlerinde durulmaz; çünkü hizmetkarları gerçek imanlı olan kadın ve erkek efendileri ancak yetkin bir hizmet tatmin edecektir. Öte yandan aynı şekilde kabul edilmesi gerekir ki, imanlı hizmetkarlar bazen fazla rahat davranabilirler. Ve durum böyle olduğu zaman Tanrının adına ve öğretisine leke sürmüş olurlar. Ama Tanrı sadıktır ve hizmetkarın konumunun zorlukları ne olur ise olsun eğer hizmetkar O’na güvenir ise O, hizmetkarı destekleyecek ve eğer hizmetkar davranışı ile Kurtarıcı Tanrının öğretisine uygun harekete eder ise Tanrı, Mesih’in adının kokusunun yayılmasını sağlayacak ve bu şekilde ev halkının bulunduğu yeri Mesih’in tatlı kokusu kaplayacaktır.

(6)  Bundan sonraki kısımda hem teşviklere hem de uyarılara yer verilir.

(a)  Teşvik. “İnsanlara değil, Rabbe hizmet eder gibi gönülden hizmet edin. Çünkü ister köle ister özgür olsun, herkesin, yaptığı her iyiliğin karşılığını Rab’den alacağını biliyorsunuz.” (Efesliler 6:7,8) “Rab’den miras ödülünü alacağınızı bilerek her ne yapar iseniz insanlar için değil, Rab için yapar gibi candan yapın. Rab Mesih’e kulluk ediyorsunuz.” (Koloseliler 3:24) Özelliği her ne olur ise olsun tüm hizmet Rabbe duyulan sorumluluk ile yapılır. Ve teşvik de işte bu noktada ortaya çıkar. Tanrının gözleri, sadık hizmetkarın üzerindedir ve onun tüm hayal kırıklıklarını, denemelerini ve üzüntülerini bilir ve onu her zaman onaylar ve destekler. Hizmetkar, Rabbinin ellerinden sonunda “miras ödülünü” alacaktır. “Çünkü bedende yaşar iken gerek iyi gerek kötü, yaptıklarımızın karşılığını almak için hepimiz Mesih’in yargı kürsüsü önüne çıkmak zorunda” olacağımız zaman yakındır. (2.Korintliler 5:10)

Aynı zamanda teşvik de vardır – ve bu teşvik ne kadar da bereketlidir! – Bu teşvik Mesih’in örneğinden ortaya çıkar. Bu, elçi Petrus’un öğretişinde var olan özel güçtür. Çünkü elçi hizmetkarlara verdiği öğütlere hiç zaman kaybetmeden başlar ve sonra bu öğütleri Rab İsa’nın yürüdüğü tüm yollar ve çektiği acılar ile birbirine bağlar. Bunun nedeni Rab İsa’nın Mükemmel Hizmetkar olmasıdır. O, asla Kendi isteğini yerine getirmedi ama her zaman bir başkasına boyun eğdi. Kendisi hakkında söylemiş olduğu şu sözleri okuyalım: “Çünkü kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getirmek için gökten indim.” (Yuhanna 6:38); Ve O, Oğul olmasına rağmen acı çekerek itaat etmeyi öğrendi. Bu neden ile eğer gözlerimizi O’na diker isek zorluklar kaybolacaktır ve en çetin yollarda bile O bizi gücü ile donatacaktır. Böylece doğruluk uğruna Mesih ile O’nun acılarına paydaş olabiliriz. Böylelikle “İsa’ya bakmak”, üzüntüler için bir panzehir olacak ve hizmetkarın, yolunda sadakat ile ilerlemesi için ona teşvik sağlayacaktır.

(b)  Bir tek uyarı vardır. “Haksızlık eden, ettiği haksızlığın karşılığını alacaktır ve hiç bir ayrım yapılmayacaktır.” (Koloseliler 3:25)

Burada aynı zamanda kötülü yapmaktan caydırılmak için bir sorumluluk getirilmiştir. Rab bu yüzden hizmetkarların ihtiyaçları için ne kadar da özenli bir sağlayışta bulunmuştur. Ve bunu ne kadar da yumuşak bir tavır ile yapar! Tanrı, hizmetkarları ve onların görevlerini Kendi varlığının ışığına getirir, öyle ki yapılan her hizmet O’nun için yapılabilsin. Eğer teşvikler ve uyarılar her hizmetkarı yalnızca Tanrının onayı için yaşamak üzere etkilemek için verilir. O zaman en ağır yük ışığa dönüşecek ve en zor durumda bile Tanrının sadakati nedeni ile sevinç duyulabilecektir.

(7)  Tüm bunlardan sonra son olarak hizmetkarların yerleştirildikleri ev halkına bereket olma fırsatlarının var olduğunu hatırlatmadan geçemeyeceğiz. Sonsuzluk boyunca imanlı hizmetkarları için Tanrıyı övecek olan pek çok aile vardır. Tanrının Kutsal Ruhu, Naaman’a bereketin aracısı olan İsrailli küçük bir tutsak kızı nasıl da onurlandırmıştır (2.Krallar 5) ve o günden günümüze kadar Tanrı, hizmet etmekte oldukları ev halkının üyelerinin tövbe etmesi ve kurtulması için pek çok hizmetkarı kullanmıştır. Yazarın çok iyi tanıdığı orduda bulunan bir komutan bilgisizlik ve imansızlık içinde Hindistan’tan dönmektedir. Bu komutanın imanlı bir siyahi hizmetkarı vardır. Geminin güvertesinde geçen boş zamanlardan birinde bu hizmetkar efendisine Tanrı lütfunun müjdesini duyurma fırsatı bulur. Hizmetkarın tanıklığı bereketlenir ve hizmetkarın efendisi İngiltere’ye vardığı zaman artık Mesih’in çarmıhının bir askeridir. Komutan iman ettikten sonra askerlik mesleğini bırakır ve kendisini müjde hizmetine adar. Ve yazar bu imanlı eski komutanın Kutsal Ruhun işleyişi ve gücü ile vaaz ettiği kişilerin Tanrı sözü önünde, ormandaki ağaçların rüzgarın önünde eğildikleri gibi eğildiklerini görmüştür. Bunun gibi binlerce olay kayda geçmiştir ve yalnızca sonsuzluğun ışığı, kaç kadın ve erkek efendinin ya da çocuklarının iman eden hizmetkarlarının yürüyüş ve davranışları ile sergilenen alçakgönüllü tanıklıkları aracılığı ile kurtulduklarını açıklayacaktır.

Tanrı bu sözleri okuyan her imanlı hizmetkara, Kendi lütfu aracılığı ile konumunun verdiği sorumluluğu fark edebilmesi ve bu sorumluluğu yerine getirebilmesi için güç ihsan etsin diye dua ediyorum.

BÖLÜM 8

EFENDİLER

“Ey efendiler, siz de kölelerinize aynı biçimde davranın. Artık onları tehdit etmeyin. Onların da sizin de Efendiniz’in göklerde olduğunu ve insanlar arasında ayırım yapmadığını biliyorsunuz.” — Efesliler 6:9

“Ey efendiler, gökte sizin de bir Efendiniz olduğunu bilerek kölelerinize adalet ve eşitlik ile davranın.” — Koloseliler 4:1

“Benim ile ters düştükleri zaman kölemin ve hizmetçimin hakkını yemiş isem, Tanrı yargıladığı zaman ne yaparım? Hesap sorduğu zaman ne yanıt veririm?” — Eyüp 31:13,14

Bir önceki bölümde açıklanmış olduğu gibi EFENDİLER, kadın efendileri de dahil eden bir ifade olarak kullanılır ve bu yüzden ev halkının tüm başları üzerine uygulanması gereken bir ifade olarak anlaşılması gerekir; en azından hizmetkarların bulunduğu tüm ev halkları anlaşılmalıdır. Kutsal yazılarda efendilere hizmetkarlara ayrılan bölümden çok daha azı ayrılmıştır. Ama yine de efendilere daha az yer ayrılmış olmasına rağmen efendilerin konumu çok anlamlı ve önemlidir. Bunun yanı sıra iyi efendilere ait pek çok örnek sergilenir. Ve bunun sonucunda dolaylı olarak daha fazla sayıda öğüt yer almaktadır. Verilen bu öğütlerin özel buyruklar ile birleştirilmeleri gerekir; Tanrının diğer kişiler üzerinde yetki konumu verdiği insanlar ile ilgili Tanrının isteğini anlayan herkes tarafından bu öğütler özel buyruklar ile birleştirilmelidirler.

(1)  Hem Efesliler hem de Koloseliler kitaplarında efendilere, gökte bir Efendileri olduğunun hatırlatılması özellikle dikkat edilmesi gereken bir konudur. Bir önceki mektupta okuduklarımızda bu konuya küçük ama ağırlığı ve önemi büyük bir ek yapıldığını görürüz. “Hem sizin hem de onların gökte bir Efendiniz olduğunu bilerek”. Bu ek, efendilere yetki konumlarının yalnızca geçici olduğunu hatırlatmak için yazılmış bir ektir. Efendiler, bu dünyada buyruk veren bir konuma sahip olabilirler ve diğer kişiler onlara bağlı olabilirler; ama Tanrının huzurunda ve Tanrı ile olan ilişkilerinde efendiler de hizmetkarlardır. Burada iki ya da üç farklı konu belirtilmektedir.

İlk konu, efendilerin diğer kişileri yönetir iken yalnızca Rabbin temsilcileri olarak hareket ettikleridir. Başka bir deyiş ile efendilerin, konumları Rabbe hizmet eden kişiler olarak tanımlanır. Ve bu gerçek efendileri Tanrıya olan sorumlulukları ile çok çabuk yüz yüze getirir. Ve hiç çekinmeden şunu söyleyebiliriz: hiç bir efendi Rabbi önünde görmeden efendilik sorumluluğunu doğru olarak yerine getiremez. Çünkü aksi takdirde konu artık onun kendi isteği ya da eğilimi olmayacak, ama Rabbin ondan yapmasını istediği şey olacaktır. Efendi, ev halkını yönetme sorumluluğunu Tanrı için yerine getirdiğini bilecek ve konumunun ciddiyetini hissedecektir. Ve bu sorumluluğunun farkına varması ev halkı ile olan ilişkilerinin yönetimindeki her ayrıntıyı etkileyecek ve ortaya çıkabilecek olan her zorluğa uyarlanmak için gerekli olan anahtarı sağlayacak ve her tartışmayı adil şekilde çözümleyecektir. İmanlı efendiler hizmetkarlarını yönetir iken onların Efendisi’ne hizmet etmeleri gerektiği gerçeğini yeterince fark ettikleri konusunda kuşkularımız var. Öğreten ve vaaz eden kişilerin hepsi ve kilise ya da müjde ile bağlantılı olarak Rabbe hizmet eden herkes, bu sorumluluğunu yalnızca Mesih’te kalarak ve sürekli Tanrının huzurunda bulunarak yerine getirebileceğini kabul etmelidir. Ama yine de imanlı kadın ve erkek efendilerin yalnızca Rabbin önünde oldukları zaman , O’nu, ihtiyaç ve çaresizliklerinin bilinci ile canlarının önüne getirdiklerinde ev halklarını yönetme konusunda hizmet edebilirler, öyle ki O’na bağımlı olarak ihtiyaçları olan bilgelik ve gücü alabilsinler. Süleyman için geçerli olan aynı şekilde her imanlı efendi için de geçerlidir. Süleyman babasından sonra tahta geçtiği zaman Rab ona göründü ve şöyle dedi: “Süleyman, sana ne vermemi istersin?” Süleyman, Rabbe şu yanıtı verdi: “Bu halkı yönetebilmem için bana bilgi ve bilgelik ver. Başka türlü senin bu büyük halkını kim yönetebilir?” (2.Tarihler 1:7-12) Aynı şekilde efendilerin de Rabbin kendilerini atadığı sorumluluk için O’na bakmalı ve O’ndan ev halklarını yönetmek için O’nun bilgeliğini, O’nun düşüncesini ve O’nun yüceliğini istemeleri gerekir. İkinci konu ile ilgili şunları söyleyebiliriz: efendilere, hizmetkarlarının da kendileri gibi Rabbin hizmetkarları oldukları hatırlatılır- “hem sizin hem de onların göklerde bir efendisi vardır”. Bu gerçek hizmetkarlarını yönetirken onları etkileyecektir. Çünkü efendiler yönetecekleri ve gerektiği gibi sağlam ve doğru şekilde yönetecekleri zaman kendilerine bu yönetme yetkisini Tanrının verdiğini unutmamaları gerekir. Kendilerine bağımlı olan kişiler gibi onlar da göklerdeki Efendilerine karşı doğrudan sorumluluk taşımaktadırlar. Hizmetkarları gibi efendiler de Rabbin hizmetkarlarıdırlar. Ve bu yüzden bu konuda eşit oldukları için yeryüzündeki konumlarının farklılığını kötüye kullanamazlar. Bu gerçeği bilen bir efendi hizmetkarına kaba davranmaz ve tüm imanlı kurallarının her zamanki özelliği gibi yetki kullanır iken hem yumuşak huylu hem de adil davranmalıdırlar.

Hizmetkarları ile birlikte Rab’le olan ortak ilişkilerini hatırlayan efendiler onların kişisel sorumluluklarından ödün verebilecek ya da bunu sağlama alabilecek herhangi bir talepte hiç bir zaman bulunamazlar. Efendiler hizmetkarlarını Rabbin hizmetkarları olduğunu göz önüne alarak kullanacaklardır ve onların efendilerine olan boyun eğmelerinin yersel konular ile ilgili bir konumda olacağını bilirler. Ve bu neden ile hizmetkarlarına olan davranışlarında her konuda sadık kalmaları gerekir. Bu yüzden eğer efendiler Rabbin hizmetkarları olarak onların özellikleri ile uyumlu olmayan herhangi bir şeyi onlardan yapmalarını buyurdukları takdirde hizmetkarların efendilerine verecekleri karşılık Şadrak, Meşak ve Abed-Nego’nun efendileri Nebukadnessar’a verdikleri karşılık gibi olmalıdır. Hatırlayacağınız gibi Şadrak, Meşak ve Abed-Nego Dura ovasına dikilen altın heykele tapmayı reddetmişler idi. (Daniel 3) Çünkü şu sözlerde yer alan ilkeye göre durum aşikardır; “hem efendilerin hem de hizmetkarların gökte bir Efendisi vardır.”; efendilerin yetkileri bu durumda sınırlıdır ve Rabbin yetkisine boyun eğmek zorundadırlar. Ve bu yüzden efendiler kendi evlerinde üstün olmalarına ve bu neden ile itaat talep etmelerine rağmen eğer yalnızca Rabbin üstün olduğu daha büyük ve yüksek bir alana nüfuz etmeyi istedikleri takdirde o zaman hizmetkarları zorunluluklarından özgür kılınmış olurlar. Hem hizmetkar hem de efendinin rehberinin Rabbe sadakat olması gerekir. Ve bu ilkenin sürekli olarak fark edildiği her yerde tüm zorluklar sona erecektir. Çünkü böyle bir durumda hizmetkar ve efendinin arzusu, Tanrının ve diğer insanların önünde güceniklikten uzak bir vicdanı muhafaza etmek için gayret etmek olacaktır.

(2)  Temel şöyledir – hizmetkarlar üzerindeki yönetimin korunması ile ilgili temel ilke hakkındaki özel yönlendirmeleri şimdi gözden geçireceğiz.

“Ey efendiler, siz de kölelerinize aynı biçimde davranın. Artık onları tehdit etmeyin.” (Efesliler 6:9) Yine bir başka ayete bakalım: “Ey efendiler, gökte sizin de bir Efendiniz olduğunu bilerek kölelerinize adalet ve eşitlik ile davranın.” (Koloseliler 4:1) Bu neden ile efendilere hizmetkarlarına bir eşitlik ruhu ile davranmaları için öğüt verilir. Kısaca, kendilerine ne yapılmasını istiyorlar ise hizmetkarlarına da aynı şeyi yapmalıdırlar. Ve davranışları adil ve iyi olmalı, herkese karşı adalet gösterme ve dürüst olma kuralını korumalıdırlar.

Ev halkı içinde çocuklar ve hizmetkarlar arasında ya da hizmetkarların kendi aralarında sık sık meydana gelen anlaşmazlıklarda hatırlanması çok önemli olan bir öğüt! O halde efendilerin özellikle Tanrının önündeki davranışlarında bu adil ve eşit davranma sorumluluklarını hatırlamaları gerekir. Ve üzerlerinde yetkiye sahip oldukları kişilere sabır ile ve dürüst bir şekilde davranmalıdırlar. Çünkü efendilerin yönetmesi gerekir ve adil olmaları en önemli olandır; nezaket ya da iyilik adaletin yerini tutamaz. Gerçekten de ev halkının farklı üyelerinin ilişkileri bu öğüt unutulduğu takdirde çok geçmeden tamamen düzensiz bir hale gelecektir. Öğüt yerine getirildiği takdirde pek çok kişinin sabıra ihtiyacı olacaktır. Ama bu öğüdü verenin Rab olduğunu ve muhafaza edilmesi gereken kuralın O’nun kuralı olduğunu hatırladığımız takdirde efendi, sorumluluğunu yerine getirmesi için gerekli olan koşulun durumuna uygun bağlılık ruhunu muhafaza edecektir.

Söz ya da öğüt şudur: “Ey efendiler, gökte sizin de bir Efendiniz olduğunu bilerek kölelerinize adalet ve eşitlik ile davranın.” Yani, hizmetkarlar bu konuda efendilerinin üzerinde bir hakka sahiptirler. Ve eşitlik ve adalet konusu hem davranışları hem de ücret ödemelerini kapsar. Hizmetkarlar evde görev yaparlar ve özellikle efendilerine bağımlıdırlar. Günümüzde olduğu gibi efendilerinin davranışlarından hoşnut olmadıkları zaman görevlerinden ayrılamazlar. Bu neden ile bulundukları konum efendilerinin kendilerine adil ve eşit davranmasını gerektirmektedir. Öyle ki, kendilerini emin ve güvenli bir şekilde efendilerinin ellerine bırakabilsinler; ihtiyaçlarının dikkate alınarak karşılanacağından ve korunacaklarından emin olup güvence duyabilsinler. Ve efendilere verilen aynı öğüdü yine tekrar edelim; “gökte sizin de bir efendiniz vardır.” Gökteki Efendi, yerdeki efendilerin tüm davranışlarını izler ve onları hizmetkarlarına karşı sadık davranmaları konusunda sorumlu tutar. Tanrı insanlar arasında ayrım yapmaz ve her birimiz O’nun hizmetkarları olarak bedende yaşar iken gerek iyi gerek kötü, yaptıklarımızın karşılığını almak için hepimiz Mesih’in yargı kürsüsü önüne çıkmak zorundayız.” (2.Korintliler5:10)

Onları tehdit etmeyin.” Bu yasaklama, tüm zamanlar için geçerli olan bir ayartmada, hizmetkarın yönetimi ile ilgili dil aracılığı ile işlenen günahlara işaret eder. Ancak yine de bu yasaklama, hizmetkarların köle yani, efendilerinin malı oldukları dönemdeki uygulamalar için geçerli olması gerekir. Bilerek yapılan ihmal ya da keyfi özensizlik durumunda hoşnut olmayan efendilerin kaba ve tehditkar davranış, hatta ceza vermek gibi çok güçlü ayartmalar ile karşılaştıklarını herkes bilir. Bu ayartmaların sonucu olarak pek çok değerli hizmetkar kaybedilmiştir. Duygular şiddetlenir ve ağızdan kötü sözler çıkar ve gurur, doğru davranışı hatırlamayı reddetmelerine neden olur ve sonunda hizmetkar ev halkından ayrılır. Kutsal yazılar bundan daha iyi bir yol gösterirler –“tehdide katlanmak”. Duyguların ve huy değişikliklerinin kontrol altında olması gerekir. Evet, imanlı kendisini günahın önünde ölü saymalıdır; benliğin hakim olmasına kesinlikle izin vermemelidir. Ve sonra eğer harekete geçilmesi gerekir ise hatta en büyük tahrik altında bile davranışların Tanrı tarafından izlendiği akılda tutulmalıdır. Böylelikle hizmetkarların zihninde daha fazla etki uyandırılmış olur. Çünkü kötülük, canın gösterdiği kutsal sakinlik ile azarlanmıştır. Ve bu sayede pek çok günaha engel olunacaktır. Çünkü “tehditler” rahatsız eder ve gerginlik yaratır ve bu neden ile öfkeli duyguları tahrik ederler. Söylenen sözler kolay kolay sönmeyen ateşleri tutuştururlar.

(3)  Efendilerin ev halklarının tamamı için özel bir sorumluluğa sahip olduklarının unutulmaması gerekir. Çünkü daha önce de belirtilmiş olduğu gibi efendiler Rab için  yönetirler. Bu neden ile hem hizmetkarlara hem de çocuklara meşgul ettikleri konum ile ilgili uyumsuz davranmalarına izin verilmemesi gerekir. İmanlı efendilerin bu konuda çok dikkatli davranmaları gerekir. Efendiler kendi çocuklarında hoş görmedikleri dünyasal yolları hizmetkarlarında da hoş görmemelidirler. Ama ev halkının tüm üyelerinin Rabbin yetkisine boyun eğmeleri gerekir. Bu ilke, hem yeni hem de eski antlaşmada yer alır. Bu neden ile Yakup’un ev halkına şu sözleri söylediğini okuruz: “Aranızdaki yabancı ilahları atın.” (Yaratılış 35:2,3) Yeşu ve Daniel de Tanrının önünde ev halklarından aynı şekilde söz ederler. Ve Elçilerin İşleri’nde de bu konudan sık sık söz edilir; ev halklarının Rabbe ait olduğundan söz edildiğini bir önceki bölümde de görmüş idik. Bu yüzden hizmetkarların ruhsal refahları için de sorumluluk taşıdıklarını söylememiz gerekir. Çünkü aksi takdirde bu özel ilişkiye neden getirilmiş olsunlar? Elbette efendilerine yalnızca geçici bir hizmet sunmaları için değil! Ama aynı zamanda efendilerin de hizmetkarlarının canlarına özen göstermeleri ve ilgilenmeleri gerekir. Bu sorumluluk şimdiden beş yıl öncesinde çok daha geniş şekilde hissedildi çünkü o zaman efendi ve hizmetkar arasındaki bağ bir özgürlük sözleşmesi aracılığı ile sona erdirilir idi. Daha sonra hizmetkarın ailenin gerçek bir üyesi haline gelmesi alışılmamış bir durum olmaktan çıktı. Hastalandığı zaman ya da benzeri durumlarda hizmetkar ile ilgilenilir idi. Kadın ya da erkek efendileri hizmetkarların en gerçek dostları haline gelirler idi. Ve efendilerini çok ender olarak, yaşamlarında değiştirmeleri gereken bir durum dışında bırakıp gitmezler idi. Ama bu koşullar şimdi hemen hemen her yerde değişmiş durumdadır. Pek çok durumda hizmetkarlar bir yerde yalnızca kısa bir süre için hizmet ederler. Ve bunun sonucunda efendiler ve hizmetkarlar arasındaki karşılıklı ilgi çok zayıf hale gelmiştir. Ama yine de bu yeni duruma rağmen hizmetkarları olan kişilerin sorumlulukları hiç bir şekilde azalmaz. Zorluklar artabilir ama gökte bir Efendiye sahip olduğunu hatırlayan her imanlı efendi hizmetkarlarının ruhsal ihtiyaçları ile gayretli ve sadık bir şekilde ilgilenecektir.

Bu sorumluluk kabul edildikten sonra şöyle bir soru sorulabilir: Görevden alınmak nasıl olur? Böyle bir sorunun tam yanıtını herkes yalnızca kendisi için verebilir. Ya da bu yanıtı almak isteyen herkes Rab’den bilgelik almak için Rabbe bakar. Ve Rab çok geçmeden o kişiye yolu gösterecek ve aynı zamanda da gösterdiği yolda yürümesi için ona güç verecektir. Ama yine de her şeye rağmen Rabbe bağımlılık hakkında bir ya da iki imada bulunulabilir. Öncelikle, böyle ciddi bir sorumluluk söz konusu olduğu için efendilerin ev halkları içinde boyun eğmeyi reddeden hizmetkar barındırmamaları gerekir. Eğer efendilerin bütün özenine rağmen yine de itaat edilmiyor ise o zaman kadın ya da erkek efendinin Rabbin belirlemiş olduğu bir konumu meşgul etmeleri imkansızdır. Bu ilkeyi yerine getirmek rahatlık ve kolaylıktan feda edilmesini gerektirir. Ama imanlının da bildiği gibi benlik, imanlının asla objesi olmamalıdır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da göz ile görünene göre değil imana göre yürümemiz gerekir. Ve Rabbi ev halklarımızda yücelterek O’nu ilk sıraya koymamız doğrudur. Rab, Kendisinin yüceliğini arayanlar için gerekli olan her şeyi, hatta hizmetkarı bile sağlayacak Olan’dır. O halde Rabbin yetkisi ile yönetilen bir ev halkına sahip olan bir aile ruhsal eğitim aracını en yararlı hale getirebilir. Çünkü o zaman Tanrının huzurunda herkes aynı görülecek ve Tanrının, Sözü aracılığı ile onlara söyleyebileceği şeyi işitmek için hazır olacaktır. Ailenin bir arada Tanrının sözünü okumasına ek olarak kadın ya da erkek efendi kutsal yazılarda doğrudan eğitim ile ilgili başka fırsatları da arayacaktır. Ve bu şekilde birlikte okuyarak ya da sözü konuşarak hizmetkarın özel ihtiyaç ve denemeleri ile ilgili çok şey öğrenilmiş olur. Aynı zamanda rehberlik ve eğitim konusunda daha fazla hizmet verilmiş olacaktır. Her ikisi de yani, hem efendi hem hizmetkar İsa’nın ayaklarının dibinde oturarak ve O’nun sözünü dinleyerek Rab olan Tanrıya karşı saygın sorumlulukları konusunda daha fazlasını öğreneceklerdir. O’nun hizmetkarları olarak birbirleri arasındaki görevlerinin saygın konumunun farkına varacaklardır. Ve bu şekilde her biri Tanrı sözünün ayaklarına ışık yapmayı arzu etmeye yönlendirileceklerdir; bu şekilde evdeki yaşamlarının tümünde yollarında ışık olacaktır. Bunun da ötesinde kadın ya da erkek efendi böylelikle ev halkına bir bereket hizmeti yerine getirmiş olacaktır. Öyle ki, ailenin üyeleri hem yersel başlarına saygı duyar ve onları onurlandırır iken hem de onların ruhsal ihtiyaçları ile ilgilenerek onları daha çok sevmeye yönlendirilmiş olurlar. revin

Bir ev halkının doğru yönetimi, bu neden ile çok önemli bir görevdir; büyük miktarda bilgelik, gayret, sabır ve lütuf talep eder. Bu görev aynı zamanda Rab’den verilmiş olan ciddi bir emanettir. Ve eğer kadın ya da erkek efendilerin konumlarının sorumluluğunu taşıyan herkes bu emaneti Rabbin ellerinden aldığı takdirde, işte o zaman bu görevde bulunması gereken sadakatin sırrı ile tanışmış olur. Aynı zamanda ihtiyaç duyulan lütfun ve gücün kaynağını alabilir. Ve efendiler o zaman hizmetkarlarına Rabbin lütuf ve merhametini gösterirler ve tek arzuları her konuda yalnızca Rabbin onayını aramak olur.

BÖLÜM 9

VARILAN SONUÇ

“Egemenlik sürsün denizden denize, Fırat’tan yeryüzünün ucuna dek!” — Mezmur 72:8

“İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: ‘Gökte ve yeryüzünde tüm yetki bana verildi.” (Matta 28:18)

Şimdi kutsal yazıların aile ilişkileri ve imanlı ev halkının her üyesinin ilgili konumu yeniden gözden geçirdik ve Tanrının her bir bireyi kendi konumuna atar iken uyguladığı tutumdan nasıl hoşnut kaldığını anladık. Üyelerin her biri arasındaki ilişkinin Kendi isteği ile uyumlu olmasını ister. Tanrının yetkisi elbette en üstün yetkidir ve her bir kişi bu yetkiye değişik konumlarda sahiptir; ev halkı tanrısal kuralın bir örneğini temsil etmektedir. Böylelikle Tanrının yüceliği artacak ve ev halkının esenlik ve bereketi güvence altında olacaktır. Bin yıllık dönemde tüm dünya Mesih’in egemenliği altına getirilecektir. “O’nun günlerinde doğruluk serpilip gelişsin ve ay ışıdığı sürece esenlik artsın! Egemenlik sürsün denizden denize, Fırat’tan yeryüzünün ucuna dek! Bütün krallar önünde yere kapansın ve bütün uluslar O’na kulluk etsin.” (Mezmur 72:7,11) Bu zamanın gelmesini beklemek imanlı için bir ayrıcalıktır; imanlı kendi ev halkı ile ilgili olarak ev halkında Mesih’in yetkisini yüceltmek ve O’na Rabbi olarak sahip olmak ile büyük ayrıcalığa sahip kılınmıştır. Eğer bu daha sadık bir şekilde yapılmış olsa idi şu anda incelemekte olduğumuz Mesih’i reddetmiş olduğu için zaten yargı altında olan bu konu, burada dile getirilir ve aynı zamanda Mesih’in efendiliğine ve yetkisine ilişkin parlak tanıklıklar ile her yere dağılacaktır. Uçsuz bucaksız kurak çöllerde yer yer bulunan birkaç vaha, tazeleyici yeşil alanlar olarak kurak çöle karşıt bir parlaklık oluştururlar. Bu neden ile bu karanlık ve karmaşık durum ışık huzmeleri aracılığı ile ve kutsalların evleri aracılığı ile temsil edilen düzenlenmiş kural aracılığı ile özgürlüğe kavuşacaktır. Bu yüzden Rabbin gelişini bekler iken geçen kısa süre içinde yalnızca tanıklık etmek yeterli değildir; aynı zamanda reddedilmiş ama şimdi yüceltilmiş diri Mesih’in yetkisine de tanıklık etmemiz gerekir. Bu tanıklığın ne derece yapıldığına dair bir ev halkının başı olma durumundaki herkes için bu tanıklığın ciddi bir mesele olması gerekir. Günler giderek karanlık hale geliyor ve Rabbin dönüşü yaklaşıyor; her şey gösteriyor ki Rab çok yakında Kendisine ait olanları göğe almak için Tanrının sağında oturduğu yerden kalkacak. Bu neden ile geriye kalmış olan bu çok kısa an esnasında daha parlak bir tanıklığın ne kadar önemli olduğunu fark etmemiz ve uyanıp harekete geçmemiz için zaman geldi de geçiyor bile.

Rab bize öz yargı konusunda daha sadık olmamız için lütuf versin ve her birimizi kendimiz ve ev halkımız ile ilgili harekete geçirsin, öyle ki, her şeyi çarmıhın uygulaması altına getirelim ve böylece Rabbin Kendisi düşman bir dünyanın önünde daha çok yüceltilsin ve O’na daha çok sahip çıkılsın.

OH, MUTLU EV.

Oh, mutlu ev! Tanrı orada en çok sevilendir, ey Rab, sen sevgi ve lütuf dolusun.
Mutlu evdeki en onurlu Konuk sensin; orada Senin yerini hiç kimse dolduramaz;
Oradaki her yürek senin ile karşılaşmayı arzu eder.
Mutlu evdeki her kulak Senin sözünü dinler, her ağız Sana bereket sunarak Seni selamlar.
Mutlu evde herkesin beklediği yalnızca Rab’dir.
Oh, mutlu ev! Kadın ve erkeğin iman, umut ve yürekte tek olduğu yer;
Ne ölüm ne de yaşam burada başlamış olan kutsal birliği ayıramaz; 7
Her ikisi de tek bir kurtuluşu paylaşırlar ve her zaman Senin önünde yaşarlar ey Rab!
Sevinçte ve sıkıntıda ve mutlu ya da kötü günlerde Senin önündedirler.
Oh, mutlu ev! Küçük çocukları doğar doğmaz iman ve dua ile sana verilmişlerdir.
Çünkü sen göğün yüksekliklerinden bir annenin göstereceği ilgiden çok daha fazlası ile onları korursun.
Oh, mutlu ev! Küçük sesler şükran ile sana sevinç ile övgüler yükseltirler.
Ve çocuklar ağızlarında sevinç şarkıları ile Sana yeni sevgi ve övgü şarkıları söylerler.
Oh, mutlu ev! Ve mutlu bağımlılık!
Mutlu evdeki herkes Efendinin önünde eşittir. Günlük görevler Senin gücün ile yerine getirilir.
Sayende zor ya da zahmetli bir görev yoktur. Mutlu evde herkes alçakgönüllülük ve yumuşak huy ile Sana hizmet eder;
Senin atamış olduğun görev ne olur ise olsun, görevler ortaktır, yüce ve kutsaldır, çünkü görevler Senin için yerine getirilir.
Oh, mutlu ev! Mutlu evde Sen asla unutulmazsın; sevinç tam ve özgür olarak akar.
Oh, mutlu ev! Her yara doktor ve Teselli Eden Olan Sana getirilir.
Sonunda yersel görev sona erince herkes Senin ile yukardaki Yuvada buluşur.
Sen oradan geldin ve oraya geri döndün, gökteki yuva yüceliğin ve sevginin cennetidir.8 Spitta


7. Bu konu, yalnızca Mesih ile birliğe ait olduğu zaman gerçektir: evlilik ölüm aracılığı ile çözülür.

8. Çok ünlü bir Alman yazar tarafından yazılan bu şiir, gerçek ile tam bir uyum sağlaması için bazı yerlerinde değişikliğe maruz kalmıştır. Büyük hatalar olmamasına rağmen hala küçük kusurlar barındırabilir ama bir ev halkının Mesih’e Rab olarak boyun eğmesine dair çarpıcı ve güzel tanımlar içerir. Şiirin yazılması şu ayet temel alınarak gerçekleşmiştir: “Bu ev bu gün kurtuluşa kavuştu.” (Luka 19:9)

اہل اسلام کے اعتراضوں کے کے جواب میں

Response to Muhammadan
Objections to Christianity

Published in Nur-i-Afshan October, 1875
By. Rev. Elwood Morris Wherry
(1843–1927)

اعتراضات د رباب مسئلہ تثلیث و الوہیت مسیح

پہلا اعتراض     عیسائی دعوے کرتے ہیں کہ باپ بیٹا اور روح القدس ایک واحد لا شریک خدا ہے۔ یعنی ایک کو تین اور تین کو ایک کہتے ہیں اور اکثر  لوگ یہہ کہ  بھی کہتے ہیں عیسائی  تین خدا کو مانتے ہیں۔ لیکن یہہ بات بالکل  باطل  ہے  کیونکہ عیسائی بھی کہتے ہیں اور  بیبل میں بھی لکھا ہے  کہ خدا ایک اور واحد ہے  جیسے استثناء  ۶ باب اور ۴ آیت میں لکھا ہے کہ ہمارا خدا اکیلا خداوند ہے  اور مرقس کی انجیل  ۱۲ باب ۲۹ آیت  کہ خداوند جو ہمارا خدا ہے ایک ہے خداوند ہے پس اچھی طرح سمجھنا چاہیے کہ بیبل میں خدہونے کے بابت کیا لکھا ہے ۔ توریت کے پہلے باب کی پہلی آیت میں خدا کا نام الوہیم ؔ  لکھا ہے اور یہہ لفظ ألو کی جمع  اور اُس میں تثلیث کا اشارہ ہے اور مسیح نے اپنے حق میں فرمایا  کہ جس نے مجھ کو دیکھا خدا کو دیکھا ہے اور پھر یہہ کہ میں اور باپ ایک ہیں ۔ پھر لکھا ہے کہ سب چیزیں  اُسی سے پیدا ہوئیں اور وہ سب چیزیں کو  بناتا ہے اور پھر یہہ کہ سب لوگ  بیٹے کی عزت  کریں  جیسے کہ باپ کی عزت کرتے ہیں ۔ اور روح القدس کے حق  میں لکھا ہے کہ وہ ہر ایک کو اپنی مرضی کے موافق نعمت دیتی ہے۔ پھر یہہ کہ اُس سے جھوٹ بولنا  خدا  سے جھوٹ  بولنا ہے۔ دیکھو اعمال کےپانچویں باب کی تیسری اور چوتھی آیت۔  پھر جب عیسیٰ آسمان پر جانے کو طیار تھااُس نے اپنے شاگردوں کو کہا کہ تمام دنیا میں  جاؤ اور ہر ایک مخلوق کو باپ بیٹے روح القدس کے نام سے بپتما دو۔ اور پھر پولوس رسول نے ایمان لانے والوں کے واسطے دعا مانگ کہ کہا کہ خداوند عیسیٰ مسیح کا فضل اور خدا کی محبت اور روح القدس کی رفاقت تم سبھوں کے ساتھ ہووے۔ آمین۔ یہہ کہیں نہیں لکھا ہے کہ مسیح  روح القدس  باپ سے الگ ایک خدا ہے لیکن ہر جگہ میں اُنکی الوہیت اُسی  وحدانیت سے جو باپ کے ساتھ  رکھتے  ہیں ثابت  ہوتی ہے مسیح کے حق میں لکھا ہے وہ باپ کی  گود میں تھا ۔ پھر یہہ کہ خدا نے اُسکو دنیا میں بھیجا ۔ پھر مسیح نے فرمایا کہ میں جا کر روح القدس کو با پ کے پاس سے بھیجونگا ۔ پھر عیسیٰ نے روح القدس کے حق میں فرمایا کہ وہ اپنی  نہ کہیگی لیکن  جو کچھ وہ سنیگی وہ کہیگی اِس لیے کہ وہ میری بزرگی  کریگی وہ میری  چیزوں سے پاویگی اور تمھیں دیکھاویگی ۔ اور پھر عیسیٰ نے اپنے حق میں فرمایا کہ اُسر وز  ( یعنےقیامت کے دن) تم جانو گے کہ میں باپ اور تم  مجھ میں اور میں  ہوں۔ اور پھر یہہ  بھی کہ اگر کوئی آدمی مجھے پیا ر کرتا ہو تو وہ میری کلام پر عمل کریگا اور میرا باپ اُسکو پیار کریگا اور ہم اُسکے پاس آو ئینگے اور اُسکے ساتھ رہینگے پر عیسیٰ نے فرمایا کہ بیٹا آپ سے کچھ  نہیں کر سکتا مگر جو کچھ کہ وہ باپ کو کرتے دیکھتا ہے کیونکہ جو کام کہ وہ کرتا ہے بیٹا بھی اُسیطرح وہی کرتا ہے اور روح القدس کی نسبت مسیح نے کہا کہ میرے باپ  کی روح تم میں بولیگی۔ دیکھو یوحنا کی انجیل  ۱۴و ۱۵ و ۱۶ باب۔

ان آیتوں سے معلوم ہوتا   ہے کہ تین خدا نہیں ہیں مگر ایک اور یہہ بھی کہ بیٹا روح القدس باپ سے الگ ہو کر ایک  خدا نہیں ہے حقیقت یہہ ہے کہ باپ اور بیٹا  ایک ہیں اور روح القدس اور بیٹے کی روح ہے اس لیے وہ تینوں ایک واحد خدا ہیں۔  

اگر کوئی اعتراض کرے کہ وحدت وحدت میں کثرت  کسطرح ہو سکتی ہے تو یہہ درست ہے یعنے اگر کوئی  کہے کہ تین چیزیں ایک چیز ہے  یا  تین زاتیں ایک زات ہے تو یہہ  بیشک بر خلاف عقل کے ہے ۔ لیکن عیسائی  یہہ نہیں کہتے اور نہ انجیل میں اسطرح لکھا ہے  صرف اُنکا دعوے یہہ ہے کہ باپ بقا ہے بیٹا بھی بقا اور روح القدس بھی بقا باپ قادرمطلق بیٹا قادر مطلق اور روح القدس قادر  مطلق ہے تو بھی تینوں بقا یا قادرمطلق نہیں مگر ایک ہے اگر کوئی کہے کہ یہہ بات عقل او رسمجھ  سے باہر ہے تو جواب یہہ کہ خدا کی زات اور صفات موجودات کی عقل اور سمجھ سے باہر ہیں ۔ عقل سے معلوم ہوتا ہے کہ خدا  ہے لیکن نہیں معلوم کہ وہ کیا ہے۔ بعض فیلوسف کہتے ہیں  کہ دو خدا ہیں ایک  تاریکی اور برُائی کا مالک دوسراؔ  روشنی اور  نیکی کا۔بعضوں  کا قول ہے  کہ نا چیز سے کچھ نہیں پیدا ہوتا یعنےبغیر   مادہ کے کوئی چیز  بنا نہیں سکتا۔ اور نہ بن سکتی ہے ۔ اِس سبب سے وہ ساری چیزوں کو خدا کہتے ہیں ۔ کون بیان کر سکتا ہے کہ خدا نے گناہ اور دکھ درد اور موت کو کیوں دنیا میں  آنے دیا     ۔کیا وہ اِن چیزوں کو  پسند کرتا  تھا یا کمزور تھا کہ اُنکو روک نہ سکا ۔ کون بتلاویگا کہ بیچ سے بیچ کس طرح  پیدا ہوتا ہے ۔ کون بیان کر سکتا ہے کہ خدا کس طرح سب جگہ میں موجود ہے۔ با وجود یکہ اُسکے  حصہ نہیں ہیں  ۔ جب یہہ ساری باتیں ہماری سمجھ سے باہر ہیں تو ہم تثلیث کے مسئلہ کو  جو خدا کی کلام میں صاف لکھا ہے کس طرح رد کریں گو ہماری ناقص سمجھ میں نہیں آتا یہہ بالکل مغروری اور جہالت کا نشان ہےکہ اُسکو رد کریں ۔ ہم جانتے ہیں کہ انجیل خدا کا کلام ہے اور جو کچھ اُس کے حق میں اُس کتاب  میں لکھا ہے ہم مسیح جانتے ہیں اور جو کچھ ہم کہتے ہیں وعین مضمون کتاب کا ہے۔

کوئی نہ کہے کہ عیسائی لوگوں نے یہہ تعلیم خود اپنی کتاب میں درج کی ہے۔ ہمنے ثابت کیا  ہے کہ اسطرح  ہو نہیں سکتا اور کیونکہ ہمنے یہہ تعلیم صرف انجیل سے نہیں پائی بلکہ توریت میں بھی موجود ہے ۔اور سب عاقل جانتے ہیں کہ توریت زبور اور انبیا کی کتابیں یہودیوں کے قبضہ میں ہیں اور وہ عیسیٰ سے بڑی دشمنی  رکھتے ہیں  اور اُسکو جھوٹا جانتے ہیں اور اپنی کتابیں  بے نہایت خبرداری سے رکھتے ہیں ۔ اور عیسائیوں کو کبھی فرصت نہیں دیتے کہ اُنکی قدیمی کتابیں بگاڑ سکیں اور اپنے مطلب کے موافق اُنمیں نئی تعلیم لکھیں ۔

اور سب اہل اسلام کو معلوم ہے کہ قرآن شریف میں بار بار لکھا ہے کہ توریت اور انجیل برحق ہیں اور موجود ہیں اور قرآن سے خود معلوم ہوتا ہے کہ اُس  زمانہ کے لوگ عیسیٰ کو خدا سمجھکے  اُس کی عبادت کرتے تھے ۔ لیکن اُنہوں نے یہہ تعلیم بھی انجیل سے پائی  اور اِسمیں آجتک یہہ تعلیم  ہے اور جو عیسائی لوگونکو تواریخ سے واقف ہیں وہ بخوبی جانتے  ہیں کہ مسیح سے ۳۱۸ برس پیچھے ایک معلم  بنام ایریئس پیدا ہوا تھا وہ  عیسیٰ کی الوہیت کا انکار کرتا تھا اور کہتا تھا کہ وہ  صرف ایک مخلوق ہے۔ اگرچہ سب مخلوقات سے بہتر اور بڑا  ہے پھر اُسکے  بعد آجتک اُس کی مانند بہت کہتے ہیں کہ انجیل سچ اور برحق ہے ۔ لیکن  مسیح کو مخلوق جانتے ہیں باوجود  اِسکے یہہ بھی اِقرار کرتے ہیں  کہ بیبل میں مسیح کا نام خدا  خدا کا بیٹا وغیرہ لکھا ہے اگر کوئی یہہ  پوچھے کہ مسیح نے کیوں کہا کہ باپ مجھ سےبڑا ہے ۔ اُسکا جواب یہہ ہے کہ مسیح باپ سے نکلا اور باپ کے پاس  سے آیا اور پھر  باپ کے پاس گیا۔  اور مسیح نے بھی فرمایا کہ خدا  روح القدس کو میرے نام  سے بھیجگا  اور وہ روح بھی باپ  سے نکلتی ہے۔  اِن آیتوں سے خوب معلوم ہوتا ہے کہ دونوں یعنے روح اور مسیح خدا باپ سے نکلے ہیں ۔ جس طرح سورج اور اُس کی گرمی اور اُسکی روشنی  ایک ہیں ۔ اور کوئی  اُن کو خدا نہیں کرسکتا  اور روشنی  گرمی  سورج کے پیچھے سے پیدا نہیں ہوئی جب سے سورج  بنا ہے تب سے نور اور گرمی بھی بنی ہے۔ اور وہ ایک ہی کہلاتے ہیں  مگر سورج  اپنی  روشنی اور گرمی سے تا ثیر کرتا  ہے ۔ اس طرح  کا   حال باپ اور بیٹے اور روح  القدس کا  ہےکہ وہ ایک ہی ہیں مگر باپ باپ بھی مسیح   اور روح القدس  سے  سب کام  کرتا ہے۔ اسلئے مسیح نے کہا کہ وہ مجھ سے بڑا  ہے ۔ پھر لکھا ہے کہ مسیح نے فرمایا کہ میں  جہان کا نور  ہوں ۔پھر لکھا ہے کہ وہ خدا کے جلال کی رونق ہے۔ پھر  یہہ کہ وہ   خدا کا کلام  یعنے خدا کا ظاہر کرنے والا۔ سو جیسے سورج اپنی روشنی سے ظاہر ہوتا ہے اور اُسی سے تاثیر کرتا ہے ویسا ہی خدا  اور مسیح ظاہر ہوتا  ہے اور اُس  سے تاثیر کرتا ہے ۔ پس اُس کا  یہہ کہنا  بجا ہے کہ جسنے مجھے دیکھا ہے اُسنے خدا کو دیکھا ہے پھر دنیا میں ظاہر ہے کہ کسان زمین میں بیچ بوتا ہے لیکن اگر گرمی نہ ہوتی بیچ  ہر گز نہ اُگتا ایسا ہی خدا کی کلام میں لکھا  ہے کہ کلام دل میں بویا   جاتا ہے اور خدا روح  سے اُگتا  ہے اور پھل لاتا ہے پس سورج  گرمی اور روشنی  باپ بیٹے اور روح القدس کا ایک خو ب نمونہ ہے ۔

اگر کوئی بیٹے کے لفظ سے ٹھوکر کھاوے وہ دریافت کرے کہ اِس لفظ کے کیا معنے ہیں ۔اکثر محمدیوں کا قول ہے کہ عیسائیوں کا عقیدہ ہے کہ خدا نے دوسرے خدا کو اپنی پشت سے مخلوقات کی مانند پیدا کیا یہہ بات   بالکل ہماری عقل اور عقیدہ کے برخلاف ہے۔ عسیائیوں کاعقیدہ ہے کہ مسیح روح کے طور پر خدا کا ابدی بیٹا ہے یعنے باپ اور بیٹے کی ایک ہی زات ہے۔ اور یہہ بھی سچ ہے کہ جبرائیل نے مریم کے پاس آکر کہا کہ تو پیٹ سے ہوگی اور بیٹا جنیگی اور اُسکا  نام عیسیٰ رکھنا۔  مریم   نے کہا یہ کسطرح ہوگا جس حال  کہ میں مرد کو نہیں جانتی ۔ تب فرشتہ نے جواب دیا کہ روح القدس تجھ پر اُترے گی اور خدا تعا لیٰ کا بیٹا کھلاویگی۔

پس معلوم ہوتا ہے کہ مسیح دونوں انسانیت اور الوہیت کے طور پر  خدا کا بیٹا ہے ۔ پھر اکثر پوچھتے ہیں کہ اگر عیسیٰ خدا  تھا تو اپنے باپ سے کیوں دعا مانگتا تھا۔  واضح ہو کہ بیان کیا گیا ہے کہ مسیح باپ  سےالگ ایک خدا نہیں بلکہ اِسلیئے خدا ہے کہ باپ سے نکلا ہے اور وہ باپ میں تھا اورباپ  اُس میں۔ اور یہہ بھی یاد رکھنا چاہیے کہ عیسیٰ میں پوری انسانیت تھی ۔ یہہ تعجب کی بات نہیں ہے کہ وہ اپنے باپ سے جس پر انسانیت اور الوہیت موقوف  تھی  دعا مانگے ۔ خدا بیٹے میں روح کی تاثیر سے معلوم ہو جاتاہے۔ کوئی باپ کو نہیں جانتا اور روحانی  طور پر اُس کی بندگی نہیں کر سکتا  جب تک کہ بیٹے کو نہیں  جانتا۔ جیسے عیسیٰ  نےخود کو کہا  کہ کوئی بیٹے کو نہیں جانتا مگر باپ اور کوئی باپ کو نہیں مگر بیٹا۔  اور جس مر بیٹا اُس کو ظاہر کرے  خدا ہم سبھوں کے دلوں کو نرم  اور روشن کرے تاکہ ہم اِس بھید کو جسکی پہچان سے ہمیشہ کی زندگی   آرام اور خوشی ہے۔ بدل اور جان قبول کریں ۔ آمین۔

محمدی یہہ  اعتراض کرتے ہیں کہ انجیل میں لکھا کہ خدا مسیح میں مجسم ہوا لیکن خدا بیحد ہے کسطرح وہ ایک آدمی کا بدن  میں محدود ہو ا۔ اور پھر یہہ کہ خدا مریم کے پیٹ میں جو ناقص جگہ تھی کسطرح درآیا۔ دوسرے اعتراض کاجواب  یہہ ہے کہ خدا ہر ایک جگہ خواہ ناپاک حاضر اور موجود  ہے تو اُسکا مریم کے پیٹ میں درآنا اُس کے جلال اور عزت کے برخلاف نہیں ہے۔ قرآن اور  تفسیر میں اِس   بات  کی گواہی دیتے ہیں کہ خدا کا دیدار ہوگا۔ محمدی لوگ یقین  کرتے ہیں کہ ایماندار  لوگ بہشت میں جا کے خدا کو دیکھنگے۔

اس سے معلوم ہواکہ خدا دیکھا جائیگا اور جب کوئی شے نمودہو کر دیکھی جاتی ہے تو اُسکی حد ّ  بھی ظاہر ہونگی  کیونکہ ہم  ٖصرف حدّوں کو دیکھ سکتے ہیں تو جب خدا  دیکھا گیا تو پھر وہ  بیحد کس طرح ہو ا اگرچہ ہم اِن  دونوں  باتوں  کا پورا پورا بیان نہیں کر سکتے پر تو بھی ہم جانتے ہیں  کہ دونوں باتیں سچ یعنے خدا دیکھا بھی  جائیگا اور وہ بیحد بھی ہے ۔ تو اس سے ثابت ہو کہ اکثر  باتیں حقیقت میں سچی ہیں مگر اِن  پر اگر کوئی شبہ  کیا جاوے تو ہم اِس شبہ کو رفع نہیں کر سکتے ۔ مثلاً ہم سب جانتے ہیں  کہ خدا مہربان ہے۔ اگر کوئی پوچھے کہ اِس میں ہی مہربان  ہے کہ جونوروں کو ایسا بنایا  کہ ایک دوسرے کو کھاویں  اور سانپ  کے مُنہ میں زہر بھر دی  کہ لوگوں کو کاٹے۔ پھر ظاہر ہے کہ خدا رحیم ہے پر اگر کوئی  کہے کہ یہی رحم ہے کہ گنہگار جہنم میں ڈالے جاویں تو   یہہ بالکل اُسکی بیرحمی ہے تو ہم اُسکو کیا جواب  دیونیگے ۔ معُرض کا اعتراض  ہے کہ تمام الوہیت مسیح میں تھی اَور جگہ خدا بالکل موجود نہ تھا  لیکن میں نہیں جانتا کہ یہہ نتیجہ  اُس نے کہاں سے نکالا ہے۔ سب لاگ بلاتفاق  یقین کرتے ہیں کہ خدا ہر ایک جگہ حاضر اور موجود ہے۔ مگر اِسکا جسم اور یا شکل بالکل نہیں  ہے۔ اگر جسم فرض کیا جاوے  تو اُسکے اجزا ضرور ہونگے گر اُسکے اجزا نہیں ہیں اِس سے ثابت ہوا کہ خدا ہر ایک جگہ کلُ حاضر و موجود ہے جب یہہ بات پایہ ثبوت  کو پہنچی تو اِس سے یہہ نتیجہ نکلا کہ خدا اور جگہ نہ  ہوگا۔ پس یہہ کیا بات ہے ہم تو صرف اتنا ہی  جانتے ہیں جو انجیل میں لکھا ہے کہ  خدا مجسم ہو ا اگر یہہ عقل سے بعید ہے تو عقل کے برخلاف بھی نہیں ہے۔ اور خداوند عیسیٰ مسیح یہہ نہیں فرماتے  خدا کی ہستی مجھ میں محدود ہے جب وہ دنیا میں تھا تو اُسنے فرمایا کہ کوئی شخص آسمان پر نہیں گیا مگر ابن آدم جو آسمان  پر ہے۔  لوگ یہہ بھی سوال کرتے ہیں  کہ مسیح جو تین دن تک  دوذخ میں رہا تو خدا  دوزخ میں رہا یہہ انجیل میں نہیں ہےکہ عیسیٰ تین دن یاتین ساعت تک دوذخ   میں رہا۔ مگر یہہ لکھا ہے کہ وہ جسم کے رو سے بارا گیا  اور روح سے زندہ کیا گیا اور اُس سے اُن روحوں کے پاس اسیطرح ایک یہودی پیغمبر نے مسیح کی پیدایش کے سات سوبرس  پہلے لکھا ہے کہ اُسکا نام عجیب ہوگا بیشک وہ عجیب ہے۔ جس میں یہہ دو زاتیں ملتی ہیں۔

محمدی لوگ پوچھتے ہیں کہ اگر عیسیٰ  کو اُتار یعنے مجسّم خدا مانیں تو کشؔن اور شوؔد کالؔی کو بھی مانیں ۔ کہ خدا مجسم ہیں ۔ اِس سوال کا جواب صاف  یعنے ایک سچّا اور باقی چھوٹے ہیں۔ ایک کا زکر خدا کی کلام یعنے انجیل صحائیف انبیاء اور زبار میں ہے۔ اور دوسرونکا کا زکر ہندؤں کی کتاب میں ہے جو کسی دلیل سے خدا کا کلام ثابت نہیں ہوتیں ۔

پھر پوچھتے ہیں کہ عیسیٰ نے کیوں یوحنّا کے ہاتھ سے بپتمسا پایا۔ جب عیسیٰ یوحنّا کے پاس آیا کہ اُسے بپتمسا پاوے تو یوحنّا نے اُسے منع کیا کہ میں تجھ سے بپتمساپانیکا  محتاج ہوں۔ اور تو میرے پاس آیا ہے۔ عیسیٰ نے جواب میں اُسے کہا  اب ہونے دے۔ کیونکہ ہمیں مناسب ہے کہ یوں ہی سب راستبازی پوری کریں۔ تب اُس نے ہونے دیا۔ پوشیدہ نہ رہے کہ عیسیٰ دنیا میں آیا تاکہ گنہگاروں کے بدلے میں ساری راستبازی کو پورا کر کے اپنی جان ہمارے بدلے میں قربان دیوے  اور راستبازی کو پورا کرنے میں اُس نے خدا کے سارے حکموں کو جو اُسے آگے دئے گئے تھے پورا کیا۔ اِس سبب سے وہ ہماری راستبازی اور ہمارا کفارہ اور ہماری نجات ہے۔

اعتراضات درباب کفارہ

بے حد ضروری کے مصنف نے مسیح  کے کفارہ  پر بیس (۲۰) اعتراض کئےہیں ہم اُن سب کا جواب  مختصر طورپر دیتے ہیں۔

پہلا اعتراض    اگر کفارہ صحیح ہو تو لازم آتا ہی کہ یہوداہ اسکر یوطی مسیح کے پکڑوانے والے کو خبرا خیر ملے اور نجات ابدی کو پہنچے ۔

جواب    اعمال جز اخیر کے لایق اُسوقت ہوتے ہیں کہ جب وہ نیک نیت سے ظہور میں آوے اگر عامل کا بد اور فاسد ارادہ ہے تو کسطرح جزا خیر پائیگا ۔ مثلاً اگر کوئی شخص کسی بیمار کو زہر کھلائے اِس ارادہ سے کہ اُسکو یہ ہلاکت پہنچائے اور وہ بیمار زہر کھانے سے ازدست تندرست ہو جائے ۔تو وہ شخص شاید معترض کے نزدیک جزا خیر کے لایق ہوگا۔ ورنہ از روئے عقل و عدالت کے تو سزا کے قابل ہے ۔ علاوہ اِسکے ہم اپنے دعویٰ کو ایک اور مثال سے ثابت کرینگے۔ مثلاً اگر کوئی بدمعاش بادشاہ کو مار ڈالے اور پیچھے اُسکا بیٹا تخت نشین ہو کہ اپنے باپ کے قاتل کو اپنا وزیر بنائے تو کیا معترض صاحب کے نزدیک وزارت اِس قاتل کا حق ہے۔ اگر نہیں تو کبھی نہ فرمائیں کہ لازم آتا ہےکہ یہوداہ اسکریوطی کو جزاخیر ملے۔

دوسرا اعتراض    یہہ عدل نہیں کہ گنہگار دنیا   میں اچھی طرح گناہ  کریں اور عاقبت کو بھی جنت میں  میں داخل  ہوں اور عوض اِن کے حضرت مسیح  بیگناہ صلیب پر چڑھائے جائیں اور دوذخ میں بھی  رہیں غرض یہہ ظلم ہے۔  

جواب      یہہ بات تو سچ ہے لیکن زرا غور کیجئے کہ جو کوئی مسیح پر ایمان لائیگا وہ دنیا میں کس طرح گناہ اچھی طرح کریگا بلکہ اُسکو بالکل گناہ سے نفرت ہوگی ۔ پھر اِس بات پر ہمارا اعتقاد ہے ہی نہیں کہ جو تمام عمر گناہ کرے اور گناہونمیں مرے وہ بہشت میں جائے ۔ ہمارا عقیدہ تو یہہ ہے کہ جو کوئی گناہ سے توبہ کر کے مسیح پر ایمان لائے وہ نجات یعنے گناہوں سے خلاصی پائیگا۔ اور ہم اس بات کہ بھی ہرگز نہیں مانتے مہ مسیح دوزخ میں رہا اور پھر اِسمیں کچھ ظلم نہیں۔ جیسا اُس نے کہا میں بھیڑوں کے لیے اپنی جان دیتا ہو ں کوئی اِسے مجھ سے نہیں لیتا ہے بلکہ میں آپ سے دیتا ہوں کہ مسیح ہمارے لئے سزا اُٹھائے۔ کیونکہ اُس نے خوشی سے ہمارے گناہوں کے بدلے جان دی اور دنیا میں یہہ بندوبست خدا کا ہے کہ ایک آدمی سے گناہ ظہور میں آوے اور دوسرا اُسکی تکلیف اُٹھاوے جیسے خدا کی کلام میں ہے کہ آدم نے گناہ کیا اور اُسکے فرزندوں نے تکلیفیں اُٹھائیں اور اُٹھاتےہیں۔

تیسرا اعتراض    اگر حضرت عیسیٰ اپنی خوشی سے کفارہ قبول کرتے تو صلیب پر کیوں پکار کر کہتے ۔ کہ ایلی ایلی سبقتنی یعنے اے میرے خدا اے میرے خدا ۔ تو نے مجھے کیوں چھوڑ دیا۔

جواب    غضب الہیٰ بھی ایک حصّہ گناہ کی سزا کا ہے۔ اور مسیح نے گناہ کی تمام پس وہ نہ اسلئے ایلی ایلی پکار ا کہ سزا ُٹھانے سے ناراض تھا بلکہ اسلئے تاکہ سب جانیں کہ غضب الہیٰ بھی اِسپر نازل ہوا۔ اگرچہ خدا مسیح سے خوش اور راضی تھا۔ تو بھی اِن گناہونکے سبب جو ہمارے مسیح نے اُٹھائے خدا اُسکے ساتھ سختی سے پیش آیا۔

چوتھا اعتراض    جب مسیح نے سب گناہ اُٹھالئے تو گویا وہ مجموعہ گناہوں کے ہوئے پس گنہگار آدمی اپنے گناہ سے عزاب ابدی میں رہیگا تو کیا حال ہے اُسکا جس نے سب کے گناہ اُٹھائے۔

جواب    گناہ اُٹھانے کے یہہ معنے نہیں ہیں کہ اِنسان گناہ سے پلید ہو جاتا ہے۔ لیکن یہہ گناہ کی سزا اُٹھانا ہے جیسے کہ احبار کے ۲۰باب ۲۰ آیت اور ۲۲ باب ۹ آیت اور ۲۴ باب ۱۵آیت کہ جو کوئی کسی طرح کے گناہ کرینگے وہ اپنے اپنے گناہونکو اُٹھاوینگے جس سے معلوم ہوتا ہے کہ مسیح نے صرف ہمارے گناہوں کی سزا اُٹھائی۔ بیشک مسیح نے بہت بھاری بوجھ اُٹھایا ہے۔ لیکن سمجھنا چاہیے کہ خداوند یسوع الوہیت رکھتا تھا۔ لیکن یہہ خیال نہ کرنا چاہیے کہ اُس نے اِتنی تکلیف اُٹھائی جتنی سب گنہگارونکا حق ہے۔ اور خدا اِس لیے سزا نہیں دیتا کہ وہ گنہگار ونکی تکلیف سے خوش ہوتا ہے۔ بلکہ قانون اور حکومت کے قائم رکھنے کے لیے سزا دیتا ہے ۔ بس اُس نے مسیح کو اِتنی سزا دی جتنی درکار تھی نہ زیادہ مگر انسان کو معلوم نہیں کہ کتنی تھی لیکن اتنا تو معلوم ہے کہ اُسکا درجہ نہایت بلند تھا۔ پس اِسکی تکلیف بھی نہایت قیمتی تھی۔

پانچواں اعتراض    بتقدیر تسلیم کفارہ انبیاء جو پہلے مسیح کے گزرے ہیں لازم آتا ہےکہ کفارہ کے ساتھ دوذخ میں رہے ہوں کیونکہ تب تک کفارہ نہ ہوا تھا۔

جواب    عہد عتیق سے معلوم ہوتا ہے کہ نبی آنیوالے مسیح پر اعتقاد بلکہ ایمان رکھتے تھے اور خدا کے نزدیک زمانہ ماضی ۔ حال اور مستقبل سب ایک ہے۔

چھٹا اعتراض   ہم پوچھتے ہیں کہ کفارہ سب کا ہوا ہے یاکہ موجودیں کا برتقدیر ثانی آیندہ اور گزشتہ کے واسطے اور کفارہ چاہیے برتقدیر ادل جب لوگ پیدا نہ ہونے تھے تو اُن کے گناہ کیونکر ایک شخص نے اُٹھائے ۔

جواب    دنیا کے ابتدا سے لیکر دنیا کے آخر تک جو مسیح پر ایمان لائے ہیں اِن سب کےلیے مسیح کا کفارہ ہوا خدا پیش بینی سے پہلے ہی چاہتا تھا کہ گناہ کس قدر ہونگے اور گنہگار کس قدر ہونگے اِس لیے اُس نے ایک ایسا کفارہ کامل مقرر کیا جو سب کے لیے کافی ہو اور یہہ بھی سمجھنا چاہیے کہ اگر کوئی جانے کہ کل میرا بیٹا کسی کے سو روپیہ کا نقصان کریگا تو پھر وہ چاہے کہ میں آج اُسکا نقصان ادا کردوں تو وہ ضرور ادا کر سکتا ہے۔

ساتواں اعتراض    جب مسیح نے سب کے گناہ اُٹھا لیے تو وہ گویا اوّل نمبر گنہگار وں کے ہوئے پس محتاج ہوئے طرف کسی منُجی کے کیونکہ بغیر منُجی کے نجات ممکن نہیں پس وہ بھی محتاج کفارہ کا ہوگا اور تسلسل لازم آئیگا۔

جواب    اگر کسی گنہگار پر جُرمانہ ہو اور میں ادا کروں تو میں گنہگار نہیں ہو جاتا اسیطرح مسیح نے خود بیگناہ ہو کر ہمارے گناہوں کی سزا اُٹھا ئی پس وہ گنہگار نہیں ہو گیا کہ کسی اور منُجی کا محتاج ہوتا اور تسلسل لازم آتا مسیح نے ہمارے گناہونکی آلودگی نہیں اُٹھائی بلکہ اُن کی سزا اُٹھائی ہے۔

آٹھواں اعتراض    کفارہ سے لازم آتا ہے کہ قاتل اور چور وغیرہ مجرم کو پھانسی کی سزا دی جاتی حالانکہ مسیح دیتے اور لیتے بھی ہیں۔

جواب    مسیح اُن کے عوض جو اُسپر ایمان لا تے ہیں موا تاکہ خدا کی شریعت کا اقتضا پورا کرے وہ انسان کے قانون کے حکموں کو پورا کرنے نہیں آیا بلکہ خدا کی شریعت کو اور وہ جو اِنسانی قانون کے رو سے گنہگار ہونگے واجب ہے کہ قانون کے حکم کے مطابق سزا پاویں اگرچہ وہ ایمان کے وسیلے عاقبت میں اپنے گناہونکی معافی پائینگے علاوہ اِسکے یہہ بھی سوچنا چاہیے کہ مسیح سب کو نہیں بچائیگا۔ مگر اُن کو جو اُسپرایمان لاتے ہیں ۔ اور یہہ سزا قانون کے حکم کے مطابق دنیا میں ملتی ہے وہ عوام کی مصلحت کے لیے ہے ۔

نواں اعتراض    جب کفارہ ہوگیا تو کیا حاجت رہی نیکی کرنے کے باوجود یکہ مسیح نے چالیس روزہ رکھے اور حوار ین بھی پابند نیکی کے رہے۔

جواب    خداوند عیسیٰ مسیح دنیا میں آیا کہ ہم لوگوں کو ہمارے گناہوں سے بچاوے اُسنے ہماری سزا کو اٹھایا ۔ اور ہم اور خدا میں صلح کرا کے راہ کو کھول دیا کہ خدا اپنی پاک روح ہمپر نازل کرے جس سے ہم نیکی کر سکیں۔ اور اُسنے وعدہ کیا کہ میں اُن سب پر جو ایمان لاتے ہیں روح القدس بھیجونگا۔ تاکہ وہ اُن کو سکھلاوے اور پاک کرے کہ وہ ہر ایک نیک کام کے لیے تیار ہوویں پس معلوم ہو کہ نیکی ہمارے ایمان کا پھل اور مہر ہے اور جس طرح سے کہ اچھا درخت اچھا پھل لاتا ہے۔ اور یعقوب رسول بھی سکھلاتا ہے کہ بدن بغیر روح مردہ ہے۔ ویسا ہی ایمان بغیر اعمال نیک کے مردہ ہے سچےّ ایمان سے خدا کی محبت پیدا ہوتی اور یمان سے فرمانبرداری ۔ حاصل کلام یہہ ہے کہ ہماری نجات کی بنیاد مسیح کی موت ہے۔ جس کی شرط ایمان ہے اور پھل پاکیزگی۔

دسواں اعتراض    اگر مسیح نے گناہ اُٹھائے بھی ہوں تو لازم آتا ہے کہ امور غیر متناہی واقع ہوں۔

جواب    اگرچہ وقوع امورغیر متناہی محال ہے۔ مگر آدمی کے نزدیک جو متناہی ہے نہ خدا کے نزدیک جو خود غیر متناہی ہے اور مسیح میں جب کامل الوہیت ہے تو کچھ محال نہیں۔

گیارھواں اعتراض    مسیح اگر کفارہ ہونے کو آئے تھے تو آتے ہی کفارہ کیوں نہ ہوئے بلکہ انجیل سے ثابت ہے کہ خلقت کو نصیحت کرنے آئے تھے۔

جواب    مسیح کے تین عہدے تھے ۔ کہانؔت ۔ نبؔوت۔ بادؔشاہت۔ پس وہ نبوت کا کام بخوبی بجا لایا یعنے نصیحت کی ۔ جب انجیل میں لکھا ہے اور کہانت کا کام بھی ایسا پورا کیا اور کرتا ہے کہ اپنے تئیں قربان کر کے خدا کے حضور ہمیشہ اپنی اُمت کی سفارش کرتا ہے اور جب اُسنے مردوں میں سے زندہ ہو کر فرمایا کہ آسمان اور زمین کا سارا اختیار مجھے دیا گیا ہے تو اُسکی بادشاہت جو روحانی اور ابدی ہے۔ اُسوقت سے لیکر ا بتک موجود ہے اور ابد تک قایم رہیگی اور آخر سب پر غالب آویگی ۔

بارھواں اعتراض    اس کفارہ کے ہونے سے معافی گناہ کی تو نہیں ہوئی ۔ بلکہ زیادتی وقوع میں آئی ہے ۔ کیونکہ یہودی مسیح کی حقارت کرنے کے باعث مستحق عذاب کے ہوئے۔

جواب    خداوند عیسیٰ مسیح اسواسطے دنیا میں آیا کہ جو کوئی اُسپر ایمان لاوے ہمیشہ کی زندگی پاوے اور جو کوئی اُسپر ایمان نہ لاوے اُسکے واسطے سزا کا حکم ہے ۔ جیسا کے خدا کے حکم سے نوح نے کشتی کو بنایا اُن کے واسطے جو اُسمیں داخل ہوویں نہ اُن کے واسطے جو انکار کریں ۔ بیشک بہتوں نے مسیح سے ٹھوکر کھائی اور عذاب کے مستحق ہوئے جیسے لوقا کی انجیل دوسرا ۳۴ آیت میں درج ہے یعنے مسیح اِسرائیل میں بہتوں کے گرنے اور اُٹھنے کے لیے رکھا ہے۔

تیرھواں اعتراض    اگر کفارہ موافق مرضی خدا کے ہونا تو علامات رحمت ظاہر ہوئیں حالانکہ چاروں اناجیل سے ثابت ہے کہ بعد سولی کے اِسطرح کی علامت قہر خدا ظاہر ہوئیں کہ کبھی نہ ہوئی ہونگی۔ مثلاً جہان میں اندھیرا ہو جانا اور مرُدونکا قبر وں سے نکلنا ، زمین کا کانپنا ، ہیکل کا پردہ پھٹ جانا۔

جواب    علامت جو وقوع میں آئیں غضب اور رحمت دونوں پر دلالت کرتی ہے۔ نہ صرف علامت قہر ِ خدا ظاہر ہوئیں۔ جیسا کہ معترض کہتے ہیں چنانچہ تاریکی اور زلزلہ دونوں نشان غضب الہیٰ کے ہیں اِس سبب کہ انہوں ایسا سخت گناہ کیا کہ مسیح کو صلیب دیا۔ مگر مردونکا زندہ ہونا اور پردے کا پھٹ جانا دونوں نشان رحمت کے ہیں ۔ پہلا اِس بات پر دلالت کرتا ہے کہ ہم مردے مسیح کے وسیلے زندہ ہوتے ہیں۔ دوسرا اِس پر دال ہے کہ وہ پردہ جو درمیان خدا اور انسان کے تھا پھٹ گیا۔ یعنے وہ راستہ جو خداوند کی طرف جاتا ہے کھل گیا۔

چودھواں اعتراض    جبکہ باقرار مسیحیان حضرت عیسیٰ جزء خدا کے ہیں اور یہہ تو ظاہر ہے کہ صلیب پر کھینچنے والا انسان تھا۔ پس اِس سے غلبہ مخلوق کا خالق پر پایا جاتا ہے۔

جواب    مسیحی ہرگز اِس بات کے مقر نہیں کہ عیسیٰ خدا کی جزء ہے۔ بلکہ اُسکے حکم کے موافق اُسکو اور خدا کو ایک جانتے ہیں جیسا یوّحنا کی انجیل باب ۱۰ آیت ۳۰ میں ہے کہ میں اور باپ ایک ہیں اور اُس کی انسانیت کو بھی مانتے ہیں چنانچہ یوحّنا کے ۵ باب ۲۷ آیت میں ہے کہ وہ انسان کا بیٹا ہے۔ غرض کہ اُسکی الوہیت اور عبوریت کو صلیب نہیں دیا کہ غلبہ مخلوق کا خالق پر پایا جاتا ۔ مگر اُس کی عبوریت کو ضرور صلیب دیا سو یہہ امر بھی اُسکی مرضی سے وقوع میں آیا ورنہ انکا کیا اختیار تھا چنانچہ یوّحنا کے۱۰ باب ۱۷و۱۸ آیت میں مسیح نے فرمایا ہے کہ میرا اختیار ہے جان دینا اور پھر لینا۔

پندرھواں اعتراض    اگر کفارہ کو مان لیں تو الزام آتا ہے کہ کسی بخشش کرنے والے کی حاجت نہ رہے حالانکہ کتاب اعمال میں موجود ہیں کہ حوارئین بخشش دیتے تھے اور مسیح حوارئین کو فرماتے تھے کہ جسکو تم بخشو گے وہ بخشا جائیگا۔

جواب    یہہ بات سچ نہیں کہ حواریوں نے خود کسی کے گناہ بخشے اور یہہ جو مسیح نے اُنہیں فرمایا کہ جس کو تم بخشو گے وہ بخشا جائیگا اِسکے یہہ معنے ہیں کہ میں آسمان پر جا کر روح القدس تم پر بھیجونگا ۔ اور وہ تم کو سم کچھ سکھلائیگیاور اُن شرطوں کے بتلانے اور بیان کرنے پر جن سے نجات حاصل ہوگی تم کو اختیار ملیگا جو دل سے سنیگا ور ایمان لائیگا وہ نجات پائیگا ۔ جیسے ایلچی کو اختیار دیا جاتا ہے کہ دوسرے بادشاہ کے پاس جائے اور بیان کر ے کہ اِس شرط پر ہمارا بادشاہ آپ سے صلح کریگا اور جب وہ شرط اُس بادشاہ نے قبال کر لی تو بیشک وہ ایلچی کہیگا کہ بس اب صلح ہوگئی۔ اس طرح حواریوں کو اختیار اور طاقت دی گئی ہے کہ گنہاگاروں کو بتائیں اور سمجھائیں کہ خدا کس شرط پر بخشیگا اور جس وقت اُس شرط کو وہ منظور اور قبول کر لیں تو بیشک حواری کہیں کہ تمہارے گناہ بخشے گئے ۔ پھر حواری مسیحی کلیساکے سردار تھے اور اُنکو اختیار تھا کہ چاہے ممبروں کو قبول کریں چاہے رد کریں اِسواسطے ہم کہہ سکتے ہیں کہ گناہونکا بخشنا اُسی کے اختیار میں ہے۔ اگرچہ فی الحقیقت خدا گناہوں کو بخش سکتا ہے۔

سولھواں اعتراض    اناجیل سے ثابت ہے کہ حضرت عیسیٰ قیامت کو عدالت کرینگے اگر یہہ سچ ہے تو بطلان کفارہ میں کیا شک ہے۔

جواب   یہہ انجیل میں کہاں لکھا ہے کہ گناہ کلُ بخشے گئے پس ضرور قیامت کو مسیح عدالت کرینگے یعنے جو اُسکے کفارہ پر ایمان لائے ہیں وہ سزا سے نجات پائینگے اور جو نہیں لائے وہ جہنم میں جائینگے اسی کا نام عدالت ہے۔

سترھواں اعتراض ۔    ہر ایک فرقہ پر اطاعت پیشوا اپنے کی لازمی ہے۔ پس اگر مسیح مصلوب ہوئے تو عیسائی کیوں صلیب پر نہیں چڑھتے ۔

جواب    مسیح خو د صلیب پر نہیں چڑھے بے ایمانوں نے پکڑ کے اُن کو صلیب دیا پس اِسیطرح مسیحی بھی تیار ہیں۔ کہ جب کوئی اُن کو صلیب دے تو قبول کرتے ہیں ۔ چنانچہ بہتوں نے ایسا ہی کیا صلیب بھی اور صلیب برابر اور ہزاروں تکلیفیں اُٹھائیں ۔ چنانچہ مثل مشہور ہے کہ شہیدونکا خون کلیسیا کا تخم ہے۔

اٹھارھواں اعتراض ۔    اعتقاد کفارہ سے تحقیرشان متصّور ہے۔ یہہ تحقیر اُن کے پیر و پولوس صاحب بھی کرتے رہے قطع نظر مخالف سے چنانچہ گلاتیوں کے خط میں لکھا ہے کہ جو سولی دیا گیا وہ لعنتی ہے۔

جواب    لعنت کے معنے غضب خدا کا ہے۔ اور مسیح نے بیشک خدا کا غضب ہمارے لیے اُٹھایا اور اُسکے مغضون ہونے کو تو ہم اپنا فخر سمجھتے ہیں یعنے جب اُس نے ہماری لعنت کو خود اُٹھایا ۔ اور ہمیں چھڑایا تو کیا اِس لفظ کے بولنے سے ہم اسکی عزت سمجھینگے یا حقارت بیشک اسمیں عزت پائی جاتی ۔

   اُنیسواں  اعتراض ۔ اگر مسیح کفارہ ہونے آتے تو دعا  اتردید بلائے  ہذا نہ مانگتے حالانکہ باب ۱۴ مرقس میں موجود ہے۔ کہ مسیح نے رات بھر  بہت تضرّع سے دعا  مانگی کہ یہہ عذاب  سولی کا مجھ سے ٹل جائے۔

جواب   ۔ مسیح نے کبھی نہیں کہا کہ یہہ عذاب صلیب کا مجھ سے ٹل جائے بیشک یہہ بات مرقس میں ہے  کہ یہہ پیالہ مجھ سے دور ہوتو بھی میری مرضی نہیں بلکہ تیری مرضی ۔ اُسوقت مسیح نہایت تکلیف میں تھا جیسے لکھا ہے کہ اُسکا عرق بدن سے خون کے موافق نکلتا تھا کیونکہ ہمارے گناہوں کا بوجھ اُسپر تھا ایسی سخت  جان کندکی سی رنج میں باپ سے یہہ لفظ بولا تاکہ جس قدر ہوسکے یہہ تکلیف اِس سے دور کی جائے پھر یہہ بات بھی ساتھ کہی کہ میری مرضی نہیں۔ بلکہ تیری مرضی ۔ جس سے ظاہر ہوتا ہے کہ اُسکی تکلیف کس قدر بھاری تھی اور کس قدر کامل اُسکی تابعداری  تھی۔

بیسواں اعتراض    مسیح من حیث الرّوح کفارہ ہوئے ہیں یامن حیث الجسم برتقدیر ثانی جسم اُنکا بشریت کا تھا۔ اور کلُ بشر گنہگار ہیں برتقدیر اوّل روح کو آپ خدا سمجھتے ہیں وہ سولی دئے جانے سے بہتر بتراہی دوسرا روح محسوس نہیں جو صلیب پر کھینچا جاتا۔

جواب۔    مسیح من حیث الانس مصلوب ہوا ۔ اور اگرچہ جسم اُسکا بشریت کا ہے۔ لیکن بشر گنہگار ہیں وہ گنہگار نہ تھا۔ کیونکہ وہ بشر کا تخم نہیں ہے کہ گنہگار ہوتا ۔ جیسا فرشتے نے مریم صاحبہ سے کہا کہ روح القدس تجھ پر اُتریگی اور خدا تعالےٰ کی قدرت کا سایہ تجھ پر ہوگا۔ اِس سبب سے وہ پاک لڑکا خدا کا بیٹا کھلاویگا دیکھو لوقا کی انجیل ا باب ۳۵ آیت اور چونکہ الوہیت اُس میں کامل تھی اِس لیے اُسکے کفارہ کی فضلیت کامل تھی عزیزو یہہ بھی دریافت کرو کہ خدا کے نبیوں اور حواریوں نے مسیح کے کفارہ پر کس قدر گواہی دی ہے یسعیاہ کی کتاب باب ۵۳ آیت ۴ سے ۷ تک لیکن اُس نے ہمارے آزار اُٹھائے اور ہمارے عملوں کا حامل ہوا اور ہم نے خیال کیا کہ وہ مارا خدا کا کوٹا اور دُکھایا ہوا ہے پر وہ ہمارے گناہوں کے لیے گھایل کیا گیا اور ہماری بدکاریوں کے لیے کچلا گیا اور ہماری سلامتی کے لیے اُسپر سیاست ہوئی ۔ اور اُس کے مار کھانے سے ہم چنگے ہوئے ہم سب بھیڑوں کی مانند بٹھک گئے ہم میں سے ہر ایک اپنی اپنی راہ پر متوجہ ہوا۔ اور خداوند نے ہم سبھونکی بدکاری اُسپر لادی وہ مظلوم تھا۔ اورغمزدہ تو بھی اُسنے مُنہ نہ کھولاوہ برّےکی طرح زبح ہونے کو لایا گیا اور جیسا بھیڑ اپنے بال کتروانے والے کے آگے چُپ چاپ ہے ویسا ہی اُسنے اپنا منُہ نہ کھولا فقط۔ پھر پولوس کا خط رومیوں کے نام ۴ باب ۲۵ آیت وہ ہمارے گُناہوں کے لِئے حوالہ کر دِیا گیا اور ہم کو راست باز ٹھہرانے کے لِئے جِلایا گیا۔فقط ۔ پھر پولوس کا خط قرنتیون کو پہلا خط ۱۵ باب ۳ آیت میں لکھا ہے چُنانچہ مَیں نے سب سے پہلے تُم کو وُہی بات پُہنچا دی جو مُجھے پُہنچی تھی کہ مسِیح کِتابِ مُقدّس کے مُطابِق ہمارے گُناہوں کے لِئے مُؤا۔فقط۔ پھر پولوس کا پہلا خط باب۳ ۔ آیت ۱۸ میں لکھا ہے کیونکہ مسیح نے ایک بار گناہوں کے واسطے دُکھ اُٹھایا ۔ یعنے راستباز نے ناراستوں کے لیے تاکہ ہم کو خدا کے پاس پہنچائے کہ وہ جسم کی نسبت تو مارا گیا لیکن روح کی نسبت زندہ کیا گیا ۔ فقط پھر پولوس کا خط رومیوں کو ۵ باب ۶ آیت سے ۱۰ تک لکھا ہے کہ کیونکہ جب ہم کمزور ہی تھے تو عَین وقت پر مسِیح بے دِینوں کی خاطِر مُؤا۔ کِسی راست باز کی خاطِر بھی مُشکل سے کوئی اپنی جان دے گا مگر شاید کِسی نیک آدمی کے لِئے کوئی اپنی جان تک دے دینے کی جُرأت کرے۔ لیکن خُدا اپنی مُحبّت کی خُوبی ہم پر یُوں ظاہِر کرتا ہے کہ جب ہم گُنہگار ہی تھے تو مسِیح ہماری خاطِر مُؤا۔ پس جب ہم اُس کے خُون کے باعِث اب راست باز ٹھہرے تو اُس کے وسِیلہ سے غضبِ اِلہٰی سے ضرُور ہی بچیں گے۔ کیونکہ جب باوُجُود دُشمن ہونے کے خُدا سے اُس کے بیٹے کی مَوت کے وسِیلہ سے ہمارا میل ہو گیا تو میل ہونے کے بعد تو ہم اُس کی زِندگی کے سبب سے ضرُور ہی بچیں گے۔فقط اور مسیح نے خود بھی اپنی زبان مبارک سے فرمایا چنانچہ یوّحنا کی انجیل ۳ باب ۱۴ آیت و ۱۵ و ۱۶ آیت میں مرقوم ہے اور جِس طرح مُوسیٰ نے سانپ کو بیابان میں اُونچے پر چڑھایا اُسی طرح ضرُور ہے کہ اِبنِ آدم بھی اُونچے پر چڑھایا جائے۔ تاکہ جو کوئی اِیمان لائے اُس میں ہمیشہ کی زِندگی پائے۔ کیونکہ خُدا نے دُنیا سے اَیسی مُحبّت رکھّی کہ اُس نے اپنا اِکلَوتا بیٹا بخش دِیا تاکہ جو کوئی اُس پر اِیمان لائے ہلاک نہ ہو بلکہ ہمیشہ کی زِندگی پائے۔پس جس کفارہ پر ایسی گواہیاں برحق اور ایسے گواہ صادق ہوں اُس کو باطل تصوّر کرنا سراسر بطلان اور بہتاں اور کفران ہے ۔ وساوس شیطانی سے خدا پناہ بخشے آمین آمین۔

اعتراضات عشاءربانی کےحق میں

اکثر لوگ عشاء ربانی پر ہنستے ہیں اور کہتے ہیں کہ کیا  عجیب بات ہے کہ عیسائی روٹی لیکر توڑتے  اور آپس میں بانٹ کھاتے ہیں اور پھر مے پیالہ میں ڈال کر مسیح کی موت کی  یادگاری کے لیے پی لیتے ہیں سچ ہے کہ مزہبی رسوم پر ہنسنا  مشکل نہیں ہے اگر کوئی ہندو رسم ختنہ  پر ہنسے اور کہے کہ یہہ ایک عجیب ہے کہ محمدی اپنے لڑکوں کے بدن سے ایک ٹکڑا چمڑا کاٹتے ہیں اور اپنی خام خیالی سے کہتے ہیں کہ یہہ حرکت خدا کو پسند آتی ہے تو کیا جواب دو گے۔ تو بھی ہم کو معلوم ہے کہ خدا نے اِس رسم کو ابراہیم پر فرض کیا یہہ سب لوگ جو تواریخ  سے واقف ہیں جانتے ہیں کہ اہل اسلام محمد صاحب کے وقت سے لیکے ختنہ کو مانتے چلے آئے ہیں۔ اِسیطور پر عیسائی عشاء ربانی مسیح کے وقت سے مانتے  ہیں۔ پس جو عشاء ربانی پر ہنستا ہے  وہ مسیح  پر ہنستا ہے اور جو مسیح پر ہنستا ہے وہ  محمد صاحب پر ہنستا ہے  کیونکہ  اُس نے بار بار کہا کہ مسیح خدا کا  نبی ہے۔ سب عقلمندوں پر فرض ہے کہ بخوبی سوچیں کہ رسم کا کیا فائدہ ہے اگر اِس بات کو دریافت کرینگے تو اُنکو اُنکا  فائدہ معلوم ہوگا کہ رسمیں روحانی اور غیب   کی بللونکو ں کو ظاہر کرتی ہیں۔ اکثر آدمی اپنی مذہبی رسمونکا مطلب نہیں دریافت کرتے ہیں اور اگر کوئی پوچھے کہ رسم کو کیوں  مانتے ہو تو  وہ یہی جواب دیتے ہیں کہ خدا کا حکم ہے ۔ لیکن سمجھنا  چاہیے کہ خدا دانا ہےاور دانائی اُسکی سب کاموں اور سب احکاموں میں ظاہر ہے ۔ دینی ریت و رسم میں اگر ہم بخوبی غور کریں تو ضرور الہیٰ دانا ئی ظاہر ہوتی ہے ۔ اور خوبی رسم کی یہہ کہ روحانی باتوں کو اچھی طرح ظاہر کرے۔ میرے عزیزو   اِن  باتوں پر غور کرو اور سوچو  اور معلوم کرو کہ عشاء  ربّانی کا مطلب کیا  ہے۔ اور وہ مطلب  اِس رسم  سے پورا  ہوتا ہے کہ نہیں  ۔ عیسائی مزہب کی یہہ بنیاد ہے کہ خداوند عیسیٰ مسیح گنہگاروں کے بدلے میں قربان ہوا اور صدہا جگہ لکھا ہے کہ ہم اپنی نیکی پر نہیں مگر اُسکی موت پر بھروسا رکھیں ۔ پس جب عیسیٰ مرنے پر تھا تو  اُس نے روٹی لیکر توڑی اور اپنے شاگرد وں کو دیکر کہا۔ کہ یہہ میرا بدن یعنے بدن کا نشان ہے جو تمھارے واسطے  توڑا  جاتا ہے۔  ویسا ہی مے لیکر کہا کہ یہہ میرا لہو ہے۔ میری دانست میں یہہ رسم بخوبی اِس عمدہ بات پر دلالت کرتی ہے۔ اور اِسکے سوا  عیسیٰ نے اپنے شاگردوں کو سکھلایا  کہ حق اور زندگی میں ہی ہوں ۔ اور پھر  اُسنے کہا کہ میں زندگی کی روٹی  ہوں اور جو میرے پاس آتا ہے کبھی بھوکھا نہ ہوگا اور وہ جو مجھ پر ایمان لاتا ہے کبھی پیاسا نہ ہوگا۔ اور پھر یہہ وہ ہی روٹی ہے جو آسمان سے اُتری  کہ آدمی اُسے کھاوے اور نہ مرے ۔ مسیح فرماتا ہے کہ میں وہ جیتی روٹی ہوں جو آسمان سے اُتری اور وہ  روٹی جو میں دونگا میرا گوشت ہے جو میں دنیا کی زندگی کے لیے دونگا۔ تب یہودی لوگ اُسپر کُڑکڑانے  لگے کہ یہہ آدمی کس طرح اپنا گوشت ہمکو کھانے کے واسطے دیگا  ۔ تب عیسیٰ نے فرمایا کہ میں تم سے سچ سچ کہتا ہو ں کہ اگر تم ابن آدم  کا گوشت نہ کھاؤ اور خون نہ پیو تو تم میں زندگی نہیں ۔ پھر اُس نے کہا کہ میں سّچے انگور کا درخت کا  اور تم ڈالیاں ہوں اور اگر تم مجھ قایم ہو تو تم پھل لاؤ گے۔ اِن باتوں کا مطلب یہ کہ جس طرح اِنسان کی زندگی خوراک پر منحصر ہے اِسیطرح ایمانداروں کی زندگی  عیسیٰ مسیح سے ہے ۔ گناہ کے باعث تمام دنیا  مردہ ہے لیکن جو شخص مسیح پر ایمان لاتا ہے اور اُسمیں پیوند ہوجاتا ہے اُس کے تمام  گناہ  بخشے جاتے ہیں اور اُس میں روحانی زندگی پیدا  ہوتی ہے ۔ یہہ بات  ہم انجیل اور تجربہ سے ثابت کر سکتے ہیں ۔ اور  دونوں باتیں  عشاء ربانی سے ظاہر ہوتی ہیں ۔ پس میرے عزیزو تم سوچو کہ  یہہ رسم خدا کے لائق ہے کہ نہیں ہزاروں لوگ اُس سے تسّلی اور روحانی  قوت پاتے ہیں اور داؤو خدا کے روحانی نعمتوں کا ز کر کے  کہتا ہے کہ تو نے میرے لیے میرے دشمنوں کے آگے دستر خان بچھایا۔

اور جب ایماندار لوگ ایک دسترخوان پر جمع ہو کر کھانا کھاتے ہیں وہ خوشی سے یاد کرتے ہیں کہ ہم سب ایک ہیں باپ ہے یعنے خدا  اور ہم سب کیا چھوٹے کیا بڑے کیاامیر کیا غریب خدا کےفرزند ہیں۔ اگر کوئی پوچھے کہ اِس عید میں انگور کے رس کا کیوں استعمال کرتے ہو۔ تو یہہ جواب ہے کہ ہم اُس عرق کو کو جسے اِس ملک میں شراب کہتے ہیں نہیں استعمال  کرتے  یہہ صرف تہمت ہے۔ لیکن مسیح کے حکم سے وائین ضرور پیتے ہیں موسیٰ یا عیسیٰ نے مے پینے شیرہ انگور منع نہیں فرمایا۔ اور اِسکے پینے میں کچھ عیب بشرطیکہ اِس کو بدطور سے استعمال نہ کیا   جاوے۔ اور میری سمجھ میں عیسیٰ نے اس واسطے  حکم دیا کہ اِس عید میں وائین پیویں کہ اکثر لوگ  خیال کرتے ہیں کہ  خدا  کی عبادت میں بڑی تکلیف ہے۔ اور دے جو اُسکو بجا لاتے ہیں بڑا ثواب حاصل کرتے ہیں  اِس لیے وہ تکلیف اُٹھاتے ہیں لیکن حق یہہ ہی  کہ سّچے پرستار جو روح اور سچائی سے خدا  کی عبادت کرتے ہیں اُس سے ایسی خوشی حاصل کرتے ہیں جیسا کہ دنیاوی لوگ  مال و غنیمت سے خوش ہوتے ہیں۔ اور جس طرح مے آدمی کے دل  کو خو ش کرتی ہے  ویسا ہی بلکہ اُس سے زیادہ تر سّچےپرستاروں کے دل خدا کی صحبت سے خوش ہوتے ہیں ۔ کاش کہ یہہ حقیقی خوشی ہم سبھوں کو ملے کہ ہم بھی داؤد کے موافق کہیں کہ تو نے میرے دل کو  خوشی بخشی  ہے۔ اُس خوشی سے زیادہ جو  اُنہیں اُنکے غلہ اور مہ کی بہتات سے ہوتی ہے  ۔ پانچویں زبور کی ساتویں آیت۔

درباب ریت و رسم

اکثر لوگ کہتے ہیں کہ عیسائی لوگ بالکل بیدین ہیں کیونکہ وہ قربانی نہیں کرتے حلال حرام میں  تمیز نہیں  کرتے اور ہر  مذہب  کے لوگوں کے ہاتھ سے کھاتے  ہیں ۔ اور بار بار محمدی لوگ پوچھتے ہیں کہ کہ ختنہ کیوں نہیں کرتے۔ فلانی فلانی چیز کیوں کھاتے  اور پیتے ہو۔ نماز کیوں نہیں پڑھتے روزہ کیوں نہیں رکھتے ہیں۔ اِن باتوں کا جواب بڑی خوشی سے دیتا ہوں مہربانی کر کے اپنی عقل  کوتعصّب کے زنجیر سے آزاد کر کے دیکھو کہ جواب معقول ہے یا نہیں ۔ پہلے اِن دستورونکی  ہامیت کو عقلی و نقلی دلایل سے ثابت کرنا واجب ہے شاید تم کہو گے دونوں سے    ثابت  کرنا ضروری ہے۔ لہذا  پہلے عقلی دلایل  پیش کرتے ہیں۔

اکثر لوگ  اعتراض کرتے ہیں  کہ فلانے فلاں   جانورگوشت کھانا  حرام ہے اِس لیے وہ میل کھاتے ہیں ۔ اگر یہہ پختہ دلیل ہے تو معترض بھیڑاور بط وغیرہ کیوں کھاتے ہیں ۔ اور کیونکر اُنکی کتاب میں لکھا ہے کہ یہہ جانور حلال ہیں۔ اِس سے معلوم ہوتا ہے کہ یہہ دلیل کسی کام کی نہیں پر میں کہتا ہوں اگر یہہ دلیل پختہ ہے تو شیر کا گوشت حلال اور گائے کا گوشت حرام ہوگا۔ کیونکہ گائے میل کھاتی ہے اور شیر میل نہیں کھاتا۔ اگر تم اچھی طرح دریافت کروگے تو تمکو  معلوم ہوگا کہ جیسا  ہمیں کسی چیز کے کھانے  کی عادت ہو  تو  ہم اُس کو حلال جانتے ہیں ور اُس چیز کے کھانے سے گہن آتی ہے۔ مثلاً محمدی لوگ سور کو بہت خراب سمجتے ہیں۔ لیکن سکھ لوگ اُس کو بہت چاہتے ہیں ۔ اہل اسلام اور یہودی  ٹڈی کو حلال جانتے ہیں۔ لیکن عیسائیوں اور ہندیوں کو اِس سے گہن آتی ہے۔ محمدی  اور عیسائی گائے کا گوشت کھاتے ہیں ۔ لیکن ہندؤلوگ اُس جگہ سے جہاں گائے کا گوشت دیکھتے ہیں کوسوں بھاگتے ہیں۔ پھر کون عقل سے ثابت کر سکتا ہے۔ اونٹ کا گوشت حلال اور ہاتھی کا گوشت حرام ہے۔ تب عقلی دلایل کو چوڑ دینا چاہیے۔ کیونکہ وہ سب خام ہیں۔ باقی رہیں  نقلی سو  یہہ ہیں کہ قرآن میں لکھا  ہے کہ فلانی فلانی چیز حرام ہے۔ اِس واسطے اِن کو کھانا  نہ چاہیے یہہ بات  محمدی لوگوں کیواسطے  دلیل ہو یا نہ ہو۔ مگر عیسائی مذہب پر اِس لیے اعتراض  نہ کریں۔ لیکن اگر تم کہو کہ موسیٰ ہی نے اِن چیزوں کو منع کیا ہے  اور عیسائی لوگ توریت کو مانتے ہیں ۔ اگرچہ یہہ بات سچ ہے کہ عیسائی لوگ توریت مانتے ہیں ۔ اگرچہ یہ بات سچ ہے کہ عیسائی لوگ خوب مانتے ہیں کہ توریت خدا کا کلام ہے۔ لیکن ہماری خاص کتاب انجیل ہے  اور ہم اُس سے تعلیم پاتے ہیں کہ کس بات کو سچ جاننا  اور کس پر عمل کرنا ہے۔ مسیح جو توریت کی بابت ہمکو سکھلاتا ہے وہ یہہ ہے کہ اُس نے کہا کہ میں توریت اور انبیاء کی کتابوں کو منسوخ کرنے نہیں آیا۔ لیکن اُن کو پورا کرنے کو آیا ہوں۔  مرقس کی انجیل کے ساتویں  باب ۱۴ و ۱۳ آیت دیکھو۔ اور پھر پولوس رسول کا خط جو گلتیوں کو لکھا گیا۔ چوتھا  باب پہلی اور پانچویں آیت دیکھو تو تم کیوں دوبارہ اِن ضعیف اور ادنٰی قواعدرسول  کی طرف مائیل ہوتے۔ جنکی غلامی پھر تم کیا چاہتے ہو تم دنوں اور مہینوں اور فصلوں اور برسوں کو مانتے ہو  میں تمھارے حقمیں ڈرتا ہوں تا نہ محنت جو میں نے تمپر کی ہے بیفائدہ ہووے۔

اِن باتوں سے خوب معلوم ہوتا ہے کہ اصلی حقیقی شریعت ہمیشہ قایم ہےا ورتبدیل نہیں ہوتی لیکن  اسپر عمل کرنا ہمیشہ سب پر فرض ہے۔ اور اُسکے بہت سے احکام اور رسوم کو مسیح نے پورا کیا ۔ جیسا کہ قربانی دینا۔ کھانیمیں  فرق کرنا۔ میں اِس بات کو تمثیل دیکر بیان کرتا ہوں۔

ایک آدمی نے اپنے لڑکوں سے وعدہ کیا کہ چند روز کے بعد میں تمھارے واسطے بہت خوبصورت اور فایدہ مند چیز یں لاؤنگا اور لو اُن کا نمونہ میں تمہیں دیتا  ہوں اِس لیے کہ وہ چیزیں ہمیشہ  تمہاری  یاد میں رہیں۔ تم اُن نمونوں کو خبرداری سے رکھو اور اُن کو بار بار دیکھو اگر چند روز کے بعد وہ باپ اُن  تحفہ چیزوں کو لاوی۔ اور اُن کو دیوے تو وہ بڑے خوش  ہونگے۔ اور جب نمونوں کا اصل اُن کو مل گیا تو اُن کی قدر کچھ نہ کرینگے ۔ اگر کوئی لڑکا  اُن تحفہ چیزوں  کو چھوڑ کر صاف نقل  کو قیمتی سمجھے تو باپ ضرور اُسکو کہیگا کہ اب نقل کسی  کا م کی نہیں اصل کو لوکہ وہ اچھی ہیں ۔ اِسیطرح خدا نے یہودیوں کو بہت ریت ورسم بخشیں جو آنے والی برکتوں کے نمونہ  تھیں لیکن جب مسیح آیا اور اِس نے اُن رسموں کو پورا کیا ور اُن کو سکھلایا کہ جب تم لڑکے تھے تب  اِن تربیت کرنے والی رسموں کی جو دنیاوی بند میں تھی۔ لیکن اب تم کیوں دوبارہ اِن ضعیف اور ادنٰی قواعد رسوم کی طرف مایل ہوتے ہو۔ اور پھر اُن کی غلامی میں کیا رہتے ہو۔  گلاتی کا چوتھا باب دیکھو ۔ اگر کوئی کہے کہ ایک ایک ریت کے معنے بتاؤ۔ میں ہر ایک کے معنے نہیں بتا سکتا۔ لیکن کسی کسی کے بتلاؤنگا۔ خدا نے موسیٰ کو فرمایا کہ ہارون اور اُسکے بعد اُس کی اولاد میں سے ایک سردار کاہن مقرر ہووے ہمارے مسیح کا نشان تھا۔ سردار کاہن کے لیے حکم تھا کہ پاکترین جگہ میں جا کر جانور کا خون  چھڑکاوے۔ یہہ مسیح کے خون کا نشان تھاکہ ہمارے گناہوں کے واسطے بہایا  گیا۔  کاہن کے لیے حکم تھا کہ عبادت گا ہ میں جا کر خوشبو ئی جلاوے  یہہ خوشبو روحانی  بندگی  کا جو خدا کی خدمت میں پہنچتے ہیں  ایک صاف نشان  اِسی عبادت خانہ میں چراغ ہمیشہ رہتا تھا یہہ اُس روحانی روشنی  کا جو خدا کا کلام اور روح سے ایماندار وں کے دلوں  میں پیدا ہوتی ہے نشان ہے اور خدا نے چند ایک جانور جیسے سوؔر اُوؔنٹ گھؔوڑا اور خرگوؔش وغیرہ کا گوشت منع فرمایا ہے۔ اِس سے یہہ مراد ہے کہ ہم دنیاوی لوگوں کے ناپاک کاموں سے پرہیز  کریں جو کوئی کہے کہ مسیح نے ختنہ کرایا ضرور چاہیے کہ تمام عیسائی لوگ مختوں ہوں۔ کیونکہ کرید کو اپنے پیشوا کی ہدایت پر چلنا  چاہیے تو یہہ جواب یہ ہے کہ اپنے اُستاد یا نبی کے نمونہ پر ہر ایک بات میں نہیں چلنا چاہیے۔ مثلاً محمد صاحب نے اٹھاراں عورت کے ساتھ نکاح کیا۔ لیکن محمدی نہیں سمجھتے ہیں کہ ہم پر فرض ہے کہ اٹھاراں عورت کے ساتھ  نکاح کریں۔  خدا نے ختنہ کا حکم ابراہیم کو دیا ۔ جس وقت اُس نے اُسے کہا کہ دیکھ میں تجھ سے یہہ عہد کرتا  ہوں ۔

یہہ ایسا ہےجیسے ایک یونانی حاکم لیکر گسؔ نے یہہ دیکھ کر کہ لالچ سے بڑی خرابی ہوتی ہے سونے چاندیکا سئکہ بنانا اور استعمال میں لانا بالکل منع کر دیا۔ اگر کوئی شکم پرست ہو تو اُس کے لیے نقصان ہے۔ دیکھو روٹی کھانے میں نہیں بلکہ بد پرہیزی میں گناہ ہے۔ روپیہ حاصل کرنے میں نہیں بلکہ خیانت  اور لالچ میں گناہ ہے۔ اِسیطرح شراب پینے میں نہیں بدپرہیزی میں گناہ ہے ۔ اِسی واسطے بیبل میں شراب پینا منع نہیں ہے۔ اور کسی نبی نے کبھی منع نہیں کیا لیکن متوالا ہونا اکثر منع ہے ۔ اور صاف لکھا کہ کوئی کوئی متوالا بہشت میں داخل نہ ہوگا۔ اگر تم کسی دانا  طبیب سے دریافت کروگے تو وہ  مے اور شراب کے بہت فوائید بیان کریگا کہ اکثر اوقات اِس سے جان بچ جاتی ہے۔ تو بھی اِسلیے کہ اُسکی کثرت سے بہت نقصان ہوتے ہیں۔ بہتر ہے کہ بغیر سبب کہ ہم نہ ہٹیں ۔ میرے بھائیو یقین کرو  کہ خدا  کی مصنوعات میں کوئی چیز بیفائیدہ نہیں اگر ہم اُن کو اُسکی مرضی کے موافق اِستعمال میں لاویں تو اُس  کے فایدے معلوم  ہوتے ہیں۔

پھر محمدی لوگ کہتے ہیں کہ عیسائی  نماز نہیں پڑھتے باوجود یکہ عیسیٰ نماز پڑھتاتھا۔ لیکن دریافت کرنا چاہیے کہ نماز کیا ہے یہی کہ آدمی جھکے اور پھر کھڑا ہووے یا سر زمین پر رگڑے  عرؔبی یا عبراؔنی یا سراؔنی زبان میں جس کو وہ سمجھتا نہیں چند الفاظ پڑھے جس سے اُس کے دلپر کچھ تاثیر نہیں ہو سکتی کیونکہ وہ اُنکے معنے نہیں جانتا  ہے۔ عیسیٰ مسیح نے اِس طرح نماز نہیں  پڑھی اور نہ اپنے شاگردوں کو اِس طرح  سکھلائی ہے۔ وہ اکثر اوقات پہاڑ پر یا باغیچہ میں لوگوں سے پوشیدہ ساری رات دعا  مانگنےمیں گزارتا تھا۔ اور اپنے شاگردوں کو کہتا  کہ مانگو توتم کو ملیگا۔ڈھونڈھو  تو تم پاؤگے ۔ کھٹ کھٹاو تو تمہارے واسطے کھولا جائیگا۔ اسلیئے مناسب ہے کہ ہم ہمیشہ دعا مانگیںاور اُس میں سسُتی نہ کریں ۔ اُس نے اِس مضمون کی ایک تمثیل سنائی کہ کسی شہر میں ایک غریب بیوہ رہتی تھی اور اُسی شہر میں ایک بے اِنصاف قاضی بھی رہتا تھا۔ اُس بیوہ نے بار بار جا کے اُس  قاضی کے پاس عرض کی ۔ قاضی   نے اُسکی ہرگز نہ سنُی۔ جب وہ بہت دفعہ اُس کے پاس آئی گئی تو اُس نے کہا کہ اگرچہ نہ  میں خدا  سے ڈرتا  اور نہ آدمی کی کچھ پرواہ رکھتا ہوں تو بھی میں اِس عورت کا انصاف کروں۔ایسا نہ ہو کہ وہ بار بار آنے سے میرا دماغ خالی کرے۔  پس خدا  جو مہربان  ہے وہ کس قدر زیادہ اپنے  برگزیدونکا  اِنصاف  کریگا۔ پھر لکھا ہے کہ روزّمرہ دعا مانگو۔  عیسیٰ نے کہا  کہ خدا روح ہے۔ اور ضرور  ہے کہ وے جو اُسکی بندگی کریں  روح اور سچائی سے کریں ۔ پھر اُسنے فریسیوں کو جو بڑے نماز گزار تھے اور بڑے لالچی اور ظلم بھی تھے کہا کہ اے ریاکارو تم سفید قبروں کی مانند ہو جو باہر بہت اچھی معلوم ہوتی ہیں پر اندر سے مرُدونکی ہڈیوں اور ہر طرحکی ناپاکی سے بھری ہیں ۔ اے  ریاکاروتمپر افسوس  کہ بیواؤں کے گھر نگلجاتے ہو اور مکر سے لمبی چوڑی نماز پڑھتے ہو۔ اِس سبب سے تم زیادہ  تر سزا  پاؤ  گے انتہاء ۔ پھر عیسیٰ نے کہا کہ جب تم دعا مانگو اپنی کو ٹھری میں جاؤ۔ اور پوشیدگی میں اپنے باپ سے دعا مانگو اور وہ جو پوشیدگی میں دیکھتا ہے ظاہر میں تمکو بدلہ دیگا۔ پھر کہا کہ جب تم دعا مانگو تو کہو  اے ہمارے  باپ جو آسمان پر ہے تیرے نام کی تقدیس ہو وغیرہ۔ پھر اُس نے کہا آپس میں اکھٹے ہو کے ایک دوسرے کو نصیحت کرو۔ اِن باتوں کے مطالعہ کرنے سے معلوم  ہوتا ہے کہ نماز ضروری  کام ہے ۔ بلکہ آدمی کی جان کے برابر ہے۔ لیکن اگر وہ دل اور  جان  اور سمجھ سے نہ ہو تو وہ بالکل بیفائیدہ اور جھوٹی  ہے۔ پھر معلوم ہو کہ ریاکار ی سے نماز پڑھنا بڑا گناہ ہے۔ نماز اکثر اپنے گھر میں لوگوں سے علیحدہ ہو کر پڑھنی چاہیے ۔ پر نصیحت سننے اور عبادت کرنے کے لیے اکھٹا ہو نا فرض ہے۔  

پھر لوگ پوچھتے ہیں کہ روزہ کیوں نہیں رکھتے ہو اُسکا جواب یہہ ہے کہ جب لوگ مسیح سے پوچھتے  تھے کہ تیرے  شاگرد روزہ کیوں نہیں رکھتے۔ اُس نے کہا کہ کیا براتی جبتک دُلہہ اُنکے ساتھ ہے  اوداس ہو سکتے ہیں لیکن وہ دن آوینگے کہ دُلہہ اُن سے جُدا کیا جاویگا  تب وے روزہ رکھینگے ۔ متی کی انجیل کےنویں(۹) باب کی پندرھویں آیت کو دیکھو۔  پھر اُس نے کہا جب تم روزہ رکھو  اپنے سر پر چکنائی لگاؤ اور منہ دھوؤ تاکہ آدمی نہیں پر تمہارا باپ جو پوشیدگی میں  ہے تمہیں روزہ دار جانے۔ اور تمہارا باپ جو پوشیدگی میں دیکھتا ہے  تمہیں ظاہر میں بدلہ دیگا۔ اِن باتوں سے معلوم ہوتا ہے کہ روزہ اچھا ہے لیکن حقیقت میں وہ غم کا نشان ہے۔ دکھلانے کے واسطے روزہ مقرر نہیں ہوا کیونکہ اکثر اُسکا زکر دعا کے ساتھ آیا ہے جس سے معلوم ہوتا ہے کہ روزہ کا یہہ فایئدہ ہے کہ آدمی بالکل کھانے پینے سے الگ ہو کر خدا  کی عبادت میں مشغول رہے  نعوذ بااﷲ کوئی یہہ نہ سمجھے  کہ خدا ہمارے بھوکے رہنے سے راضی ہے۔ جب کائی باپ اپنے بیٹے کے دکھ سے راضی نہیں  تو خدا جو تمام جہان کا خا لق ہے ہمار ے دُکھ سے کس طرح خوش ہوگا۔ پس کوئی نہ سمجھے کہ ہم اپنے تئیں تکلیف دینے سے خدا کو خوش کرسکتے ہیں  خدا نے نبی کی معرفت فرمایا ہے۔ یسعیاہ کی کتاب ۵۸ باب  ۵ و ۶ اور ۷ آیت  کیا یہ وہ روزہ ہے جو مُجھ کو پسند ہے؟ اَیسا دِن کہ اُس میں آدمی اپنی جان کو دُکھ دے اور اپنے سر کو جھاؤکی طرح جُھکائے اور اپنے نِیچے ٹاٹ اور راکھ بِچھائے؟کیا تُو اِس کو روزہ اور اَیسا دِن کہے گا جو خُداوند کامقبُول ہو؟ کیا وہ روزہ جو مَیں چاہتا ہُوں یہ نہیں کہ ظُلم کی زنجِیریں توڑیں اور جُوئے کے بندھن کھولیں اور مظلُوموں کو آزاد کریں بلکہ ہر ایک جُوئے کو توڑ ڈالیں؟ کیا یہ نہیں کہ تُو اپنی روٹی بُھوکوں کو کِھلائے اور مِسکِینوں کو جو آوارہ ہیں اپنے گھر میں لائے اورجب کِسی کو ننگا دیکھے تو اُسے پہنائے اور تُو اپنے ہم جِنس سے رُوپوشی نہ کرے؟ غرض کہ اکثر لوگ دریافت نہیں کرتے کہ روزہ کا کیا فائیدہ  ہے جو کچھ  سورۃ البقر ۱۸۵ آیت میں لکھا ہے ۔ اِس سے معلوم ہوتا ہے کہ مصنّف کی سمجھ میں روزہ خوشی کا نشان ہے۔ روزہ سے ایک اور فائیدہ ہے کہ نفس کی خواہش کو مارنا ہے۔ لیکن جو کوئی سارا دن بھوکا اور ساری رات کھاتا  رہے خاص کر سویرے بہت کھاوے کہ تمام دن بھوکھ نہ لگے ۔ اِس سے نفس اور شہوت کم نہیں ہوتی بلکہ زیادہ تر ہوتی ہے۔ ور جو آدمی گرمی میں سارا دن بھوکھارہے پانی  اور حقہ تک نہ پئیے بیشک اُس کے دماغ میں  تیزی اور غصّہ پیدا ہوگا۔ چنانچہ اکثر مشاہدہمیں آتا ہے  اور غصہ حرام ہے۔

اِس ماجرہ کی بابت ہوشیع نبی کی کتاب کے ۱۲باب اور ۴آیت میں لکھا ہے کہ وہ یعنے یعقوب فرشتے کے ساتھ کُشتی لڑا اور غالب آیا۔ جو کوئی بیبل کو غور سے پڑھے گا اُسکو معلوم ہوگا کہ اُس میں بار بار عہد کے فرشتے کا زکر ہے جو آؔدم اِبرؔاہیم یعقؔوب ہوؔشیع اور یسعؔیاہ وغیرہ پر ظاہر ہو ا اور صفات اِلہیٰ تھا جیسے وہ باتیں کرتے اور دعا مانگتے تھے۔ یہہ بیشک کلام خدا تھا جو پیچھے عیسیٰ میں مجسم ہوا کہ یعقوب کو سکھلاوے کہ جو کوئی دعا مانگنے میں مستعد رہیگا اگرچہ بدن کو تکلیف ہو تو بھی اُسپر خدا کا رحم و فضل سے غالب آویگا ور بڑی برکتیں پاویگا تو اِس میں کیا برائی ہے اور محمدی لوگ سورۃ اعراف کی ۱۴۳ آیت کے مضمون کو مطالعہ کریں ۔ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَٰكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّىٰ رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ مُوسَىٰ صَعِقًا یعنے موسیٰ نے کہا کہ اے رب تو اپنا مجھے دیدار دکھلا ۔ خدا نے فرمایا کہ تو میرا دیدار ہر گز نہ کر سکیگااور پھر جب خدا اُس پہاڑ پر نمودہوا تو وہ پہاڑ گر پڑا اور بہیوشی موسیٰ پر طاری ہوئی۔ اور بیشک توریت میں بھی لکھا ہے کہ خدا موسیٰ پر نمود ہوا پھر کوئی یہودی یا عیسائی یا محمدی خدا کے نمودہونے پر اعتراض نہیں کرتا ۔ آج کل بہت محمدی لوگ یہہ کہتے ہیں کہ عیسائی لوگ خدا کو ریچھ اور اور شیر کہتے ہیں۔ یہہ بات بالکل بیجا ہے لیکن جو لوگ چاہیں سو کہیں ۔ یرمیاہ نبی نے ضرور نالہ کر کے کہا کہ خدا میرا مخالف ہے تمام دن مجھ پر دست انداز ہے اُس نے میرے گرد ایسا احاطہ باندھا ہے جس سے میں نکل نہیں سکتا وہ میرے لیے ایسا مہیب ہوا جیسے بھالو جو گھات میں بیٹھا ہو اور جیسے شیر ببر جو چھپ کر کین گاہ میں ہو۔ یرمیاہ نبی نے یہہ بات اُسوقت کہی جبکہ نبو خودنذر بابل کے بادشاہ نے آکر بیت المقدس کو برباد کیا تھا وہ بیان کرتا ہے کہ خدا نے کس طرح کلدیوں کے ہاتھ سے بنی اسرائیل کو برباد کیا یعنے اُسنے ایسا کیا جیسا ریچھ یا شیر اپنے مقابلہ کرنے والوں کے ساتھ کرتا ہو یہہ نہیں کہا کہ خدا شیر ہے اور وہ لوگ جو یہہ تہمت لگاتے ہیں حق جوئی چھوڑ کر تعصب کی طرف زیادہ مایل ہیں اور یہہ گمان کرتے ہیں کہ جو ہمارے ہم مذہب ہیں۔ اُن پر چھوٹی تہمت لگانا گناہ نہیں ہے اور پھر جب خدا نے ہوشیع کی معرفت کہا کہ میں افرایم کا پتنگا اور یہودیوں کے گرانے کے لیے گہُن ہونگا وہ یہہ ظاہر کرتا ہے کہ میں اُن قوموں میں کیا کرونگا ۔ اور جو اِس سبب سے کہے کہ بیبل میں لکھا ہے کہ خدا کیڑا ہے وہ تعصب کرتا ہے یہہ ایک بطور مثال کے کہا جاتا ہے جیسے کییا سعادت جومحمدیوں کی کتاب ہے خود اُس میں لکھا ہے کہ خدا شیر کی صورت ہے۔

پھر یسوع کے ۳باب ۱۷ آیت میں لکھا ہے کہ خدا وند صہیونکی بیٹیوں کی چاندی کو گنجا کر ڈالیگا۔ اور خداوند  ان کے اندام نہانی کو اُکھاڑیگا۔ انتہیٰ اس باب میں خدا یہودیونپر  ظاہر کرتا ہے اُن کے گناہوں کے واسطے اُن کو کیا سزا ملیگی  سولھویں آیت سے لیکے وہ اُنکی عورتو ں کے گناہونکا اور اُن کی سزا کا زکر کرتا ہے۔ وہ کہتا ہے کہ وے فاحشہ اور بے شرم ہیں اسلیے خدا اُنکی خوبصورتی اور بصورتی اور اُن کی برہنگی ظاہر کریگا۔ مفسریں کہتے ہیں  کہ یہہ آخری فقرہ ایک دستور کی طرف جو اُس وقت  جاری  ہوا تھا  اشارہ کرتا ہے ۔ یعنے کہ اسیروں کو ننگا کرکے اپنے ملکوں میں لیجاتے تھے۔ اِس طرحسے کہنا کہ خدا اُن کی برہنگی کوظاہر کریگا کچھ نہیں کیونکہ جو کچھ ہوتا ہے  خدا کی تقدیر سے ہوتا ہے۔ اور جب خدا نے ارادہ کیا کہ یہہ سخت سزا اُنکے گناہوں کے واسطے اُن پر لا وے تو اُن کےآگے اطلاع  دیوے کہ ایسی  آفت  اُن پر   نازل ہونے والی ہے تاکہ وے توبہ کر یں  اور اُس سے بچ جاویں۔

اِس بات پر بھی لوگ بہت اعتراض کرتے ہیں  کہ حزقئیل کے چوتھے باب کی ۱۲ آیت میں لکھا  ہے کہ   خدا نے نبی سے فرمایا کہ لوگوں کے سامنے انسان کے گواہ سے روٹی پکا کے کہا۔ اور یشوع کے بیسویں باب کے ۳ آیت میں لکھا ہے کہ خدا نے یشوع نبی سے کہا جا اور ٹاٹ کا لباس اپنے بدن سے دور  کر اور اپنے پاؤں سے جوتی اُتار ۔ اور اُسنے ایسا ہی کیا کہ وہ ننگے پاؤں اور ننگے بدن پھرا کیا لیکن  اُس سے نہیں معلوم ہوتا کہ یشوع بالکل ننگا ہو کر اُن کے سامھنے پھرتا تھا۔ اور یہہ مشہور ہے کہ جب آدمی اُوپر کے کپڑے اُتار کر بازار میں پھرے تولوگ کہتے ہیں کہ ننگا پھرتا ہے ۔ اور یہہ بھی یاد رہے کہ جب حزقئیل نے خدا کی درگاہ میں عرض کی۔ تو اُس نے اُس سے کہا کہ روٹی گوبر سے پکا کر کہا ؤ۔ اور سب لوگ جانتے ہیں کہ جب شہر کا محاصرہ ہوتا اور اُس کے باشندے اسیر ہوجاتے تو ہر طرح کی تکلیف لوگوں پر آتی ہے۔ محمدی لوگ بھی جانتے ہیں کہ ایسی آفتیں خدا کی  طرف  سے آتی ہیں۔ اور اگر خدا ایسی آفتیں لوگوں پر بھیجے تو کیا  عیب ہے کہ پہلے خدا ایک نمونہ کے طور پر ظاہر کرے کہ یہہ آفتیں آتی ہیں کہ وے ڈریں اور گناہ سے ہٹ جاویں اور اپنے تئیں ایسی بُرائی سے بچاویں ۔ اور ضروری ہے کہ جب ہم کو ئی آفت دیکھتے تو اُس کی زیادہ تاثیر ہوتی ہے بہ نسبت اُسکے جو ہم سُنیں۔ اِسواسطے  خدا نے حکم دیا کہ یہہ نشان دکھلائے  جاونیگے اور محمدی لوگ جو توریت اور نبیونکے صحیفوں پر اعتراض کرتے ہیں اُنکو چاہیے کہ خیال کریں کہ ہم بھی موسیٰ داؤد اور یسعیاہ  کو نبی جانتے ہیں ۔

پھر اعتراض  کے کیا معنے ۔ مگر شاید یہہ سمجھتے ہیں کہ اُن کی کتابیں بدل گئیں ۔ پھر جس طرح تم مانتے ہو کہ سب کتابیں  جو کہ قرآن سے پیشتر  آئیں خراب ہوگئیں ۔ اگر ہم بھی اقرار کریں کہ جو انجیل سے پیشتر آئیں سب خراب ہوگئیں تو ہمارےاورتمہارے حال میں کیا   فرق ہوگا۔ اگر تم اگلی کتابیں باقص جانتے ہو اور قرآن کو مانتے ہو اگر ہم بھی اگلی کتابوں کو ناقص جانیں اور انجیل  کو مانیں تو اگلی کتابوں کا زکر کرنا  فضول ہے۔ اِس مباحثہ میں صرف انجیل اور قرآن کا ذکر کرنا مناسب ہے۔ اور اعتراضونکا جواب دینا کچھ ضرورت نہیں اسلیے کہ میں خدا کی ساری کتابوں کو برحق جانتا   ہوں۔ اِس چھوٹی تہمت سے بچناچاہتاہوں۔

پھر اہل اسلام سوال کرتے ہیں کہ داؤد نے یسعیاہ کے ساتھ کیسا بدسلوک کیا ہے باوجوداِس کے اِسکی تعریف انجیل میں کیوں لکھی ہے ۔ اگر اکیانوں زبور پڑھو گے تو تم کو معلوم ہوجوویگا کہ اِس میں کیا  لکھا ہے یعنے جب داؤد نے وہ بدکام  کیا تھا۔ناتن نبی نے اُسکے پاس جاکر اُسکو سمجھایا۔  تب داؤو  نے توبہ کر کے اِس زبور کو لکھا  جسمیں ایسی باتیں پہلی آیت سے لیکے گیارہ آیت تک دیکھو۔ بیبل کی یہہ تعلیم ہے کہ سب لوگ بابا آدم لیکر جو ماں باپ سے پیدا ہوئے ہیں سب کے سب گنہگار ہیں۔ لیکن خدا کا سچاّ بندہ وہ ہے جسکو خدا کے فضل سے نیا مذاج ملتا ہے اور توبہ کر کے سچاّ ایماندار ہو جاتا ہے۔ اور ضرور یہہ بات سب لوگوں کی تسلی کے واسطے ہے اور اگر وہ توبہ کریں اور خدا کی راہ میں آویں تو اُن کےلیے نجات ہے۔ اور خدا اُنکی تعریف کرتا ہے۔

یہہ اعتراض بھی اکثر کیا جاتا ہے کہ پولوس رسول فریب  سے یا بیدینی سے لوگوں کو اپنے دین میں لاتا  تھا۔ اوّل قرنتیوں  کے ۹ باب  کی ۱۹ آیت میں لکھا ہے کہ بیشک پولوس نے فرمایا کہ  مَیں یہُودیوں کے لِئے یہُودی بنا تاکہ یہُودیوں کو کھینچ لاؤں ۔ جو لوگ شرِیعت کے ماتحت ہیں اُن کے لِئے مَیں شرِیعت کے ماتحت ہُؤا تاکہ شرِیعت کے ماتحتوں کو کھینچ لاؤں ۔ اگرچہ خُود شرِیعت کے ماتحت نہ تھا۔  بے شرع لوگوں کے لِئے بے شرع بنا تاکہ بے شرع لوگوں کو کھینچ لاؤں (اگرچہ خُدا کے نزدِیک بے شرع نہ تھا بلکہ مسِیح کی شرِیعت کے تابِع تھا کمزوروں کے لِئے کمزور بنا تاکہ کمزوروں کو کھینچ لاؤں ۔ مَیں سب آدمِیوں کے لِئے سب کُچھ بنا ہُؤا ہُوں تاکہ کِسی طرح سے بعض کو بچاؤں۔اور مَیں سب کُچھ اِنجِیل کی خاطِر کرتا ہُوں تاکہ اَوروں کے ساتھ اُس میں شرِیک ہوؤں۔ اب کوئی عقل مند  آدمی بے تعصب ہو کے اُسکو پڑھیگا تو وہ ضرور کہیگا کہ یہہ کیا خیر خواہ اور رحم دل تھا اور جہاں تک ہو سکا اُس نے اپنی  خواہش اور خوشی اور دوستوں کو چھوڑا اور غیر لوگوں کے دستوروں پر عمل کیا تاکہ اور لوگوں کو خدا اور مسیح کی طرف پھیرے۔ جیسا کہ کوئی انگریز عیسائی محمدیوں کے ملک میں جا کے اُن کی روشوں اور دستوروں پر جہاں تک وے خدا کے حکموں کے برخلاف  نہیں ہیں عمل کرے اور بہت لوگ اُسن کی تعریف کریں۔ ایسا ہی پولوس نے کہا تاکہ بُت پرست اور یہودی عیسائی پر  ایمان لائیں۔  کوئی آدمی گمان نہ کرے کہ اُسنے کوئی کام خدا کے حکم کے برخلاف کیا کیونکہ اُس کہا کہ میں خدا کے نزدیک  بے شریعت نہ ٹھرا بلکہ مسیح کی شریعت کا  پورا  تابعدار تھا۔ پولوس نے جسکا آگے نام سولوس تھا رومیوں کی طرف سے جو حکم وقت تھے بڑا عہدہ پایا  تھا اور وہ یہودیوں میں ایک بڑا معلم تھا۔ لیکن جس وقت سے اُس نے عیسیٰ کو دیکھا جب مر کے جی اُٹھا اُس نے دنیاوی دولت عزت اور حشمت کو ناچیز سمجھ کے چھوڑ دیا۔ ہر ایک ملک میں جہاں پر ایک طرح کی بیعزتی اور تکلیف تھی گیا اور اپنے عیش و آرام اور خوشی کو چھوڑاتاکہ  اور لوگوں کو بچاوے۔ میری سمجھ میں اِس سے خوب ثابت ہوتا ہے کہ وہ  سچاّ  آدمی تھا نہیں تو کسواسطے اتنی تکلیف اُٹھاتا ۔ جس دلیل سے مخالف چاہتے ہیں کہ انجیل کو جھٹلاویں۔ اُسی سے اُسکی سچائی ثابت ہوتی ہے۔

پھر بہت لوگ اِس بات پر اعتراض کرتے ہیں کہ متی کی انجیل میں لکھا ہے کہ فلانی بات یرمیاہ  نے کہی ۔ لیکن یہہ بات یرمیاہ کی کتاب میں نہیں مگر ذکریاہ کی کتاب میں پائی جاتی ہے۔ متی کی انجیل ۲۷ باب ۹ آیت کو دیکھو یعنے جب مسیح پکڑا گیا وہ یرمیاۃ نبی کی معرفت کہا گیا تھا پورا ہوا کہ اُنہوں نے وہ تیس روپیہ لیا اُس کی ٹھرائی ہوئی قیمت۔ اِس اعتراض کے دو جواب ہیں پہلے کہ ابتدا میں اِسجگہ ذکریاہ لکھا ہوا تھا اور نقل کرنے میں وہ یرمیاہ لکھا  گیا ذکریاہ نے اپنی کتاب میں یہہ بات لکھی تھی۔ اگر یرمیاہ نے بھی  جو  اکثر تعلیم دیتا تھا یہہ بات کہی تو اس میں کیا عیب ہے کہ معترض اعتراض کرتا ہے یہہ بھی توسوچنا چاہیے کہ وہ کیا بات تھی اور کس کے حق میں ذکریاہ نے کہا وہ یہہ تھی ذکریاہ ۱۱ باب ۱۲ اور ۱۳ آیت  اور مَیں نے اُن سے کہا کہ اگر تُمہاری نظر میں ٹِھیک ہو تو میری مزدُوری مُجھے دو نہیں تو مت دو اور اُنہوں نے میری مزدُوری کے لِئے تِیس رُوپَے تول کر دِئے۔ اور خُداوند نے مُجھے حُکم دِیا کہ اُسے کُمہار کے سامنے پھینک دے یعنی اِس بڑی قِیمت کو جو اُنہوں نے میرے لِئے ٹھہرائی اور مَیں نے یہ تِیس رُوپَے لے کر خُداوند کے گھر میں کُمہار کے سامنے پھینک دِئے۔

اُس کے معنے یہہ ہیں کہ ذکریاہ  نبی نے پیشین گوئی کے طور سے کہا جب مسیح دنیا میں  آویگا  تو لوگ تیس روپیہ اُس کی قیمت ٹھراوینگے ۔ اور جب یہہ تیس روپیہ ملینگےتو لوگ اُن سے کہمار کا کھیت مول لینگے معترض اعتراض کرتا ہے کہ یہہ پیشین گوئی ذکریاہ نے کی تھی۔ اور انجیل سے معلوم ہوتا ہے کہ یہہ پیشین گوئی مسیح میں پوری  ہوئی۔ پس اِس سے ثابت ہوتا ہے کہ عیسائی دین سچاّ ہے اِسلیے کہ مسیح سے پانچسو برس پہلے نبی نے پیشین گوئی کی تھی کہ وہ گنہگاروں کے ہاتھ بیچا جاویگا۔ کاش کہ لوگ تعصب چھوڑ کے انہیں باتوں پر بخوبی غور کریں اور خداوند اُن کی رہنمائی کہ وے سچ کو سچ اور جھوٹ کو جھوٹ جانیں۔

بعض لوگ سمجھتے ہیں کہ ایک  یہہ بڑا اعتراض  ہے کہ عیسیٰ نے پطرس کو شیطان کہا اور اُس سے ثابت ہے کہ پطرس ماننے کے لائیق نہیں۔ اِس بات کو ذرادریافت کرنا چاہیے۔ سب کو معلوم ہے کہ عیسیٰ نے بارہ شاگرد چنے تھے کہ اُس کی موت کے بعد انجیل سُناویں۔ لیکن مسیح نے جب مرنے  پر تھا اُن سے صاف کہا کہ میں فارقلیط تم پر بھیجونگا۔ اور وہ تمہیں ساری سچاّئی کی راہ بتلاویگی  وہ میری  بزرگی کریگی اِس لیے کہ وہ میرس چیزوں سے پاویگی  اور  تمہیں دکھلاویگی۔ اور پھر اُس نے کہا کہ تمہارے لیے میرا جانا فائیدہ مند ہے۔ کیونکہ اگر میں نہ جاؤں فارقلیط تمپر نی آویگی پر اگر میں جاؤں  تو میں اُسکو بھیجونگا ۔ اور پھر اُس نے اُن سے وعدہ کیا  تھا کہ جب تک یہہ وعدہ پورا نہ ہو ۔ یروشلم شہر سے باہر نہ نکلنا۔ اعمال کی کتاب میں بیان ہے کہ مسیح کی موت کے پچاس دن بعد سب حواریوں پر جب وے سب ایک جگہ میں ہوکے دعا مانگتے تھے کس طرح روح القدس نازل ہوئی اور کس طرح اُسوقت سے لیکے روح القدس کی طاقت سے انجیل سُناتے تھے اور بیشمار لوگ اُن کی باتوں پر یقین کر کے اپنے پرُانے جھوٹے  مذہب اور گناہوں کو ترک کر کے عیسیٰ پر ایمان لائے اور حیات ابدی حاصل کی۔ جب تک حواریوں نے  روح القدس سے یہہ بپتمسا نہیں پایا  تب تک تو بیشک اِس کام کے لیے لائیق نہ تھے۔ لیکن جس دن سے کہ یہہ بپتمسا پایا جسکا  ذکر یوّحنا بپتمسا دینیوالے نے کہا  کہ میں تمکو پا نی    سےبپتمسا دیتا ہوں۔ لیکن تمھارے درمیان ایک ہے جو تم کو روح القدس سے بپتمسا دیگا  تب سے وے تمام الہام سے بولتے تھے اور اُنکی بات قبالیت کے لائق تھی۔ لیکن سُنو کہ عیسیٰ نے پطرس کو کیوں شیطان کہا۔ واضح ہوکہ مسیح اپنے شاگردوں کو سکھلاتا تھا کہ میں یروشلم میں جا کر دُکھ  اُٹھاونگا ۔  تب پطرس نے اُسے جھنجھلاکر کہا  کہ اے خداوند تیری سلامتی ہو تجھ پر یہہ کبھی نہ ہو گا۔ اور معلوم ہو کہ عیسیٰ خاص کر کے اِس کام کیواسطے دنیا میں آیا تھا کہ اپنی جان دے یکر گنہگاروں کے لیے جو ایمان لاویں نجات تیار کرے۔ اور اِس نجات کے لیے خدا دنیا کو قائیم رکھتا ہے اور شیطان خدا کا مخالف ہے خاص کر کے اِس نجات کو روکنے میں اور گنہگاروں کو برباد کرنے میں خدا کی مخالفت اور دشمنی کرتا ہے۔ پس جب مسیح نے دیکھا کہ پطرس اِس کام سے مجھ کو روکتا ہے اورکہتا ہے کہ تیری سلامتی ہو یہہ تجھ پر کبھی نہ ہوگا  تو  اُسے کما حق ملامت کی اور کہا کہ اے شیطان مجھ سے دور ہو ۔ پوشیدہ نہ رہے کہ مسیح عیسیٰ کے نام کے سوا کوئی دوسرا  نام بخشا  نہین گیا جس سے ہم جنات پاویں۔ اور عیسیٰ ہمکو سکھلاتا  ہے کہ جو کوئی اِس نجات کے کام کو روکے وہ خدا اور آدمیوں کا دشمن ہے۔ اور اُس کے لیے شیطان کے نام سے کوئی اور بہتر نام نہیں ہو سکتا ۔ پھر  جائے غور ہے کہ اگر حواری فریبی ہوتے تو بیشک وہ کبھی اپنے حق میں نہ کہتے کہ عیسیٰ نے ہم میں سےکسی کو شیطان  کہا ہے۔ اور اُور ایسی بہت  باتیں  جو انجیل میں ہیں کبھی نہ لکھتے ۔ اِس سے معلوم ہوتا ہے کہ وے سچےّ  آدمی تھے اور اُنکی باتیں اعتبار کے لائق ہیں اور یہہ جو انجیل متی کے ۲۶  باب  ۲۹ آیت میں لکھا ہے کہ مسیح فرماتا ہے کہ مَیں تُم سے کہتا ہُوں کہ انگُور کا یہ شِیرہ پِھر کبھی نہ پِیُوں گا۔ اُس دِن تک کہ تُمہارے ساتھ اپنے باپ کی بادشاہی میں نیا نہ پِیُوں۔ اور اُوربہت جگہ لکھا  ہے کہ بہشت میں کوئی بیاہ نہیں کرتا ۔ اور جسم اور خون خدا کی بادشاہت کے وارث نہیں ہوسکتے۔ تو اُس جگہ مسیح کی یہہ مراد نہیں ہے کہ جیسا میں اب تمھارے ساتھ کھاتا پیتا ہوں اسیطرح بہشت میں تمھارے ساتھ کھاؤں پیونگا۔بلکہ مراد یہہ ہے کہ جیسا کہ لکھا ہے کہ نیا آسمان اور نئی زمین ہوگی ۔ یعنے اور طرح کی زمین اور آسمان ہوگا کہ بہشت میں نیا یعنے طرح کی عید ہوگی کہ مسیح کے ساتھ حقیقی اور دلچسپ صحبت ہوگی وے البتہ جنکی مزاج روحانی نہیں ہے وہ چاہتے ہیں کہ شراب اور عورتیں وغیرہ ہمکو ملیں۔ لیکن خدا اور مسیح اور فرشتوں اور مقدسوں کی صحبت ہی حقیقی عید ہے ۔ اور اکثر لوگ یہہ سمجھتے ہیں  کہ اِس آیت سے مسیح کی یہہ مراد ہے کہ جب میں پھر دنیا میں اُسوقت میں پھر تمھارے ساتھ کھاؤں پیونگا۔

لوقا کی انجیل ۱۸ باب سے معلوم ہوتا ہے کہ مسیح  جب وہ چلتے چلتے یریحُو کے نزدِیک پہنچا تو اَیسا ہُؤا کہ ایک اندھا راہ کے کنارے بَیٹھا ہُؤا بِھیک مانگ رہا تھا۔ اُس نے چِلاّ کر کہا اَے یِسُو ع اِبنِ داؤُد مُجھ پر رحم کر۔ اور عیسیٰ نے اُسکو چنگا کیا لیکن متی کہتا ہے جب وہ یریحوُ سے باہر آیا دو اندھے بیٹھےبھیک مانگتے تھے۔ اور عیسیٰ سے چلا کر کہا کہ اے عیسیٰ داؤد کے بیٹے ہم پر رحم کر۔ لوگ کہتے ہیں کہ اِن باتوں میں اختلاف ہے لیکن اختلاف کچھ نہیں۔ فرض کرو کہ جب وہ شہر  میں جاتا  تھا ایک آدمی نے چلا کر کہا کہ اے عیسیٰ داؤد کے بیٹے مجھ پر رحم کر  اور اُسنے اُسکو تندرست کیا اُسنے جا کر اپنے دوستوں کو جو اندے تھے خبر دی اور وے سویرے یہہ جانکر کہ عیسیٰ یروشلم کو جاتا ہے راہ میں بھیک مانگتے تھے ۔ اور جب عیسیٰ نزدیک آیا اُسی طرح چلائے کہ اے عیسیٰ داؤد کے بیٹھے ہمپر رحم کر اور اُس نے اُنکو بھی تندرست کیا ۔ اِن باتوں میں کچھ اختلاف  پایا نہیں جاتا۔

مرقس کی انجیل مے ساتویں باب میں لکھا ہے کہ عیسیٰ نے  گلیل کے دریا کے پاس آکر ایک بہرے کو تندرست کیا ۔ لیکن متی ۱۵ باب میں یہہ  لکھا ہے  کہ جب گلیل کے دریا  کے پاس  آیا تو وہ  پہاڑ پر چڑھ بیٹھا۔ اور بڑی بھیڑ لنگڑوؔں  اندھؔوں گنگوؔں  اور ٹنڈوں کو لیکر اُسکے پاس آئی۔ اور اُس نے اُن کو شفا بخشی۔ لوگ کہتے ہیں کہ اِس میں بھی اختلاف پایا جاتاہے ۔لیکن کچھ اختلاف  نہیں ہے وہاں لکھا ہے کہ جب وہ دریا کے پاس آیا تھا اُس نے ایک بہرہ کو تندرست کیا اور پیچھے پہاڑ پر چڑھ بیٹھا۔ اور جلدی اُس معجزے کی خبر پھیل گئی۔ اور بہت لوگ سنکر اپنے بیماروں کو اُسکے پاس لائے۔ اور اُس نے اُن کو شفا  بخشی۔

اسبات پر بھی شک کرتے ہیں کہ یوّحنا کی انجیل کا ۲۱ باب  اور ۲۵ آیت میں لکھا ہے کہ اَور بھی بُہت سے کام ہیں جو یِسُو ع نے کِئے ۔ اگر وہ جُدا جُدا لِکھے جاتے تو مَیں سَمجھتا ہُوں کہ جو کِتابیں لِکھی جاتِیں اُن کے لِئے دُنیا میں گُنجایش نہ ہوتی۔  انتہیٰ۔ اکثر لوگ سمجھتے ہیں کہ یہہ مبالغہ ہے اور  اُس کی مراد یہہ ہے کہ عیسیٰ نے بہت سے کام کئے ہیں  جیسے جب بہت لوگ کسی جگہ جاتے ہیں تو کہتے کہ دنیا  جاتی ہے ۔ اور بہت مفسریں سمجھتے ہیں کہ لفظ (یونانی لفظ) جسکا ترجمہ سما سکیں ہیں یہہ معنی دیتا ہے کہ لوگ قبول کرسکتے اور پڑھ سکتے کہ اتنی پوتیں کہ دنیائے لوگ اُن  کو اپنی سمجھ اور دل  میں نہ رکھ  سکتے۔

ایک اور اعتراض یہہ ہے کہ بیبل کے پڑھنے سے معلوم ہوتا ہے کہ وہ آدمیوں کا کلام ہے نہ خدا  کا ۔ کیونکہ اسمیں اکثر مصنف کہتے ہیں کہ میں کہتا ہوں   جیسے میں پولوس تم سے کہتا ہوں وغیرہ لیکن چاہے کہ خدا جس طرح چاہئے اپنی مرضی ہم پر ظاہر کر سکتا ہے جب مسیح آسمان پر جانے لگا تو اُس نے شاگردوں کو کہا کہ میں روح القدس بھیجونگا اور وہ سب کچھ جو میں نے کیا اور کہا تمہیں یاد دلاویگی۔ پس ایسا ہوا یعنے روح القدس آئی اور اُ س نے اُنہیں یاد دلایا اور انہوں نے یہہ کتابیں لکھیں ۔ پس جب روح القدس سے لکھیں گئیں تو  ضرور خدا کا کلام ہوا۔ انجیل میں لکھا ہے کہ نبوت کی باتیں آدمی کی خواہش سے کبھی  نہیں ہوئیں بلکہ خدا کے مقدس  لوگ روح القدس  کے بلوائے بولتے ہیں۔ اِسکے یہہ معنے ہیں کہ خدا نے اپنی روح کے وسیلے اپنے بندوں کے دل میں کلام ڈال  دیا اور اُنہوں نے خدا کی مرضی کے موافق اپنی اپنی کتابوں میں لکھا ہے۔

یوّحنا کی انجیل کے ۱۴ باب ۱۲ آیت میں لکھا ہے کہ عیسیٰ نے فرمایا   مَیں تُم سے سچ کہتا ہُوں کہ جو مُجھ پر اِیمان رکھتا ہے یہ کام جو مَیں کرتا ہُوں وہ بھی کرے گا بلکہ اِن سے بھی بڑے کام کرے گا کیونکہ مَیں باپ کے پاس جاتا ہُوں۔ اور پھر مرقس کی انجیل ۱۶باب ۱۷ آیت میں لکھا ہے کہ اور اِیمان لانے والوں کے درمِیان یہ مُعجِزے ہوں گے۔ وہ میرے نام سے بدرُوحوں کو نِکالیں گے۔نئی نئی زبانیں بولیں گے۔ سانپوں کو اُٹھا لیں گے اور اگر کوئی ہلاک کرنے والی چِیز پِئیں گے تو اُنہیں کُچھ ضرر نہ پُہنچے گا ۔ وہ بِیماروں پر ہاتھ رکھّیں گے تو اچھّے ہو جائیں گے وغیرہ جہاں پہلی آیت میں جو لکھا ہے کہ یعنے جو مجھ پر ایمان لائے۔ یونانی انجیل میں یوں لکھا ہے (یونانی الفاظ) جسکا  ٹھیک یہہ ترجمہ ہے کہ وہ ایمان ہے کہ وہ ایمان لانیوالا۔ اور پچھلی جگہ میں لکھا ہے۔ (یونانی الفاظ) یعنے اُن ایمان لانے والوں  یعنے ایمان لانے والے کراماتیں کرینگے جیسا کہ کوئی کہے کہ انگریز لوگ ہندوستان میں حکومت کرتے ہیں۔ اِس سے یہہ نہیں پایا جاتا کہ ہر ایک انگریز اُس ملک کا حاکم ہے۔ اسیطرح یہہ ثابت نہیں ہوتا کہ تمام ایمان لانیوالے کراماتیں کرینگے ۔ اور بیشک مسیح کے حواری وغیرہ جو اُسوقت موجود تھے اور بہت عیسائی لوگ اُس زمانہ میں بھی بیشمار کراماتیں کرتے تھے اِس میں مسیح کی بات پوری ہوئی۔

ایک محمدی مصنف کہتا ہے کہ عیسیٰ نےاپنی والدہ کو جھڑکا اور کہا کہ عورت چلی جا۔ میں نہیں جانتا کہ تو کون ہے۔ اور پھر یہہ کہ عیسا نے پلیدی پاکی کا کچھ فرق نہیں کیا ۔ ایسی باتوں کا ہم کیا جواب دیوں۔ مگر یہہ کہ یہہ سب بہُتا ن ہے۔ بیشک جب مریم نے چاہا  کہ عیسیٰ  میری مرضی کے موافق ایک معجزہ دکھلاوے تو اُس نے اُسکو کہا  اے مستورہ مجھے تجھ سے کیا کام ۔

یعنے یہہ مناسب نہیں کہ تو اِس کام میں ہاتھ ڈالے۔ اُس لفظ مستورہ  میں کچھ بیعزتی نہیں ۔ کیونکہ جب مسیح نے مرتے وقت یوّحنا شاگرد کا ہاتھ مریم کے ہاتھ میں دیا تو اُس نے کہا اےمستورہ اپنے بیٹے کو دیکھ ۔ یہہ صرف محاورہ ہے جو علیٰحدہ علیٰحدہ ملکوں میں علیٰحدہ علیٰحدہ  ہے جیسا کہ اِس ملک میں لفظ تو عزت دار آدمکے حق میں بالنا بڑی بیعزتی کی بات ہے لیکن اور ملکوں میں اِسمیں بیعزتی نہیں۔ اور اِس ملک میں بھی  لفظ تو خدا کے لیے بولتے ہیں۔ کوئی عالم ایسی نکمّی باتونکو پکڑے تو اُسکا کیا عالم ہے۔ پھر مسیح نے لوگوں کو باربار کہا کہ کوئی حرام  یا حلال نہیں ہے سوائے اُس کے جو آدمی کے اندر سے نکلتی ہیں۔ یعنے حرام اور حلال صرف دل سے تعلق رکھتا ہے۔ یہہ بات درست اور عقل کے موافق ہے  اور کوئی عقل سے نہیں کہہ سکتا کہ اُونٹ حلال ہے اور اور ہاتھی حرام یا کہ ٹڈی حلال اور برّہ حرام ہے۔ یہہ صرف  ملکونکا    رواج ہے۔

پھر پوچھتے ہیں کہ کس جگہ میں لکھا ہے کہ عیسیٰ نے خود کہا کہ میں خدا ہوں۔ اور کہا ں تثلیثکا زکر کیا ہے۔ جب تھوما رسول نے عیسیٰ کو کہا کہ اے میرے خداوند  اے میرے خدا۔ مسیح نے اِن خطابوں کو کو منظور کر کہ جواب  دیا کہ تو نے دیکھ کے یقین کیا۔ لیکن مبارک وہ ہے جو نہ دیکھے اور یقین لاوے۔ دیکھو یوّحنا کی انجیل ۸ باب ۵۸ آیت پھر اُسنے کہا کہ مَیں تُم سے سچ کہتا ہُوں کہ پیشتر اُس سے کہ ابرہا م پَیدا ہُؤا مَیں ہُوں۔ اور یہہ کہ میں اوّل اور آخر ہوںیعنے کہ میں ازل سے ابد تک ہوں۔ دیکھو یوّحنا کے ۱۷ باب ۵ آیت۔ اور مکاشفات پہلا باب  ۸ آیت ۔ پھر اُس نے اپنے تئیں قادر مطلق بنایا ۔ اُس نے کہا  کہ حیات و ممات میں ہوں۔ پھر کہا کہ میں ہی قادرمطلق ہوں۔دیکھو انجیل یوّحنا ۵ باب۲۱ تا ۲۵ آیت پھر مکاشفات پڑھو اُس میں کئی ایک دفعہ ظاہر کیا کہ میں حاضر و ناظر ہوں دیکھو متی کی انجیل ۱۸ باب  ۲۰ آیت اور ۲۸ باب ۲۰ آیت ۔ پھر اُس نے کہا آخری دن میں سبھوں کی عدالت کرونگا۔ دیکھو انجیل متی ۲۵ باب ۳۱ و۳۲ آیت۔ اِس سے صاف ظاہر ہے کہ بیشک عیسیٰ نے صاف صاف سکھلایا ہے کہ میں خدا ہوں۔ اور ذکر نہیں کیا تو بھی  اُس نے باپ بیٹا روح القدس کا ذکر بار بار کیا ہے۔ اور یہہ بھی سکھلایا ہے کہ صرف ایک واحد خدا ہے۔ اِن باتوں سے تثلیث ثابت ہوتی ہے۔ کچھ ضرور نہیں کہ تثلیث کا ذکر کریں یا کہ مانیں۔ بشرطیکہ باپ بیٹے ارو روح القدس کو ایک واحد خدا مانیں ۔

پھر پوچھتے ہیں کہ اگر عیسیٰ کے ماننے والے اُس سے نجات پاوینگے تو کیا محمد ی جو اُسکو مانتے ہیں نجات حاصل نہ کرینگے۔ اِسکا جواب یہہ ہے کہ لفظ عیسیٰ  کے معنے بچانے والا ہے۔ پس جو اُسکو اپنا نجات دہندہ  جانتے ہیں وہ ضرور اس سے نجات حاصل کرینگے۔ نہ وے جو اُسکو صرف نبی جانتے ہیں ۔ یہہ بھی پوچھتے ہیں کہ برناباس کی انجیل کیوں نہیں چھپواتے۔ جواب۔ اِس لیے کہ وہ جعلی ہے اور عیسائی بزرگوں میں سے ایک نے بھی اُسکا زکر نہیں کیا اور جس حالت میں کہ مسلمان سمجھتے ہیں کہ عیسیٰ پر ایک ہی انجیل اُتری ہے اور وہی اصل ہے تو اُن کو سمجھ میں بھی برناباس کی انجیل ضرور جعلی ہے۔ اور جب ہم بھی اُسکو جعلی سمجھیں اور وہ بھی تمام اِس بات پر متفق ہیں تو کیونکر اُسپر جھگڑا اور ایسے سوال کرتے ہیں۔ پھر دعوی کرتے ہیں کہ یونانی انجیل کو ترجمہ کے ساتھ کیوں نہیں چھپواتے ۔ اُن ملکوں میں جہاں یونانی علم ہے اسیطرح چھپواتے ہیں ۔  لیکن جب ہندؤ اور مسلمان یونانی  سے واقف نہیں تو اُس سے کیا فائیدہ ہوگا۔ لیکن جو شخص یونونی انجیل کو پڑھنا چاہے تو پادری صاحبان اُسکو نہایت شوق سے پڑھاتے ہیں۔ گاہ گاہ محمدی لوگ عیسائیوں سے کہتے  ہیں کہ جب تک تم عربی سے واقف نہ ہو تو تب تک ہماری کتابوں پر وعتراض مت کرؤ۔ اسیطرح وہ بھی انجیل پر اعتراض نہ کریں کیونکر وہ یونانی  واقف نہیں۔

پھر کہتے ہیں کہ عیسیٰ  کہتا ہے کہ توریت کبھی منسوخ نہ ہوگی اور پولوس رسول یوں کہتا ہے کہ وہ کمزور ہے ۔ انتہیٰ۔  عیسیٰ نے کہا یہہ خیال نہ کرو کہ میں توریت یا نبیوں کی کتاب منسوخ کرنے کو آیا میں منسوخ کرنے کو نہیں بلکہ پورا کرنے کو آیا ہوں۔  ایک نقطہ توریت سے نہیں مٹیگا جب تک سب کچھ پورا نہ ہو۔ جو لوگ انجیل سے واقف ہیں  وہ خوب جانتے ہیں کہ بار بار اِسمیں یہہ تعلیم ہے کہ عیسیٰ ہمارے بدلے شرع کو پورا کرنے کے لیے دنیا میں آیا۔ اور اِسی باعث سےوہ ہماری راستبازی ہے۔  اور پولوس جو کہتا ہے کہ توریت کمزور ہے کمزوری سے مراد منسوخی کی  نہیں بلکہیہہ مراد ہے کہ وہ ہمکو بچا نہیں سکتی اِس لیے کہ اُس پر عمل نہیں کر سکتے۔ اور پولوس آپ ہی کہتا ہے کہ کیا ہم شریعت کو باطل کرتے ہیں۔ ایسا نہ ہووے بلکہ ہم تو شریعت کو قایم کرتے ہیں ۔ دیکھو  رومیوں کا تیسرا باب  ۳۱ آیت پس شریعت ہمکو نیکی کا راستہ دکھلاتی ہے لیکن بچا نہیں سکتی۔ یہہ نھی اکثر پوچھتے  ہیں کہ کس نے وہ پیشنگوئیاں کیں جو انجیل میں پوری نہیں ہوئیں۔ جیسا کہ متی ۲۶باب ۲۴ آیت میں لکھا ہے کہ مسیح  نے لوگوں سے کہا کہ تم مجھے بادلوں میں آسمان سے اُترتے دیکھو گے اور ابتک انہوں نے نہیں دیکھا  پھر عیسیٰ نے کہا کہ جو لوگ کھڑے ہیں بعضے اُن میں سے نہ مرینگے کہ میں آسمان پر سے اُترونگا۔ انجیل متی سولھواں  باب ۲۸ آیت ۔ اہل اسلام کیوں ایسے کرتے ہیں کیونکہ وہ بھی نہیں جانتے ہیں کہ روز حشر یا روز حشر سے پہلے مسیح   پھر آویگا ۔ اور کہ جب لوگوں نے مسیح سے پوچھا کہ تو کب  آویگا۔ اُس نے جواب سے انکار کیا لیکن جب وہ آویگا تو ضرورزندہ اور مرُدہ  سب اُسکو دیکھینگے  ۔ عیسیٰ نے نہیں کہا  کہ جو کھڑے ہیں اُن میں سے بعضے نہ مرینگے جب تک میں آسمان  سے نہ آؤں  بلکہ یہہ کہا کہ جبتک میں اپنی بادشاہت میں نہ آؤں  نہ مرینگے۔ اگر معترض یوّحنا کی انجیل  چودھویں باب کی ۱۸ ۔ ۲۳ آیت دیکھیےتو اُسکا معلوم ہوجاویگا کہ مسیح  کا آنا دو طرح یعنے روحانی  اور جسمانی طرح سے ہوسکتا  ہے۔ عیسیٰ ہمیشہ اپنے لوگوں  کے ساتھ ہے جیسا کہ اُس نے وعدہ کیا ۔ اور اپنے مرنے کے بعد اُسنے آکر اپنی بادشاہت کو خوب مقرر کیا۔

گلتیوں کے خط کےتیسرے باب ۱۳ آیت میں لکھا ہے کہ مسِیح جو ہمارے لِئے لَعنتی بنا اُس نے ہمیں مول لے کر شرِیعت کی لَعنت سے چُھڑایا کیونکہ لِکھا ہے کہ جو کوئی لکڑی پر لٹکایا گیا وہ لَعنتی ہے۔انتہیٰ۔ اِس پر سوچنا چاہیے کہ لعنت کے معنے گناہ کی واجبی سزا ہے۔ پس اِس آیت کہ یہہ معنے ہیں کہ عیسیٰ  نے ہماری سزا اُٹھائی ہے۔

یہہ بھی اعتراض کرتے ہیں  کہ قرنتیوں کے پہلے  خط کے پہلے باب ۲۵ آیت میں لکھا ہے کہ خدا کی بیوقوفی آدمیوں کی دانائی سے زیادہ دانا ہے۔ جواب۔ اِس کے ساتھ ۳ آیت کو بھی دیکھو۔ جس میں یہہ ہے کہ ہم عیسیٰ مصلوب کی منادی کرتے ہیں جو یونانی لوگوں کے سامنے بیوقوفی ہے۔ جیسے کہ اب بھی لوگ اُس کو بیوقوفی سمجھتے ہیں ۔ تو پولوس کہتا ہے کہ تم اِس بات  کو یعنے  انجیل  کو بیوقوفی کہتے ہو لیکن وہ آدمیوں کی دانائی سے زیادہ  دانائی ہے۔  

Men visiting in Swat Valley, Pakistan

قرآن سے انجیل کی قدامت اور اصلیت

The Authenticity of the Gospel

According to the Koran

Published in Nur-i-Afshan April 25, 1889
By Kidarnath

کیدارناتھ

واضح ہو کہ عیسائی عُلما نے  کماینبغی تحقیقات کر کے  بخوبی ثابت کر دیا ہے کہ انجیل مروجہ  حال وہی انجیل ہے جو  سن ۹۶ء تک تصنیف ہو کر تمام و کمال شائع ہو چکی تھی چنانچہ  قدیم تراجم  سردنی  دانگلو ساکن وغیرہ  اور پرانے قلمی نسخجات الگزنڈریہُ روم اس ثبوت کے وسائل موجود ہیں۔ حاجت نہیں کہ نکرکہ اُنکی  تکرار  کیجائے مگر زمانہ حال کےمحمدی اکثر یہہ حلبہ پیش کرتے ہیں کہ یہ انجیل وہ انجیل نہیں ہے۔ جوزمانہ قدیم حضرات  حواریوں میں تھی۔

لہذا اب میں خاص اُنہیں کے اطمینان  کیواسطے چند ثبوت جو کہ میرے ہی ذہن  ناقص  میں تخیل  ہیں بیان کرتا ہوں۔ یاد رکھنا چاہئے کہ میں اپنے دلائل میں صرف اسی پر اکتفا کرونگا کہ انجیل موجودہ  حال  کی موجودگی  زمانہ محمد میں چابت ہو جائے اور بس معلوم ہونا چاہئے کہ انجیل کیا ہے۔ انجیل کے معنی لغت میں خوشخبری  اور اصلاح میں اُس کتاب کو کہتے ہیں جو خداوند  یسوع مسیح کے حالات پر مشتمل  ہے۔ اور وہ چار حصوں میں محدود  ہے۔ پہلے میں چاروں انجیلیں ۔ دوسرے  میں اعمال  الرسل۔ تیسرے میں خطوط ۔ چوتھے میں مکاشفات۔

مکاشفات نبوت کی کتاب ہے۔ خطوط تعلیمات عیسوی  کے مفسرہیں ۔  اعمال میں رسولوں  کی کار گزاری  ہے۔ انجیلوں  میں مسیح  کی سوانح عمری  گویا  وہ بیچ جو کشت زاد انجیل  میں  بویا گیا۔ بہ آبیاری اعمال نہال سر سبز نظر آیا۔ خطوط میں اُسکے پھول خوشبو پہنچاتے ہیں۔ پھر مکاشفات میں پھل لگے ہوئے پاتے ہیں۔

پس اس سلسلہ  متناسبہ پر غور کت نیسے صاف معلوم ہو سکتا ہے کہ ہر چار حصص  آپس میں کیسا علاقہ متحدہ  رکھتے جس میں نہ افراط  کو داخل  ہے اور نہ تفریط  کو گنجائش  حسب الحکم  مکاشفات  ۲۲ ب ۱۸، ۱۹ ۔ آیات۔

اب ساری انجیل کا لُب ّ لباب زیل میں درج کیا جاتا ہے۔

خداوند مسیح  کی معجزانہ  پیدائش ۔ اُسکی تعلیمات  اور معجزات موت اور جی اُٹھنا۔ آسمان پر تشریف  لیجانا۔ وحدت فی التثلیث انبیت کفارہ۔ مسیح عدالت کریگا۔ اسی کی قدامت اور اصلیت  ثابت کرنا ہمارا مدعا ہے۔

محمدی ان تمام باتوں سے انکار نہیں  کرتے۔ صرف  تثلیث  اور انبیت اور مسیح کی موت اور جی اُٹھنے  اور کفارہ اور عدالت  سے ۔ اور انہیں باتوں  کو انجیل  میں پڑھ کر وہ گھبرا جاتے اور  بیبا کا نہ کہہ بیٹھتے  ہیں کہ جس  انجیل پر ایمان  لانیکو ہمیں  قرآن  حکم دیتا ہے وہ انجیل  اور ہے اور یہہ اور ہے۔ اور اُنکا یہہ دعویٰ  دہمی قرآن سے علاقہ رکھتا ہے جو اُنکے  گمان میں  ۱۳۰۰ برس سے ہے اور محمد  کے روبرو لکھ جا چُکا تھا۔ پس مجھے  حق پہنچتا  ہے کہ اگر میں آیات متنازعہ فیہ کو صرف قرآن ہی سے ثابت کردوں تو محمدیوں سے کہون کہ یہہ وہی انجیل ہے جسے تم قدیمی خیال کرتے ہو۔

تثلیث اور ابنیت مسیح کے بیان میں

دیکھیں قرآن میں سورۃ النسا کی آیت ۱۷۱ میں یوں مرقوم ہے يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا فِي دِينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ إِنَّمَا الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ أَلْقَاهَا إِلَىٰ مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِّنْهُ فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَلَا تَقُولُوا ثَلَاثَةٌ انتَهُوا خَيْرًا لَّكُمْ إِنَّمَا اللَّهُ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ سُبْحَانَهُ أَن يَكُونَ لَهُ وَلَدٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا ترجمہ: اے اہل کتاب اپنے دین (کی بات) میں حد سے نہ بڑھو اور خدا کے بارے میں حق کے سوا کچھ نہ کہو۔ مسیح (یعنی) مریم کے بیٹے عیسیٰ (نہ خدا تھے نہ خدا کے بیٹے بلکہ) خدا کے رسول اور کا کلمہٴ (بشارت) تھے جو اس نے مریم کی طرف بھیجا تھا اور اس کی طرف سے ایک روح تھے تو خدا اوراس کے رسولوں پر ایمان لاؤ۔ اور (یہ) نہ کہو (کہ خدا) تین (ہیں۔ اس اعتقاد سے) باز آؤ کہ یہ تمہارے حق میں بہتر ہے۔ خدا ہی معبود واحد ہے اور اس سے پاک ہے کہ اس کے اولاد ہو۔ جو کچھ آسمانوں میں اور جو کچھ زمین میں ہے سب اسی کا ہے۔ اور خدا ہی کارساز کافی ہے۔ہم اس آیت پر کچھ اعتراض نہیں کرتے ہمارا مطلب یہ ہے کہ محمد کے زمانہ کی انجیل میں بھی تثلیث اور ابنیت درج تھی اور اب کی انجیل میں بھی درج ہے۔ اگر عیسائیوں نے اب درج کرلی ہوتی اور قدیم انجیل میں نہ ہوتی تو محمدصاحب کیوں پیش از وقت قرآن میں تثلیث اور ابنیت سے انکار کرتے پس معلوم ہوا کہ محمد صاحب کے وقت میں بھی جسکو ۱۳۰۰ برس گذرے یہی انجیل تھی جو اب ہے ۔

صلیب کی بابت

دیکھیں سورہ نسا ء آیت ۱۵۷ میں کچھ یوں مرقوم ہے وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللَّهِ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلَٰكِن شُبِّهَ لَهُمْ ترجمہ: اور یہ کہنے کے سبب کہ ہم نے مریم کے بیٹے عیسیٰ مسیح کو جو خدا کے پیغمبر (کہلاتے) تھے قتل کردیا ہے (خدا نے ان کو معلون کردیا) اور انہوں نے عیسیٰ کو قتل نہیں کیا اور نہ انہیں سولی پر چڑھایا بلکہ ان کو ان کی سی صورت معلوم ہوئی"۔ اس نفی سے بھی یہی اثبات حاصل ہوتا ہے کہ محمدی عہد کی انجیل میں بھی واقعہ صلیب اسی صورت سے مندرج تھا جس طرح حال کی انجیل شریف میں مرقوم ہے۔ اورجس شمعون کرینی نے محمد کو شبہ میں ڈالا ۔ وہی شمعون کرینی اب بھی محمدیوں کو دھوکے میں ڈالتاہے۔

انجیل کی قدامت واصلیت روح القدس کے حق میں

دیکھو قرآن میں ہوں الصف کی یہہ آیت وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ۔ معلوم ہوتا ہے کہ محمد نے اس آیت میں پہلا حصہّ متی ۵ باب ۱۸ سے نقل کر لیا ہے جس میں ہمارے خداوند نے فرمایا کہ ایک نقطہ یا ایک شوشہ توریت کا ہر گز نہ مٹیگا جبتک سب کچھ پورا نہ ہو دوسرے حّصہ کی نسبت تمام محمدی علما متفق ہیں کہ یوحنا کے ۱۶ ب ۷ سے یہہ نبوت محمد کے حق میں بزبان خداوند مسیح منقول ہوئی ہے۔ اگر چہ ہمارے خداوند کی مراد اس سے روح القدس ہے۔ پر تو بھی ہم محمد کے اس دعوے باطلہ سے ایک صداقت حاصل کر سکتے ہیں کہ گویا محمدیوں نے خود مان گیا کہ وہ آیت جس پر محمد نے ۱۳۰۰ بر ہو ئے اشارد کیا اب بھی تمام انجیلوں میں یخسہ موجود ہے۔ یہاںاس ایک دلیل سے دو دلیلیں ہاتھ آتی ہیں اول یہہ کہ اِس آیت کی قدامت سن ۳۳ء تک منتہی ہے دوم کہ اگر عیسائی محمد کی نبوتکو پوشیدہ کرنا چاہتے یا اُنہین پاک کلام میں کچھ دست اندازی کا موقعہ ملتا تو سب سے پہلے وہ اسی آیت کو نکالڈالتے اور آج محمدی اتنے کہنے کا موقعہ نپاتے کہ انجیل میں محمد کی خبر ہے مگر اس سے ثابت ہو گیا کہ انجیل نویسوں یا عیسائیوں نے کبھی ایسے کافرانہ کام کا ارادہ نہیں کیا انجیل جیسی کی تیسی موجود ہے۔

کفارہ کی بابت

صرف یہی کہنا کافی ہو گا کہ جب واقعہ  صلیب چابت ہوا تو  کفارہ اُسکا ضروری نتیجہ خود بخود ہے۔

مسیح سب کی عدالت کریگا

اسکی نسبت قرآن میں ظاہر ا کسی خصوصیّت کے ساتھ انجیل سے اعراج نہیں کیا گیا اس لئے وہ اِس امر کا شاہد نہین ہو سکتا کہ محمدی اس سے منکر ہین تاہممعنوی طور پر قرآن کی آیت زیل میں غور کرنے سے یہہ اقتباس ہو سکتا ہے دیکھو سورہ قلم کی یہہ آیت يَوْمَ يُكْشَفُ عَن سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ یعنی جس دن پنڈلی کھولی جائے گی اور وہ سجدہ کرنے کو بلائے جائیں گے تو وہ نہ کر سکیں گے۔ درحقیقت اِس آیت کو ابن آدم سے بہت کچھ علاقہ ہے۔ دراں حالیکہ محمدی خدا کے مجسم ہونے سے سخت انکار کرتے ہیں تو معلوم ہوتا ہے کہ محمد نے اگرچہ اس اقتباس میں دھوکا کھایا اور تخصیص پنڈلی سے وہ پاک کلام کی تعلیم سے بہت دور جا پڑا لیکن اسقدر رو ضرورت ثابت ہوتا ہے۔ کہ خدا کے مجسم ہو نیکا خیال اُس کے دماغ میں اسی انجیل کے معائنہ سے آگیا۔ پس اِس سے بھی چابت ہو گیا کہ یہہ انجیل اُسی انجیل کی نقل ہے جو محمد کے زمانہ میں موجود تھی اور جساک اسلی مطلب یہہ ہے کہ ۔۔

کہ خدا نے جہان کو ایسا پیار کیا کہ اُسنے اپنا اکلوتا بیٹا بخشا تاکہ جو کوئی اُسپر ایمان لائےہلاک نہ ہو بلکہ ہمیشہ کی زندگی پائے۔ (انجیل شریف بہ مطابق حضرت یوحنا ۳باب ۱۶)

Men Praying, Pakistan

سیدنا مسیح کے اختیارات

جمیل سنگھ

(۱۸۴۳–۱۹۲7)

The Authority of the Jesus Christ

Published in Nur-i-Afshan October 8, 1885
By Jameel Singh

آسمان اور زمین کاسارا اختیار مجھے دیا گیا ہے۔

متی ۲۸ باب ۱۸ آیت۔

تمام دنیا کے لوگ مانتے ہیں  کہ خدا قادر  مطلق ہے اور  جو چاہے سو کر سکتا ہے۔ اور اپنی تمام مخلوقات پر پورا اختیار رکھتا ہے  اور ضرور ہے کہ اُس کا اختیار دنیا کی سب مخلوقات پر ہو کیونکہ  اگر اُسکا اختیار مخلوقات پر نہ ہوتا تو کچھ انتظام اس دنیا پر نہ رہتا اور یہہ دنیا  بالکل  گڑبڑ  اور بدبخت ہوتی۔ جس طر ح جب کسی رعیت پر کوئی بادشاہ نہیں ہوتا تو وہ رعیت  برباد ہو جاتی ہے۔ اور یہہ بات بھی دیکھنے میں آئی ہے کہ ہر ایک کام  کے پورا کرنے میں کچھ نہ کچھ  اختیار  درکار ہے  اگر کچھ اختیار نہ ہو  تو کوئی کام ہر گز ہو نہین سکتا۔ اور جب کو ئی شخص  حاکم کی طرف سے کسی کام کے واسطے  بھیجا جاتا ہے  تو اُسکو اختیار  دیکے بھیجا جاتا ہے اور با اختیار  ہو کے وہ اُس  کام کو باخوبی  انجام کرتا ہے اگر  کچھ ختیار  اُسکو  نہ دیا جاوے تو کس صورت  سے وہ وہاں  جا کر کچھ کاروائی  کریگا۔ خدا کا قادر مطلق  ہونا جس صورت میں نہایت  ضرور  ہے اسی طرح گنہگاروں  کے ہادی اور پیشوا  ہونے اور نجات دہندہ  بننے میں نجات  دہندہ  کو بھی  بااختیار  ہونا چاہئے ۔ اگر نجات  دہندہ کو  اختیار  نہ ہو تو  وہ کسطرح  گنہگار  کے واسطے  کچھ کر سکیگا ۔ خداوند  یسوع مسیح جو اسم با سمیٰ ہے گنہگارونکا  شفیع  و نجات دہندہ  حقیقی ہے۔  اب ہم اسبات کو دیکھنیگے  کہ اُسکو کچھ اختیار  تھا کہ نہیں۔ اور اُسکے اختیار ات  کو مختصر  بیان کرینگے۔

اول۔  اُسکا  شیطان  پر اختیار ۔ تمام  بنی آدم شیطان کے فریب میں آکر  گناہ میں پھنس  گئے ہیں مگر  خداوند  یسوع مسیح نے شیطان  کو  زیر کیا ہے اور اُ سکے اختیار کو  توڑ  کر اپنا اختیار  اُسپر ثابت کیا ۔ شروع مین جب ّدم گنہگار ہو گیا تھا تب خدا نے اُس  سے اُسیوقت  وعدہ  کیا تھا کہ عورت کی نسل شیطان  کا سر کچلیگی ۔ وہ عورت  کی نسل  خداوند  یسوع مسیح ہے۔ اسنے عورت سے پیدا ہو کر شیطان کے سر کو کچلا  جو بنی آدم کا  نہایت زبردست دشمن تھا۔ جب وہ اُس  سے آزمایا  گیا تو اُس نے شیطان  کو مغلوب کیا اور اُسپر  اپنا اختیار  جتایا اور کہا  اے شیطان مجھ سے دور ہو اور شیطان اپسکے پاس سے بھاگا۔  متی ۴۔ باب ۱۰۔  آیت  یِسُو ع نے اُس سے کہا اَے شَیطان دُور ہو کیونکہ لِکھاہے کہ تُو خُداوند اپنے خُدا کو سِجدہ کر اور صِرف اُسی کی عبادت کر۔ اور واضع ہو کہ جب شیطان بہ سبب نافرمانی کے خدا کی حضوری  میں سے  نکالا گیا اُسکے  ساتھ سر کش فرشتے  بھی نکالے گئے جواب اُسکے ساتھ  بنی آدم کو ورغلا کر گناہ میں  ڈالتے ہیں  خدا وند نے  اُنپر بھی اپنا  اختیار جتلایا اور  اُنہیں نکالا جیسا کہ انجیل کے پڑھنے  سے ہمکو معلوم ہوتا  ہے۔ اور ضرور تھا کہ بنی آدم کا بچانے  والا  شیطان کو پہلے مغلوب کرے ور اپنے اختیار کو اُس پر ثابت کرے نہ کہ خود اُسکے بند میں آجاوےجسطرح  کہ دنیا  آگئی۔ اگر ایسا ہی وہ بھی  اُسکے فریب میں آجاتا تو کیونکر  وہ دنیا کو بچا سکتا  لیکن بخوبی ظاہر ہے کہ اُس نے شیطان پر فتح پائی۔

دوم۔  اُسکو گناہ معاف کرنے کا اختیار ۔اگر نجات دہندہ کو یہہ اختیار نہ ہو کہ گنہگاروں کے گناہ  بخش سکے تو گنہگار ونکے لئے اور کیا بہتری کر سکیگا اور کس طرح پر  اُنکو بچا سکیگا۔ جب کہ اس علت سے اُنکو صاف نہیں  کر سکتا ۔ خداوند یسوع مسیح کو گناہ معاف  کرنیکا  اختیار تھا جیسا کہ متی ۴ ۔ باب کی ۲ آیت لکھا ہے۔ یسوع نے اُنکا ایمان دیکھکے اُس جھولے کے مارے سے  کا۔  اے بیٹے خاطر جمع رکھ تیرے گناہ معاف  ہوئے  لوگوں نے  اُسپر اعتراض  کیا کہ  گناہ  معاف کرنیکا اختیار  سوا  خدا کے کسی کو نہیں  تب اُس نے کہا کیا کہنا ّسان ہے یہہ کہ تیرے گناہ معاف  ہوئے  یا یہہ  کہ اُٹھ  اور چل ۔ لیکن تاکہ تم جانو کہ ابن آدم  کو زمین پر گناہ  معاف کرنیکا اختیار  ہے اُس نے اُس  جھولے  کے مارے ہوئے سے کہا  اُٹھ  اپنی  چارپائی  اُٹھا لے اور اپنے  گھر  چلا جا۔ اس سے ثابت ہوا کہ اسکو گناہ معاف کرنیکا  اختیار  تھا اور گنہگاروں  کے گناہ  معاف  کر سکتا ہے۔

سوم۔ اُسکا موت پر اختیار  موت گناہ کا نتیجہ  جب گناہ  کو خدا  خداوند نے مغلوب  کیا تو موت بھی مغلوب  ہوئی۔ اور موت پر بھی اُسکا  اختیار  ہوا۔ اُس نے کہا  کہ مجھے  اختیار  ہے کہ میں اپنی جان دوں  اور مجھے  اختیار  ہے کہ پھر اپنی جان لوں اور اُس نے  اپنے کہنے کو ثابت  بھی کر دکھلایا  وہ مر کر  پھر  تیسرے دن  زندہ ہو گیا  اور قبر  اور موت  پر فتحمند  ہوا۔  اور وہ نہ صرف  آپ  ہی  زندہ  ہوا بلکہ  اُس  نے موت  سے اوروں  کو بھی بچایا۔ اپس نے مرُدوں کو زندہ  کر دکھلایا۔ بیوہ کے لڑکے  کو ناتن  کی رہنیوالی  تھی زندہ  زندہ کر دیا  اور لعزر کو بھی زندہ کیا اس سے ثابت ہوا کہ  اسکا  اختیار موت پر  بھی تھا۔ اور صرف  اُس نے بدنی  موت پر فتح  پائی  لیکن اُس  نے گنہگاروں  کی روحانی  موت  پر بھی  فتحمندی  حاصل  کی اپنی جان سب بدلے میں  فدیہ مین دیدی  اور  کہا کہ  جو کوئی مجھپر  ایمان  لاوے  وہ ہلاک  نہ ہووے  بلکہ ہمیشہ کی زندگی پاوے۔ دیکھو یوحنا ۳ ۔  باب ۱۶ ۔ آیت۔

چہارم ۔ روز حشر  کی عدالت کا اُسکو  اختیار ۔ انجیل میں لکھا  ہے کہ  جب ابن آدم  اپنے جلال  سے آویگا اور سب پاک فرشتے اُسکے ساتھ تب وہ  اپنے  جلال کے تخت  پر بیٹھیگا  اور سب قومیں اُسکے سامنھے  حاضر کی جاویں  گی۔ متی ۲۵۔ باب ۱۸۔ آیت  وہ عدالت  کے تخت  پر  جلوس  فرماویگا  اور سب قومونکا  انصاف  کریگا۔ اور ہر ایک کو اسکے اعمال کے مطابق بدلہ دیگا۔لیکن جو اُسپر  ایمان لاکے اُس سے معافی حاصل  کرتے ہیں اور اُسکی  پیروی  کرتے ہیں اُنپر حکم نہ کریگا  کیونکہ اُس  نے اُنکے  لئے  اپنا خون  بہایا ہے اور اُنہوں  نے اُسکے خون پر بھروسا  رکھا ہے اور  اُسکے پیارے  اور فرمانبردار  بنے رہے ہیں وہ اُنپر حکم نہ کریگا بلکہ وہ بادلوں  میں اُسکے  ملنے کے واسطے  جاویں  گے اور اُسکی حضوری  انکو ملیگی  اور عدالت  گاہ میں  اپنے شفیع  کے دہنے ہاتھ  کھڑے  ہونگے اور انکو وہ اپنی ابدی خوشی میں داخل کریگا ۔ لیکن  اگر گنہگار  اب اُسپر  ایمان نہ لاوے  تو وہ  اُسوقت بے سزا  نہ چھوٹیگا اور اُسکی  عدالت  سے نہ بچ  سکیگا کیونکہ وہ ہی اکیلا عدالت کرنیوالا ہے اور لکھا ہے کہ ساری عدالت  بیٹے کو دی  گئی  ہے دیکھو  یوحنا  ۵ ۔ باب ۲۲ ۔ آیت۔

 پنجم ۔ اُسکا اختیار بنی آدم کی  مرحلوں پر۔ انجیل سے ثابت ہوتا ہے کہ کو ئی  مریض  اُسکے پاس نہیں  آیا جو تندرست ہو کے اپنے گھر نہ گیا بلکہ اُس نے ہر طرح  کے بیماروں  کو چنگا کیا  دیکھو متی ۴ ۔  باب ۲۳۔ آیت  اور طرح کی بیماریوں  کو دور کیا جنکا زکر  مختصراً  کرتا ہوں۔

۱۔  مرُد ے زندہ کئے۔  بیوہ کا بیٹا زندہ کیا دیکھو۔ متی ۸۔ باب ۱۱۔ آیت سے ۱۵۔ تک لعزر کو زندہ زندہ کیا  یوحنا ۱۱۔ باب ۳۴۔ آیت جیر س کی بیٹی  کو زندہ کیا۔ مرقس ۵ باب۔ ۴۲۔ آیت۔

۲۔ کوڑھی اچھے  کئے۔ ایک کوڑھی کو چنگا کیا۔  متی ۸۔باب  ۳۔ آیت دس  کوڑھیوں کو پاک و صاف کیا۔  لوقا ۱۷ ۔ باب ۱۴۔ آیت۔

۳۔  اندھوں کو آنکھیں دیں متی ۱۰ باب ۵۲ ۔ آیت ایک جنم کے اندھے کو آنکھیں  دیں یوحنا ۹۔ باب ۷۔ آیت۔

۴۔ جھولے  کے بارے ہوئے کو چنگا کیا۔ متی ۹ باب ۲ ّیت۔سوکھا ہوا ہاتھ چنگا کیا۔ ۔ مرقس ۳ ۔ باب ۵آیت۔

۵۔ تپ والے کو چنگا کیا ۔ پطرس  کی ساس کو چنگا کیا  متی ۸۔ باب ۱۵ ۔ آیت۔

۶۔ بہرے گونگے کا چنگا کیا ۔  ایک  گونگا  چنگا ہوا۔ متی  ۹ ۔ باب ۳۳۔ آیت۔صرف افتاح کہکے ایک گونگے کو چنگا کیا۔ مرقس  ۷ ۔ باب ۳۴۔ آیت۔

۷۔ لنگڑوں  کو چنگا کیا۔ متی  کا ۲۱۔ باب ۱۴۔ آیت۔

۸۔ جلندھر  کی بیماری  والے کو چنگا کیا۔ لوقا ۱۴۔ باب ۴۔ آیت۔

نہ صرف وہ بدن کی مرضوں  رفع کر نیکو دنیا میں آیا بلکہ وہ روح کی لاحق مرض  کو رفع کرنے کو مجسم  ہوا اور اُس  نےکہا  کہ بھلے چنگوں کو حکیم کی درکار نہیں بلکہ بیماروں  کو میں  میں آیا ہوں کہ کھوئے  ہوں کو ڈھونڈوں اور بچاؤں۔  جس طرحپر اُس نے لوگوں کو بدنی بیماریوں  سے شفا دی اُسی طرح وہ انکی  روحی بیماری کو بھی رفع کرتا ہے اور جو گنہگار اپسکے پاس آتا ہے وہ اُسے  پاک و صاف  بناتا ہے اور موت سے بچا کے زندگی  میں پہنچاتا ہے۔ اور کمزور  گنہگاروں  کو طاقت دیکر گناہ سے بچاتا ہے۔

ششم ۔  اُسکا اختیار آندھی  اور پانی  پر۔ جب وہ اور  اُسکے  شاگرد ناؤ  پر بیٹھے چلے جاتے تھے تو بڑا  طوفان  آیا  اور ناؤ  ڈوبنے لگی اور وہ  سوتا تھا۔ تب شاگروں  نے  اپسے جگا کے کہا  صاحب آیئے صاحب  ہم ڈولے  تب  اُس نے اُٹھکے  لہروں کو دھمکایا تو تھم گئیں اور  نیوا ہو گیا۔ لوقا ۸۔ باب ۲۴ ۔ آیت وہ پانی پر چلا  جسطرح  کہ خشکی  پر چلتے ہیں  پر پانی نے اُسے نہ ڈو بایا یوحنا ۶ باب ۱۴ آیت۔

ہفتم۔  اُسکا اختیار آسمانی  نعمتوں  پر ۔ اُسنے اپنے شاگردوں  کو کہا کہ جو کچھ تم میرے  نام سے مانگوں گے میں وہی کرونگا  تاکہ باپ بیٹے  میں جلال پاوے۔ اگر تم میرے نام سے کچھ مانگو گے میں وہی کرونگا۔ اور اپس مانگنے میں صرف  روحانی  نعمتیں  مراد ہیں کہ  کیونکہ  اُس نے کہا ہے کہ  پہلے خدا کی بادشاہت  ڈھونڈو تب سب چیزیں  تم کو ملینگی۔ پس اگر ہم اُس  سے یہہ برکتیں مانگیں تو ضرور  وہ دے سکتا ہے کیونکہ  اُسکو روحانی اختیار  ہے۔ 

ہشتم۔ اُسکا اختیار  ہمیشہ کی زندگی  پر۔ اُس نے کہا کہ راہ اور حق اور زندگی  میں ہوں کوئی بغیر  میرے وسیلے  باپ کے پاس آ نہیں سکتا۔ یوحنا  ۱۴۔ باب ۶۔ آیت  اس سے معلوم ہوا کہ وہ زندگی  کا مالک ہے اور زندگی صرف اُس ہی سے  ملِ سکتی  ہے اُسی کو زندگی پر  اختیار ہے۔

اے ناظرین ان مندرجہ  بالا باتوں  سے معلوم ہے کہ خداوند  یسوع مسیح  کو نجات کے کاموں میں پورا اختیار  ہے اور جب اُسکو  ہر ایک امر میں  جو نجات کے لئے ضروری  ہے پورا  اختیار اور قابلیت  ہے تو ضرور  وہ نجات کے مشکل کام کو پارا کر سکتا ہے۔  اب ان باتوں سے اے ناظرین  میں تمکو جو ابھی تک اُسکے نجات دہندہ  ہونے کو تسلیم نہیں کرتے واقف  کر کے  یقین  دلاز چاہتا ہوں کہ اس شفیع قادر اور منجی  بااختیار  کو  پوری لیاقت ہو کہ  گنہگار  کو بچاوے اور جو کچھ  گنہگار چاہے اور جن  نعمتونکا  وہ محتاج  ہوا ُسکو  عنایت کرے اب تم اُسپر ایمان لاؤ کیا دیری ہو۔  کیا شک ہے۔  دیر مت کرو وقت کو غنیمت  جانو۔  پیشتر اسکے کہ توبہ  اور معافی  کے مکان سے تم  عدالت کے  لئے  بُلائے جاؤ اُس حاکم روز حشر  کے دوست بنو تاکہ اُس خوفناک  دن میںتم خوف زدہ  نہ ہوا اور شرمندہ نہو ہو بلکہ  خوش و خرم  ہو کے  اُسکی خوشی میں داخل  اور ابدی آرام  پاؤ۔

راقم بندہ جمیل سنگھ واعظ انجیل 

Pages