Vahiy 21: 1-8

Sonsuz Konum

Bu ölümlü bedenler içinde iken bizim için sonsuz konumun koşullarını ve tam bereketini algılamak belki imkansız olmasa bile, yine de çok zordur. Belki bu nedenden ötürü bu sonsuz konum ile ilgili referanslar azdır ve kısa tutulmuşlardır,

Elçi Petrus, 2.Petrus 3. bölümdeki kısa bir ayet aracılığı ile, düşüncelerimizi şu sözleri kullanarak sonsuz konuma yönlendirir: “Ama biz Tanrı’nın vaadi uyarınca yeni gökleri yeni yeryüzünü bekliyoruz.” Buradaki koşullar ve içerik bu sözlerin bin yıllık dönem ile ilgili olmadığını açıkça göstermektedir. Elçi bu bölümde üç dünyadan söz eder: ilk dünyadan, 6 ayette tufandan önceki günlere geri dönerek “o zamanki dünya” ifadesi ile bahsedilir ve bize o zamanki dünyanın suyla, tufan ile mahvolduğunu hatırlatır. İkinci dünyadan, 7. ayette “şimdiki yer ve gökler” olarak söz edilir. Bu şimdiki yeryüzünden şöyle bahseder: “Ateşe verilmek üzere aynı söz ile saklanıyor, tanrısızların yargılanarak mahvolacağı güne dek korunduğunu” belirtiyor. Ve bize, o gün geldiği zaman şunların olacağını bildiriyor: “O gün gökler büyük bir gürültü ile ortadan kaldırılacak, maddesel öğeler yanarak yok olacak, yer ve yeryüzünde yapılmış olan her şey yanıp tükenecek.” 13. ayette üçüncü dünyadan söz ederken bize şunu hatırlatır: “Bizler” yani imanlılar, Tanrı’nın vaadinin güvenilirliği uyarınca, “doğruluğun barınacağı yeni gökleri ve yeni yeryüzünü bekliyoruz.” Bin yıllık dönem sırasında “Bir kralın doğrulukla krallık yapacağını ve önderleri adalet ile yöneteceğini” okuyoruz (Yeşaya 32:1). Sonsuz konumda doğruluk konut kuracak. Egemenlik sürmenin anlamı, kötülüğe engel olmaktır. Sonsuz konumda yeni gökleri ve yeni yeryüzünü lekeleyecek hiç bir günah var olmayacaktır. bu konumda herkes Tanrı ile ve bir biri ile doğru ilişkiler içinde olacaktır, öyle ki gerçekten doğruluğun konut kuracağı gerçekten söylenebilsin.

Ayrıca, elçi Pavlus kısa bir ayet içinde – 1. Korintliler 15:28 – sonsuz konumu gözden geçirir. Bize bu bölümde Mesih’in nasıl tüm düşmanlarını ayakları altına alıncaya kadar egemenlik sürmesi gerektiğini gösterir. Sonra, Mesih her yönetimi, her hükümranlığı, her gücü ve son düşman olan ölüm dahil olmak üzere her düşmanı ortadan kaldırması gerekecek ve bin yıllık dönemin büyük amacı yerine gelmiş olacak, egemenliği Baba Tanrı’ya teslim edecek ve biz Tanrı’nın “her şeyde Her Şey” olacağı sonsuz konuma geçmiş olacağız. Tanrı, yüreği doldurmak ve tatmin etmek için bir Obje olarak her şey olacak ve Tanrı ile ilişkilerimizden mükemmel keyif alabilmemiz için O, “her şeyde” olacak.

Sonsuz konum hakkındaki iki büyük gerçek, elçi tarafından ısrar ile vurgulanır: Birincisi, biz sonsuz konuma girmeden önce her muhalif güç, her düşman – hatta ölümün kendisi bile – yok edilmiş olacak. Öyle ki, sonsuz konumda bir düşman istilası korkusu, ölümün bu adil konum üzerine mahvedici gölgesini atacağına dair hiç bir korku yer alamayacak İkinci olarak sonsuz konumda Mesih’in Kendisinin Tanrı’ya bağımlı olacağını öğreniriz. O, her şeyi Tanrı’ya bağımlı hale getirdikten sonra Kendisi Tanrı’ya bağımlı olmasına rağmen, egemenliği Tanrı’ya teslim edecektir. Bu ifade bize Mesih’in tüm sonsuzluk boyunca İnsan olacağını bildirmiyor mu? Aynı şekilde Tanrısal bir kişi olarak her zaman Tanrı olarak kalacağı da gerçektir. O yeryüzünde iken bile gerçek bir İnsan idi ve yine de Baba ile birdi, bu nedenle, o, sonsuzluk boyunca bir İnsan olacaktır ve aynı zamanda Baba ile bir olan Oğul olmaya da devam edecektir. Diriliş gününde Kendisine ait olanların ortasında duran İsa’nın Kendisi idi; şu anda yücelik ve onur ile taçlandırıldığını iman aracılığı ile gördüğümüz, İsa’nın Kendisidir, ve yüz yüze göreceğimiz ve tüm sonsuzluk boyunca beraber olacağımız kişi de İSA’NIN KENDİSİ olacaktır.

Ayet 1 —  Vahiy 21:1-8 ayetlerine geldiğimiz zaman, elçi Yuhanna’nın sonsuz konum ile ilgili tanıklığını buluruz. Yuhanna, “tüm düşmanların” Mesih’in ayaklarının altına konduğunu; şeytanın nihai yıkımını ve “son düşman” olan ölümün ateş gölüne atıldığını görmüştür. Her düşman ortadan kaldırıldıktan sonra, Yuhanna’nın gözlerinin önünde “yeni bir gök ve yeni bir yeryüzünün” görkemli görümü yükselir. Petrus, bu yeni göğü ve yeni yeryüzünü “beklediğimizi” söyleyebilir. Yuhanna ise bunu aslında bir görümde görmüş olmasına rağmen, daha şimdiden görmüş gibi konuşabilir. Bu görümü uyarınca bize “artık denizin olmadığını” söyler. Deniz ayrılığın sembolüdür ve ayrılık çok sık olarak lekelenmiş sevgi, kırılmış umutlar ve yara almış yürekler anlamına gelir. yeryüzünde günah ayırır, koşullar  ayırır, çağ ayırır, zaman ayırır ve her şeyden çok ölüm en büyük ayırandır. bu yüzden yeryüzünde her zaman çok yakın dostlar ayrılırlar, en yakın ilişkiler bölünür, aileler bozulur ve Tanrı’nın kutsalları dağılırlar. Deniz, tüm bu ayrılıkların bir sembolüdür. Yeremya’nın “denizin üstünde üzüntü” olduğunu söylemesine şaşırmamak gerekir. Ama eğer burada yeryüzünde sevdiklerimizden ayrılmamız gereken zamanlar olsa dahi, artık ayrılıkların olmayacağı sonsuz konumun bereketine bakabiliriz, çünkü orada “ARTIK DENİZ YOKTUR.”

Ayet 2 —  Daha sonra Yuhanna’ya sonsuz konumdaki kilisenin özel yerini görmesi için izin verilir. Vahiy kitabının başlangıcında Yuhanna kilisenin yeryüzündeki başarısızlığını görmüştü. Daha sonra kiliseyi, hiç bir hatası ya da lekesi olmayan bir gelin figürü olarak gökyüzünde Kuzu’ya sunulur iken gördü. Sonra Ruh tarafından yönlendirilerek Mesih’in bin yıllık egemenlik döneminin ötesine götürülür ve orada kilisenin gökten indiğini görür.

Ayrıca kilisenin doğasının “kutsal” olduğunu da görür; eski yersel Yeruşalim’den tamamen farklı olarak, “yenidir”, “Tanrı’dandır” ve orijin olarak bütünü ile tanrısaldır. “Gökten, Tanrı’nın yanından” iner ve bundan dolayı karakteri kutsaldır. Her ne kadar bin yıl geçip gitmiş olsa da, kilise hala Mesih’e ilk kez sunulduğu zaman olduğu gibi, Mesih’in gözünde aynı değere ve aynı güzelliğe sahiptir. Zaman, Mesih’in, kilisesine yaptığı asıl değere sahip harika yatırımı değiştirmeyecektir. Çünkü kilise tüm sonsuzluk boyunca Mesih’in gözündeki geline özgü güzelliğini ve değerini elinde bulunduracaktır.

Ayet 3 —  Yuhanna yücelik içinde gökten inen kilisenin bu görümüne gözlerini dikmiş bakar iken, gür bir sesin şunları söylediğini işitir: “İşte Tanrı’nın konutu!” Böylelikle bize, kilisenin Mesih ile ilgili olarak bir gelin şeklinde görüldüğü hatırlatılır; Tanrı ile ilgili olarak ise kilise aynı zamanda Tanrı’nın konut kurduğu bir tapınak olarak görülür Böylece, elçi Pavlus imanlılardan şu şekilde söz edebilir:”Siz de Ruh aracılığı ile Tanrı’nın konutu olmak üzere hep birlikte Mesih’te inşa ediliyorsunuz.” (Efesliler 2:22)

İnsanların arasında yaşamak Tanrı’nın her zaman büyük amacı olmuştur. Bu büyük arzu ilk kez Rab Tanrı, akşam serinliğinde bahçeye indiği zaman, Aden Bahçesi’nde ortaya çıktı. Ne yazık! Günah o adil bahçeyi bozdu ve Tanrı artık insan arasında yaşayamadı. Daha sonra Tanrı kurtuluş temeli üzerinde İsrail’in ortasındaki bir tapınakta konut kurdu. Ama ne yazık! Tüm İsrail Tanrı’nın huzurunda sürekli olarak yürümek konusunda başarısız oldu Ulus putperestlik günahına düştü, sonunda Mesih’i reddetti ve Rab şöyle demek zorunda kaldı: “Eviniz viran halde bırakılacak.” Ama Tanrı büyük amacından vazgeçmez, çünkü kilise Tanrı’nın evi olmaya çağrıldı. Ne yazık! Diğer her çağda olduğu gibi kilise yine çöker ve bu kez çöküş eskisinden daha dehşet verici olur, çünkü kiliseye daha büyük ışık ve ayrıcalıklar ihsan edilmiştir. Sonunda, kilise olduğunu söyleyen öylesine çürümüş bir hale gelir ki, “Ruh aracılığı ile Tanrı’nın bir konutu olmak” yerine “cinlerin barınağı, her kötü ruhun uğrağı, her murdar ve iğrenç kuşun sığınağı” haline gelir. (Vahiy 18:2) Ama insanın yaşadığı hiç bir çöküşün Tanrı’nın amacını yerine getirmesine engel olamayacağını öğrenmek ne kadar iyidir! Çünkü yeni göğe ve yeni yere baktığımız zaman, Tanrı’nın bilgelik ve gücünün öylesine görkemli bir şekilde sergilendiğini görüyoruz ki, bizim tüm başarısızlığımıza rağmen sonunda Tanrı’nın amacı hiç bir çöküşün asla olamayacağı bir şekilde yerine gelecektir. Tanrı’nın insanlar ile birlikte olacağını üç yerde okuruz:

“Tanrı’nın konutu insanların arasındadır.
“Tanrı onların arasında yaşayacak.”
“Tanrı’nın Kendisi de onların arasında yaşayacak.”

Bu “konut kuracak ya da aralarında yaşayacak” sözcüğünün, yuva ve huzur ve sevgi ima ettiğine de dikkat edelim. Egemenlik, ya da yönetim ya da yargı konuları olmayacak, çünkü yok edilmesi gereken hiç bir günah ve yenilmesi gereken hiç bir düşman olmayacak. Bu nedenle, Musa ya da İlyas gibi hiç bir aracı olmadan “Tanrı’nın Kendisi” onların arasında bulunacak ve onların Tanrısı olacak.

Ayrıca, Tanrı’nın birlikte yaşayacağı kişiler “insanlar” olacak. Artık uluslar lmayacak. Bu yeni dünyaya hiç bir ulusal, politik ya da sosyal ayrılık nüfuz edemeyecek. Tanrı’nın Kendisi insanlar ile birlikte olacak ve insanlar O’nun halkı olacaklar ve O, onların Tanrısı olacak. Tanrı, “her şeyde her şey” olacak.

Ayetler 4,5 —  Sonunda nihayet Tanrı’nın Kendisi insanların arasında yaşayacağı zaman, bu şimdiki dünyanın tüm acıları sonsuza kadar ortadan yok olacak, çünkü “Tanrı’nın onların gözlerinden bütün yaşları sileceğini” okuruz. Geçen yüzyıllardan birinde yaşayan bir kutsal şu sözleri yazmıştır: “Bu dünyadaki Rabbimiz Mesih çocuklarının yüzlerindeki göz yaşlarını siler; ama bu çocuklar yeni göz yaşları ile tekrar ağlarlar O, şimdiye kadar hiçbir zaman tüm göz yaşlarını silmez. Burada ölüme son ‘iyi geceler’, ağlamaya, yas tutmaya ve acıya son ‘iyi geceler’ dileğinde bulunacağız! Suyun diğer tarafında olacağız ve ölümün kara ırmağının ötesine geçeceğiz ve ölüm ile alay edeceğiz. Çünkü Mesih ölümü ve cehennemi alacak ve onları ateş zindanına atacak (Vahiy 20:14). Ve bundan dolayı, şimdiye kadar ‘tüm göz yaşlarının hiç biri silinmiş değildir” (S. Rutherford).

Sonra, “önceki düzenin ortadan kalktığını” okuruz. Ve tahtın üstünde oturan şöyle dedi: “İşte her şeyi yeniliyorum!” Bu gün dünya insanları “eski şeylerden” kurtulmaya çalışır ve “her şeyi yeni yapmak” isterler. Yürekleri incitebilirler ve dünyayı ölüm, acı, feryat ve sıkıntı ile doldururlar, ama ne dünyanın acılarına son verebilirler ne de “her şeyi yeni yapabilirler”, ve ne de boşu boşuna hayalini kurdukları gibi yeni bir düzen getirebilirler.

Her şeyin üstünde olan ve tüm güce sahip olan, “tahtın” üstünde oturan Kişi’dir. Yalnızca O, “eski şeylerin” yok olmasını sağlayabilir: Yalnızca O, “her şeyi yeni yapabilir.”

Sonra bize tüm bu bereketlerin yerine gelmesi için taht üstünde Oturan’ın sözlerini sorgulamadan onlara inanmanın ancak iman ile mümkün olabileceği hatırlatılır, çünkü “bu sözler güvenilir ve gerçektir”

Ayetler 6-8 —  Sonsuz konumun bereketi ile ilgili bölüm bir teşvik sözü ve ciddi bir uyarı ile sona erer. Gelecek olan bu yüceliklerin açıklanması, herhangi bir canda bir ihtiyaç duygusu uyandırmıyor mu? O zaman bu lütufkar canlar şu uyarıyı işitsinler: “susayana yaşam suyunun pınarından karşılıksız su vereceğim.” Bu davete yanıt veren ve her engelin üstesinden gelerek Mesih’e dönen kişi, görümde söz edilen tüm bereketi miras alacaktır. Ve Tanrı’nın onun Tanrısı ve onun da Tanrı’nın çocuklarından biri olduğunu görecektir. Ama şu konuda uyarılırız: Tanrı’nın davetini hakaret ile reddeden kişi, “ikinci ölüm” – Tanrı’dan sonsuza kadar ayrı kalma- olan ateş  gölüne atılacaktır.