(Misir’dan Çikis 15:1-21)

Eski Antlasma’nin Kutsal Yazilarinda yer alan pek çok güzel ezgiler vardir. Bu bölümde ilk ezgiyi görüyoruz; Süleyman’in Ezgilerinin sonuncu ezgiler olduklarini düsünüyorum. Buradaki sarki kurtulus hakkindadir. Süleyman’in ezgileri karsilikli söylenen sevgi ezgileridir. Her ikisi de kendi açisindan güzeldir. Ve ben bu her iki sarkiyi da söylememiz gerektigini düsünüyorum. Bunlar bizim payimizdirlar.

Bu sade, ama basit ve ruhu çok tazeleyen sarkida Tanri her seydir ve sonucu da DOYUMDUR. Siz ve ben çöl yolculugunda çok uzun bir zaman kalmis olmamiza ragmen, yine de bu sarkiyi yeniden söylemek için sevinç ve mutluluk ile geri dönebiliriz. Yola yeni çikmis olan pek çok kisi vardir ve ben sizin sarki söylemenizin ne kadar uygun olduguna isaret etmek istiyorum. Misir’da sarki söylenmedigi konusu hakkinda düsünün. Tanri’ya gerçekten sarki söyleyebilmeniz için Misir’in disinda bulunmalisiniz. Mesele, insanlarin sarki söyleme kapasitesine sahip olup olmadiklari degildir. Ama böyle bir sarkiyi korkusuzca beyan eden canin konumu önemlidir, bu nedenle kurtarilincaya kadar “koroya katilmamaniz” gerekir. Sonra, kendinizi katilmaya ihtiyaç duymadan koronun içinde bulacaksiniz. Alti yüz bin kisinin su ayetin farkina vardigi o günün Tanri için harika bir sey oldugunu düsünüyorum:”Kendilerinden nefret edenlerin ellerinden aldi onlari, düsmanlarinin pençesinden kurtardi; sular yuttu hasimlarini, hiç biri kurtulmadi.” (Mezmur 106: 10,11). Tanri’nin o zaman yaptigi Kutsal Ruh’un harika bir dokunusu idi. Ve bir sonraki ayeti okudugunuz zaman söyle düsünürsünüz:”O zaman atalarimiz O’nun sözlerine inandilar, ezgiler söyleyerek O’nu övdüler.” (Mezmur 106:12) Cosku, sevinç ve mutluluk ile devam edeceklerinden eminlerdi. Iman ettiginiz zaman siz de böyle düsündünüz. Siz sevgili genç imanlilar, iman ettiginiz zaman belki de hiç bir zorluk ile karsilasmayacaginizi düsündünüz. Bir sonraki ayeti okudugunuz zaman sasiracak misiniz? “Ne var ki, Rabbin yaptiklarini çabucak unuttular, ögüt vermesini beklemediler.” (Mezmur 106:13)

Simdi Israillilerin bizim gibi onlarin de denendikleri yerdeki, yani, çöldeki adimlarini izleyelim. Ayni zamanda bu yerde ne oldugumuzu ve Mesih’te açiklanan Tanri’nin da ne oldugunu ögrenmemiz gerekir. “Mara’ya vardilar. Ama Mara’nin suyunu içemediler, çünkü su aci idi. Bu yüzden oraya Mara (aci) adi verildi. (Misir’dan Çikis 15:23) Inaniyorum ki, eger pratik konusacak olur isek, eger ölüm bizi kurtarmis ise, o zaman ölümü tatmaliyiz. Ölümden hoslanmiyoruz. Kosullarimiz nedeni ile ölümü sik sik tatmamiz gerekir, çünkü ölüm üzerimizde dolandi. Burada genellikle içemeyecegimiz bir seyle karsilasiriz. Belki su anda yalnizca bir kaseniz vardir. O kaseden içemeyeceginizi söylersiniz. Hayir, onu aci olarak

içemezsiniz, ama onu Mesih ile birlestirir ve içine çarmihi katarsaniz, onu içebilecek duruma gelirsiniz.

“Halk, ‘Ne içecegiz?’ diye Musa’ya yakinmaya basladi. Mesih kasenin içinde ne oldugunu önemsemedi, “Babamin bana verdigi kaseden içmeyecek miyim?” dedi. Bu iki yaklasim birbirlerinden ne kadar da farklilar? “Ve Musa Rabbe yakardi. Rab ona bir agaç parçasi gösterdi. Musa onu suya atinca, sular tatli oldu. Orada Rab onlar için bir kural ve ilke koydu, hepsini sinadi” (Misir’dan Çikis 15:25) Bu, Tanri’nin mucizevi bir baska müdahalesi idi. Bunun çarmih ile ilgili bir örnek oldugundan hiç kuskum yok. Burada söz edilen bir agaç idi ve biz Isa’nin agaç üzerinde aci çekmis oldugunu biliyoruz. Eger üzüntü ile karsilasir iseniz, agaç parçasini atin; bununla çarmih arasinda baglanti kurun ve sergilenen Tanri sevgisini ve Mesih tarafindan üstlenilen kefaretin aciligini düsünün, o zaman tüm acilar sizin için tatliya dönüsecektir. Agaç parçasi suya atildigi zaman, sular tatli yapildi. Bu nedenle sunu okuruz: “Yalniz bununla degil, sikintilar ile de ögünüyoruz. Çünkü biliyoruz ki sikinti dayanma gücünü ve dayanma gücü Tanri’nin begenisini, Tanri’nin begenisi de umudu yaratir: Umut düs kirikligina ugratmaz, çünkü bize verilen Kutsal Ruh araciligi ile Tanri’nin sevgisi yüreklerimize dökülmüstür.” (Romalilar 5: 3-5) Belki su anda yüreginizi paramparça eden aciyi çarmih ile birlestirin ve her sey degisecek ve tatli hale gelecektir. Çarmih ne idi? Tanri’nin bana olan sevgisinin bir açiklamasi idi. Biricik Oglu’nu bizim yerimize ölmesi için çarmiha gönderdigi zaman bize duydugu sevgisi, bu gün azaldi mi? O’nun tüm islerinin mükemmel sevginin eylemleri oldugunu artik görmeniz gerekiyor. Isin içine sevgi girdigi zaman aci tatli hale gelir ve önceden ne kadar aci olur ise olsun sonradan suyu içebilirsiniz.

Bundan sonraki olay su idi: “Sonra Elim’e gittiler. Orada on iki su kaynagi, yetmis hurma agaci vardi. Su kiyisinda konakladilar.” (Misir’dan Çikis 15:27) Bu iyi bir durumdu.

Denendiler ve sikayet ettiler, ama Tanri onlari cezalandirmadi. Hangi sikintidan geçerseniz geçen, eger onu Tanri’dan aldiginizi ve onun Tanri’dan oldugunu kabul ederseniz, sonucu her zaman bereket olacaktir. Eger kaseyi seytanin elinden alir iseniz, onu seytan ile birlikte içmek zorunda kalacaksiniz. Ama onu Tanri’nin elinden alir iseniz, Tanri’nin refakatine ve Tanri’nin destegine sahip olacaksiniz. Elim, Tanri’nin, çöl yolculugunun daha ilk adimlarinda halkina olan yumusakligi ile ilgili yollari hakkinda güzel bir örnektir. Tövbe ettigimiz zaman belki dissal kosullar açisindan ayni yerde bulunuyor olabiliriz, ama Tanri’nin kutsallari olarak tüm degisiklik canlarimizin içinde olmustur, çünkü artik Misir’da günahin köleleri degiliz, Mesih’in bizi özgür kildigi özgürlük ile sevinen ve yücelige dogru yol almakta olan kutsallariz. Tanri bizi her attigimiz adimda tazeler, ayni sekilde Israil’in de on iki su kaynagi bulunan ve yetmis hurma agaci olan su kiyisinda konaklamasini saglamistir. Bu örnek, tazelik ve doluluk veren lütuf olarak adlandirdigimiz hak edilmeyen iyilige isaret eder. On iki su kaynagi tazelemenin bütünlügüdür. Kutsal yazilarda on iki rakami, insanin yönetim tarzinin bütünlügünü ifade eder. Yetmis hurma agaci, gölge vererek, saglanan mükemmel ilgiye isaret ederler. Rab, bereket hizmeti vermeleri için on iki ögrenci gönderdi ve daha sonra yetmis ögrenci daha gönderdi (Luka 9:1, Luka 10:1), Elim’deki sayilar ile bu on iki ve yetmis sayilarinin arasinda baglanti kurmamak mümkün degildir. Ben o zaman bu on iki su kaynaginin ve yetmis hurma agacinin halkinin ihtiyaçlarini karsilamak için arzu duyan Rabbin sevgisinin mükemmelligi oldugunu düsünürüm.

Tazeleme ve gölge, çölde sunulan merhametlerdir ve Israil hiç kuskusuz Elim’in çok güzel bir yer oldugunu düsünür, ama orada kalamadilar ve sizin ve benim de oradan gitmemiz gerekir. Yüreklerimize uygun olan bir seyi, yani, Elim’i buldugumuz zaman, orada kalmak isteriz, ama Tanri buna izin vermeyecektir ve bizim tekrar yola devam etmemiz gerekecektir. Misir’dan Çikis 16. bölümde Sin çölüne vardilar. Çölde Sayim 33:10 ayetine göre orada herhangi bir olay olmadi. “Elim’den ayrildilar ve Kamis denizi kiyisinda kamp kurdular.” “Kamis Denizinden tamamen kurtulduklarini saniyordum” diyebilirsiniz. Neden tekrar oraya geldiler? Tek nedeni suydu: onlar için Kamis Denizini ikiye bölen elin güçlü kudretini unuttuklari için desem? Üç gün geçmeden sikayet etmeye basladilar ve ne yapacaklarini merak etmeye ve kaygilanmaya basladilar. Tanri, aci suyu tatliya çevirir, onlari on iki su kaynagina ve yetmis hurma agacinin bulundugu bir yere getirir ve sonra söyle der: “gidin ve sizi Misir’dan çikardigim yola yeniden bakin.”

Ah, ey sevgili, Tanri yüreklerimizi tekrar tekrar Rab Isa Mesih’in ölümünün ve dirilisinin harika gerçegine döndürecektir. Tanri’nin Ruhu’nun unutmamiza asla izin vermeyecegi canlarimizin geçmisinde bulunan o ana geri dönmek ile iyi bir sey yapariz. Israil’in tarihini okuyun ve Tanri’nin su sözü onlara ne kadar sik söyledigine dikkat edin: “Misir’da köle oldugunuzu, Tanriniz Rabbin sizi kurtardigini animsayin. Bu buyrugu bu gün size bunun için veriyorum.” (Yasa’nin Tekrari 15.15) O, lütfunun ne olduguna iliskin duygunun caninizda her zaman taze olarak muhafaza edilmesini saglayacaktir.

Tanri tarafindan yönlendirilerek Kamis denizinden geçtiler ve Sin çölüne girdiler. Bu yerin anlaminin Ingilizce dilinde günah anlamina gelmesi çok dikkat çekicidir. “Çölde hepsi Musa ile Harun’a yakinmaya basladilar.” (Misir’dan Çikis 16:2) Bu “sikayet ettiler” ifadesinin Israil’in tarihinde sürekli olarak tekrar ediliyor olmasi çok çarpici bir özelliktir. Tanri buna ragmen bu durumu yine de lütuf ile karsilar. “’Keske Rab bizi Misir’da iken öldürse idi’ dediler, ‘Hiç degil ise orada et kazanlarinin basina oturur, doyasiya yerdik. Ama siz bütün toplulugu açliktan öldürmek için bizi bu çöle getirdiniz..’ Rab Musa’ya, ‘Size gökten ekmek yagdiracagim’ dedi, ‘Halk her gün gidip günlük ekmegini toplayacak. Böylece onlari sinayacagim. Benim yasama göre yasiyorlar mi yasamiyorlar mi görecegim. Altinci gün her gün topladiklarinin iki katini toplayip hazirlayacaklar.’ Musa ile Harun Israilliler’e, ‘Bu aksam sizi Misir’dan Rabbin çikardigini bileceksiniz’ dediler. Sabah da Rabbin görkemini göreceksiniz, çünkü Rab kendisine söylendiginizi duydu. Biz kimiz ki, bize söyleniyorsunuz?’ Sonra Musa, ‘Aksam size yemek için et, sabah da dilediginiz kadar ekmek verilince, Rabbin görkemini göreceksiniz’ dedi. ‘Çünkü Rab kendisine söylendiginizi duydu. Biz kimiz ki? Siz bize degil, Rabbe söyleniyorsunuz.’ Musa, Harun’a,’Bütün Israil topluluguna söyle, Rabbin huzuruna gelsinler’ dedi. ‘Çünkü Rab, söylendiklerini duydu. Harun, Israil topluluguna bunlari anlatir iken, çöle dogru baktilar. Rabbin görkemi bulutta görünüyordu.” (Misir’dan Çikis 16:3-10) Ne kadar büyük bir tezat! Insanin sikayet etmesi ve Tanri’nin iyiligi. O’na bu sekilde söylenmemizin nedeni genellikle içinde bulundugumuz kosullardir. Sikayet, imansizligin sesidir!

Nerede bulundugumuzu genellikle sikayet eden bir ruh araciligi ile ögreniriz. Bir kutsalin ya da bir toplulugun yüregine en kolay sekilde giren tek sey sikayet etme ruhudur. Ah, sikayet eden bir kutsal ne kadar yanlis hareket eder! Bu nedenle su ciddi uyarida bulunulur: “Kimileri gibi de söylenip durmayin. Söylenenleri ölüm melegi öldürdü.” (1.Korintliler 10:10) Yeni Antlasma’da kötülük ilk kez nerede ortaya çikti? Tanri’nin kilisesinin kurulmasindan kisa bir süre sonra bir erkek ve bir kadin bir yalan söyleme konusunda anlastilar. Gerçekte olduklarindan daha adanmis kisiler gibi görünmek istediler. Tanri böyle bir durumun toplulugunda bulunmasina izin veremezdi ve bu yüzden bu iki kisi öldüler. (Elçilerin Isleri 5:1-11) Ve daha sonra sunu okuruz:”Isa’nin ögrencilerinin sayica çogaldigi o günlerde Grekçe konusan Yahudiler, günlük yardim dagitiminda kendi dullarina gereken ilginin gösterilmedigini ileri sürerek Ibranice konusan Yahudilerden yakinmaya basladilar. (Elçilerin Isleri 6:1) Lütuf bu yakinmalarin üstesinden geldi ve aralarindan Ruh ve bilgelik ile dolu yedi Grek imanli (Ibraniler ve Grekler açisindan esit bir sayi degil) toplulugun maddi isleri ile ve yoksullar ile ilgilenmek üzere seçildiler. Sikayet gerçekten Tanri’nin hizmetkarlarina karsi degil, Tanri’nin kendisine karsi idi. Düzgün bir sekilde inceledigimiz zaman, edilen her sikayetin kutsallara ya da kosullara karsi olmadigi anlasilir, sikayet her zaman Tanri’ya gösterilen bir imansizligin sonucudur. Mesele bundan ibarettir.

Ve burada Sin çölünde ögrendigimiz ders budur. Su sözler ile ifade edilir: “Musa, Harun’a,’Bütün Israil topluluguna söyle, Rabbin huzuruna gelsinler’ dedi, ‘Çünkü Rab söylendiklerini duydu.’” (Misir’dan Çikis 16:9) Ah hayir, Rab onlari yargilamiyor, aksine; Yüceligini onlara yaklastiriyor ki, Varliginin isigi bu sikayet eden halkin üzerine parlasin. Onlar, ‘Keske Rab bizi Misir’da iken öldürse idi’ demislerdi. (Misir’dan Çikis 16:3) Sevgili dostlarim, hangisi daha iyi idi? Firavunun her türlü agir islerinde acimasizca çalistirilmak mi, yoksa Tanri ile birlikte çölde yolculuk etmek mi? Neyin dogru olduguna dair kim bir an için bile kuskuya düsebilir ki? Orada tutsak olmalarinin sikintisini unutmuslardi. Hatirladiklari tek sey orada yedikleri yiyecekler idi. Misir’da zevklerin tatmin edildikleri eglence yerlerinden uzakta idiler. Ama henüz Tanri elinin dolulugunun yeterliligini ögrenmemislerdi. Tanri onlara nasil davrandi? Ah, Tanri’nin su lütfuna bakin! “Rab Musa’ya söyle dedi:’Israillilerin yakinmalarini duydum. Onlara de ki:’Aksamüstü et yiyeceksiniz, sabah da ekmek ile karninizi duyuracaksiniz, o zaman bileceksiniz ki, Tanriniz Rab benim!’ Aksam bildircinlar geldi, ordugahi sardi. Sabah ordugahin çevresini çiy kaplamisti. Çiy eriyince, toprakta, çölün yüzeyinde kiragiya benzer ince pulcuklar göründü. Bunu görünce Israilliler birbirlerine ‘Bu da ne?’ diye sordular. Çünkü ne oldugunu anlayamamislardi. Musa, ‘Rabbin size yemek için verdigi ekmektir bu’ dedi.” (Misir’dan Çikis 16:11-15)

Ey sevgili, ekmek nedir? Ekmek, Isa’dir. Bu man, Isa’dir. Gökten inen ekmek. “Isa onlara – Yahudilere - dedi ki,’ Size dogrusunu söyleyeyim. Gökten inen ekmegi size Musa vermedi, gökten size gerçek ekmegi Babam verir.’” (Yuhanna 6:32) Tanri, sikayet edenlere yumusak davranarak ne kadar güzel bir yanit verdi. Sikayet eden tüm halk orada idi ve Rab duruma müdahale ederek onlar için “gökten ekmek yagdirdi”. Sizden Yuhanna kitabinin altinci bölümünü okumanizi isteyecegim, çünkü orada bu ekmegin man oldugunu göreceksiniz. Israil’in çölde beslendigi yalnizca iki sey vardir – bildircinlar ve man. (Misir’dan Çikis 16:13-16) Kenan diyarina vardiklari zaman, “ülkenin tahilina” sahip oldular.

Man nedir? Bu olayda man, Mesih’tir, gökten asagi indi, alçakgönüllü davrandi ve burada aynen insanin tanri önünde yasamasi gerektigi gibi yasadi. Man’in ne oldugunu Isa’nin kendisi bize anlatir. Ama biz bunu anlamayiz. Israillilerin dedigi gibi, biz de “man” deriz. “Man” nedir? Ancak ne siz ne de ben ölüm araciligi ile ona ulasmadikça bu man ile beslenemeyiz. “Isa onlara söyle dedi:’Size dogrusunu söyleyeyim, Insanoglu’nun bedenini yiyip kanini içmedikçe sizde yasam olmaz” (Yuhanna 6:53). Bu nedenle, man, bu olayda oldugu gibi, alçalmis olan Mesih’tir. “Ülkenin tahili”, yüceltilmis olan Mesih’tir. Hem sizin hem de benim O’ndan yememiz gerekir. Çünkü çölde olmamiza ragmen, cennete gidiyoruz, Tanri’nin yanindaki yuvamiza giden yoldayiz. Ve Tanri’nin Ruh’u canlarimizi simdi göksel yerlere tasiyor. Her ikisinden de yememiz gerekir.

Yalnizca man yiyen kisi göksel topraklara hiç bir zaman ayak basamaz. Ve yalnizca göksel olan ile ilgilenen ve alçalmis olan Mesih’i arastirmayi ihmal eden ve O’nun ölümünü kendisine mal etmeyen kisi, hem gerçegin dolulugunda hem de Mesih’in lütfunda yürümeyecektir. Cesaret ve güç istiyorsaniz gözleriniz yüceltilmis olan Mesih’in üzerine dikilmis olmalidir. Ama yürümemiz gereken tüm zorluklarda ve kosullarda Mesih’in bu olayda yürüdügü gibi yürümemiz için gözlerimizi bu olaydaki alçalmis ve alçakgönüllü bir insan olan Mesih’e dikmeliyiz. Bir yolcu man ile beslenir. Bir asker ise, ülkenin tahili ile beslenir. Yalnizca “ülkenin tahili” ile beslenen bir kisinin çetin, sert, kaba ve yollarinda lütuf ile yürümeyen bir kisi oldugunu anlarsiniz. Sonra yalnizca Isa’nin yasami olan man ile beslenen birinin alçalmis, lütufkar ve yumusak huylu biri oldugunu anlarsiniz, ama bu kisi göksel bir Mesih hakkinda fazla bilgiye sahip degildir ve bu nedenle imaninda enerji ve cesaret eksiktir.

Sevgili dostlar, bizim istedigimiz, tüm gerçektir ve sükürler olsun ki O bize tüm gerçegi vermistir. Mesih’i Tanri’nin O’nu sunmus oldugu sekilde canlarimiz için, her görünümü içinde istiyoruz. Eger müjdeleri okursaniz, man hakkinda onun ne olduguna iliskin açiklamayi okursunuz. Müjdeleri basindan sonuna kadar tekrar tekrar okuyun. Bu çöl yolculugundan geçerken, müjdeler canlarimiz için Tanri’nin yiyecegidir. O, ayartmaya ugramadi mi? Evet ugradi, bizim geçtigimiz denemelerin hepsinden geçti. Ama o zaman kendisini nasil korudu? Çok basit, Tanri’ya bagimli kalarak. Canlarimizin yiyecegi O’dur, çünkü burada beslenecegimiz tek kaynak yalnizca Mesih’tir.

Bu bölümde çok önemli ilkeler yer alir (Misir’dan Çikis 16). Herkesin kendi man’ini kendisinin toplamasi gerekiyordu. Yeteri kadar toplamaliydi ve erken kalkmasi gerekiyordu. Erken toplamadigi takdirde yeteri kadar toplayamazdi. Ve onu sabaha kadar saklamamasi gerekiyordu. Man’i, yani Mesih’i, o gün boyunca uygun sekilde beslenebilmesi için sabahin erken saatlerinde toplamasi gerekiyordu. Mesih’i yalnizca Kutsal Yazilardan toplayabilirim, bu yüzden Kutsal Yazilarin okunmasi ve incelenmesi çok önemlidir. Kutsal Yazilardan beslenin. Man toplamanin yolu budur. Tanri’nin Sözünü okuyun, çünkü sözü okudugunuz takdirde Söz caninizi besleyecektir.

Içinizde hala benligin mevcut oldugunu unutmamaniz gerekir. Ve bu benlik Misir’in soganlarini ve pirasalarini her zamanki kadar çok sevmektedir. Ama her seye ragmen siz egemen lütuf araciligi ile Mesih’te yeni bir yaratiksiniz. Yeni bir yaradilisa sahipsiniz ve bu yeni yaradilis Mesih’ten, yalnizca Mesih’ten beslenmektedir. Yeni yaratigi mi yoksa eski yaratigi mi beslemem daha dogrudur? Anlamaniz gereken mesele budur. Yeni yaratigi besleyecek tek sey Kutsal Yazilardir ya da Kutsal Yazilari anlamam için bana yardimci olacak olan seydir. Size yalnizca su kadarini söyleyeyim, ne okudugunuza dikkat edin, ama okuyun. Pavlus Timoteos’a söyle dedi: “Okuduklarina dikkat et!” (1. Timoteos 4:13) Bilgece bir ögüt! Pavlus, okumaya deger veriyordu, bu yüzden ayni kisiye sunlari yazdi: “Gelirken kitaplari, özellikle yazi derilerini beraberinde getir.” (2.Timoteos 4:13) Kutsal Kitaptan baska hiç bir sey okumayan kisiler genellikle tanidigim en cahil insanlardir. “Ben yalnizca Kutsal Kitap okurum” diyen kisiler, bunu söyledikleri zaman dindar göründüklerini sanirlar. Gerçekte, bu ifade yürekteki gururu gösterir. Çünkü hatirlamamiz gerekir ki, Tanri bize O’nun gerçegini kitaplar yazarak açiklayan pek çok degerli hizmetkarlar vermistir. Bunu aklinizda tutun. Okumak çok önemlidir, ama yine söylüyorum, ne okudugunuza dikkat edin. Kitaplar bildiginiz gibi en iyi arkadastirlar. Ama ayni zamanda bir kitabin içeriginin sizin üzerinizde ne gibi bir etki birakacagini aklinizda tutmaniz çok önemlidir. Tanri’nin Ruhu tarafindan yazilmamis bir kitap benligi besleyecektir, ama içinizdeki Tanri yasamini beslemeyecektir. Kutsal Yazilar beni ortaya çikartir, yargilar ve besler. Mezmur 119’u okuyun. Ve bu mezmurun ayetlerinden tam 174 tanesinin Sözün degerini nasil vurguladiklarina dikkat edin. Man’dan beslenmeye özen gösterin ve ondan doya doya yiyin.

Çölde Sayim 11:9 ayetinde sunu okuruz: “ Gece ordugaha çiy düserken, man da birlikte düserdi.” Tanri Ruhunun kutsanmis Rab Isa Mesih ile böyle ilgilendigini düsünüyorum. Toprakta olsa bile topraga hiç bir zaman dokunmaz. Mesih yeryüzünde idi, ama yerden degildi. O yeryüzüne gelmis olan, göksel Olan idi. Tanri’nin sevgili ve kutsanmis olan Oglu’nun beden almasi ile ilgili olarak bu da Tanri Ruhunun gösterdigi harika bir özendir.

Misir’dan Çikis’in sonunda sunu okuruz: “Musa Harun’a,’Bir testi al, içine bir omer man doldur’ dedi. ‘Gelecek kusaklar için saklanmak üzere onu Rabbin huzuruna koy.” Ve ayni zamanda Ibraniler 9:4 ayetinde ” altindan yapilmis man testisi” bulundugunu okuruz. Burada söz edilen yine Mesih’tir; yeryüzünde mükemmel ve alçakgönüllü bir insan yasami içeren o tanrisal kabin yücelik içindeki sonsuz anidir.

Burada asagida olan Isa ile, orada yukarida olan Isa aynidir. Ve Kutsal ruh araciligi ile gözlerinizi dikmis oldugunuz Isa burada yeryüzünde aramizda yürümüs olan Isa’dir. Ve bize söyle der: “Beni izleyin!”

Misir’dan Çikis’in on altinci bölümü böylelikle bize çöldeki Tanri halkinin yiyecegini sunar. bu yiyecegi her zaman yazili Söz’den toplamamiz gerekir. Yasadiginiz sürece ara sira belki bazi zorluklar ile karsilasacaksiniz ve “ne yapacagimi gerçekten bilmiyorum” diyeceginiz zamanlar yasayacaksiniz. Eger Kutsal Yazilar zihninizi kaplamis durumda iseler, ne yapmaniz gerektigini bileceksiniz. “O zaman Rabbin su sözünü animsadim” (Elçilerin Isleri 11.16), bu söz Petrus’un hataya düsmesine engel oldu. Tanri sözü bize burada yürüdügümüz yolda atacagimiz her adimi gösterir. Süleyman’in Özdeyisleri kitabi oldukça ilginçtir bu konuda büyük bir degere sahiptir. Özenle incelemenizi salik veririm. Ayni zamanda Kutsal Yazilarda favori ayetlere sahip olmamanizi öneririm. Kutsal Kitap’in hepsini okuyun ve onu özenle ve dua ederek inceleyin. Çünkü aksi takdirde Tanri gerçeginin solugunu alamazsiniz. Ah, o zaman Tanri Sözü nasil da söz ile ifade edilemez bir degere kavusur. Iste on altinci bölümde bulacaginiz budur.

Ama gerçegin on yedinci bölümde ortaya çikan baska bir yani daha vardir. Bu bölümde yine sikayet ediyorlardi. “Ama halk susamisti. ‘Niçin bizi Misir’dan çikardin?’ diye Musa’ya söylendiler. ‘Bizi, çocuklarimizi ve hayvanlarimizi susuzluktan öldürmek için mi?” (Misir’dan Çikis 17:3) Musa’yi taslamaya hazirlandilar (Misir’dan Çikis 17:4). Ama Tanri’nin lütfu duruma hakim oldu. “Rab Musa’ya, ‘Halkin önüne geç’ dedi, ‘Bir kaç Israil ileri gelenini ve Nil’e vurdugun degnegi de yanina alip yürü. Ben Horev Dagi’nda bir kayanin üzerinde, senin önünde duracagim. Kayaya vuracaksin, halk içsin diye su fiskiracak. Musa Israil ileri gelenlerinin önünde denileni yapti.” (Misir’dan Çikis 17:5,6) Bu kaya ne idi? Kutsal Kitabinizda Pavlus’un Korintlilere yazdigi birinci mektubu açin. “Hepsi ayni ruhsal yiyecegi yedi, hepsi ayni ruhsal içecegi içti. Artlarindan gelen ruhsal kayadan içtiler; o kaya Mesih idi.” (1. Korintliler 10:3,4) Sizin ve benim ayni seyi – “o kaya Mesih idi - söyleyip söylemeyecegimizi bilmiyorum, ama öyle idi. Burada çarmihin bir baska örnegini görüyoruz. Konu, pek çok iyi sonucu ile birlikte Mesih’in ölümüdür. “Bak, kayaya vurunca sular fiskirdi, dereler tasti” (Mezmur 78:20a) Bu, hiç kuskusuz Tanri’nin Ruhu’nu temsil etmektedir. On altinci bölümde man’i, yani Mesih’i görürsünüz. Ve simdi on yedinci bölümde yer alan fiskiran sular göklerde yüceltilmis  olan Mesih’ten asagi inen Tanri Ruhu’nun örnegidirler. “Bayramin son ve en önemli günü Isa ayaga kalkti, yüksek ses ile söyle dedi: “Bir kimse susamis ise bana gelsin, içsin. Kutsal Yazida dendigi gibi,’içinden diri su irmaklari akacaktir. Bunu, kendisine iman edenlerin alacaklari Ruh ile ilgili olarak söylüyordu. Ruh henüz verilmemisti, çünkü Isa henüz yüceltilmemisti.” (Yuhanna 7:37-39)

Beslenmemi saglayan yalnizca Mesih degil, ayni zamanda Kutsal Ruh’tur da. Bu nedenle, sevgili dostlarim, Tanri’nin bizi yolumuz için ve yolda hemen karsimiza çikacak olan çatisma ve savaslar için bizi nasil tam bir sekilde donattigini görmemiz gerekir. Diri sular gittikleri her yerde onlari izledi. (1. Korintliler 10:4) Ben kayanin hareket ettigini düsünmüyorum, ama kayadan çikanin onlari izledigi bir gerçektir. Yürüdükleri yolun yaninda, o parlak irmak akiyordu. Her sabah gökten ekmek geldi ve diri sular onlari her gün izledi. Tanri mucizevi bir sekilde hareket ederek onlarla ilgilendigini gösteriyordu.

Inanç ve toplumsal yasam açisindan onlari karistirarak bozmayi denedi. Bazilari tuzaga düstüler ve Tanri’nin yargisi altina girdiler.

Bu gün Tanri’nin halkindan olan pek çok kisi ayni tuzaga yakalanir!

Çölde Sayim 27. bölümde Selofhat’in kizlari güzel diyari küçümsemek yerine ona duyduklari arzuyu ifade ederler. Babalarinin miras payini talep ederler ve Tanri bu iman talebini onurlandirir. Tanri her zaman vermekten hoslanir. Bu nedenle,’Rab Musa’ya söyle dedi: “Selofhat’in kizlari dogru söylüyor. Onlara amcalari ile birlikte miras olarak mülk verecek, babalarinin mirasini onlara aktaracaksin.” ((6. ve 7. ayetler)

Bu kadinlari harekete geçiren ruh, tüm topluluga sevk verdi. Çünkü Çölde Sayim 32. bölümde Rubenlilerin ve Gadlilarin ogullari Seria irmaginin karsi kiyisina geçmek istemediler, aileleri ve hayvanlari ile o bölgede kalmak istediler.

Aslinda böyle davranmakla firavunun tuzagina düsmüs oldular. Seria irmaginin ötesine gitmek istemediler. Gilat topraklarinin hayvanlar için uygun bir yer oldugunu gördüler ve Musa’ya söyle dediler: “Bizden hosnut kaldi iseniz bu ülkeyi mülk olarak bize verin ki, Seria Irmaginin karsi kiyisina geçmek zorunda kalmayalim. Burada hayvanlarimiz için agillar yapmamiza, çocuklarimiz için yeniden kentler kurmamiza izin ver. Kendimiz de hemen silahlanip Israillileri kendilerinin olacak ülkeye götürünceye dek onlara öncülük edecegiz.  ” (Çölde sayim 32:5,16)  Ah, sevgili, bu çok üzücü bir durumdur. Göksel degerlere önem vermeyen böyle canlar simdi de mevcuttur. Canin bu durumu anlamasi çok önemlidir. Onlarin söylediklerini duydunuz. Ah, sevgili dostlar, Tanri böyle sözlerin agzimizdan çikmasina izin vermesin. Onlar, tam olarak firavunun önerdigi seyi yaptilar ve Musa bunu reddetti. Kenan’i gördükleri zaman söyle dediler: “Bulundugumuz yere yerlesecegiz.” Bir çadirda yasamak onlar için yeterli degildi, bir ev istediler. Seytan Balam araciligi ile onlara engel olmak istedigi zaman, o onlar hakkinda çok gerçek ve güzel seyler söyledi:”Ey Yakup, çadirlarin, ey Israil, tapinaklarin ne güzel!” Bu çadirlar tam kirk yildir yolda idiler ve içlerinde yasayanlar kendilerinin olacak ülkeye gidiyorlardi ve Balam onlarin bu ülkeye gireceklerini hissetti. Ama ne yazik ki, bu iki oymak çadirda yasamaktan yorulmustu ve yerlesmek istediklerini söylediler. “Burada hayvanlarimiz için agillar yapacagiz ve çocuklarimiz için yeniden kentler kuracagiz” (Çölde Sayim 32:16) Tanri istediklerini yapmalari için izin verdi. Ve bu oymaklar sürgüne götürülen ilk oymaklar oldular (2.Krallar 15:29). Ah, sevgili, dünyaya sinir koyan bu olayin sonuçlari ne kadar da büyük bir derstir.

Simdi Yesu’ya dönelim. Ve bize ait olan berekete ne sekilde götürüldügümüzü görelim. Eski Antlasma’daki Yesu, Yeni Antlasma’daki Efeslilere mektubun karsiligidir. Yesu kitabinin ilk bölümünde sunu okursunuz:”Musa’ya söyledigim gibi, ayak basacaginiz her yeri size veriyorum.” (Yesu 1.3) Bu nedenle, su ve bu seylerin bana ait olduklarini söylemek benim için yararli degildir. Onlarin Mesih’te bana ait olduklari dogrudur, ama ben ayagimi onlarin üzerlerine basincaya kadar deneyimsel olarak benim olmazlar. Bunlarin göksel olduklarini anlamak bir can için çok önemlidir. Tanri bizleri göklere çagirmistir. Biz göklere aidiz. Ve bize ait olan her sey göklerdedir. Bizler bu dünyadan geçen yolculariz, ama göklere ait olarak görülüyoruz.

Israil’in Kenan’a girmesi için Seria irmagini geçmesi gerekir. Yapmalari gereken tek sey ahit sandigini izlemek idi. “Böylece ne yöne gitmeniz gerektigini bileceksiniz. Çünkü daha önce bu yoldan hiç geçmediniz. Ama antlasma sandigina yaklasmayin; sandik ile aranizda iki bin arsin (yaklasik 900 m) kadar bir aralik kalsin.” (Yesu 3:4). Antlasma sandiginin Mesih oldugunu söylememe elbette gerek yok. Mesih ölümden geçti; Tanri’nin yargisina ugradi,

insanlik tarihine gerçekten son verdi ve ölümün gücünü yendi. On dördüncü ayette, son kez olmak üzere çadirlarini kaldirdilar. O ana kadar bir yolcu karakteri tasimislardi.

Seria’ya geldikleri zaman onlar için harika bir an olmaliydi. Daha önce görmüs oldugumuz gibi Kamis denizine geldikleri zaman da onlar için hos bir zaman olmus olmali. bu bir dar geçit idi ve yine burada da beser kisilik siralar halinde ilerlediler. Kamis denizine girdikleri zaman önlerindeki yol dar bir yol idi. Dalgalar, sudan duvarlar olarak her iki yanlarinda idi. Ama Seria’ya geldikleri zaman, otuz millik bir bölge içinde bir damla su bile yoktu. Seria, ölümdür. Ölümün Mesih tarafindan yok edildigini gördügüm takdirde korktugumuz her sey yok olur. Seria ölümdür, ama benim degil Mesih’in ölümüdür ve benim O’nunla birlikte ölmemdir. Mesele yalnizca ölüm degildir, Mesih’in ölüme gidip onu yok ettigini ve yendigini anlamamdir. Eger haritanizi alir ve Saretan’a bakarsaniz,  (Yesu 3:16) onun irmaktan otuz mil kadar yukarida oldugunu göreceksiniz ve Tanri o noktada sulari geri döndürdü. görünürde kuru topraktan baska bir sey yoktu ve sunlari okuruz:”Rabbin antlasma sandigini tasiyan kahinler, halkin tamami irmagi geçinceye dek, kurumus irmak yataginin ortasinda kipirdamadan durdular. Böylece bütün Israil halki kurumus irmak yatagindan geçti.” (Yesu 3:17)

Bu olaydan alacagimiz ders çok basittir. Eger yüreklerimiz göklerde ise, içeri girmek kolaydir. Eger yalnizca göksel degerlere odaklandi iseniz, ülkeye girmeniz sasirtacak kadar kolaydir, çünkü Tanri her engeli kaldirir ve O, halkinin yüreginin, Mesih’te halkina vermis olduklarinin sevinci ile cosmasini sever.

“Halkin tümü Seria irmagini geçtikten sonra Rab, Yesu’ya söyle seslendi:’Her oymaktan birer kisi olmak üzere halktan on iki adam seçin. Onlara sunu buyurun:’Buradan, Seria irmaginin ortasindan, kahinlerin ayaklarini saglam biçimde bastiklari yerden birer tas alin. bu taslari yaninizda götürüp geceyi geçireceginiz yere koyun.” (Yesu 4:1-3) Bu, antlasma sandiginin nerede olduguna dair bir taniklik idi. On iki tasin bir ani olduklarindan hiç kuskum yok. Bu olay, bizim için Rabbin Sofrasi ne ise, odur.

Ancak ayrica:”Seria irmaginin ortasina, antlasma sandigini tasiyan kahinlerin durdugu yere on iki tas diktirdi. Bu taslar bu gün de oradadir.” (Yesu 4:9) Bu on iki tasin dikilmesi, toplulugun bütünlügünü ifade etti. Deyim yerinde ise, biz hepimiz ölüm sularinin altinda idik. Mesih’in ölümünden ögrendigim kendime güle güle demek için özgür oldugumdur. Ben ölmüs ve dirilmis bir kisiyim ve dirilmis bir Mesih’te yasama sahibim. Ama Tanri berekete ve Oglu ile birlige getirilmis oldugum yolu hafizamda her zaman taze olarak muhafaza edecektir. Bu konu ile ilgili olarak Rabbin sofrasinin bize çok büyük yarar sagladigini düsünüyorum. “Yesu, irmaktan alinan on iki tasi Gilgal’e dikti.” (Yesu 4:20) Ayni Rabbin sofrasinin bize konustugu gibi, bu on iki tas da tamamlanmis bir isin sonsuz tanigi olarak kaldilar.

Ve simdi bundan sonraki adim, onlarin Seria ile ilgili bilinçli olarak aydinlanmis olmalaridir. Ve sevgili, bu konuda bilinçli olarak emin olmak can için çok önemli bir asamadir. Kisinin su sözleri gerçekten söylemesi çok önemlidir: Öldügümü ve dirildigimi biliyorum. Tecrübe etmis olarak mi? Evet, kesinlikle. Buradaki düsünce sudur: Ben dirilmis Olan ile bir oldugumu canimin derinliklerinde hissediyorum. Lütuf araciligi ile tüm bir hafta dirilmis bir Mesih ile mesgul oluruz. Ve sonra Rabbin sofrasinda yüreklerimiz bir saat için O’nun ölümünün O’nun için ve bizim için ifade ettikleri ile taze bir dokunus hisseder.

Israil, Gilgal’e vardigi zaman yeni bir ders ögrenmisti. Gilgal, öz yargi yeri idi. Orada sünnet olmuslardi (Yesu 5:2-9). Benligin enerjisi ile benligi kesip atamazsiniz. Mecazi anlamda ölmüs ve dirilmis bir halk idi ve yalnizca sünnet olmustu. Ve bunun sonucuna ortaya çikan güç içinde pratik olarak yürüyebilecek bir Hiristiyani hiç bir zaman bulamayacaksiniz. Bu ancak bir Hiristiyan’in, kendisini, Tanri’nin önünde bir Baskasinin yasami içinde bulundugunu görmesi ile mümkün olur. Bu gerçegi nereden elde edebiliriz? Bu gerçek sanirim Koloseliler kitabinda yazilidir.

Simdi, genç imanli, lütfen Koloseliler kitabinin üçüncü bölümüne bakin. Ikinci bölümde sunlar yazilidir: “Ayrica Mesih’in gerçeklestirdigi sünnet sayesinde bedenin benliginden soyunarak el ile yapilmayan sünnet ile O’nda sünnet edildiniz.” (Koloseliler 2:11) ben kendi adima Mesih’in sünnetini kabul ediyorum. Ben bir kenara ayrildim. Bunu kabul ediyorum. Simdi yasam yeniligindeyim. Bundan sonraki adim nedir? “Mesih ile birlikte dirildiginize göre, gökteki degerlerin ardindan gidin. Mesih orada, Tanri’nin saginda oturuyor.” (Koloseliler 3) Ne kadar kesin! Mesih’in oldugu yerde. Yerdeki degil, gökteki degerlerin ardindan gidin. Dikkat edin, burasi yeryüzü, tam olarak dünya degil, dünya, Misir’dir. Eger duygularim yersel degerler ile ilgili ise, o zaman göksel olmadigim asikardir. Mesele budur. Ben dünyasal Hiristiyanlar ve yersel Hiristiyanlar bulabilirim ve yine göksel olan canlar da bulabilirim. Ah, göksel bir kisinin yaninda bulunmak ne kadar cosku vericidir.

Ve bundan sonra gelen ifade sudur: “Siz öldünüz ve yasaminiz Mesih ile birlikte Tanri’da gizlidir…. bu nedenle bedenin dünyasal egilimlerini öldürün.” (Koloseliler 3:3-6). Yani, ölüm yerinde ilk adama ait olan her seyi uygulamali olarak yerine getirmem gerekir. Bu, bizim Gilgalimizdir. “Ve Rab Yesu’ya,’Misir’da ugradiginiz utanci bu gün üzerinizden kaldirdim’ dedi. Bu gün de oraya Gilgal (kaldirmak, yuvarlamak) denmesinin nedeni budur.” (Yesu 5:9) Bu dünya için yasayan bir kisinin isaretini bir yana koydular. Göksel bir adam için dünyasal olmak, bir utançtir. Bu kisinin yeniden Gilgal’e geri dönmesi gerekir. Ve daha sonra da gözlemleyeceginiz gibi Israil’in her zaman Gilgal’e geri dönmesi gerekmistir. Bizim de böyle yapmamiz gerekir. Zaferden ya da yenilgiden sonra, eger tanrisal yasamda ilerleme kaydedecek isek, öz yargi bizim tek yolumuzdur.

“Ve Gilgal’de Eriha ovalarinda konaklamis olan Israil halki, ayin on dördüncü gününün aksami Fisih bayramini kutladi.” (Yesu 5:10) Misir’dan çikmislardi ve Kenan’da idiler. Tanri sadik kalarak sözünü yerine getirmis ve amacini gerçeklestirmisti. Her ne kadar Kenan’a henüz sahip çikilmamis ve herhangi bir zafer kazanilmamis olsa bile. Kalev ve Yesu’nun bu Fisih bayramindan ne kadar büyük zevk almis olmalari gerektigini sik sik düsünmüsümdür. Misir’da yemislerdi ve ayrica çölde Fisih bayramini kutlamislardi (bakiniz Çölde Sayim 9:1-14); ama eminim ki, bu bayrami ilkinden ya da ikincisinden daha büyük keyif alarak kutlamislardir. Ikincisini yedikleri zaman birbirlerine söyle demis olabilirler: “Ben bu yemekten Misir’daki yemekten daha fazla hoslaniyorum. Orada iken, firavunun korkusu içinde idik, ama simdi artik o yok ve biz simdi ülkemize giden yoldayiz.” Evet, ama o zaman bile yine de o yolda degillerdi. Iman için saklanan daha fazlasi mevcut idi. ama simdi ülkelerinde oturuyor ve Fisih yemegini yiyorlar. O yemegi göksel bir sevinç içinde yiyorlar. Eger tanrisal dersi ögrendi isek, biz de aynisini yapabiliriz. Göksel huzuru ve Mesih ile bir olmanin tadini tam olarak çikaran canlarimiz, Tanrimizin lütuf duygusunu bize veren ilk sey ile beslenir. Ben Kalev ve Yesu’nun bu Fisihtan çok büyük zevk aldiklarina inaniyorum. Ve siz ve ben eger gerçekten Seria’yi geçti isek, Rabbin sofrasindan harika bir sekilde keyif alacagiz.

“Bayramin ertesi günü, tam o gün, ülkenin ürününden mayasiz ekmek yaptilar ve kavrulmus basak yediler.” (Yesu 5:11) Evet, yücelik içindeki Mesih’e kavusmuslardi. Simdi yüceligi içinde bilinen Mesih, canlari besleyendir. Filipeliler kitabinin üçüncü bölümü, ülkenin ürünüdür.

Simdi bulundugu yerde bilinen Mesih’tir. Ve ülkenin ürününden yediklerinin ertesi sabahi man sona erdi. Man kesilince Israilliler o yil Kenan topraklarinin ürünü ile beslendiler. (Yesu 5:12) Ama man yemek bizim için en önemli seydir. Man, Mesih’in yeryüzündeki insan yasaminda alçalmasidir. Ve bizler, yolcular olarak kendimizi O’nun geçmis oldugu kosullarda buluruz, O’ndan ve O’nun lütuf yollarindan besleniriz. Man, budur. Eger man’dan beslenmezsem, o zaman dengeli bir yolcu olamayacagim kesindir (bir yolcu, belirli bir noktaya dogru yol alan kisidir), ve eger ülkenin eski ürününden beslenmiyor isem, o zaman zinde bir savasçi olamam. Hem man’a hem de ülkenin ürününe ihtiyaç vardir. Onlar her ikisine de sahiplerdi. Hem man’in hem de ülkenin ürününün günlük yiyecegimiz olmalari gerekir. “Bayramin ertesi günü ülkenin ürününden mayasiz ekmek yaptilar ve kavrulmus basak yediler” ve Tanri’dan bize de ayni yiyecegi vermesini diliyoruz ve böylelikle Mesih ile birlikte dirilmisler olarak bize ait olanin tadini daha fazla çikarmak istiyoruz.

“Yesu, Eriha’nin yakininda idi. Basini kaldirinca, önünde kilicini çekmis bir adam gördü. Ona yaklasarak,’Sen bizden misin, karsi taraftan mi?’ diye sordu. Adam,’Hiç biri’ dedi, ‘Ben Rabbin ordusunun komutaniyim. Simdi geldim.’ O zaman Yesu yüz üstü kapanip O’na tapindi. ‘Efendimin kuluna buyrugu nedir?’ diye sordu. Rabbin ordusunun komutani, ‘Çariklarini çikar’ dedi, ‘çünkü bastigin yer kutsal topraktir.’ Yesu, söyleneni yapti.” (Yesu 5:13-15) Rabbin ordusunun komutani, Rabbin kendisidir. Elinde kilici ile simdi onlari zafere götürecekti. Ama “Çariklarini çikar, çünkü bastigin yer kutsal topraktir” ifadesi bize, O’nun huzurunun kutsal oldugunu hatirlatir, ayni halkini kurtarmak için geldigi zaman oldugu gibi. (Misir’dan Çikis 3:5) Eger göksel sevinçlere ve Mesih ile birliktelige girecek isem, ve O beni zafere götürecek ise, o zaman deyim yerinde ise, çariklarin çikarilmasi gerekir, çünkü çariklar yeryüzüne dokunmuslardir. Çarigi çikarttiginiz takdirde, ayaklar temiz olacaktir. Ve Tanri kendisine yaklasmakta olan kisilerde kutsallik görecektir.

Kendimizi O’na teslim ettigimiz takdirde, Tanri’nin, Ruh’u araciligi ile canlarimiza getirecekleri seyler harika olacaktir. Gökler hakkinda en çok seyi bilen kisi, belki de gökler hakkinda en az konusan kisi olacaktir. ama o göklerde yasar ve göklerden hoslanir.

O zaman burada Israil’in erken tarihçesi ile ilgili incelememize son verecegiz. Simdi süt ve bal akan diyardadirlar. Ülkede yetisen üründen beslenmislerdir ve gelecekteki zaferlerinde Rabbin kendisi önderleridir.

Tanri, canlarimizin geçmisinde buna yanit vermemiz için her birimize rehber olsun. Kendimizi Mesih ile birlikte dirilmis olarak bilmemiz gerekir; sonra Mesih’ten besleniriz. Ve göksel yasam ve bereketlerimize sahip çikmamiza ve onlardan zevk almamiza karsi çikan tüm düsmanlarimiz üzerinde O bizi zafere götürecektir.

Bizler de tüm yol boyunca lütfun mucizelerinin objeleri oluruz. Yapmamiz gereken tek sey, bir çocuk gibi sade olmamiz ve güvenmemizdir. Tanri bizi sikayet etmekten korusun. Cani, sikayet etmek kadar öldüren baska bir sey yoktur. Rab bize Kendisine karsi daha tatli ve daha emin bir güven ihsan etsin. Mesih’in ölümü bizi düsmanin elinden kurtarmistir. Mesih’ten ve içinizde konut kurmus olan Kutsal Ruh’tan beslenebilirsiniz. Emin ellerdesiniz!

Ve simdi bunlari nelerin izledigine bakalim. Rabden tazelenme aldiginiz an, düsman bir sel gibi üzerinize akin eder. Düsman her zaman ruhsal gelismenize karsi gelmeye çalisir. Ancak Kutsal Ruh’u aldiginiz andan itibaren içinizde gerçek bir çatisma olusmaya baslar. “Amalekliler gelip Refidim’de Israillilere savas açtilar. (Misir’dan Çikis 17:8) Amalek, benlige isaret eden bir örnektir. Galatyalilar mektubunu bu olay ile baglantili olarak okur iseniz, yardim almis olursunuz. “Sunu demek istiyorum: Kutsal Ruh’un yönetiminde yasayin.  O zaman benligin tutkularini asla yerine getirmezsiniz. Çünkü benlik Ruh’a, Ruh da benlige aykiri olani arzular. Bunlar birbirine karsittir; sonuç olarak, istediginizi yapamiyorsunuz.” (Galatyalilar 5:16,17) Benlik ve Ruh birbirlerine karsittirlar. Simdi gerçekten iki dogaya sahipsiniz. Iyi olani yapmak istiyorsunuz, ama benlik buna karsi çikiyor. Eger benlige izin verirseniz, Rabbi hosnut etmeyen seyi yapmis olacaksiniz. Ama eger Ruh’un gücünde iseniz, bir zafer kazanirsiniz. Zaferin kazanilmasi Musa’ya bagli idi.

“Musa, Yesu’ya, ‘Adam seç, git Amalekliler ile savas’ dedi. ‘Yarin ben elimde degnegim ile tepenin üzerinde duracagim’ dedi. Yesu, Musa’nin buyurdugu gibi Amalekliler ile savasti. Bu arada Musa, Harun ve Hur tepenin üzerine çiktilar. Musa elini kaldirdikça Israilliler, indirdikçe Amalekliler kazaniyordu. Ne var ki, Musa’nin elleri yoruldu. Bir tas getirip altina koydular. Musa üzerine oturdu. Bir yanda Harun, öbür yanda Hur, Musa’nin ellerini yukarida tuttular. Günes batincaya dek Musa’nin elleri yukarida kaldi. Böylece Yesu Amalek ordusunu yenip kiliçtan geçirdi.” (Misir’dan Çikis 17:9-13) Konu firavun ile ilgili oldugu zaman, söz söyle idi:”Yerinizde durun ve Rabbin kurtarisini görün…. Rab sizin için savasacak, siz sakin olun yeter.” (Misir’dan Çikis 14:13,14). Tanri tüm savasi yapar. Eger konu sizi seytanin gücünden kurtarmak ise savasan Tanri olacaktir. Ama eger konu benlik ile ilgili ise, - ve dikkat edin, çünkü benlik her zaman içinizdedir – o zaman çatisma olmasi gerekir ve “Amalek ile savas” gerekir. Çatismanin güç kaynagi nedir? Kutsal Ruh’tur. Çatismanin varligi bile içimde Kutsal Ruh’un var oldugunu gösterir. Konu, benim kurtuldugum ya da kurtulmadigim degildir. Konu, Tanri’nin isteginin mi yoksa sürekli bana engel olmaya çalisan benligin isteginin mi gerçeklesecegidir; benlik, beni bir Hiristiyan olarak yürüdügüm yolda durdurur.

Bundan sonra olacaklari gözlemleyin. Musa dua eder ve Yesu savasir. Burada ilk kez Yesu’dan söz edildigini görürsünüz. Daha sonra Yesu’dan ayrintili olarak bahsedilecektir. Musa’nin duasinin göklerde bizler için aracilik duasi eden Rabbimizin duasi oldugundan hiç kuskum yok ve ayni sekilde Yesu’nun da Tanri’nin Ruhu’nun enerjisi içindeki dirilmis Mesih’in örnegi oldugundan eminim. Eger Kutsal Ruh ile yürürseniz, zafer kazanmaya mahkumsunuz. Eger benlige izin verirsem bu yenilecegim anlamina gelir. Bu durum, genç bir imanliyi tövbe ettigi konusunda kuskuya düsürebilir. Ya da gerçekten kurtuldugundan emin olamaz. Bu büyük bir hatadir, çünkü Israil Babil’e sürgüne götürülmüs olsa bile, Misir’a asla geri dönmeyecektir. Tanri’nin çocugu olmaniz asla son bulmayacaktir. Babil’e sürgüne gidebilirsiniz, yani, ahlaki açidan dünyaya dönebilirsiniz, ama Tanri’nin eli her zaman üzerinizde olacaktir, çünkü hala O’nun çocugusunuz. Ben kendi yolumdan gitmeyi seçebilirim ve O beni sürgüne yani deyim yerinde ise, Babil’e göndermis olabilir, ama ben her zaman O’nun çocuguyum.

Içimizdeki benlik ve Ruh arasindaki çatisma bizim tövbe etmis oldugumuzun bir isaretidir. “Musa elini kaldirdikça Israilliler, indirdikçe Amalekliler kazaniyordu.” (Misir’dan Çikis 17:11). Bizler kutsanmis Rabbimiz Isa Mesih’in sürekli araciligina bagimliyiz. O’nun ellerinin hiç asagiya inebilecegi akliniza gelir mi? Hayir! O’nun ellerinin yorulabilmesi mümkün mü? Asla! “Isa onlari kentin disina, Beytanya’nin yakinlarina dogru götürdü. Ellerini kaldirarak onlari kutsadi. Ve onlari kutsar iken yanlarindan ayrildi, göge alindi.” (Luka 24:50,51) Kutsamak için ellerini kaldirmis olarak göge alindigi görüldü ve bu güne kadar da ellerini kaldiriyor. Ah, hayir, O’nun elleri asla yorulmaz, güçsüzlesmez. “Tanri’nin seçtiklerini kim suçlayacak? Onlari aklayan Tanri’dir. Kim suçlu çikaracak? Ölmüs, üstelik dirilmis olan Mesih Isa, Tanri’nin sagindadir ve bizim için aracilik etmektedir.” (Romalilar 8: 33, 34). Baska bir ayet daha okuyalim: “O bize aracilik etmek için sonsuza kadar yasamaktadir.” (Ibraniler 7:25)

Amalek o gün yenilgiye ugratildi (Misir’dan Çikis 17:13-16). Ancak Tanri onun kötülügünü hatirladi. “Siz Misir’dan çiktiktan sonra Amaleklilerin size yolda neler yaptiklarini animsayin. Siz yorgun ve bitkin iken size yolda saldirdilar. Geride kalan bütün güçsüzleri öldürdüler. Tanri’dan korkmadilar. Tanriniz Rab mülk edinmek için miras olarak size verecegi ülkede sizi çevrenizdeki bütün düsmanlardan kurtarip rahata kavusturunca Amaleklilerin anisini göklerin altindan sileceksiniz. Bunu unutmayin!” (Yasa’nin Tekrari 25:17-19) Saul’e daha sonra Amaleklilerin hepsini öldürmesi söylendi, ama o Amalek kralini sag birakarak buyrugu tam olarak yerine getirmedi. (1. Samuel 15) Önemli olan nokta sudur: benligin gitmesi gerekir. Ama ne kadar da büyük bir berekete sahibiz. Tanrinin Ruhu içimizdedir ve yücelerdeki Mesih bizim için aracilik etmektedir. Biz çok özenli bakilan bir halkiz (Misir’dan Çikis 17:15,16).

“Ve Musa bir sunak yapti, adini Yahve Nissi (Rab Sancagimdir) anlamina gelir. (Misir’dan Çikis 17:15) Simdi, tapinan biri olacaksiniz. Cani tapinmaya yönlendirenin bu oldugunu düsünüyorum. Rab Sancagimdir! Eger Rab Sancaginiz ise, o zaman zaferiniz kesindir! Iste Tanrinin, halkinin tarihini baslatma yolu budur. Misir’dan çikartti ve çölde denedi. Ne kadar çok denenmeye maruz kalirsaniz, Tanrinin lütfunun ne oldugunu o kadar çok ögrenirsiniz. Mesih’ten beslenirsiniz ve Tanrinin Ruhu sizi destekler. Ve sizi zafere tasir. Ayrica simdi Tanri’nin saginda bulunan kutsanmis Rab Isa Mesih’in sonsuza dek sürdürdügü araciliginin harika gerçegi de sizinledir. Bu degerli gerçeklerin içinden yürüyen herkes mutludur.

Rab Isa, sen benim Ekmegimsin,
Sonsuza kadar araciliginla yasarim:
Rab Isa sen benim Sarabimsin,
Çünkü senin kanin benim için döküldü.
Yarisi tamamlayana, sensin.
Yasam tacini alana kadar
Benim Ekmegimsin.;Sarabimsin, Yüceligimsin,
Kurtulusumun gücüsün.
Rab Isa, benim gücüm sensin;
Güç ve övgü sana aittir:
Rab Isa, sen benim sarkimsin.
Çünkü senin lütfun bana yeter.
Simdiki zamanin göz yaslari bitene kadar,
Ayarticinin ayartmalari son bulana dek,-
Sen benim gücümsün:
Sikintida sarkimsin,
Kurtulusumun boynuzusun.
Rab Isa, benim isigimsin.
Ve ben sana bakmaktan çok hoslaniyorum;
Rab Isa, sen benim yasamimsin,
Kendi canini benim canim ugruma verdin.
Isiklar azalarak solgunlassa bile,
Bedenim ve yüregim zayif düsse de,
Yasamim sensin:
Sen Tanri yaratilisinin günesisin,
Benim isigim ve kurtulusumsun.
Rab Isa sen benim umudumsun.
Burada seni bekliyorum;
Rab Isa sen benim kazancimsin,
Sen benim için her seyde her seysin.
Sevincim, esenligim, isigimsin,
Yasamim, umudum ve gücümsün,-
Sen benim övgümsün;
Rabbimsin, tapindigimsin.
Sen kurtulusumun Tanrisisin.