Kariye Müzesi'nde Kıyamet Fresco
Resurrection Fresco in the Chorle Church in Istanbul

Bölüm 14

YÜREĞİNİZ SIKILMASIN

13.bölümün ağır sahneleri ve ciddi sözleri 14.bölümünönemli konuşmasının girişi için uygun bir şekilde düzenlenmişlerdir. 13.bölümde hem sahte hem de gerçek öğrencide var olan benliğin nihai çürümüşlüğünün sergilenişini görürüz. Yahuda İskaryot’taki benlik birkaç parça gümüşü Tanrı Oğluna tercih eder. Ve en alçakça hainlik ile Rabbi ele vermek için sevgiyi kullanır. Petrus’un durumunda bir imanlının içindeki benliğin Mesih’e sahte bir sevgi ve adanmışlık ile kendi çıkarını arayabileceğini görürüz. Benlikteki insan şeytanın ellerinde çamurdan başka bir şey değildir ve kutsaldaki yargılanmamış benlik yalnızca şeytan tarafından kullanılacak olan bir malzemeden başka bir şey değildir.

On İkiler’in arasında beklenmeyen kötülük ile ilgili konuşmalar, tecrübe etmek üzere oldukları büyük kaybın gölgesi ve gelecek olan inkara dair ima küçük topluluğun hüzünlenmesine neden olur. Aralarından biri – Rabbi ele vermek üzere – karanlık geceye gitmiştir. Rab öğrencilerin kendisini izleyemeyeceği bir yere gitmektedir. Petrus Efendisini inkar edecektir. Canlar karmaşa ve üzüntü içindedir ve gelecek olan olayların karanlık gölgesi yüreklerinin sıkılmasına neden olmaktadır.

Petrus şimdi sessizdir. Bu son konuşmalar esnasında artık onun sesini duymayız. Rabbin yaklaşmakta olan ayrılı ile ilgili yaptığı konuşma yüzünden hepsi susmuştur. “Yüreğiniz sıkılmasın.” Bu sonsuz teselli ve ferahlatma sözleri derin üzüntü darbesi yemiş bu topluluğun yüreğine bir merhem gibi gelmiş olmalı. Rabbin On Birler’e konuşuyor olmasına rağmen yine de hatırlayalım ki, birinin söylemiş olduğu gibi: “Dinleyiciler görünenden daha çoktur. Dinleyiciler arasında ön planda On Birler’i görürüz; onların arkasında evrensel kilise vardır. Dinleyiciler bizim gibi insanlardır ama insanları temsil ederler; kendi kişilikleri ile Rab için değerlidirler, Rabbin yumuşak konuşması zaten bunu çok güzel bir şekilde ifade etmektedir. Onların sözleri aracılığı ile O’nun gözünde O’na iman edecek olan herkesi temsil etmektedirler.”

Bu önemli konuşma öncelikli bir şekilde sıkılmış yürekler için teselli ve ferahlatma amacını taşır. Ve şu tatlı sözler ile başlar: “Yüreğiniz sıkılmasın” ve konuşmanın sonuna doğru bu sözleri tekrar duyarız: “Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın.” 

Yine de Rabbin burada sözünü ettiği sıkıntılar pek günlük yaşama ait sıkıntılar değil idi; ama buna rağmen pek çok kişi bu güzel sözler tarafından aydınlanırlar. Burada sözü edilen sıkıntı özel bir sıkıntı idi ve öğrenciler sınırsız sevgisi ile yüreklerini kazanmış olan Rab aralarından ayrılacağı için sıkılmakta idiler. Rab kısa bir süre sonra onlara şu sözleri söyleyecektir: “ Şimdi ben Yoluma gidiyorum ve sizler bunları söylediğim için üzüldünüz ve yürekleriniz sıkıntı ile doldu.” Yürekleri Mesih’e öylesine çok çekilmişti ki O’nun huzurunda iken doyum buluyorlar ve O yok iken de üzülüyorlar idi. Yüreklerinin sıkılmasının nedeni işte bu idi. İçinde Mesih’in bulunmadığı kötü bir dünyada bulunmak O’nu sevenler için çok ciddi ve ağır bir denemedir.

Rab öğrencilerinin bu özel sıkıntısına çözüm bulmak için insanların günahlarının ve kutsalların hatalarının üstüne kaldıracak ve kutsal Kişiler ile paydaşlığımızı mümkün kılacaktır. Rab, bulunduğu yeni yerden bizi iman aracılığı ile Kendisine bağlayacaktır. O, bizim göklerdeki Baba ile ilişki kurmamızı sağlayacak ve bizi yeryüzünde Kutsal Ruhun kontrolü ve koruması altına koyacaktır. Teselli edilmek için her kutsal Kişi ile ilişki kurmamız ve paydaşlık etmemiz sağlanacak idi – Oğul (ayetler 1-3); Baba (ayetler 4-14); ve Kutsal Ruh (ayetler 15-26).

Bu konuşmalar devam eder iken ürün verme ve kendisinden yalnızca nefret, zulüm ve sıkıntı bekleyebileceğimiz konusunda uyarı aldığımız bir dünyada tanıklık etme hakkında öğütler de verilecektir. Ama yine de tüm bunlardan önce biz dünyanın düşmanlığı ile karşılaşmaya çağrıldık; bu neden ile en temel ve en önemli konu kutsal Kişiler ile paydaşlıktır. İç yuvamızda sahip olduğumuz bu kutsal paydaşlık bizi dış dünyanın denemeleri ile karşılaşmaya hazırlamak içindir.

Öğrencilerin Mesih İle İlişkisi (ayetler 1-3)

Konuşma (ayet 1) şu yumuşak ve dokunaklı sözler ile başlar: “Yüreğiniz sıkılmasın.” Böyle ciddi bir anda böyle lütufkar sözleri Rabden başka kim söyleyebilir idi? Rab, Petrus’un Kendisini üç kez inkar edeceğini önceden bildirmiş idi ama bu bildiriden hemen sonra Rab ona şu lütufkar sözleri söyledi: “Daha sonra gelip sizi yanıma alacağım.” “Yüreğiniz sıkılmasın” ifadesindeki dokunaklı sözler bizler için en büyük tesellidir. Yahuda İskaryot’un ihaneti ve Petrus’un Rabbi herkesin önünde üç kez inkar etmesi ile öğrencilerin yüreklerinin sıkılacağı önceden belli idi. Ama Rab yine de “yüreğimizin sıkılmasına” izin vermememizi söylüyor.

Rab konuşmanın bu ilk kısmında yüreklerimizi sıkıntıdan özgür kılmak için üç yönlü bir yol açıklar; öncelik ile önümüze yücelikteki imanın objesi olan “Tanrıya güvenmemizi” – asla görmemiş olduğumuz Tanrı – ve şimdi Rab gözlerden kaybolup yüceliğine geçer iken şu sözleri söyleyebilir: “Aynı zamanda Bana da güvenin (iman edin).” Böylelikle, yücelikteki bir İnsan olan Mesih yüreğin güç ve güvenlik kaynağı haline gelir. Yeryüzündeki her şey bizi hayal kırıklığına uğratabilir ve benlik bize ihanet edebilir ama yine de yücelikteki Mesih imanın değişmez kaynağı olarak kalır.

Biri şöyle demiştir: “Mesih’in dışında sağlam bir teselli bulunması imkansızdır.” İmanlı arkadaşlar içten olabilirler, akrabalar sevecen olabilirler, koşullar iyi olabilir, sağlık yerinde olabilir ve durumlar hoşnut edici olabilirler – yeryüzündeki her şey – ama kalıcı teselli verme konusunda başarısız kalacaklardır. Yalnızca yücelikteki Mesih, imanın güven içinde O’na dönebileceği Kişi’dir ve ancak O, yeryüzünde olmayacağı uzun ve karanlık gece boyunca Halkı’nı hayal kırıklığına uğratmayacak olan güven Kaynağı’dır.

İkinci olarak (ayet 2) Rab bizi teselli etmek için bize yeni yuvayı açıklar. “Babamın evinde kalacak çok yer var. Öyle olmasa size söylerdim çünkü size yer hazırlamaya gidiyorum.” Yüceliğindeki Mesih’e yalnızca değişmez güven Kaynağımız olarak sahip olmak ile kalmayız ama aynı zamanda kalıcı yuvamız olarak Babanın evine de sahibizdir. Yerler sözcüğünün daha iyi çevirisinin konutlar olduğuna dikkat edin. Konut, bir kez yerleşildiği zaman bir daha asla oradan çıkılmayacağını ifade eden bir kelimedir; bizler Babanın evindeki konutlarda kalacağız.

Yeryüzünde, yaşayacağımız “sürekli bir kentimiz yoktur.” Bizler, bu dünyada göçmenler ve yabancılarız. Konut kuracağımız yuvalar Babanın evindedir. Ayrıca Babanın evinde kalacak “çok yer” vardır. Yeryüzünde ise Mesih için yer yok idi. Ve Mesih’e ait olanlar için de çok az yer vardır ama Babanın evinde küçük büyük Mesih’e ait olan herkes için yer vardır. Eğer bu doğru olmasa idi Rab öğrencilerine bunu söyler idi. Ve öğrencilerini Kendisinin etrafında toplamaz ve onları bu dünyanın dışına götürmez idi ve Kendisi tarafından ne kadar bereketli olduğu bilinen Babanın evine götüreceğini söylemez idi. Rab, bu yuvaya gidiyor idi. Ve çarmıhta, Halkını bu yer için hazır hale getirmiş idi; O’nun yücelikteki Varlığı Halkı için yer hazırlar. Böylece bizler yersel olan her şeyin zayıflığı ve başarısızlığının üzerine kaldırıldık. Ruhta daha iyi bir dünyaya giriş yapmak için zamanın değişen durumlarının ötesine taşındık. Amaç orada Babanın evinde bizler için hazırlanmış olan bir yuva bulmak içindir. Aslında, Baba’nın Kendisi gerçek Yuvamızdır!

Üçüncü olarak (ayet 3) Rab bizim teselli edilmemiz için geri geleceğini ve bizi alarak yuvaya götüreceğini söyler. Uygun zamanda diğer kutsal yazılar O’nun gelişi ile bağlantılı olan olayların düzenini açıklayacaktır ama burada teselli edilmemiz için O’nun gelişinin sağlayacağı üstün sevinçten haberdar ediliriz. O’nun gelişi ile birlikte bizim çöl yolculuğumuz sona erecektir. O’nun gelişi Tanrı halkı arasındaki her derdin şifası olacaktır. O’nun gelişi bölünmüş ve dağılmış kutsalları bir araya toplayacaktır; Tanrı halkının üzüntülerine, denenmelerine ve zahmetlerine son verecektir. O’nun gelişi bizi bir karanlık ve ölüm alanından dışarı çıkartacak ve bir ışık, yaşam ve sevgi yuvasına giden yolu gösterecektir. O’nun gelişi tüm bunları ve hatta daha da fazlasını yapacaktır ama her şeyden çok bizi İsa ile beraberliğe kavuşturacaktır. O, bu konuda şu sözleri söyledi: “Siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım.”

Zaten İsa’nın olmadığı bir cennet ne işe yarardı ki? “Ölümün, üzüntünün ya da gözyaşının olmadığı” – her yerde sadece kutsallık ve mükemmelliğin bulunduğu – bir yerde bulunmak gerçek berekettir. Ama yine de eğer İsa orada olmasa idi yürek asla doyum bulamayacak idi. O’nun gelişi ile sağlanacak olan en üstün mutluluk O’nun ile birlikte olacak olmamızdır. O, ölümün bu karanlık dünyasında bizim ile birlikte olmuştur ve biz de yaşamın sonsuz yuvası olan Babanın evinde O’nun ile birlikte olacağız.

O’nun gelişindeki en yüce görünüm bize O’nun yüreğinde olan gizli özlemlerini açıklayacak olan görünümdür. Rabbin bu sözleri aracılığı ile O’nun yüreğindeki derin arzuyu yani halkının O’nun Kendi yüreğinin sevinci ve doyumu olarak yanında bulunması olduğunu öğreniriz. Rab bizim ile birlikte olmak ister! O, bizim imanımızın göklerdeki objesidir ve biz de O’nun yeryüzündeki sevgisinin objeleriyiz. Eğer bizim hazinemiz göklerde ise O’nun hazinesi de yeryüzündedir. Mesih gitmiştir ama Mesih’in yüreği burada aşağıdadır ve birinin çok doğru olarak söylemiş olduğu gibi,” Eğer O’nun yüreği burada ise o zaman Kendisi de fazla uzaklarda değildir.”

Bölümün bu ilk ayetleri ne kadar da teselli sözleri ile doludurlar! Bizim kusursuz Kaynağımız olarak yüceliğindeki Mesih; yücelikte bizi bekleyen bir yuva ve yücelikte bizi isteyen bir İnsan!

Rabbin bilgi verme tarzı da çok bereket verir ve insanların tarzından ne kadar da farklıdır. Kısaca, Rab bizi bu dünyadaki yolculuk ile ilgili olarak aydınlatacak ve denemeler ve zulüm hakkında uyaracaktır. Ama O bize öncelikli olarak ve vurgulayarak yolculuğumuzun görkemli sonundan söz eder. Bizler böyle önemli konuları genellikle konuşmamızın sonuna saklamayı tercih ederiz ama O daha iyi ve daha mükemmel bir yolu tercih etmiştir. O’nun ile birlikte Babasının evindeki kalıcı konutumuz konusunda bize güvence vermeden düşman bir dünyadaki yolculuk ile karşılaşmamıza izin vermeyecektir. Biri bu konuda şu dikkat çekici gerçeği ifade etmiştir: “Vadi arasındaki geçit bir kez vadinin ötesindeki tepeleri gördüğümüz zaman değişir.”

Görünmeyen dünyanın bu açıklamaları bizim teselli edilmemiz için sade sözler ile önümüze konur. Bu gerçekler öylesine yücedirler ki en yüksek zekayı bile serseme çevirebilirler; bu yüzden gerçekler öylesine basit sözcüklere indirgenmişlerdir ki İsa’ya iman eden küçük bir çocuk bile onları kavrayabilir.

Öğrencilerin Baba İle Olan İlişkisi (ayetler 15-31)

Rab, yolculuğun sonunu önümüze koymuştur. Şimdi bizi yoldaki ayrıcalıklarımıza yönlendirecektir. Daha sonraki ayetlerde Baba ile ilişkiye yerleştiriliriz. Bizler henüz Babanın evine ulaşmadık ama O’nun evine girmeden önce evin Sahibi Olan’ı yani Babayı tanımamız bizim için ayrıcalıktır. Ve eğer Baba hakkında bize hali hazırda bir bilgi verildi ise bunun nedeni biz bu dünyadan geçer iken Baba tarafından kabul görebilmemizdir. Konuşmanın bu kısmının en önemli amacı, Babayı “görmemiz”, O’nu “tanımamız” ve O’na “gelmemizdir. Çocukların sahip olduğu tam bir mutlu güvence ile Babaya gidebilir ve Mesih’in adı ile O’na dileklerimizi iletebiliriz.

Rab, bu önemli konuya şu sözler ile giriş yapar: “Benim gideceğim yeri ve bu yerin yolunu biliyorsunuz.” Zihninde farklı bir düşünceye sahip olan Tomas Rabbin sözlerindeki anlamı kavrayamaz ve şu soruyu sorar: “Rab, senin nereye gideceğini bilmiyoruz. Yolu nasıl bilebiliriz?” dedi. Rab, Tomas’a çok sade bir şekilde şunu gösterir: Rab, yanına gideceği Kişi’den söz etmektedir ve Tomas’ın yanlış anladığı gibi yalnızca bir yerden bahsetmemektedir (ayetler 5-6). Gideceği Kişi olan Babaya götüren yol Mesih’tir; Babanın gerçeği Mesih’te ortaya konmuştur. Ayrıca O, Babanın gerçeğinin tadının çıkarılabileceği yaşamdır.

Mesih’ten başka Babaya götüren hiç bir yol yoktur. Bu neden ile Rab İsa şu sözleri ekler: “Benim aracılığım olmadan Babaya kimse gelmez.” Bu sözler, Tanrının Babalığından söz eden Oğulun iddialarını reddeden insanların gününde çok derin ve ciddi bir önem taşımaktadırlar. Rabbin sözleri daha sonraki bir zamanda yazacak olan elçinin sözlerine bir esin teşkil etmiştir: “Oğlu inkar eden kişide Baba yoktur.” (1.Yuhanna 2:23)

“Oğlu tanımak Babayı da tanımaktır” ifadesi de yukardaki sözler ile eşit derecede doğrudur (ayet 7). Böylece Rab öğrencilerine şu sözleri söyleyebilir: “Beni tanısaydınız Babamı da tanırdınız. Artık O’nu tanıyorsunuz ve O’nu gördünüz.”

Filipus da Tomas gibi maddesel olanın ötesine geçip yükselemez. Tomas maddesel bir yer düşünmüş idi. Filipus fiziksel görüşü düşünür ve bu neden ile şu sözleri söyler: “Ya Rab, bize Babayı göster, bu bize yeter.” Rab verdiği yanıtta çok net bir şekilde iman görüşünden bahsettiğini bildirir. Ve araştıran bir içeriğe sahip olan şu soruyu sorar: “Filipus, bunca zamandır sizin ile birlikteyim. Beni daha tanımadın mı?” Ve Rab sonra şu ifadede bulunur: “Beni görmüş olan Babayı görmüştür.” Dışsal biçimin ötesine bakmak ve iman aracılığı ile Oğlu görmek gerçekten de Babayı görmektir, çünkü Oğul Babanın mükemmel açıklanışıdır.

İmansız dünya Oğlu görmedi. İmansız dünyanın gördüğü tek şey Yusuf’un oğlu olarak bilinen kişi – Marangoz- idi. Bu alçakgönüllü İnsan da yalnızca iman Babayı açıklamak için gelmiş olan biricik Oğlu görebilir idi. Yalnızca Babanın bağrında konut kurmuş Olan Babanın yüreğini açıklayabilir idi. İbrahim bize Tanrının, En Yüce Olan olduğunu söyleyebildi. Musa ise bize Tanrının sonsuz ve değişmez BEN’İM olduğunu anlatabildi. Ama ne İbrahim ne de Musa Babanın yüreğini bize açıklayabilecek kadar yüce değiller idi. Tanrısal bir Kişi’yi açıklamak için yeterli Olan ancak tanrısal bir Kişi’dir. Bu neden ile Rab hemen Babanın ve Oğulun mükemmel eşitliğini ve kimliğini beyan etti çünkü yalnızca O, şu sözleri söyleyebilir idi. “Ben Babadayım ve Baba da Bendedir.” Oğlun bu dünyadan geçişi Babanın ve Oğlun basit bir öyküsünü içermez, ama daha fazlasıdır: İsa’nın Oğlun içindeki Baba olduğudur.

Bir kez iman aracılığı ile Oğlun yüceliğini gördüğümüz zaman Oğulda açıklanan Babayı görmemiz daha basit hale gelir. Çünkü Oğul Baba ile eşit ve özdeş olduğu için Rab Kendi “sözlerini” ve “işlerini” Babanın açıklaması olarak ortaya koyabilir. O’nun sözlerinde ve işlerinde parlamış olan lütuf, sevgi, bilgelik ve güç bize Babanın yüreğini ilan ederler.

Ayrıca, eğer Oğul yeryüzünde sözleri aracılığı ile Babanın yüreğini tanıtarak Babayı yüceltmiş ise o zaman Baba da Oğul aracılığı ile Oğul yücelerdeki yerini aldığı zaman öğrencilerinin “daha büyük” işleri aracılığı ile yüceltilmiş olacak ve Babanın yüreği hala ilan ediliyor olacak idi (ayetler 12-14). Ayrıca Rab Mesih’in adı ile Babadan istenen dilekleri yanıtlayarak Babayı yüceltmeye devam edecek idi.

Konuşmanın bu noktasında Rab söz ve işlerinin uygulamalarından söz etmeyi bırakır; öğrencileri O hala onlar ile birlikte iken O’nun bu söz ve işlerinden büyük keyif almışlar idi. Rab, daha sonra Babasının yanına gitmek üzere ayrıldıktan sonra gücünün yeni ve daha derin tecrübelerinden söz etmeye devam eder. Konuşmadaki değişiklik şu sözler aracılığı ile ifade edilir: “ Size doğrusunu söyleyeyim” – bu sözcükler bazı yeni gerçekleri sunmak için kullanılır idi. Rab bu şekilde hayretler içinde kalmış öğrencilerine şu yeni gerçeği açıklar: “Benim yaptığım işleri Bana iman edecek olan da yapacak ve hatta daha büyüklerini de yapacaktır.” Öğrenciler bunu duydukları zaman daha çok şaşırırlar.

Rab gücünün bu daha büyük şekilde gösterilişini Babanın yanına gidişi ile bağlantılı olarak söyler. Rab Babaya geri döndüğü zaman tüm güç ve bereketin kaynağı olacaktır. Böylece O’nun Baba ile bir arada olması sonucunda gökteki tüm kaynaklar yeryüzünde Mesih’e iman eden ve O’nun adı ile dilekte bulunan imanlı için açılacaktır.

Aradaki bu geçiş ayetleri bizi ilk kilisenin tarihine taşırlar ve İsa’nın hizmeti altındaki yalnızca birkaç öğrenci yerine bu kez elçilerin vaaz etmeleri sonucu bir araya toplanmış olan binlerce kişi için gökteki kaynaklar sağlanacaktır. Sonra “halk arasında pek çok belirti ve mucizeler” yapılacak ve “Petrus’un yanlarından geçen gölgesi” bile hastalara şifa sağlayacaktır. Ölüler dirilir ve Tanrı “Pavlus’un eli aracılığı ile özel mucizeler yapar.” Öyle ki Pavlus’un bedenine değmiş olan mendiller hastaların üzerine konduğu zaman hastalar iyileşir.

Bu kudretli güç kendisini İsa’nın adı ile dua etmek aracılığı ile ifade eden iman için geçerli idi. Bu konuda biri tarafından söylenmiş olan şu sözler doğrudur: “Başka birinin adı ile dilenen istekler dilekte bulunan kişinin istek ve ricaları olarak kabul edilip işitilir.” Rab, Kendi söylediği sözler tarafından iman aracılığı ile Kendisi ile ilişkide bulunan kişilere bu ayrıcalığı verir. Öğrenciler açısından Mesih’in adı ile dilekte bulunmak yeni bir durum idi. Ve yapılan bu konuşmaların hepsinde olduğu gibi bu yeni durum Rabbin ayrılışı ile gerçekleşecek idi. Çünkü O’nun adı ile dilekte bulunmak Mesih’in yeryüzünde olmadığını gösteren bir durumdur. Bu konuşmalarda “Benim adım ile dileyin” ifadesi tam beş kez yer alır.

Böylece İsa’nın yeryüzündeki sözleri ve işleri aracılığı ile Babanın yüreğini öğreniriz ve yücelerdeki Rabbin, bulunduğu yerden yönetimi altındaki öğrencileri ile yapılan “daha büyük işler” aracılığı ile Babayı tanımaya devam ederiz. Ve Mesih’in adı ile Babadan dilekte bulunduğumuz zaman Rab İsa’nın bizler için harekete geçmesi ile Babanın sevgisini de öğreniriz.

Tanrıdan uzak ve herkesin kendi çıkarını aradığı bir dünyada Rab İsa Baba ile her zaman aynı düşüncede idi ve O’nun amaç ve sevgisine uygun olarak Babasının isteğini yerine getirmekten zevk aldı. Bu günah dünyasının O’nu acılar adamı yapmasına rağmen O, yine de Babasının sevgisinde bozulmayan huzur ve sürekli sevinç bulabildi. O, Babası ile olan bu bereketli ilişkisine bizi de dahil etmek istedi öyle ki bizler de huzur, zevk ve sevinçlerimizi O’nun sevgisinde bulabilelim.

Her şey Oğulda açıklanmıştır. Babanın yüreğindeki sevgi, Babanın düşüncesindeki amaç ve Babanın elindeki lütuf, tüm bunların hepsi Oğul Mesih’te ortaya konmuştur. Ve tüm bunların hepsi bizim şimdiki payımız olarak açıklanmıştır. Göğe gittiğimiz zaman Baba ile ilgili şimdi sahip olduğumuzdan daha farklı bir açıklamaya sahip olmayacağız. Her şey yeryüzünde açıklanmıştır ama tek farklılık şu olacaktır: “şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz.” (1.Korintliler 13:12) ama göklerde tam olarak keyif alacağımız her şey bize yeryüzünde tam olarak açıklanmıştır. Bizler sadece Baba evinin yüceliğinin şaşkın gözlerimize gösterilmesi için beklemekteyiz. Ama Babanın yüreğinin sevgisi, zayıf imanımız bu açıklamanın yalnızca çok azına karşılık verebiliyor olsa bile yine de sevinmemiz için bize yeryüzünde açıklanmıştır.

Öğrencilerin Kutsal Ruh ile olan İlişkisi (ayetler 15-31)

Öğrencilerin düşüncesini şimdiden öteye yani yakın geleceğe taşıdıktan sonra Rab gelecek olan günlerdeki ikinci büyük olayı anlatmak için sözlerine devam eder. İlk büyük olay Rabbin Babaya gidiyor oluşu idi; ikinci büyük olay ise Babadan Kutsal Ruhun gelecek oluşu idi!

Rab böylece öğrencilerini gerçekleşmek üzere olan büyük değişiklikler için hazırlamaktadır. Oğul, yücelikteki bir İnsan olarak Yerini almak için Babaya geri dönecektir. Kutsal Ruh yeryüzünde tanrısal bir Kişi olarak imanlılarda konut kurmak üzere gelecektir. Bu iki çok önemli olay Hristiyanlığı takdim edecek ve kilisenin kurulmasını sağlayacak, bu dünyada yapacağı yolculuk için kiliseyi destekleyecek, onu dünyanın kötülüğünden koruyacak, Mesih için tanıklık etmesini sağlayacak ve sonunda yücelik içindeki kiliseyi Mesih’e sunacaktır.

Burada Rab, kilisenin ve onun oluşumunun büyük öğretişini anlatmaz ve kilisenin Ruh aracılığı ile yapacağı tanıklıktan da söz etmez. Bu tür açıklamaların yapılacağı zaman henüz gelmemiştir. Burada yalnızca imanlıların gelecek olan Ruh aracılığı ile tadını çıkartacakları derin ruhsal deneyimlerden söz edilir. Ve böyle bir an için de uygun olan anlatım zaten bu olacaktır. Kendileri için çok değerli olan ve Varlığından büyük zevk aldıkları Biri’ni kaybetme düşüncesi onların yüreklerini üzüntü ile doldurmuş idi. Bu neden ile Rab gelecek olan bir başka Yardımcı’dan söz eder, bu Yardımcı sadece onların yalnızlık duygusunu yok etmek ile kalmayacak ama aynı zamanda onları efendilerine daha da çok yaklaştıracak idi ve ayrıca Rab İsa’yı yeryüzünde onların arasında yaşadığı günlerde tanıdıklarından çok daha derin ve yakın bir şekilde tanımalarını mümkün kılacak idi.

Kutsal Ruh aracılığı ile tadı çıkarılan bu gizli deneyimler öğrencileri Kutsal Ruhun gücü ile Mesih’e tanıklar olmak üzere hazırlayacaktır. Bizler ne yazık ki Mesih hakkında yaptığımız tanıklığın genellikle çok az olduğunu söyleyemez miyiz? Çünkü bizi sadece Kutsal Ruhun yönlendirebileceği Mesih ile kişisel mahremiyetin tadını çok az çıkartan imanlılar değil miyiz? Bizler Baba ve Oğul ile Kutsal Ruhun aracılığı ile gizli yerde paydaşlık içinde yaşamadan hizmet etme girişiminde bulunuruz. Son konuşmanın bu bölümüne bu büyük değeri veren bu gizli tecrübelerin yaşanmasıdır. İmanlının kutsal Kişiler ile birlikteliğe getirilmesinde içsel bir durum söz konusudur, öyle ki uygun zamanda Mesih’in ayrılmış olduğu dışsal dünyada Mesih’e tanıklık edilebilsin.

Rab İsa Kutsal Ruhun gelişi ile ilgili konunun ana temasını çok çarpıcı bir şekilde sunar (ayet 15). Ve şöyle der: “Eğer beni seviyor iseniz buyruklarımı yerine getirirsiniz.” Yuhanna müjdesinin devamında Rabbin öğrencilerine olan sevgisini defalarca işiteceğiz. Şu anda burada ilk kez öğrencilerin Rabbe olan sevgisini işitiyoruz. Böylelikle Ruhun armağanı Rabbi seven ve O’na itaat eden kişilerin topluluğu ile bağlantılıdır. Rab, böyle bir topluluk için Babasına Yardımcıyı göndermesi için dua etmekten zevk duyar. Ayrıca bu sözler Kutsal ruhun gücü ile zevk alınmış tecrübelerin yalnızca Rab için bir sevgi yaşamı süren ve O’na itaat eden bir kişi için söylendiğini ima ederler.

Daha önceki ayetlerde (12-14) Rab iman ve duadan söz etmiştir. Şimdi ise sevgi ve itaatten bahseder. Rab böylece Yardımcının yönlendirdiği derin ruhsal tecrübelerin Rabbe inanan kişilerin imanını, O’nun adı ile dua ederek bağlılıklarını, Rabbe yapışan sevgilerini ve O’nun buyruklarını yerine getirmekten zevk alan itaatlerini vurgulamış olur. Bunlar, Ruhun varlığı tarafından yarar görmek için imanlıyı hazırlayan büyük ahlak özellikleridir. İçimizde konut kurmuş olan Ruha sahip olmak yeterli değildir. İnsanın ruhunda ve yaşamında Ruha uygun olan bir durum mevcut olmalıdır.

Müjdenin başlangıcında Vaftizci Yahya bize Rabbin Kutsal Ruh ile vaftiz edeceğini söyledi. Daha sonra, Rabbin Yeruşalim’e yaptığı ziyaret ile bağlantılı olarak bize çok net olarak söylenen şudur: Rab vermiş olduğu “diri sular” örneği ile O’na iman edenlerin alacakları Ruhtan söz etti. Ve ayrıca bu büyük armağanın henüz verilmediğini çünkü Kendisinin henüz yüceltilmemiş olduğunu belirtti. Şimdi Rabbin yüceltilmek üzere olduğu zaman gelmiş idi ve bu durum, Rab için bu kutsal Kişi’nin yeryüzüne gelişi ile ilgili önemli gerçeği öğrencilerine anlatması için uygun zamanı teşkil eden bir durum idi (ayet 16).

Rab bereketli ve o ana mükemmel uyum sağlayan bir şekilde Kutsal Ruhtan Tesellici olarak söz eder. Kutsal Ruhun işlevleri ne kadar önemli ve çekici olur ise olsun teselli etme işlevi o anda öğrencilerin özellikle ihtiyaç duydukları bir konu idi. Ancak bu Tesellici ünvanı gözden kolayca kaçabilecek derin bir öneme sahiptir. Çünkü bu sözcüğün modern kullanımında asıl anlamında üzüntülerimizde bize sempati duyan bir kişi ima edilir. Ama sözcüğün öncelikli kullanımındaki anlamı “güçlendirmek, desteklemek ve cesaret vermek” için birinin yanında bulunan kişidir. Sözcüğün kökeni Latince con (birlikte) ve fortis (güçlendirmek) eklerinin bir arada kullanımından oluşur. Böylece öğrenciler Tesellici ile öyle Biri’ne kavuşmuş olacaklardı ki, bu Kişi onları zayıflıklarında güçlendirmek ve üzüntülerinde teselli etmek için hep yanlarında olacak idi.

Ayrıca Rab Tesellici’den söz eder iken O’nu başka bir Tesellici olarak tanımlar, böylelikle O’nun Kendisi ile birlikte Gelen olarak kıyaslamış olur. Ayrıca Rab Tesellici’yi yalnızca Kendisi ile kıyaslamak ile kalmaz ama aynı zamanda Kendisi ile O’nun arasındaki farklılıklara da değinir. Rab öğrencileri ile birlikte bir kaç yıl kalmış idi ama gelecek olan Tesellici onlar ile sonsuza kadar birlikte olacak idi. Eski Antlaşma’daki kutsal yazıların çoğunda Kutsal Ruhtan şu şekilde söz edilmiştir: Kutsal Ruh belirli kişilerin üzerine bir kez gelir ve bunun nedeni özel bir amaç için o kişileri kontrol etmektir. Ancak kutsal bir Kişi’nin sonsuza kadar konut kurmak için gelmesi tamamen yeni bir durumdur.

Mesih ve bu gelecek olan Kişi arasında başka bir farklılık daha vardır; Mesih Gerçek’tir, Kutsal Ruhtan ise Gerçeğin Ruhu olarak söz edilir (ayet 17). Mesih’te gerçeğin ortaya konduğunu objektif olarak görürüz. Gerçeğin Ruhu aracılığı ile biz içimizde Mesih’te ortaya konan her şeyin gerçekliğini kavrarız.

Rab ve Kutsal Ruh arasındaki bir başka farklılık Ruhun dünya tarafından kabul edilemeyeceği ya da bilinemeyeceğidir çünkü “dünya O’nu ne görür ne de tanır.” Mesih beden almış idi ve insan tarafından görülebiliyor idi ve bu şekilde insanlar tarafından kabul edilmek için sunuldu. Kutsal Ruh beden almayacaktır ve göz ile görülebilir ya da zihin ile bilinebilir bir obje olarak sunulmaz. Dünya için O kutsal bir Kişi değildir ama en iyi halde bile yalnızca şiirsel ve belirsiz ya da muğlak bir etkidir. Ancak Kutsal Ruh öğrenciler için yalnızca bir etki olmayacak ve öğrencilerden ayrılacak olan Mesih’in aksine onlar ile kalan değil, onların içinde olan bir Kişi olacaktır.

18-20.ayetlerde Rab Kutsal Ruhun Kişiliğinden söz etmeyi bırakarak O’nun imanlıdaki varlığının normal etkilerini açıklamaya geçer. Rabbin Baba ile birlikte olmak için ayrılışı ve Kutsal Ruhun gelişi öğrencilerin kutsal bir Kişi’yi kaybettikleri ve bir başka kutsal Kişi’yi kazandıkları anlamına gelmez. Birinin söylediği şu sözler çok doğrudur: “Kutsal Ruh vaadi İsa’yı dışarda tutmaz aksine O’nun varlığını garanti eder. Rab bundan ötürü öğrencilerine şu sözleri söyleyebilir: “Sizi öksüz bırakmayacağım, size geri döneceğim.” Aynı konu ile ilgili başka bir ifadeye yer verelim: ”Mesih burada yeryüzünde iken Baba uzakta değil idi.” ‘Ben yalnız değilim çünkü Baba benim ile birliktedir.’ Ve eğer Tesellici burada ise o zaman Mesih de uzakta değildir.”

Eğer 18.ayet bize Kutsal Ruhun gelişinin Mesih’i çok yakınımıza getireceğini söylüyor ise bu ayeti izleyen diğer iki ayet imanlının gelen Mesih’e verdiği karşılığı açıklar. Rab, imanlının bu kavrayışlarını üç kesin ifade içinde belirtir. “Siz beni göreceksiniz”, “siz de yaşayacaksınız” ve “anlayacaksınız.” Kutsal Ruh kendisinden söz etmek ya da bizi kendisi ile meşgul etmek ya da Ruh ile ilgili bir mezhep ya da tapınma oluşturmak için değil ama bizi Mesih’e yönlendirmek için gelmiştir. Az bir süre sonra dünya artık Mesih’i görmeyecektir ama O, insanların gözlerinin önünden kaybolduktan sonra Kutsal Ruhun gücünde imanlı için hala iman objesi olacaktır.

Dünyanın gözünde Mesih yalnızca güzel bir yaşam sürmüş ve bir şehit ölümü ile ölmüş tarihi bir figür haline gelmiştir. Ama imanlı için O hala yaşayan, diri Kişi’dir; imanlı Kutsal Ruhun gücü aracılığı ile O’nun varlığının bilinçli duygusunu fark edebilecek ve bunun tadını çıkartabilecektir. Hatta bunun da ötesinde, imanlılar O’nu görecekleri için yaşayacaklardır. Dünya insanları yaşarlar çünkü dünya zevkleri, eğlenceleri, siyaseti ve sosyal çevresi ile yaşar. Bu gibi şeyler olmadığı zaman dünyanın yaşamındaki ilginçlik giderek son bulur. İmanlı ise Mesih yaşadığı için yaşar. Yaşamımızın objesi olan Mesih’in sonsuza dek yaşaması gibi imanlının yaşamı da sonsuz bir yaşamdır.

Ayrıca imanlı Kutsal Ruh aracılığı ile bilir ki Mesih Babadadır, imanlılar Mesih’tedir ve Mesih de imanlılardadır. Mesih’in Babasının sevgisinde çok üstün bir yere sahip olduğunu biliriz; bizim Mesih’in yüreğinde bir yere sahip olduğumuzu biliriz ve Mesih2in yüreklerimizde bir yere sahip olduğunu biliriz. Dünya ne “görebilir”, ne “yaşayabilir”, ne de “bilebilir”. Dünya Mesih’in yüceliklerine kördür; suç ve günahlarına ölüdür ve Tanrı konusunda bilgisizdir. Ama Kutsal Ruhun gücü sayesinde yeryüzünde “gören”, “yaşayan” ve “bilen” bir insan topluluğu olacaktır. Bu insanlar yücelikteki Mesih’e objeleri olarak sahip olacaklar, sevinç ve zevkini Mesih’te bulan bir yaşam sürecekler ve O’nun yüreğinde sahip oldukları yeri bileceklerdir.

18-20.ayetler bize Kutsal Ruhun gelişinin normal etkisini sundular. 21-24.ayetler bireysel imanlıyı bize Kutsal Ruhun gücünde açık olan ayrıcalıklara girmesi ve onlardan zevk alması için muktedir kılacak ruhsal özellikleri sunarlar. Söylemesi üzücü olsa da ağzı ile iman ikrarında bulunan Hristiyanlık tarafından bu normal koşullardan ciddi bir ayrılış baş göstermiş olmasına rağmen sevinerek görürüz ki birey tarafından hala zevk alınan ayrıcalıkların varlığı bereketli bir gerçektir. Bu neden ile bu noktada fark etmemiz gereken önemli konu Rabbin öğretişinin yoğun bir şekilde bireysel hale dönüşmesidir. Rab şimdiye kadar “sen” sözcüğünü Grekçe’de çoğul olarak kullanmış idi (ayetler18-20); şimdi ise bu tür sözcüklerin kullanımını “o” ve “bir kimse” olarak değiştirir (ayetler 21-24).

Sevgi ve itaat bu derin tecrübelerden içeri girmenin önemli özellikleridir. Rab şu sözleri daha önce de söylemiştir: “Beni seven buyruklarımı yerine getirir.” Rab şimdi ise şöyle demektedir: “ kim buyruklarımı bilir ve yerine getirir ise işte beni seven O’dur.” İtaatin kaynağı olarak sevgi buyrukların yerine getirilmesi ile temsil edilir. İtaat ise sevginin kanıtıdır. Babanın zihnindeki her ifade Mesih için bir buyruk idi ve aynı şekilde Mesih’in zihninin her ifadesi de O’nu seven kişi için bir buyruktur. Mesih’i seven kişi Baba tarafından ve Mesih tarafından sevilecektir. Böyle biri tanrısal Kişilerin sevgisi konusunda özel bir şekilde bilinçlendirilecektir. Rab böyle kişilere Kendisini gösterecektir.

Konuşmanın bu noktasında Yahuda (İskaryot değil) şu soruyu sorarak araya girer: “Rab nasıl olur da kendini dünyaya göstermeyip bize göstereceksin?” Zihninde Yahudi düşünceleri ve Yahudi umutları barındıran Yahuda’nın aklı bu konuşmalar nedeni ile tamamen karışmıştır. Gelecek olan değişimin farkında olmadığı ve hala kurulmak üzere olan göz ile görülür bir krallık fikrine sımsıkı yapışan Yahuda Rabbin kendisini dünyaya göstermediği takdirde bunun nasıl mümkün olacağını anlayamaz.

Rabbin bedene göre olan kardeşleri de O’na “Kendini dünyaya göster” dedikleri zaman (Yuhanna 7:4) benzer bir düşünce ile konuşmuşlar idi. Ve hala kilisenin çağrısı konusundaki aynı bilgisizliğe ve yaşadığımız günün özelliğine rağmen Rabbe hala çeşitli şekillerde “Kendini dünyaya göster” diyen pek çok gerçek imanlı vardır. Bu tür kişiler Mesih’i hayırsever işlerin önderi ve dünyanın daha iyi hale getirilmesi için önemli hareketlerin merkezi yapmak isterler. Mesih’i dünyaya geri getirmeyi arzu ederler ama Tanrının Ruhunun imanlıları dünyadan dışarı çıkartarak gökteki Mesih’e yönlendirmek için geldiğini anlamazlar.

Rabbin yanıtı ilk bakışta Yahuda tarafından sorulan soruya tam bir karşılık vermiyor gibi görünür. Hristiyanlığın göksel karakterinin tam olarak açıklanacağı zaman henüz gelmemiştir. Ama yine de her şeye rağmen Rabbin yanıtı öğrencilerin zihnindeki yanlış düşünceyi düzeltir. Yahuda dünyanın önünde göz ile görünecek bir sergileniş düşünüyor idi; Rab bir bireye bir gösterimden söz ediyor. Yahuda dünyadan söz ediyor; Rab ise “hepsi” diyor. Dünya Rabbi reddetmiş idi ve Rab böyle bir dünya ile işini bitirmiş idi. Artık meselenin sorumluluğu bireylere ait idi; yürekleri sevgi ve şefkat bağı ile çekici güce sahip Olan tarafından dünyadan dışarı çekiliyorlar idi.

Rab verdiği yanıtında bu gerçek ile ilgili daha çok bilgi aktarır. Rabbi seven kişi yalnızca O’nun buyruklarını tutmak ile kalmayacak ama aynı zamanda daha önceden de ifade edilmiş olduğu gibi Rabbin “sözüne” de uyacak idi. Bu davranış O’nun buyruklarını yerine getirmekten daha fazlası idi. O’nun buyrukları yolumuz ile ilgili ayrıntılar hakkında O’nun zihnini ifade ederler. Bir sonraki ayetin bize söylediği gibi O’nun “sözü” yalnızca O’nun kendi sözü değil ama aynı zamanda O’nu gönderen Babanın da sözüdür. Ve O’nun Babanın yüreğini tanıtmak ve Babanın gökler ve gelecek olan dünya için amaçlarını bildirmek için gelmiş olduğunu biliyoruz. O’nun “buyrukları” yolumuza ihtiyaç duyduğumuz ışığı sağlarlar; O’nun “sözleri” Babanın yüreğinin amaçlarını açıklayarak görkemli geleceğe ışık tutarlar. Bu neden ile O’nun sözlerini seven kişi yüreğinde Baba için yer açar. Bu neden ile Rab şimdi şu sözleri söyleyebilir: “Babam ve ben de beni sevdiği için sözüme uyan kişiye gelir ve onda konut kurarız (onun ile birlikte yaşarız).”

25-26.ayetlerin başında yer alan iki sözcük Rabbin konuşmasının bu kısmında taze bir ifade ortaya koymaktadırlar. Rab önümüze imanlıların Kutsal Ruh aracılığı ile zevk alacakları normal tecrübeleri koymuştur (ayetler 18-20); tecrübe sonra her bireysel imanlıya açılır (ayetler 21-24). Rab şimdi Kutsal Ruhun gelişinden On Birler ile bağlantılı olarak daha özel bir şekilde söz eder. Ve Tesellici’nin “Kutsal Ruh” olduğu ilk kez kesin bir şekilde söylenir. O’ndan, Mesih’in adı ile Baba tarafından gönderilecek olan kutsal bir Kişi olarak bahsedilir. Mesih’in adı ile gelenin bize Mesih’in yokluğu sırasında Mesih’in düşüncelerini ve amaçlarını temsil etmek için geldiği söylenir. Kutsal Ruhun burada bulunuş nedeni imanlıları yüceltmek, onları önemli hale getirmek ya da onların dünyasal ilgilerini geliştirmek değildir. Kutsal Ruhun Mesih’i reddeden bir dünyadaki tek işi insanları Mesih’e çekmek, Mesih için bir topluluk hazırlamak ve Mesih’i yüceltmektir.

Bu son konuşmaların devamında Kutsal Ruhun Mesih’in amaçlarını yerine getirmek için üç yönlü bir yol seçtiğini göreceğiz. Bunlardan İlki, bu bölümde bizim dikkatimizi Mesih’e çekmesidir. İkinci olarak, 15.bölümde Mesih’e tanıklık için ağzımızı açar. Üçüncüsü ise 16.bölümde bize gelecek olan dünyada  (Millenium] Babanın amaçlarını açıklamak aracılığı ile dünyanın düşmanlığının önünde dünyaya karşı destek olmaktır.

Kutsal Ruhun buradaki işi bizi Mesih ile meşgul etmektir. Kutsal Ruh Mesih’e olan sevgimizi iki şekilde uyandırır. Birincisi, Rab öğrencilerine şöyle der: “O (Kutsal Ruh) size her şeyi öğretecek.” 26.ayetteki “her şey” ifadesi, 25.ayetteki “bunları” sözcüğü ile karşıt haldedir. Rab belirli konulardan söz etmiş idi ama o anda On Birler’in kavrayışının çok ötesinde olan Mesih’in yüceliğine ait pek çok şey var idi. Rab, öğrencilerin sınırlı ruhsal kapasiteleri tarafından onlar ile yaptığı konuşmalarında sınırlı kalıyor idi. Ama Kutsal Ruhun gelişi ile birlikte imanlıların ruhsal kavrayışları genişleyecek ve o zaman Kutsal Ruh yücelikteki Mesih ile bağlantılı olan “her şeyi” onlara açıklayabilecek idi.

İkinci olarak, Rab, Kutsal Ruhun “onlara her şeyi öğreteceğini ve Rabbin tüm söylediklerini onlara hatırlatacağını” bildirir. Kutsal Ruh onlara yalnızca yeni yerindeki Mesih ile ilgili yeni değerleri –bizi sonsuzluktaki yüceliğe taşıyacak olan değerler -açıklamak ile kalmayacak ama aynı zamanda O’nun yeryüzünde iken yaptığı tüm lütufkar konuşmaları da hatırlatacak idi. Geçmiş, şimdi ve gelecekte Mesih’ten olan her şey sınırsız bir şekilde değerlidir. Mesih’ten olan hiç bir şey kaybolmayacaktır. Söz ve yazıları aracılığı ile diğer kişilere bilgi verenlerin kendilerine tanrısal bir Kişi tarafından Rabbin söylemiş olduğu sözlerin hatırlatılması ne kadar önemlidir. Kutsal Ruh bize bu sözleri bildirir iken bizlerin kusurlu hafızalarına emanet edilmemişlerdir. O’nun sözleri ile ilgili haber hiç bir şekilde bir insanın zayıflığına sahip olmayan Biri’nin mutlak mükemmelliğine sahiptir.

Rab bir önceki ayetler ile Halkını kutsal Kişiler ile ilişkiye yerleştiren bu lütufkar hizmetini sona erdirmiştir. Bu rahatlatma ve teselli hizmeti – kutsal Kişiler ile olan bu paydaşlık – öğrencileri sevdikleri Kişi’nin ayrılışı için hazırlar. Ve bu neden ile 27-31.ayetlerde Rab gelecek Olan hakkında daha özgür bir şekilde konuşabilir.

Eğer Rab öğrencilerinden ayrılıyor ise o zaman öğrencilerine Esenliğini bırakacak idi. Dışsal koşullar açısından bakıldığında O, acılar adamı idi ve üzüntüyü yakından tanıdı. Çevresinde her yönden düşmanlar ile karşılaşmak zorunda kaldı. Ama O, Baba ile paydaşlık içinde yürüdü ve Babanın isteğine boyun eğdi ve yürek esenliğinin tadını her zaman çıkardı. Bu aynı esenlik imanlının payı olacak idi; eğer imanlı kutsal Kişiler ile bu paydaşlığın tadını çıkartıyor ise ve eğer imanlının isteği Kutsal Ruhun kontrolü altında ise imanlının isteği reddedilecektir. Huzursuz bir dünya tarafından kuşatılmış olan imanlı Mesih’in esenliği aracılığı ile korunacaktır. Bu esenlik Mesih ile birlikte paylaşılan bir esenlik olacaktır. Çünkü İsa öğrencilerine esenlik verdiği zaman bu Esenliğini dünyanın verdiği gibi vermez.

Ayrıca eğer Rab dünyadan ayrılıyor ise bu yalnızca bir süre için olacak idi çünkü O tekrar gelmek üzere ayrılıyor idi. Aradaki zaman zarfında bencil olmayan sevgi O’nun acı çekmiş olma yolu bittiği ve şimdi artık Babasının yanına döneceği için sevinecek idi. Rab İsa ayrılışını sade bir şekilde önceden bildirerek onları uyarmış olur. Öyle ki ayrılış zamanı geldiği zaman öğrencilerin imanları sarsılmasın.

Artık öğrencileri ile uzun uzun konuşmayacak idi çünkü bu dünyanın egemeni geliyor idi. Bunun anlamı şudur: şeytanın gücünü sıfırlayacak olan son büyük çatışma başlamak üzere idi. Şeytanın üzerinde zafer kazanıldığı kesin idi çünkü şeytanın İsa üzerinde hiç bir etkisi yok idi ve zaten olamaz idi. O’nun çarmıhtaki ölümü şeytanın gücünün bir sonucu olmayacak idi çünkü O’nun ölümünün sonucu Babaya duyduğu sevgidir. O’nun Babanın buyruğuna gösterdiği mükemmel itaat  - hatta ölüm derecesindeki itaat – O’nun Babaya olan sevgisinin sonsuza kadar kalıcı olan kanıtıdır.

Babasına olan sevgisini ve itaatini soluyan bu sözler ile Rab konuşmasının bu kısmına şu sözleri ile son verir:” Haydi kalkın, buradan gidelim.” Rab Babasına duyduğu sevgi ile Babasının isteğini yerine getirmeye gider. Ama öğrencilerini de yanına alacaktır. Rabbin daha önceden de belirtmiş olduğu gibi bu zaman gelecektir. “Gideceğim yere şimdi ardımdan gelemezsin ama sonra geleceksin.” Yuhanna 13:36) Öğrencilerin düşüncesi açısından kendilerini durduran adımlar olsalar dahi yine de O’nun ile birlikte atabilecekleri bir kaç adım daha mevcuttur. Böylece hep birlikte üst kattaki odadan ayrılarak dış dünyaya doğru yola çıkarlar.