Neşide 6

Aşkın Zaferi

Neşide 8:6-14

Yeruşalim Kızları (8:5)

8:5 Kim bu sevgilisine yaslanarak çölden çıkan?

Bir önceki neşide gelinin Damat için duyduğu sevgiyi hiçbir şekilde küçümsenmeden tüm dünyanın önünde ifade etme arzusu ile son buldu. Bu neşidede gelinin arzusu yerine getirilir. Gelin sevgilisinin koluna yaslanmış olarak çölden çıkmaktadır ve Yeruşalim kızları sorarlar:”Kim bu?” dördüncü neşidede gelin Damat’ aramış ve bulmuştu; beşinci neşidede sevgilisi ile tatlı ve gizli bir beraberlik yaşamıştı; ama şimdi sonunda, gelin tüm dünyanın önünde O’nun ile birlikte ve O’na bağımlı olarak görülür. Çöl yolculukları artık geride kalmıştır ve gelinin önünde yücelik parlamaktadır. Böylelikle, yücelik yersel gelin İsrail ile birlikte olacaktır. Yehova onu çöle çekecek ve Kendisine getirecektir. Ve orada onun yüreğine konuşacaktır ve orada İsrail yenilendiği zaman Rab orada şöyle diyecektir: “Seni sonsuza kadar kendime nişanlayacağım” (Hoşea 2: 14-23)

Aynı şekilde kilisenin çöl yolculuğu geçmişte kaldığı zaman, ve Kuzu ile evliliği gerçekleştiğinde, kocası için süslenmiş bir gelin olarak Mesih ile birlikte yücelik içinde görünecektir; işte bu nedenle şu şarkıyı söylemekten zevk duyarız:

Ey, harika vaat günü!
Damat ve Gelin
Sonsuza kadar yücelik içinde görülürler;
Ve sevgi doyum bulur.

Rab yenilenmiş kutsallara da bundan farklı bir şekilde davranmaz. Yoldan sapar ve düşeriz, ama lütuf, aynı “sevgilisine yaslandığı” görülen gelin gibi bizlerin de Mesih’e yaslanarak çölden çıkmamızı sağlar. Petrus gibi biz de düşeriz, O’na olan sevgimiz soğur, ama o yumuşak lütfu ile bizi düştüğümüz yerden kaldırır ve bize olan büyük sevgisine yaslanmamızı sağlar. Bu, Yuhanna’nın yaşadığı mutlu deneyim ile aynıdır; Yuhanna 13:23 ayetinde şunları okuruz:”Öğrencilerinden biri O’nun göğsüne yaslanmıştı. İsa onu severdi.” Bu bağımlılık dersini öğrenme konusunda ne kadar yavaş davranıyoruz. Kendimizin hiçliğini ve O’nun doluluğunu, bizim zayıflığımızı ve O’nun gücünü kabul etmemizi zor hale getiren gururdur. Ama aslında tüm ihtiyaç duyduğumuz kaynaklar O’ndadır. Günahkarlar olarak Mesih’e hiç bir şey getirmeden gelmeyi öğrenmemiz kolay bir iş değildi. Ve aynı bu şekilde kutsallar olarak her şeyi Mesih’ten çekmemiz gerektiğini öğrenmek konusunda da aynı şekilde yavaş davranmaktayız. Rabbin kendi sözlerinde de bunları okuruz: “Bensiz hiç bir şey yapamazsınız.” “Yaslanmak” zayıflıktır, “İsa’nın göğsüne yaslanmak” güce sımsıkı sarılmak ve Kendisinde tüm doluluğun konut kurmuş bulunduğu Kişi’nin sevgisine yaslanmaktır.

Damat (5)

8:5 Elma ağacı altında uyandırdım seni:
Orada doğum sancıları çekti annen,
Orada doğum sancıları çekip doğurdu seni.

Damat’ın sevgisine mutlu bir bağımlılığa getirilen geline tüm bereketlerin kendisine ait olduğu hatırlatılır, zayıflığı ortaya çıktığı andan itibaren sevgilisine bağımlıdır. Sahip olduğumuz her şeyi ve kimliğimizi lütfa borçlu olduğumuzu asla unutmamalıyız. İster paydaşlık için yenilenmiş düşmüş bir kutsal olsun, ister yersel görkemi yenilenmiş düşmüş İsrail olsun, ya da göksel yücelik içinde mükemmellikte sergilenen dağılmış bir kilise olsun, hepsi de, bizi uyandıran, mahvolmuş konumuzdan çıkartarak ve bizi Kendisi ile birleştiren Rabbin egemen lütfunun konumuna borçludurlar.

Gelin (8:6-8)

8:6 Beni yüreğinin üzerine bir mühür gibi,
Kolunun üzerine bir mühür gibi yerleştir.

Gelin sevgilisine yaslanarak, konunu borçlu olduğu lütfun farkına vararak ve bir daha asla sevgilisinin sevgisinde dinlenemeyeceğini bilerek, şöyle der: “Beni yüreğinin üzerine bir mühür gibi, kolunun üzerine bir mühür gibi yerleştir.” Gelin, Damat’ın sevgisinden kuşkulanmamaktadır, ama tüm bereketlerinin kendisine değil, sevgilisine bağlı olduğunun farkına varır. Bu nedenle O’nun yüreğinde ve güçlü kollarında sonsuza kadar kalmayı arzu eder. Damat gelinin yüreğine gerçekten de yerleşmiştir. Ancak, gelin O’nun yüreğinde bir yere sahip olduğu için güvence duyar. Kendisi Damat’ı değil, Damat kendisini sevdiği için güvenlik hisseder. Böylece, yenilenen can, Mesih’e şu sözleri söylemekten haz duyar: “Güvenlikteyim, çünkü O’nun yüreğinde adım var – duygularında yerim var; adım O’nun kolunun üzerine mühür gibi yerleşmiş – O’nun güçlü elinin korumasına ve desteğine sahibim.” Kendi yüreğimize ve kolumuza güvenemeyiz, ama O’nun yüreğine ve koluna güvenebiliriz. O’nun yüreğindeki sevgiyi tüketemeyiz ve O’nun kolunun gücünü sınırlayamayız.

8:6 Çünkü sevgi ölüm kadar güçlü;
Tutku ölüler diyarı kadar katıdır.

Damat’ın sevgisi gelinin duyduğu güvenin temelidir, aynı Mesih’in sevgisinin bizim güvenimizin temeli olduğu gibi. Bu sevgi, kanıtlanmış olan bir sevgidir ve ölü kadar güçlü olduğu bilinir. Ölü, insanları güçlü kavrayışı ile sımsıkı tutar. Ölüm, insanın çelimsiz ve zavallı gücü ile alay eder. İlk günaha düştükten sonra insanlar ve ölüm arasında ölümcül bir mücadele sürmüştür, ama sonunda tanrısal sevgi ölüm vadisine inmiş ve ölüm ile savaşarak onu yenmiştir. Sevgi, Çarmıh’ta ölüm ile çatışmaya giriş ve galip gelen sevgi olmuştur. Ölüm Mesih’in sevgisine karşı direnemezdi; ölüm Mesih’in sevgisini yenemedi. Ölü O’nun yaşamını aldı, ama Sevgisini alamadı. Sevgi galip geldi, çünkü sevgi ölümü yenebilmek için ölüme boyun eğdi. “Ölüm O’nu öldürdüğü zaman, kendi sonunu getirmiş oldu.”

Tutku ya da kıskançlık ölüler diyarı kadar katıdır. Mezar ne kadar acımasızca zalimdir; genci, sevileni, güzeli ve başarılıyı hiç ayırım yapmadan yutar. Ölümün hiç acıması yoktur. Ve kıskançlık ya da tutku Damat ve gelin arasındaki her şeye karşı merhametsiz bir şekilde davranacaktır. Tek öncelik Mesih’e verilmelidir:” Babasını ya da annesini benden çok seven bana layık değildir” ve bundan dolayı Rab şu sözleri söyleyebilir: “Biri bana gelip de annesini, babasını, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını gözden çıkartmaz ise (ya da bunlardan nefret etmez ise) benim öğrencim olamaz.” “Nefret etmek” sözcüğü, kulağa zalimce gelir, ama kıskanç sevginin zalimliği rekabete tahammül edemez. İnsanlar kıskançlık hakkında nerede ise evrensel düzeyde kötü düşünürler, ancak Kutsal Yazılarda bu konu hakkındaki durum farklıdır. Kutsal Yazılarda “tanrısal bir kıskançlıktan” dahi söz edilir. Elçi, imanlılar hakkında şu sözleri söyleyebilir: “Sizler için tanrısal bir kıskançlık duyuyorum, çünkü sizleri el değmemiş kız gibi tek ere, Mesih’e sunmak üzere nişanladım” (2. Korintliler 11:2). Elçinin Mesih’e ve kutsallara duyduğu sevgi kutsalların ve Mesih’in arasına hiç kimsenin ya da hiç bir şeyin girmesini istemeyecek kadar kıskançtır. Kutsalları Mesih’ten ayıracak sahte öğretişlere yer veren kişilere karşı en ufak bir merhameti bile yoktur. Eğer bir elçi ya da gökten bir melek sahte bir müjde duyurur ise lanetlensin. Kıskanç sevginin acımasızlığı işte bu şekildedir.

Sevgi ölüm kadar güçlüdür ve kıskançlık mezar kadar acımasızdır. Tüm insanlarda bir ölçüde kıskançlık ve sevgi mevcuttur. Ama mezar kadar zalim olan kıskançlığı ortaya çıkartan ölüm kadar güçlü olan yalnızca sevgidir.

8:6 Alev alev yanar,
Yakıp bitiren ateş gibi.

Sevgide sıcaklık ve yakıp tüketen ateş vardır. Rabbin sevgisinde yakıp tüketen bu ateşin parlaklığını görürüz: para bozanları Tapınaktan dışarı atarken Babasına gösterilen saygısızlığa tahammül edemedi ve O’nun öğrencileri hakkında yazılmış olan şu kutsal yazıları hatırladılar: “Senin evin için gösterdiğim gayret beni yiyip bitirdi”. Bu tür sevginin yakıcılığını Pavlus’un yaşamında da görürüz: Pavlus evini ve rahatını terk etti, açlık ve susuzluk ile karşı karşıya kaldı, soğuğa ve çıplaklığa maruz kaldı, sıkıntılar çekti, zulüm ve ölüm gördü; Mesih’in sevgisi uğruna yaşamını kutsallar uğrunda harcadı. Tüm bunları yapması için onu zorlayan Mesih’in sevgisi idi. Bu aynı alevli kutsal kıskançlığı ve gayreti şehitlerin ve zulüm görmüş kutsalların yaşamlarında da mevcut olduğunu biliyoruz. Yüreklerinde yanan sevgi alevi, bedenlerini yakan kızgın odunların ateşi üzerinde galip geldi.

8:7 Sevgiyi engin sular söndüremez,
Irmaklar süpürüp götüremez:

Tanrısal sevgiyi hiç bir şey söndüremez. Rab İsa “engin sular” ile yüz yüze geldi, ama engin sular O’nun sevgisini söndüremediler. O, Çarmıhta iken, “engin sular seslerini yükselttiler”, ama tanrısal sevginin gücünün engin sularından daha kudretli olduğu ortaya çıktı. Çarmıhta ölüm acıları O’nu kuşattılar ve tanrısızların yıkım selleri O’nu bastı ve korkuttu, ama O’nu sevgisinden vazgeçiremediler (Mezmur 18:4) “Sular canıma kadar ulaştı” dedi (Mezmur 69:1), ama O’nun yüreğindeki sevgiyi boğamadılar. Tanrı’nın suları çevresini sardı, azgın dalgaları üzerinden geçti (Yunus 2:3). Ama O’nun sevgisi asla O’nun üzerine geçemedi. “Azgın dalgalar” gelinine duyduğu sevgiyi söndüremediler ve seller O’nun sevgisini boğamadılar. Sevgisi zafer kazandı ve bitmedi, devam etti. Bu nedenle şu şarkıyı söyleyebiliriz: “Bizi sevene ve Kendi kanı ile günahlarımızdan yıkayana sonsuzlara kadar yücelik ve egemenlik olsun.”

8:7 İnsan varını yoğunu sevgi uğruna verse bile,
Yine de hor görülür!

Sevgi satın alınamaz. Mesih’in yüceliğinden soyunduğu, krallık, taht ve taçlardan vazgeçtiği doğrudur, ama O bunlardan çok daha fazlasını verdi; O, “Kendisini verdi”, ve Kendisini vererek sevgisini kanıtladı, çünkü “hiç kimsede dostları uğruna canını daha büyük bir sevgi yoktur.” Ve bu büyük sevgisine karşılık olarak sevgi arar. Yüreklerimizdeki sevgiden başka hiç bir şey O’nun yüreğindeki sevgiyi tatmin edemez.

O’na ellerimizin işlerini, gümüşümüzü ve altınımızı, hayır işlerimizi ve yakılmak üzere bedenlerimizi sunabiliriz, ama eğer sevgimiz yoksa, hiçbir işe yaramayacaklardır.

Mesih’in sevgisi, sevgi doğurur. O’nu severiz, çünkü önce O bizi sevmiştir.

  • Bizim sevildiğimiz sevgi, işte böyle bir sevgidir.
  • Bize Mesih’in yüreğinde bir yer veren bir sevgi.
  • Bizi O’nun güçlü kolunun sığınağı altına yerleştiren bir sevgi.
  • Ölüm kadar güçlü olan bir sevgi.
  • Tanrısal bir kıskançlık duyan bir sevgi.
  • Şiddetli bir alev ile yakan bir sevgi.
  • Tüketilemeyen ve satın alınamayan bir sevgi.
8:8 Küçük bir kız kardeşimiz var,
Daha memeleri çıkmadı.
Ne yapacağız kız kardeşimiz için,
Söz kesileceği gün?

Gelin, Damat’ın sevgisi ile yenilenmiş ve mutlu olarak diğer kişilerin bereketini düşünmek üzere özgür kılınmıştır. Eğer, neşidenin katı yorumu içinde gelin, Tanrı’nın yersel halkını – Yahudileri – yenilenmiş ve Mesih’in bereketleri altına getirilmiş olarak temsil ediyor ise, o zaman “küçük kız kardeş” büyük olasılık ile ya Efrayim’i ya da on oymağı temsil etmektedir. Bildiğimiz gibi onlar bereket altına getirileceklerdir, ama Mesih ile bağlantılı olarak Yahudilerin deneyimleri aracılığı ile değil. Yahudilerin Mesih’e olan duyguları Yahudilerin geçtikleri ve geçecekleri uygulamalar ve deneyimler tarafından geliştirilmeyeceklerdir. Ama Efrayim için fırsat günü gelmek üzeredir – o gün geldiği zaman kendisinden söz edilecektir. Ve o gün onun için ne yapılacaktır?

Damat (9)

8:9 Eğer o bir sur ise,
Üzerine gümüş mazgallı siper yaparız.
Eğer bir kapı ise,
Sedir tahtaları ile onu kaplarız.

Burada sorunun yanıtını buluruz. İsrail tekrar bir sur kadar sağla bir temel üzerinde bina edildiği zaman, kurtaran lütfun bir kanıtı haline gelecektir. “Üzerine gümüş mazgallı siper yapacağız.” İsrail bir kapı haline geldiği zaman – yüreği Mesih’e açıldığı zaman – Rabbin koruması ve bakımı altına girecektir: “Sedir tahtaları ile onu kaplarız.”

Katı bir yorum küçük kız kardeşin Efrayim’e işaret ettiğini belirtir iken, ilkeyi, Mesih’i kabul ettiklerini gerçekten ağızları ile beyan eden o geniş zümreye uyarlayamayız ve yine de Efrayim gibi Mesih’e olan duyguları asla başlarından geçen deneyimler tarafından geliştirilmemişlerdir. Ne yazık ki, neşidedeki küçük kız kardeşe benzeyen ne kadar çok kişi vardır! Dışarıdan bakıldığı zaman yaşamlarında hata yok gibi görünür. Düzgün yoldan ayrıldıklarına dair ciddi bir ihmal yok gibidir. Hiç bir zaman gelinin yaptığı gibi yoldan ayrılmamışlardır. Kentin bekçileri tarafından azarlanıp dövülmemişlerdir; sur bekçileri şallarını alıp götürmemişlerdir; kendi yüreklerinde ne olduğunu öğrenmek için karanlık vadilerden geçmemişlerdir ve Mesih’in yüreğindeki sevgiyi öğrenmek için hiç bir zaman Amanah ya da Hermon dağlarının tepelerine tırmanmamışlardır. Duyguları Mesih’i tanımaktan kaynaklanan herhangi derin bir deneyim tarafından geliştirilmemiştir. Onlar için ne yapılacaktır? İhtiyaçları olan, Mesih ile olan ilişkilerinde bir kapı haline gelmeleri için sağlam bir şekilde bina edilmeleridir. Ve bir kapı haline gelmeleri için yüreklerinin Mesih’e açılması gerekir. İşte ancak o zaman diğer kişilere Mesih’in kurtaran lütfunun gerçek bir tanığı haline gelebilirler ve yürekleri Mesih’e adanmış kapalı bir yer haline gelebilir.

Gelin (8:10-12)

8:10 Ben bir surum, memeleri de kuleler gibi.
Böylece hoşnut eden biri oldum onun gözünde.

Gelin, lütuf sayesinde, “Ben bir surum” diyebilir. Damat ile olan ilişkisinde bina edilmiş olarak gelin, duyguları ile diğer kişilerin önünde tanıklığının gücü ve ölçüsünün sırrı olarak görülür. Bir sur diğer kişiler için bir güvenlik yeri olduğu kadar aynı zamanda bir dönü noktasıdır da. Duyguları ile Mesih’e çekilmiş olan kutsal, Mesih’in gözünde gerçekten de huzur bulmuş biridir. Meryem’i, Mesih’in ayaklarının dibine oturarak dinlenmeye getiren, Meryem’in duyguları ve sevgisidir; ve Meryem Mesih’in gözünde huzur bulmuştur ve bu huzur ondan geri alınmayacaktır. “Meryem kendisinden geri alınmayacak ve gerekli olan tek doğru davranışı seçmiştir.”

8:11 Süleyman’ın bağı vardı Baal-Hammon’da:
Kiraya verdi bağını;
Her biri bin gümüş öderdi ürünü için.

Baal-Hammon’un anlamı, “bir çoğunluğun efendisi”dir. Bölüm, Mesih’in – gerçek Süleyman’ın – yeryüzündeki tüm uluslar üzerinde egemenlik süreceği dönem ile ilgilenir. Yeryüzünün tamamı verimli bir bağa dönüşecektir. Yeryüzünde krallar olacak – bağın bekçileri – ve onlar yeryüzünün meyvelerinin tadını çıkartacaklardır, ama hepsi de Mesih’e bağımlı olacaktır. Vergi ödeyeceklerdir. Binlerce gümüş parça ödeyeceklerdir.

8:12 Benim bağım kendi emrimde,
Bin gümüş senin olsun Süleyman,
İki yüz gümüş de ürününe bakan kiracıların.

Ama gelin kendi bağına sahiptir. Yenilenmiş İsrail kendi özel yerine sahip olacaktır ve o da memnuniyet ile Mesih’e bağlı olacaktır. Ama gelin, O’na ait olmak üzere her şeye sahip olduğu zaman, bereketi diğer kişiler alacaklardır. Eğer Süleyman bin parça gümüş alır ise, diğer kişiler iki yüz parça gümüş alacaklardır. Meryem’in çok değerli kaymaktaşından kutusundaki parfüm tamamen Mesih için kullanılmıştı, ama yine de diğer kişiler bundan bir bereket almışlardı, çünkü “tüm ev parfümün hoş kokusu ile dolmuştu”.

Böylelikle karanlık vadiler ve dağ tepeleri, kentte dolaşmalar ve bahçedeki zevkleri tecrübe etmiş olan can, sonunda Mesih’in sonsuz sevgisinde dinlenmeye getirilir (ayet 5); tüm genişlik, uzunluk, derinlik ve yükseklik ile (ayet 6,7); diğer kişileri düşünmek için (ayet 8,9); Mesih’in evrensel egemenliğindeki her şeye sevinç ile sahip olmak için (ayet 10,11); ve bu arada O’nun erindeki her ülke sahip çıkmak için (ayet 12). Mesih’in sevgisinin zaferi işte böyle olacaktır.

Damat (13)

8:13 Ey sen, bahçelerde oturan kadın.
Arkadaşlar kulak veriyor sesine;
Bana da duyur onu.

Burada Damat son kez konuşur. Sevgisinin tamamladıklarına sahip olmaktan keyif duymaktadır. Gelinin uzaklaşmaları sona ermiştir: sevgi, gelini bahçede kalmaya getirmiştir. Mesih’in zorlayan sevgisi tarafından çekildiğimiz zaman, ne mutlu bize! Bu zavallı dünyanın dışındaki payımızı O’nun halkının refakatinde – Rabbin bahçelerinde - buluruz. Yalnızca paydaşlığın bu mutlu yerinde bulunduğumuz için diğer kişilere gerçek bir tanıklık sunabiliriz. Ama Rab diğer kişilerin sesimizi tanıklık yolunda işitmelerinden hoşnut değildir, O, seslerimizi tapına yolunda işitmekten hoşlanacaktır ve O’nun sesine karşılık vermemizden zevk alacaktır. Gelin hemen karşılık verir:

Gelin (14)

8:14 Koş sevgilim,
Mis kokulu dağların üzerinde bir ceylan gibi,
Geyik yavrusu gibi ol.

Gelin verdiği karşılık ile, Damat’a duyduğu yürek özlemini ifade eder. Damat’ın arzusu yerine gelmiştir, gelininin, “Koş, sevgilim” diyen sesini işitir, bu sözleri duyduğu zaman, büyük haz duyar, çünkü bu sözler ona sevginin, gelinin yüreğindeki işini tamamlamış olduğunu açıklarlar. Gelinin yüreğini öyle bir sevgi doldurmuştur ki, artık gelin bu sevginin dışında başka hiç bir sevgi ile tatmin olmayacaktır. Gelinin yüreği ancak Damat’ın dönüşü ile tatmin olacaktır. Sevgi aynı şekilde günümüzde de bizi ele geçirmiştir, sapmalarımıza ve yoldan çıkmalarımıza sabır ile tahammül eder, canlarımızı yeniler ve soğuyan duygularımızı tazeler, bizi Rabbin bahçesinde Mesih’in yanına getirir ve orada bize sevginin tüm hazinelerini açıklar ve sevgilimizin bizim için geleceğini söyler. Ve sevgi yüreklerimizdeki işini tamamlamıştır. “Koş sevgili” çağrısına, “Tez geliyorum” diye karşılık verir ve halkının O’na verdiği yanıtı işitir:

“AMİN, GEL, RAB İSA!”