SONSÖZ

Bu ana kadar Barnaba Müjdesi’nin sahte bir Müjde olduğuna dair kanıtlar sunmuş bulunmaktayım: bir Müslüman ya da bir Hıristiyan için aynı değerde olan kanıtlar ve bu kanıtların dindar içerik ile hiç bir ilişkileri yoktur. Doğal olarak, bu 40 ya da 50 nedenin ve kanıtın, bu belgenin gerçek İncil , Mesih’in gerçek Müjdesi olamayacağına ve Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki tartışmalarda yarar sağlamayacağına herkesi ikna edeceğini umuyorum.

Şimdi ise, tüm Hıristiyanları, Barnaba Müjdesi’ni yukarıdaki bulgular dahi olmadan, ciddiye almalarını hemen hemen imkansız hale getiren üç ciddi ve büyük zorluğu sunmayı arzu ediyorum. Bu üç zorluk şunlardır:

  1. Kur’an’da Yahya ibn Zekeriya olarak adlandırılan Vaftizci Yahya’dan hiç bir şekilde söz edilmemesi ciddi bir eksiktir.
  2. Yeni Antlaşma yazarlarının neredeyse hepsinin bu konudan yüzlerce kez söz etmelerine rağmen, Yahudilerin kurbanlarının Tanrı’dan gelmedikleri ifadesi – ve Kur’an aynı konudan en az üç kez söz eder.
  3. Sahte Barnaba’nın kendisini İsa’nın On İki Elçisinden biri olarak adlandırdığı gerçeği ve Tomas’a elçiler listesinde yer verilmeyişi – bu ifade diğer dört Müjde yazarının ifadelerini kabul etmez.

Zekeriya oğlu Vaftizci Yahya’dan Söz Edilmemesi

Yahya ibn Zekeriya’dan Kur’an’da beş kez söz edilir. İlk bölüm, El-Enbiya (Peygamberler) Suresi 21:89-90 ayetinde bulunur; orta Mekke dönemi, Vaftizci Yahya, iyi işleri ve itaatkarlıkları nedeni ile babası Zekeriya ve annesi ile birlikte Tanrı tarafından övülür. İkinci bölüm, El-En’am (Sığır) Suresi 6:85 ayetinde bulunur; geç Mekke dönemi; Vaftizci Yahya’dan İsa ile birlikte “doğruların safında” bulunan bir kişi olarak söz edilir. Üçüncü olarak, Meryem Suresi 19:1-15 ayetinde bahsedilir; H.S.7; burada Yahya’dan iki kez söz edilir. İkinci referansta kendisine şu buyruk verilir, “Ey Yahya! Kitaba sımsıkı sarıl! 1 Ve Yahya daha çocuk iken, hikmet ve Tanrı katından kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği almış bir kişi olarak tanımlanır.

Sidna Yahya’dan söz eden son bölüm Ali-İmran (İmran Ailesi) Suresi, 3:38-41,45 ayetinde yer alır; H.S.2 ya da 3. bu, çok önemli bir bölümdür ve üzerinde uzun uzadıya düşünmemiz gerekir, çünkü Yahya’nın bir peygamber olduğunu ve İsa’nın geleceği önceden bildirdiğini oldukça net bir şekilde belirtir. 39.ayeti okuyalım:

Zekeriya mabede namaz kılarken melekler ona, ‘Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve Salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler’ diye seslendiler.

Ve sonra 45.ayette şu söz hakkında okuruz:

Hani melekler şöyle demişti: ‘Ey Meryem! Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.’

Yahya’nın adı Meryem oğlu İsa Mesih olacak olan Tanrı’nın bir Sözü’nün (مُصَدقاً بكلمة من الله ) gerçeğine tanıklık etmek için geldiğine burada da görüldüğü gibi hiç bir kuşku yoktur. Ve bu öykü, Luka Müjdesi’nin birinci bölümündeki Yahya’nın dünyaya gelişi ile ilgili temel ayrıntıların hepsi ile uyum içinde olan bir öyküdür.

Yahya’nın İsa ile olan ilişkisinin önemine bir başka şekilde değinmek için, İsa’dan söz edilen on bir surenin üç tanesinde Yahya’dan da bahsedildiğini söyleyelim. Bu, zamanın %27’sini temsil eder.

Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’da sahip olduğumuz Müjdelere göre, Tanrı tarafından gönderilen, adı Vaftizci Yahya olarak anılan bir adam vardı. Yahya, tövbe edilmesi gerektiğini öğretti ve bu tövbenin bir belirtisi olarak insanları eğilip alçalmaya ve Şeria nehrinin sularına dalıp çıkmaya yöneltti. Nehrin sularına dalıp çıkmak günahlarını terk edip Tanrı’ya döndüklerinin bir belirtisi idi ve vaftiz olarak adlandırıldı. Bu belirti nedeni ile Yahya’ya Vaftizci Yahya adı verildi. Yahya mucize yapmadı, ama pek çok kez İsa’nın geleceğini, Tanrı’nın Sözü olduğunu ve Kutsal Ruh ile vaftiz edeceğini önceden bildirdi. Yahya’nın, Müjde’de büyük öneme sahip olan yeri şu gerçek aracılığı ile anlaşılabilir: Kanonik Müjdelerde ve buna ek olarak Elçilerin İşleri’nde Vaftizci Yahya’dan doksan iki kez söz edilir; İsa’nın söz edildiği yüz on yedi bölümden otuz iki tanesinde Yahya’dan da söz edilir. Bu, aynı zamanda aynı Kur’an gibi zamanın %27’sidir.

Yahya’dan aynı zamanda M.S. yaklaşık 90 yılında yazan Yahudi tarihçi Josephus tarafından da söz edilir. Josephus’un Antiquities of the Jews (Yahudilerin Eski Zamanları) adlı uzun eserinde şunları okuruz:

Şimdi, Yahudilerin bazıları, Herod’un ordusunun yıkıma uğramasının nedeninin Tanrı’dan geldiğini ve bunun çok adil olarak onun, Vaftzici olarak anılan  Yahya’ya karşı yaptığı kötülüğün bir cezası olarak görülmesi gerektiğini düşündüler. Çünkü Herod, iyi bir adam olan ve Yahudilere erdemli olmayı buyuran, birbirlerine karşı dürüst ve Tanrı’ya karşı dindar davranmalarını söyleyen ve onlartı vaftiz eden Yahya’yı öldürttü. Herod, Yahya’nın halk üzerinde sahip olduğu gücün büyük etkisinden korktu, halkın baş kaldırmaya eğilimli olduğunu anladı ve Yahya’yı öldürdüğü takdirde, onun neden olabileceği herhangi bir rahatsızlığa engel olabileceğini düşündü ve Yahya’yı öldürtmenin en iyi çözüm olduğuna karar verdi. 2

Ancak yine de bunun herhangi bir durum ile ne ilgisi olduğu sorgulanabilir. Bir kişiyi dışarıda bırakmanın, ondan söz etmemenin hiç bir anlamı yoktur. Ve benim bu tepkiyi kabul ettiğim kesindir. Ama sahte Barnaba Müjdesi’nin metnine baktığımız zaman, ve onu Kanonik Müjdelerin metni ile kıyasladığımız zaman, Vaftizci Yahya’dan söz edilmemesine rağmen, onun tamamen yok sayılmadığını keşfederiz, çünkü sözleri hala mevcuttur. Ama bu kez Yahya’nın sözleri, İsa’nın ağzına yerleştirilmiştir; Yahya’nın İsa hakkındaki sözleri tamamen aynı olarak İsa’ya Muhammed hakkındaymış gibi söyletilmiştir.

Aşağıda yapılan karşılaştırmalara bakalım:

Luka’ya göre Müjde, Bölüm 3, ayetler 8 ve 9
Yahya şöyle dedi: “Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin … Balta ağaçların köküne dayanmış bile. İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır.
Barnaba Müjdesi Bölüm 100
İsa, öğrencilerine şöyle der: “tüm bölgeye gidin … tövbe vaaz edin: Çünkü balta ağacı kesmek için ağacın yakınına dayanmıştır.”

Sahte Barnaba Müjdesi’nden alınan aşağıdaki bölümün İtalyanca metni, Figür 9’da görülen 44r sayfasının fotoğrafında yer alır.

Yuhanna’ya göre Müjde Bölüm 1, ayetler 19-30
Yahudi yetkililer, Yahya’ya,’Sen kimsin?’ diye sormak üzere, Yeruşalim’den kahinler ile Levilileri gönderdikleri zaman, Yahya’nın tanıklığı şöyle oldu – açıkça konuştu, inkar etmedi – “Ben Mesih değilim” diye açıkça konuştu.
Barnaba Müjdesi, Bölüm 42
Onlar (kahinler) Levilileri gönderdiler ve onu sorgulamak  için bazı yazıcıları da yolladılar, “Sen kimsin?” diye sordular. İsa itiraf etti ve gerçeği söyledi: “Ben Mesih değilim.”
Onlar da kendisine, ‘Öyle ise sen kimsin? İlyas mısın?’ diye sordular. Onlar, “Sen İlyas mısın, Yeremya biri misin?
O da, “değilim” dedi. ya da eski peygamberlerden biri misin?
“Sen beklediğimiz peygamber misin?” sorusuna, “Hayır” yanıtını verdi. İsa, “Hayır” yanıtını verdi.
Bu kez, “Kim olduğunu söyle de, bizi Gönderenlere bir yanıt verelim” dediler. “Kendin için ne diyorsun?” Sonra şöyle dediler: “Sen kimsin? Söyle ki, biz de bizi gönderenlere bir tanıklık verebilelim.”
Yahya, “Peygamber Yeşaya’nın dediği gibi, ‘Rab’bin yolunu düzleyin’ diye çölde haykıranın sesiyim ben’ dedi. İsa bu kez şöyle dedi: “Ben tüm Yahuda’da haykıran bir sesim ve şöyle seslenirim: ‘Rabbin elçisinin yolunu hazırlayın; “Yeşaya’da yazılı olduğu gibi”.
Yahya’yı sorgulamak için gönderilen bazı Ferisiler, ona, ‘Sen Mesih, İlyas ya da beklediğimiz peygamber değil isen, niye vaftiz ediyorsun?’ diye sordular. Onlar şöyle dediler: “Eğer sen Mesih ya da İlyas ya da herhangi bir peygamber değil isen, neden yeni bir öğretiş vaaz ediyorsun ve kendini Mesih’ten daha değerli bir konuma koyuyorsun?”
Yahya onlara şöyle yanıt verdi: “Ben su ile vaftiz ediyorum, ama aranızda tanımadığınız biri duruyor. Benden sonra gelen O’dur.Ben O’nun çarığının bağını bile çözmeye layık değilim” .. Yahya ertesi gün İsa’nın kendisine doğru geldiğini görünce, öyle dedi: “İşte dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu! Kendisi için, “Benden sonra biri geliyor, O benden üstündür. Çünkü O benden önce vardı’ dediğim kişi işte budur.” İsa yanıt verdi: “Tanrı’nın benim ellerim aracılığı ile yaptığı mucizeler, benim Tanrı’nın isteğini konuştuğumu gösteriyor. Çünkü, ben sizin ‘Mesih’ diye adlandırdığınız, benden önce var olan ve benden sonra gelecek olan Tanrı’nın elçisinin çarıklarının bağını bile çözmeye layık biri değilim.”

(* Burada Grekçe “Mesih”(Hristos) sözcüğünün, Figür 9’un 3. ve 12. satırlarında görülebilen İtalyanca “mesia” ya da “messia” ile eş anlamlı olduğu aşikardır.)

Bu kıyaslamalardan gördüğümüz şudur: Barnaba Müjdesi yazarı, Muhammed’i Mesih olarak adlandırmak ile yalnızca Kur’an ile çelişkiye düşmek ile kalmamış, aynı zamanda Kanonik Müjdeleri uygulama kabilinden bire bir olarak kopya etmiştir. Yaptığı tek değişiklik, Vaftizci Yuhanna’nın sözlerini İsa’nın ağzına yerleştirmek olmuş; İsa’nın Muhammed’i Mesih olarak adlandırmasına neden olmuş ve Yahya’yı ise kitaptan tamamen silmiştir.

Bir Müslüman açısından Yahya’nın Kur’an’dan silinmesi önemli bir durum teşkil etmez, çünkü bu tutum Kur’an’da yalnızca beş ayetin değişmesi anlamına gelir. Ama dört bölümün daha büyük bir kısmını atlamak ve Kanonik Müjde’deki diğer yirmi sekiz tanesini değiştirmek, çok büyük bir değişikliktir. Hıristiyanların ünlü Yahya’yı diğer alanlarda kendisini elli kez sahte olarak gösteren ve aynı zamanda Kur’an ile de çelişen tek bir tanığı temel alarak yok etmeleri gerektiği kesinlikle beklenemez.

Barnaba Tanrı’nın Musa’ya verdiği Tevrat’ta yakmalık sunular buyurduğunu inkar eder

Barnaba Müjdesi’nin 32. bölümünde İsa yazıcıları ile konuşuyor ve onlara şöyle dedirtiyor,

Ve size soruyorum, kendi geleneklerinizi yerine getirmek için hangi nedenden ötürü Tanrı’nın buyruğunu iptal ettiniz? Yoksul babaların oğullarına şöyle diyorsunuz: tapınağa adaklar sunun ve yemin edin.

Yazar sunuların Tanrı’nın bir emri ya da buyruğu olduklarını açıkça beyan eder. sunular, yazara göre yalnızca adetlerdir.

Sonra 66. ve 67. bölümlerde İsa’ya aşağıdaki ifadeler söyletilir:

Vay başınıza, yazıcılar ve Ferisiler: vay başınıza kahinler ve Levililer … Çünkü siz kurban sunmak için gelenlere şunu diyorsunuz:’Koyunlarınızı ve boğalarınızı ve kuzularınızı Tanrı’nın tapınağına getirin ve hepsini yemeyin, ama Tanrı’nın size vermiş olduğunun bir kısmını (yakmalık bir sunu olarak) Tanrınıza bir pay olarak verin.’

Burada Tevrat’ta Tanrı tarafından atanan resmi dini önderler ve hatta kahinler ve Levililer bile insanlara kurban sunmayı öğrettikleri için azarlanırlar. Barnaba Müjdesi’nin yazarı tarafından verilen neden,Tanrı’nın yemek için ete ihtiyaç duymadığıdır. Bu ifade, elbette doğrudur. Tanrı bunu Kutsal Ruh aracılığı ile Zebur’da (Mezmurlar) açıkladı. İ.Ö.1000 yılına ait olan Mezmur 50: 7-15 ayetlerinde Tanrı şöyle der,

Ey halkım, dinle de konuşayım. Ey İsrail, sana karşı tanıklık edeyim: Ben Tanrı’yım, senin Tanrı’nım! Kurbanlarından ötürü seni azarlamıyorum. Yakmalık sunuların sürekli önümde. Ne evinden bir boğa, ne de ağıllarından bir teke alacağım. Çünkü bütün orman yaratıkları, dağlardaki bütün hayvanlar benimdir. Dağlardaki bütün kuşları korurum, kırlardaki bütün yabanıl hayvanlar benimdir. Acıksam sana söylemezdim, çünkü bütün dünya ve içindekiler benimdir. Ben boğa eti yer miyim? Ya da keçi kanı içer miyim? Tanrı’ya şükran kurbanı sun, Yüceler Yücesi’ne adadığın adakları yerine getir. Sıkıntılı gününde seslen bana, seni kurtarırım, sen de beni yüceltirsin.

Başka bir deyişle, Tanrı şöyle demektedir, “Ben sizin yiyeceğinizi yemem ya da sunduğunuz kurbanlara yiyecek olarak ihtiyacım yok, ama size kurban sunmanızı buyurdum. Bu nedenle şimdi saf bir yürek ile kurban sunun.”

Tanrı, gücü her şeye yeten ve her şeyi bilen değil midir? Arzu ettiği şeyi buyurma hakkına sahip değil midir? Tanrı’nın kurban etinin bir kısmının Yahudiler tarafından O’na “tatlı bir koku” yükselterek yakılmasını buyurmaya hakkı olmadığını söylemek, aynı zamanda Tanrı’nın, şimdi Mekke’de Müslümanlar tarafından Hac sırasında Eyd-el-Kabir üzerinde kendisine sunulan binlerce deveyi, boğaları ve koyunların kurban edilmesini buyurmaya hakkı olmadığını söylemektir.

Ayrıca buna ek olarak, Mekke’de törensel bir günah ile ilgili olarak bu gün yapılan bir kurban sunma uygulaması yanlış olacaktır. Eğer biri Hac esnasında bir hata yapar ise, örneğin, yanlış giysiler giyer ise, bu hac uygulamasının değerini sıfıra indirger. Bu yanlışı “örtmek”, “karşılığını ödemek”, “kefaret etmek” için El-Bakara suresine göre 2:196 ayetinde; H.S.2-3, bir fidye (fidya فِدية ) vermek zorundadır ve bir başka seçeneği daha vardır; bir kurban (nusuk نُسك ) sunmalıdır. Bu durum, bir arkadaşımın başına geldi. Bu arkadaşım ve yedi başka erkek, Hac esnasında yaptıkları törensel günahın yanlışını örtmek (karşılığını ödemek? Kefaret etmek?) için birlikte bir boğa satın almaya gittiler.

Ama Müslüman okuyucular için yine de önemli olan şey, Kur’an’ın Musa’nın Tevrat’ı ile bağlantılı olarak yakmalık sunular hakkında ne söylediğini bilmektir. Tanrı, Yahudi imanlılara kurbanlar sunmalarını buyurdu mu, buyurmadı mı? H.S.10 yılına ait el-Ma’ide (Masa) Suresi 5:27 ayeti, Kayin ve Habil ile ilgili olarak şunu söyler:

(Ey Muhammed!) Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban (kurban, قُربان ) sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti.

Burada yazılanlar, Musa’ya Tevrat’ın Yaratılış kitabında 4:1-4 ayetlerinde açıklanan bilgilerin aynısını kabul eder; “Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi.” El Beydevi ve Celaleddin  Tanrı’nın Habil’in kurbanını kabul ettiğini göz ile görünür bir şekilde kabul ettiğini, Kayin’in sunusuna dokunmadan, onu yakıp tüketmesi için gökten ateş göndererek beyan ettiğini söyleyen, Kur’an’da bulunmayan başka ayrıntılar eklerler. 3 

Bundan sonra H.S.2 ya da 3 yılına ait Ali-İmran (İmran ailesi) Suresi 3:183 ayetinde şu sözleri okuruz:

Onlar, “Allah, bize, ateşin yiyeceği bir kurban (kurban, قُربان ) getirmedikçe hiç bir peygambere inanmamamızı emretti” dediler. De ki: “Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?

Bu ifadenin İlyas’a işaret ettiği kesindir. 1. Krallar 18:16-45 ayetlerinde bulunan büyük zaferinin öyküsü. İlyas, Baal putuna tapan kahinlere bir yarışma ile meydan okudu. Baal’ın kahinleri, bir boğa alıp kesecekler ve parçalayıp odunların üzerine koyacaklardı ve İlyas da aynı şeyi yapacaktı. Baal’ın kahinleri kendi ilahlarını adı ile çağıracaklardı, İlyas da Rabbi adı ile çağıracaktı. Hangisi gökten ateş ile karşılık verir ise, böylelikle kendisinin gerçek Tanrı olduğunu göstermiş olacaktı. Hatta İlyas kendi kurbanının üzerine üç kez küpler ile su dökerek ıslattı. Sonra dua etti ve İsrail’in Rab Tanrısı, gökten gönderdiği ateş ile yakmalık sunuyu, odunları, taşları ve toprağı yakıp hendekteki suyun hepsini kuruttu.

Bu büyük zaferden  aynı zamanda ilk Mekke dönemine ait El-Saffat (Sıra sıra dizilenler) Suresinin 37:123-128 ayetlerinde de söz edilir, ayetleri okuyalım:

Şüphesiz İlyas da peygamberlerden idi. Hani kavmine şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” “Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah’ı bırakarak Ba’l’e mi tapıyorsunuz?” Onu yalanladılar. Bu sebep ile onlar (cehenneme) götürüleceklerdir. Ancak Allah’ın ihlaslı kulları başka.

Son olarak, H.S.2 yılına ait El-Bakara (Sığır) Suresinde 2:67-72 ayetlerinde aşağıdaki sözcüklerin yer aldığını görürüz:          

Hani Musa kavmine, “Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Musa, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. … (bundan sonra bir çok ahmakça sorular sorarlar, çünkü itaat etmek istemezler, bölüm devam eder)….  “İşte şimdi tam doğrusunu bildirdin” dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı.

Burada Tanrı’nın halka, Musa aracılığı ile belirli bir kurban sunmasını buyurduğu kusursuz bir netlik ile söylenir. Bu ayetlerde anlatılan öykü Musa’nın Tevratı’ndaki Çölde Sayım kitabında 19:1-10 ayetlerindeki kurban buyruğu ile uyumludur.

Kur’an’dan yapılan tüm bu alıntılarda Tanrı tarafından kurban sunulmasının buyrulduğunu açık bir şekilde görürüz. Ve böylelikle Barnaba Müjdesi’nin yine hem Kutsal Kitap hem de Kur’an ile çelişki içinde olduğunu anlarız.

Eski Antlaşma’da Kurban

Bu sözü edilen çelişki bir Müslüman için fazla önem taşımayabilir, ama Hıristiyanlar (ve Yahudiler) için korkunç bir çelişkidir. Ve şu anlama gelir: Musa’nın Tevratı’ndaki 187 bölümün 57 tanesi ya da hemen hemen üçte biri hatalıdır. Davud’un Mezmurları’nın (Zebur) %10’unun yanlış olduğu anlamına gelir. Toplam olarak, Yahudilerin kitaplarından 39 tanesinden 23’ü barış sunularından, günah sunularından ya da suç sunularından söz ederler. Bunların hepsini yanlış olduklarına inanamayız. O zaman bu Eski Antlaşma’nın hemen hemen üçte ikisinin yanlış olduğu anlamına gelmektedir.

Yeni Antlaşma’da Kurban

Hıristiyanların Yeni Antlaşma kurbanlarından dört kanonik Müjde’nin hepsinde ve İsa’nın öğrencilerine vahiy yolu ile verilen 23 kitabın 9 tanesinde söz edilir ya da imada bulunulur. Bu oran da Hıristiyan Yeni Antlaşması’nın %48’ini teşkil eder.

Luka 2:22-24 ayetlerinde İsa’nın doğumundan sonra, şunları okuruz:

Musa’nın yasasına göre arınma günlerinin bitiminde Yusuf ile Meryem çocuğu Rabbe adamak için Yeruşalim’e götürdüler. Nitekim Rabbin yasasında, ‘İlk doğan her erkek çocuk Rabbe adanmış sayılacak’ diye yazılmıştır. Ayrıca, Rabbin yasasında buyrulduğu gibi, kurban olarak bir çift kumru ya da iki güvercin yavrusu sunacaklardı.

Luka 5:12-15 ayetlerinde İsa’nın cüzamlı adamı iyileştirdiğini okuruz; İsa iyileşen adama şöyle der:

Bundan kimseye söz etme, git, kahine görün ve cüzamdan temizlendiğini herkese kanıtlamak için Musa’nın buyurduğu sunuları sun.

Özetleyecek olur isek, kurbanlardan ve sunulardan Eski Antlaşma’nın hemen hemen üçte ikisinde ve Yeni Antlaşma’nın nerede ise yarısında söz edilir. Müslümanların Hıristiyanlardan şu iyi haberden vazgeçmelerini beklemedikleri kesindir: İsa, tarihi hatalar ile dolu ve hatta Kur’an ile bile çelişkide olan bir kitabı temel alarak günahlarımız uğruna bir kurban olup ölmek ile Cennet yolunu herkese açtı.

Barnaba İsa’yı şahsen tanıyan on iki öğrenciden biri olduğunu iddia eder

Matta, Markos ve Luka tarafından İsa Mesih’in Müjdesi’nde kaydedildiği gibi, İsa özel bir eğitim vermek amacı ile kendisine 12 öğrenci seçti. Bir vergi görevlisi olan Matta, İsa’yı izlemesi için bulunduğu vergi dairesinden doğrudan çağrıldı. Matta 9:9 ayetini okuyalım:

İsa oradan geçer iken, vergi toplama yerinde oturan birini gördü. Mata adındaki bu adama, “Ardımdan gel” dedi. Adam da kalkıp İsa’nın ardından gitti.

Başka bir olaya bakalım:

İsa, Celile gölünün kıyısından geçer iken, göle ağ atmakta olan Simun ile kardeşi Andreas’ı gördü. Bu adamlar balıkçıydı. İsa onlara, “Ardımdan gelin” dedi, “Sizleri insan tutan balıkçılar yapacağım.” Onlar da hemen ağlarını bırakıp O’nun ardından gittiler. (Markos 1:16-18).

Bunlar ve dokuz başka adam her şeylerini terk ettiler ve İsa’nın ardından gittiler; üç ya da dört yıllık bir süre boyunca O’nunla yaşadılar ve Müjde’yi öğrendiler. Ve Kur’an bu konuyu kabul eder, çünkü El-Saff (Sıra) Suresi, H.S.3 yılına ait, 61:14 ayeti şunları söyler:

Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere (الحَوَاريون ), ‘Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimlerdir?’ demişti. Havariler de, ‘Biz Allah’ın  yardımcılarıyız’ demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim iman etmiş bir kesim de inkar etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşılık destekledik. Böylece üstün geldiler.

İsa bu on iki öğrenciyi hizmetinin başlangıcında seçti ve onları Müjde mesajı ile gönderdi. İsa tarafından özel olarak seçildikleri ve özel olarak gönderildikleri için Hıristiyanlar bu öğrencilerden genellikle “On İki Elçi” olarak söz ederler, çünkü “elçi”Grekçe’de haberci anlamına gelir. Okuyucu bu sözcük aracılığı ile “elçi” sözcüğünün biz Hıristiyanlar tarafından nasıl tanımlandığını anlayabilir. Elçi, İsa’yı gören ve işiten bir adamdı ve İsa tarafından Müjde’yi duyurması için bir haberci olarak özellikle gönderildi.

Müjdelerin üç tanesinde bu on iki öğrencinin adlarını buluruz. Bu adamları ve aşağıda yazılı adlarını binlerce Hıristiyan tanıdı:

Matta 10:2-4 Markos 3:16-18 Luka 6:13-16
Petrus Simun Petrus Simun Petrus
Andreas Andreas Andreas
Matta Matta Matta
Yuhanna Yuhanna Yuhanna
Yakup Yakup Yakup
Taday Taday Yakup oğlu Yahuda
    (Taday’ın ikinci adı)
Bartalmay Bartalmay Bartalmay
Filipus Filipus Filipus
Alfay oğlu Yakup Alfay oğlu Yakup Alfay oğlu Yakup
Yahuda İskariyot Yahuda İskariyot Yahuda İskariyot
Tomas Tomas Tomas
Yurtsever Simun Yurtsever Simun Yurtsever Simun

Eğer okuyucu tüm Yeni Antlaşma’ya bakacak olur ise, bu adamların bazıları hakkında geniş ölçüde bilgi bulacaktır. Diğerleri hakkında, isimleri dışında hemen hemen hiç bir şey bilmiyoruz. Ama net olan bir şey vardır. Barnaba adı bu listelerin hiç birinde yer almamaktadır.

Barnaba Müjdesi’ne göre On İki Elçi

Barnaba Müjdesi’ne baktığımız zaman, yazarın, kendisinin bir elçi olduğunu iddia ettiğini görürüz. Bölüm 1’in ilk satırlarında şunları okuruz:

Nasıralı İsa’nın elçisi Barnaba, yeryüzünde yaşayan ve esenlik ve teselli arzu eden herkesi Mesih’e çağırdı.

Elçilerin İşleri diye adlandırılan Yeni Antlaşma’daki kitapta bir kilise önderi ve Pavlus’un dostu olan Barnaba’dan pek çok kez söz edilir. Barnaba, büyük olasılıkla ikinci kuşaktan bir Hıristiyan idi. “İkinci kuşak” ifadesi, elçilerin tanıklıkları ve vaaz etmeleri aracılığı ile iman eden Hıristiyanlar için kullanılır. Nasıralı İsa’yı şahsen biliyor ya da bilmiyor olabilirler.

Elçilerin İşleri 4:36-37 ayetlerinde bize, bu Barnaba’nın Kıbrıs’tan gelen bir Levili olduğu söylenir. Barnaba, Pavlus tövbe ettikten sonra (Elçilerin İşleri 9:27) alıp onu elçilerin yanına götüren kişi idi. Bir süre sonra,

Barnaba Pavlus’u aramak için Tarsus’a gitti.. Onu bulunca da Antakya’ya getirdi. Böylece Barnaba ile Pavlus bir yıl boyunca oradaki imanlılar topluluğu ile bir araya gelerek büyük bir kitleyi eğittiler. (Elçilerin İşleri 11:25-26).

Elçilerin İşleri kitabının 13 ve 14. bölümleri putlara tapan kişilere bağışlanmanın iyi haberini vaaz etmek için nasıl uzun bir yolculuğa çıktıklarını anlatır.

Barnaba Müjdesi’nin 1.bölümüne tekrar baktığımız zaman, yazarın, kendisinin Pavlus’u tanıyan bu Barnaba olduğunu iddia ettiğini görürüz. Yazar şöyle der,

Çok sevilenler … dindarlığın hileli sözleri ile şeytan tarafından aldatılan pek çok kişi, çok dindar öğretiler vaaz ediyorlar. Tanrı tarafından sonsuza kadar emredilen sünneti reddediyorlar ve murdar olan her yiyeceğe izin veriyorlar; üzülerek söylüyorum ki, Pavlus da aldatılanlar arasındadır; çünkü ben İsa ile yaptığım konuşmalarda gördüğüm ve işittiğim gerçeği yazıyorum.

Yazar belki “elçi” sözcüğünü farklı bir anlam ile kullanıyor olabilir? Belki de yalnızca İsa’nın vaazlerini işittiğini ve mucizelerini gördüğünü söylüyor olabilir? Ama , hayır, yazar kendisinin İsa’ya en yakın olan on iki öğrenciden biri olduğunu iddia ediyor. Aynı zamanda Bölüm 14’de de Onikiler’in bir listesini vermiştir. Bu liste aşağıda belirtildiği gibidir:

Andreas, Petrus, Barnaba, Matta, Yuhanna, Yakup, Taday, Yahuda, Bartalmay, Filipus, Yakup ve Yahuda İskariyot.

Sahte Barnaba kendisini Oniki Elçi’den biri olarak listeye dahil etmiştir. Gelin, birlikte dört listeye bakalım.

Matta 10:2-4 Markos 3:16-18 Luka 6:13-16 Barnaba 14
Petrus Simun Petrus Simun Petrus Petrus
Andreas Andreas Andreas Andreas
------ ------ ------ Barnabas
Matta Matta Matta Matta
Yuhanna Yuhanna Yuhanna Yuhanna
Yakup Yakup Yakup Yakup
Taday Taday Yakup oğlu Yahuda
(Taday’ın ikinci adı)
Taday
------ ------ ------ Judas
Bartalmay Bartalmay Bartalmay Bartalmay
Filipus Filipus Filipus Filipus
Alfay oğlu Yakup Alfay oğlu Yakup Alfay oğlu Yakup Yakup
Yahuda İskariyot Yahuda İskariyot Yahuda İskariyot Yahuda İskariyot
Tomas Tomas Tomas ------
Yurtsever Simun Yurtsever Simun Yurtsever Simun ------

Listede ne buluruz? Barnaba’nın adı yalnızca listeye eklenmek ile kalmamış, ama “Taday” ve onun ikinci adı olan Yahuda iki farklı elçi haline gelmişlerdir. Sonunda, 190 yıldır elçi olduklarını düşündüğümüz iki kişinin adları listede bulunmamaktadır. Yurtsever Simun ve Tomas’ın isimleri tamamen eksik bırakılmıştır. Bu hata aynı şuna benzer: Muhammed’in en seçkin on izleyicisinin isimlerini bir listede vermek ve bu listeye Ebu Bekir’in ismini dahil etmemek.

Yurtsever Simun hakkında fazla bir şey bilmeyebiliriz. Ama Tomas çok önemli bir kişi idi. Müjde’yi vaaz etmek için Hindistan gibi ok uzak bir yere dahi yolculuk etti. Orada günümüze kadar gelen ve onun ismini taşıyan Mar Toma adlı bir kilise grubu mevcuttur. Ama yine de onun hakkındaki en önemli şey, İsa’nın ölümden dirildiğine ettiği tanıklıktır. Yuhanna 20:25 ayetine göre, diğer öğrenciler tomas’a İsa’nın dirildiğini söyledikleri zaman, tomas şöyle dedi:

O’nun ellerinde çivilerin izini görmedikçe, çivilerin izine parmağım ile dokunmadıkça ve elimi böğrüne sokmadıkça inanmam.

Bir hafta sonra, dirilmiş olan İsa, Tomas’a göründü ve imansızlığı nedeni ile onu azarladı. “Kuşkucu Tomas” ifadesi, bu olaydan sonra İngilizce diline girmiştir ve aynı zamanda Hıristiyanlar tarafından konuşulan diğer dillerde de yer almıştır.

Tomas’ın, İsa’nın Kurtarıcılığına ve Rabliğine duyduğu kuşku ve hemen bunun ardından İsa’ya Rabbi ve Kurtarıcısı olarak iman etmesi, sonra ve şimdi Hıristiyanlar açısından, Müjde’nin gerçekliği için güçlü bir kanıt olmuştur. O zaman ne yapılması gerekir? Sahte Barnaba için yanıt çok basitti. Barnaba onun adını listeye dahil etmedi.

Özetleyecek olur isek, eğer sahte Barnaba Müjdesi’ni Kanonik Müjdeler ile kıyaslayacak olur iseniz, her ikisinin aynı oldukları uzun bölümler bulacağınızı söyleyebiliriz. Ama yazar Barnaba tarafından İslam öğretişlerini kabul etmediği şeklinde anlaşılan herhangi bir bölüm ya değiştirilmiştir ya da ortadan kaldırılmıştır. Vaftizci Yahya, İsa’nın dünyayı günahtan kurtardığını önceden bildirdiği için, adı ortadan kaldırılmıştır. Musa dönemindeki kurbanlar, İsa’nın günahlarımız uğruna öldüğünü gösteren semboller oldukları için Tanrı’nın, bu kurbanları emretmediği iddia edilir. Tomas İsa’nın ölümden dirilişini kanıtlayan güçlü bir tanık olduğu için adı ortadan kaldırılmıştır.

Sonsöz’ün Ortaya Çıkardığı sonuç Bir Hayal

Müslüman okuyucularımdan şu düşünceye verecekleri tepkiyi hayal etmelerinin istiyorum. Size şimdi yirminci yüz yılda daha önce hiç sözü edilmemiş bir kitap ile birinin geldiğini düşünün – Hicret’in ilk yüz yılı sırasında Zeyd İbn Thabit tarafından derlenmiş gerçek orijinal Kur’an olduğunu iddia eden bir kitap. Bu kitabın önsözünde Ömer ve peygamberin damadı Ali arasında bazı fikir ayrılıkları bulunduğu yazılıdır ve şimdiki Kur’an’ı düzeltmek için açıklanacağı gelecekteki bir zamana kadar saklı kalması gerektiği iddia edilir.

Bu kitabı okumaya başlarsınız ve geç Mekke dönemine ait El-A’raf (Yüksek Yerler) Suresinin 7:158 ayetine gelirsiniz. Orada şu aşağıdaki sözleri okursunuz:

O halde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resulü’ne, o ümmi (okuma yazma bilmeyen) peygambere iman edin ve ona uyun ki, gelecek olan ışığa yönlendirilesiniz 4 – doğru yolu bulasınız.

Sonra, H.S.7 yılına ait El-Tahrim (Haram kılmak) Suresinin 66:8 ayetini okursunuz ve orada şunlar yazılıdır,

Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onun ile birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider.

Ve bir başka gün H.S. 5-7 yıllarına ait El-Ahzab (Gruplar) Suresinin 33:40 ayetinde peygamberlerin mührü ile ilgili ünlü ayeti okursunuz:

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın resulü ve nebilerin sonuncusudur ve ilerde gelecek olanın nurunun Kolunun açıklayıcısıdır. Ve mührü basan kolun mühürden daha güçlü olduğu kesindir. Allah, her şeyi hakkı ile bilendir.

Bir diğer gün Kur’an’ın sonuna yaklaştığınız zaman, El-Aşara El-Mübaşşarun (العَشْرَة المُبشرُون ) [ Sevinçli Haberler alan On Kişi] adlı yeni bir Sure bulursunuz. Bu surenin Mekke dönemine ait bir sure olduğu söylenir. Daha önce adını hiç duymamış olduğunuz bu sureyi okurken, Muhammed’in en seçkin on izleyicisinin (surenin adını buradan aldığı aşikardır) adının yer aldığı bir liste bulursunuz, bu kişilere cennete kesin gireceklerine ilişkin “sevinçli haberler” vaat edilmiştir. Listede yer alan adları okursunuz: Ömer ben Khattab, Osman ben Affane, Ali ben Abi Taleb v.b. isimler ile devam eder.Birden kendinize şunu dersiniz: “bir dakika, bekleyin! Ebu Bekir Sadık’ın adı nerede? Bu imkansız! Ebu Bekir Sadık bu kişiler içinde en önemli olanı idi!” Listeyi tekrar okursunuz ve Aqba İbn Nafia adı gözünüze ilişir. “Onun adı nasıl burada olur?” dersiniz kendi kendinize, “Bu çok saçma; o, Ömer’in kız kardeşinin oğlu idi. Yani, ‘ikinci kuşaktan’ bir Müslüman. O, “sevinçli haberlerin vaadini alan on kişiden” biri değildi. Birkaç satır daha okuyarak ilerlediğiniz zaman, Aqba İbn Nafia’nın şu iddiada bulunduğunu görürsünüz: Tanrı ona, Muhammed’den işittiği her şeyi ezberlemesini söyledi. Sonra da bunları yazmasını bildirdi. Ve son olarak peygamberin evlat edindiği oğlu Zeyd gibi sahte kişilerin tüm hatalarını düzeltmek üzere daha ilerdeki bir tarihe kadar bunu muhafaza etmesini istedi.

Koyu renk ile yazılmış sözlere ve yeni Sureye (elbette benim tarafımdan eklenen) ek olarak, Bedir Savaşı’nda kullanılmış olan barut ve Uhud savaşı’nda kullanılmış olan buharı tahrif eden bir su mengenesi ile ilgili referanslar karşınıza çıkar. İsveç ve Fransız dillerinde sayfa kenarlarına yazılmış olan düzeltmelerdir ve tüm bunlara ek olarak nihai bir saçmalık daha mevcuttur. Surelerden birinde, cennetteki ırmakların ve su kaynaklarının serinliği, sıcak bir yaz gününde içilen buzlu bir Coca-Cola’nın verdiği serinlik ile kıyaslanmaktadır.

Böyle bir durumda Müslüman okuyucular bu tür bir hayal için ne diyeceklerdir? Duyguları incinecek, gücenecek ve şöyle diyeceklerdir: “Bu yalan! Bu korkunç bir şey! Dürüst ve zeki bir kişi böyle bir şeye nasıl inanabildi? 20.yüz yıldan önce bu kitabın bir kaydı mevcut değildir. Hiç bir Müslüman yazar böyle bir anlatımdan asla söz etmedi! Bu, sahte bir Kur’an’dır! Bir Hıristiyan ya da Yahudi bir yazar bile bu kitaptan hiç bir zaman söz etmedi!

Ve barut? Barut, Avrupa’ya M.S 1300 yılında (Kur’an’dan 700 yıl sonra) Marco Polo tarafından getirildi. Barut, Bedir Savaşı’nda nasıl kullanılmış olabilir? Ya da buharı tahrif eden su mengenesi Uhud Savaşı’nda kullanılmış olamaz. Buhar makinesi James Watt tarafından M.S. 1800 yılında icat edildi (Kur’an yazıldıktan 1100 ya da 1200 yıl sonra). Böyle korkunç bir yalana kim inanabildi? Bu sahtekarlık, 20.yüz yıldan önce Coca-Cola pazara girdiği zaman yazılmış olamazdı. Bu, iğrenç, korkunç ve kötü bir şeydir.

Sahte Barnaba Müjdesi’nin gerçek Müjde olduğu söylendiği zaman, elbette Hıristiyanların da tam olarak hissettikleri duygular bunlar olacaktır. Dürüst ve zeki bir insan böyle bir şeye nasıl inanabildi?


1. “Kitap” ile kast edilen, değiştirilmemiş olarak onun elinde mevcut bulunan Tevrat ve Zebur’a işaret etmesi gerektiğidir.

2. Flavius Josephus, Antiquities of the Jews, Kitap xviii, bölüm 5.

3. George Sale, The Koran, op.cit. sayfa 77 üzerindeki not.

4. Bir hayal hakkında konuştuğumu vurgulamama izin verin. Koyu renk ile yazılmış sözler benim hayal ürünümdür, Kur’an’dan bir bölüm değildir.