BÖLÜM 6

BABALAR

“Ey babalar, siz de çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın. Onları rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütün.”— Efesliler 6:4

“Ey babalar, çocuklarınızı incitmeyin, yoksa cesaretleri kırılır.” — Koloseliler 3:21

“Ve bu gün size verdiğim bu buyrukları aklınızda tutun. Onları çocuklarınıza belletin. Evlerinizde oturur iken, yolda yürür iken, yatar iken ve kalkar iken onlardan söz edin.” – Yasanın Tekrarı 6:6,7; Aynı zamanda bakınız Yasanın Tekrarı 4:9 ve Yasanın Tekrarı 11:19.

“Rab Yakup soyuna koşullar bildirdi ve İsrail’e yasa koydu. Bunları çocuklarına öğretsinler diye atalarımıza buyruk verdi.” — Mezmur 78:5-8.

Anne ve babaların ÇOĞU – farklı ölçülerde hissederek – çocuklarının yönetimi ve eğitimi ile bağlantılı olan ciddi sorumluluk konusunda bir şeyler bilirler. Bundan daha zor bir görev alanı düşünmek oldukça zordur. Ama yine de bu görevin doğal yapısı itibarı ile yaşam ile ilgili birkaç bölüm vardır – gözlerimizi sadece Rabbe dikerek Ona bağımlı olmak ile meşgul olduğumuz zaman bu tür bereketli sonuçlara da boyun eğmiş oluruz. Tanrının kutsallarının pek çoğu zamanında inançlı ve sadık anne ve babalarının sözlerini izlemiş olan kutsallardır! Bu neden ile anne ve baların öğretmesi gereken iyilik ya da kötülük konularında – ebeveyn sorumluluğunun ciddi konuları- söz konusu olan geniş etki üzerinde düşündüğümüz zaman daima şu önemli soru ortaya çıkacaktır. Anne ve babanın çocuklarına olan görevinin doğası nedir? Bir imanlının günlük görevlerinin hepsinde olduğu gibi kutsal yazılar bu konuda da eğitim ile ilgili bilgiler ile doludur. Anne ve babalar hem söz hem de örnek ile öğretirler. Yaşamının ilk yaşlarından beri Rabbe adanmış olan Samuel gibi anne ve babalar çocuklarına örnek teşkil ederler. Ebeveynlerin yanlış yönetimlerinin kötü sonuçlarını ortaya koyarlar. Ve hem yeni antlaşmada hem de eski antlaşmada Tanrının bilgeliği ile eğitmeyi arzu ettikleri çocuklarına rehberlik etmek için öğüt üstüne öğüt verirler. Bu şekilde elde edilen yönlendirmeleri bir araya getirmek için belki başlangıçta bu kutsal yazılardan birkaç örnek vermek yararlı olabilir.

Her şeyden önce ifade etmemiz gereken gerçek şudur: İbrahim ailesinin yönetimi konusunda Tanrıya olan sadakati nedeni ile özel bir berekete sahip idi. Rab, “Doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğulların ve soyuna buyursun diye İbrahim’i seçtim. Öyle ki ona verdiğim sözü yerine getireyim.” (Yaratılış 18:19. İçeriğe bakınız.) Bu konu ile ilgili olarak aynı zamanda Yakup’un ailesindeki düzensizliklere ve onların aşikar olan durumları hakkında da imada bulunabiliriz. Ve sonra tekrar Yasanın Tekrarı kitabına geçiş yaparak şu doğrudan verilmiş öğütleri yine gözden geçirebiliriz: “Bu gün size verdiğim bu buyrukları aklınızda tutun. Onları çocuklarınıza belletin. Evinizde oturur iken, yolda yürür iken, yatar iken ve kalkar iken onlardan söz edin. “ (Yasanın Tekrarı 6:6,7. Ayrıca Yasanın Tekrarı 4:9 ve Yasanın Tekrarı 11:19 ayetlerini bir birleri ile kıyaslayın.) Eli’nin bize uyarıda bulunan örneği aynı dersi güçlendirir: “Rab Samuel’e şöyle dedi: ‘Çünkü farkında olduğu günahtan ötürü ailesini sonsuza kadar yargılayacağımı Eli’ye bildirdim. Oğulları Tanrıya saygısızlık ettiler (başlarına lanet getirdiler) ve Eli de onlara engel olmadı.” Yani, Eli, ebeveynlik yetkisini kullanmadı. (1.Samuel 3:13) Davut yanlış aile yönetimi konusunda başka bir örneği teşkil eder. Burada bu konu ile ilgili birkaç doğrudan buyruk ekleyebiliriz: “Rab Yakup soyuna koşullar bildirdi. Ve İsrail’e yasa koydu. Bunları çocuklarına öğretsinler diye. Atalarımıza buyruk verdi. Öyle ki, gelecek kuşak, yeni doğacak çocuklar bilsinler ve onlar da kendi çocuklarına anlatsınlar. Tanrıya güven duysunlar. Tanrının yaptıklarını unutmasınlar. Onun buyruklarını yerine getirsinler. Ataları gibi inatçı, baş kaldırıcı ve yüreği kararsız, Tanrıya sadakatsiz bir kuşak olmasınlar.” (Mezmur 78:5-8). Aynı zamanda Süleyman’ın Özdeyişlerinde, de çocuklara nasıl davranılması gerektiği konusunda pek çok öğüt yer alır. “Henüz umut var iken çocuğunu eğit, öyle ki onun yıkımına neden olma.”(Süleyman’ın Özdeyişleri 19:18) “Çocuğunu terbiye etmekten geri kalma. Onu değnek ile dövsen de ölmez. Onu değnek ile döver isen onun canını ölüler diyarından kurtarmış olursun.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 23:13,14) Bir ayet daha yazalım: “Oğlunu terbiye et, o da sana huzur verecek. Ve gönlünü hoşnut edecektir.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 29:17) Şimdi de aynı konu ile ilgili ayetler için yeni antlaşmaya geçelim: “Ey babalar, siz de çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın. Onları Rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütün.” (Efesliler 6:4) “Ey babalar, çocuklarınızı incitmeyin yoksa cesaretleri kırılır.” (Koloseliler 3:21)

Yeni antlaşmadan olduğu gibi Eski antlaşmadan da özgürce alıntılar yaptık. Çünkü imanlının yersel ilişkilerindeki sorumluluğunun tam karakteri ve ölçüsü için Yeni antlaşmaya bakmamız daha doğrudur. Ancak yine de gözlemlediğimiz şudur ki, Tanrı sözünün her bölümünde çocuklar ile ilgili verilmiş olan buyruklarda çarpıcı bir uyum mevcuttur. İmanlı, kutsal yazıların tamamında çocuklarını Tanrının terbiye ve öğüdü ile büyütmek, eğitmek ve yönetmek konusunda aynı sorumluluğa sahiptir.

Bu gerçek bize şunu gösterir: İmanlı anne ve baba aracılığı ile çocukların Tanrı ile ilişkiye getirilmeleri hakkındaki ilişkinin kavranması çok önemlidir. “Ev halkından” söz eder iken belirtilmiş olduğu gibi bu ilişki deyim yerinde ise ‘dışsal’ bir ilişkidir ama yine de hala hem anne ve babanın ve hem de çocukların sorumluluklarını kapsar. Aynı zamanda bir şekilde Yahudi çocuklarının konumu ile de bağlantılıdır. Soyları nedeni ile henüz kurtulmamış olmalarına rağmen Yahudi çocukları yine de Tanrının yersel halkına ait olarak kabul edilirler idi ve böyle oldukları için de Tanrının buyrukları ve anne ve babalarının sorumlulukları uyarınca yetiştirilmeleri gerekiyor idi. (Bakınız Yasanın Tekrarı 6:6,7, v.b.) Tanrı Yahudileri diğer uluslardan ayırmış olduğu için Yahudiler Tanrının yeryüzündeki halkı olarak öğretiş ve eğitim almalı idiler. Aynı şekilde şimdi babalara da şu öğüt verilir: Çocuklarınızı Rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütün. (Efesliler 6:4)

(1)  İlk öğüdün, “Ey babalar, çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın” olması dikkat çekicidir. Aynı konuya Koloseliler’deki ayette de değinilmiştir: “Ey babalar, çocuklarınızı incitmeyin, cesaretlerini kırmayın” (Koloseliler 3:21). Bu iki ayette kullanılan sözcük anlam olarak çok farklı olmasa da sözcük tam olarak aynı sözcük değildir. Bu öğüt, çocukların anne ve babalarına itaat etme sorumluluğu konusundaki öğütten hemen sonra gelir. Bu sıralamaya dikkat edildiği takdirde verilen öğütlerdeki içeriğin nedeni hemen anlaşılacaktır. Babalara hemen hemen mutlak yetki verilmiştir ve bu yüzden Tanrı Ruhunun yaptığı ilk şey, önce anne ve babalara yetkilerini nasıl kullanmaları gerektiği hakkında öğüt vermektir. Benliğin, hatta bir imanlıdaki benliğin bile ne olduğunu ve Tanrının bizi yerleştirmiş olduğu konumda hükmetmeye ve baskı yapmaya ne kadar çok eğilimli olduğumuz gerçeğini bilen Tanrı, itaat etme konumuna koyduğu çocuklardan yumuşak sevgisini ve şefkatini esirgememeye özen göstermiştir. Bu neden ile babalara, “çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın” der. Anne ve babalar çocukları üzerinde hemen hemen sınırsız kontrole (bu kontrol, yalnızca ‘Rabbe yaraşır şekilde’ sözleri ile sınırlanmıştır) sahiptirler. Ancak buradaki ayet ile çocuklarını yönetme yöntemleri hakkında Tanrının önünde özenli davranmaları gerektiği konusunda uyarı alırlar. Anne ve babalar çocuklarının duygularını dikkate almak zorundadırlar ve bu konuda Rabbin sözünden hiç bir zaman ve hiç bir şekilde dışarı çıkmamaları gerekir. Anne ve babaların kendi zayıflıklarını hatırlamaları gerekir; çocuklarının cesaretlerini kıracak şekilde onların üzerlerine yüklenmemeleri gerekir. Tanrının çocuklara duyduğu sevgi ile ilgili bir başka çarpıcı örnek daha verelim: Kutsal Rabbimiz anne ve babalara çocuklarına Tanrının sevgisi ile davranmaları gerektiğini bu özel öğüt aracılığı ile ifade etmiştir. Ve bizler, hepimiz, kendimizin yönetim konusunda ne kadar sert ve kaprisli davranmaya eğilimli olduğumuz çok iyi biliriz. İşte bu yüzden de Tanrının bu hatırlatmasına ihtiyaç duyarız. Bu yüzden her anne ve baba şunu hatırlasın: eğer Tanrı bir taraftan ebeveyne ailesi üzerinde yönetim yetkisi verdi ise bir taraftan da bu uygulamanın nasıl yapılması gerektiğini özen ile tanımlamıştır. Ebeveyn hem yetkisi konusunda hem de bu yetkisini nasıl kullanması gerektiği konusunda sorumluluk taşır.

“Cesaretleri kırılmasın diye.” Çocukların cesaretleri ne kadar da kolay kırılır! Özellikle Rabbin doğru yolları konusunda! Yumuşak davranışlar, hızlı gözlem ve uyumsuzlukların çabuk ortaya çıkartılması ve katı yönetim yıllarca verilen sabırlı eğitimde rol oynayan etkenlerdir. Rabbin öğüdü ve terbiyesi ile büyütülen çocuklar konusunda anne ve babalar bu yüzden bu noktada ne kadar özenli olsalar da yine özenleri yeterli olamaz. Bu neden ile tanrısal atanmaları olan kendi konumlarını hatırlamaları yararlı olacaktır, çünkü aslında temel gerçek çocuklarının Tanrı tarafından yönetilmesi ve eğitilmesi gerçeğidir. Kendileri yalnızca Tanrıya teslim olmuş olan aracılardır. Tanrı Kendisine teslim olmuş olan anne ve babalar aracılığı ile onların çocuklarını yönetecek, eğitecek ve büyütecektir.

(2)  ”Onları Rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütün.” Bu cümlede kullanılan sözcükler çok önemlidir. Daha detaylı ifade edecek olur isek, buradaki sözcükler disiplin ya da düzene uyma ve dostça azarlama ya da uyarıdır. Disiplin daha çok eğitim ya da eğitimin tamamına uygulanandır; öğüt ise kişileri tehlikelere, unutkanlığa ya da doğru yoldan ayrılmaya karşı uyarmak için sürekli uyanık durmayı ima eder. “Yetiştirin” ifadesinin tam anlamını da belirtmeden geçemeyiz. Yetiştirmek, yukarı kaldırmak yani teşvik etmek anlamına da gelir. Bu yüzden burada geriye yani çocukların bebeklik dönemine gitmemiz gerekir. Bunun farkına varmak önemlidir çünkü pek çok anne ve baba şu hataya düşmektedir: bu öğütleri yerine getirmek için çocuklarının tövbe etmesi gerektiğini düşünürler ve bu yüzden pek çok anne ve babanın çocuklarına genellikle dünyasal yolların tamamı için – giyim, eğlence v.b. – izin verdikleri görülür. Çünkü çocuklarının henüz Rabbe ait olmadıklarını düşünürler. Bu tür bir davranış örnek aldığımız kutsal yazılardaki öğretişin hem ana fikrini kaçırmak olur hem de imanlı çocuklarının getirildikleri özel konumun unutulması anlamına gelir. Tanrının Ruhu, “çocuklarınızın tövbe etmesini bekleyin ve dua edin” demez. Ama şöyle der: “onları bebeklik döneminden itibaren Rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütün.”  Bu neden ile Tanrının sözüne güvenmeniz ve verilen vaatteki bereketi elde etmeniz için Ona inanmanız gerekir. “Çocuğu tutması gereken yola göre yetiştir, yaşlandığı zaman da o yoldan ayrılmaz.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 22:6)

(a)  Çocukların Rabbin terbiyesi (disiplini) ile yetiştirilmeleri gerekir. Bu sözcük eğitime işaret eder ve imanlının çocuklarını nasıl eğitmesi gerektiğini öğretir. Bu neden ile imanlının ilk sorumluluğu, Rabbin yönetimi altında olan çocuklarına öğretmektir, öyle ki çocuklar bebeklik dönemlerinden itibaren Onun disiplini ile yetişsinler ve böylece anne ve baba çocuklarına karşı olan sorumluluğunu doğrudan ve bireysel olarak gösterebilsin.6

Ve bu gerçek onların eğitim özelliklerine –Rabbin öğüdü ile -karar vermek için gereklidir. Tek bir sözcük ile ifade edecek olur isek imanlı anne ve babanın çocuklarını Tanrının lütfu ile getirilmiş oldukları yer ile uyumlu olarak eğitmeleri gerekir.

Ama bu noktada akla kaygılı bir soru gelecektir: Bu uyumlu eğitimin nasıl yapılması gerekir? Öncelikle ve en önemlisi, kutsal yazılarda yer alan sözlere titizlik ile uyarak! Bu neden ile daha önce alıntısı yapılmış Yasanın Tekrarı kitabında Yahudi anne ve babalara şu sözler söylenir: “Ve sana bu gün söylemiş olduğum bu sözleri yüreğinde taşıyacak ve onları çocuklarına gayret ile öğreteceksin”; ve yine Timoteos’a yazan elçi Pavlus ona, “çocukluğundan beri kutsal yazıları bildiğini” hatırlatır (2.Timoteos 3:15); ve Timoteos’un annesinden ve büyükannesinden söz eder; Timoteos öğretimini bu tanrısal kadınlardan almıştır. Tüm imanlı anne ve babaların aynı şekilde hareket edip etmedikleri üzerinde durulması gereken ciddi bir konudur. Evlerinde Kutsal Kitaba yer veren pek çok aileler vardır ama çocuklarının eğitimi konusunda Kutsal Kitap her zaman baş köşede durmaz. Ama Rabbin terbiyesinin, yalnızca Rabbin sözünden elde edilebileceği kesindir. Ve bu yüzden bu konuda sadık olacak olan kişinin bu konu ile ilgili sistematik açıklama hakkında gayretli olması gerekir. Ve bu şekilde öğretiş alan çocuklar ne kadar da büyük bir avantaja sahip olurlar! Tanrının gerçeği onlara yolun başlangıcında öğretilir ve vaat uyarınca Kutsal Ruh tarafından çocuklara tazelik, biçim ve yön verilir. Çocuklar Tanrının lütufkar gücü altındadırlar; Rabbin terbiye ve öğüdü ile beslenirler. Bazı durumlarda (sadık imanlı olan anne ve babaların çocuklarının durumunda genellikle gözlendiği gibi) herhangi farklı tövbe durumları olmayabilir. Çünkü Tanrının Ruhu, Tanrının Sözünü çocukların bereketlenmesi için onların yaşamlarının başında kullanır.

İkinci olarak, kutsal yazılar hem çocuk eğitiminin ilk kaynağıdırlar hem de aynı zamanda çocuğa eğitimin özelliği hakkında diğer yönlerde de destek sağlayacaklardır. Bu durum, imanlı anne ve babalar için genellikle zihin karıştırıcı bir durumdur. Ama eğer her zaman çocuklarını Rab için eğittiklerini hatırlayacak olurlar ise o zaman bu zor durum büyük ölçüde uzaklaştırılmış olacaktır. Anne ve babalar o zaman şunu anlayacaklardır: verdikleri eğitimin tamamında bu konuyu göz önünde tutmaları ve muhafaza etmeleri gerekir ve bu şekilde dünya üzerinde yaptıkları yolculukta gerekli olmayan herhangi bir şeyi öğretme konusunda özen ile davranacaklardır. Rabbin hizmetkarları olarak uyumsuz bir tutum sergilemeyeceklerdir. Bu düşünüce, uygulamanın kolaylaşması açısından iyi ve yararlı bir ilkedir. Öğretmem önerilen konu, çocuğumu Rab için mi yoksa dünya için mi uygun hale getirecek? Bu neden ile önemli olan bir başka konu da çocukların eğitilmeleri için seçecekleri kitaplar ile de ilgilidir. Tanrı sözünde belirtildiği gibi eğitimin konusu her zaman göz önünde tutulmalıdır; bir kitabın çocuğa katkısının olup olamayacağı ya da ona engel teşkil edip etmeyeceği kolayca karar verilebilecek bir konudur. Pek çok başka diğer konuda olduğu gibi konu, yalnızca ‘tek bir görüşe sahip olma’ konusudur. Ve bu tek görüşe sahip kalmayı korumak için kendimizi ve yollarımızı yargılayarak sürekli Tanrının huzurunda olmamız gerekir.

(b)  Açıklanmış olduğu gibi, öğüt, tehlikelere karşı uyarmak ve doğru olan yolun istikametinde yönlendirmek içindir. Rabbin hem öğüdü hem de terbiyesi aynı amacı taşır. İmanlı anne ve babaların bu yüzden Rabbin adı ile konuşmaları gerekir; onların öğütleri gerçekten de eğer çocuklarına bu davranışlarının Rab için olduğunu anlattıkları takdirde çocukları açısından önemli öğütler haline geleceklerdir. Çocuklarını kötü bir alışkanlığa ya da belli bir davranışa karşı uyardıkları takdirde bunu bir anne ve baba kaprisi olarak yapmadıklarını ama böyle davranmalarının nedeninin yalnızca Rabbin hoşnut edilmesi için olduğunu açıklamış olacaklardır. Tanrısal kutsama böylelikle anne ve babanın uyaran sözleri ile mühürlenmiş olacak ve çocukların kendileri de tanrısal huzura getirilmiş olacaklardır. Ve anne ve babaların bundan daha aşağı bir seviyeye inmemeleri gerekir. Çocuklarına olan davranışlarında duyguları asla sert olmamalı ve sevgileri güçsüzlüğe ya da eksiğe yer tanımamalıdır. Rehberleri olan Tanrı sözü ve çocuklarının yönetiminin temeli, karşılıklı ilişkilerini güçlendirecek ve anne ve babanın yetkisini koruyacak ve saygın hale getirecektir. Öğüdün bu yüzden Rabbin terbiyesi ile uyumlu olması çok önemlidir. Eli, Samuel ve Davud’u bu konuda başarısızlığa uğramış olan kişilere örnek olarak verebiliriz; başarısızlıklarının üzücü sonuçları yaşamlarının son günlerine kadar onları izledi.

(3)  Sonuç olarak burada birkaç tehlike belirtilebilir; pek çok imanlı anne ve baba burada gözden geçirilen öğütleri unuttukları için bu tehlikelerin içine düştüler.

(a)  Sözünü ettiğimiz ilk tehlike, genellikle imanlıların çocuklarını gönderdikleri okulların özelliğidir. Belli bazı birkaç eğitim avantajı ya da hatta rahatlık nedeni ile imanlılar bazen çocuklarını imansızların ellerine teslim edebilirler ya da ağızları ile iman ikrarında bulunan imanlıların hatalı öğretişlerine göz yumabilirler. Diğer başka durumlarda ise çocuklara bazı okullarda saflıktan uzak hatta ahlaksızlık ile dolu kitaplar okumaları için izin verilir. Böyle yerlerde Kutsal Kitabın, imansızların vicdanlarının yara almaması için çok fazla ön planda kullanılmaması ileri sürülür; Ancak Horace ve Ovid, Homer ve Sofokles ya da Shakespeare ve Byron okuyan imanlıların vicdanları için ne demeli? Fransızca ve Almanca dil öğretmenlerinin öğrencilerine okutmayı tercih ettikleri bu kitaplar da imanlıların vicdanlarını yaralamaktadır. İmanlı anne ve babaların bu konuda çocuklarını Rabbin terbiye ve öğüdü ile büyütmeleri gerektiğini hatırlayıp harekete geçmeleri için zaman gelmiş hatta geçmektedir bile.

(b)  aynı zamanda çocukların Rab için eğitilme sorumluluklarını başka kişilere aktarmak da bir tehlike teşkil eder. Çocukları eğiten kişiler ne kadar eğitilmiş ve adanmış kişiler olur ise olsunlar hiç bir şey anne ve babaları bu konudaki bireysel sorumluluklarının dışında bırakamaz. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi durumunda yaşamda pek çok güçlük ile karşılaşılacağı inkar edilemez. Ama eğer Yasanın Tekrarı kitabında birden fazla kez tekrar edilen bu öğütler hatırlanacak olur ise o zaman gerçekten de çok az sayıda kişinin bunları tam olarak yerine getirebileceği anlaşılacaktır. “Bu buyrukları çocuklarınıza belletin. Evinizde oturur iken, yolda yürür iken, yatar iken ve kalkar iken onlardan söz edin.” Yasanın Tekrarı 6:7 Görüldüğü gibi her fırsatın değerlendirilmesi gerekmektedir çünkü bu sorumluluk, Tanrının imanlı anne ve babalara vermiş olduğu bir sorumluluktur. Çocukları üzerinde tek yetkiye sahip olan insanlar yalnızca çocukların anne ve babalarıdırlar. Ve eğer çocuklar her zaman başka insanlar tarafından eğitilirler ise anne ve babalar çocuklarını Rabbin terbiye ve öğüdü ile yetiştirmedikleri için başarısızlığa uğrarlar.

(c)  Dünyasal eğlence ve kuruluşlara izin verilmesi de pek çok imanlı aileyi tehdit eden tehlikelerden biridir. Çocukların yaşam çevrelerinin tamamında Rabbin kontrolünün gücünün bulunması gerekir. Çocuklar anne ve babaları aracılığı ile dünyadan ayrı tutuldukları zaman yeniden bina edildikleri zaman tek bir başka bağlantıya bile izin verilmemesi gerekir. Çocukların giysileri bile anne ve babaları aracılığı ile Rabbin yönetimi altında olduklarını beyan etmesi gerekir. Ve anne ve babaların örnek olmaları, oturdukları evler, çocukların bulundukları tüm çevrenin bu konular hakkında verilen tüm eğitimi onaylaması, desteklemesi ve eğitime örnek teşkil etmesi gerekir. Ancak o zaman imanın verdiği tam güvence ile Tanrının şu sözlerini hatırlamak gerekir: “Çocuğu tutması gereken yola göre yetiştir; yaşlandığı zaman o yoldan ayrılmaz.” Süleyman’ın Özdeyişleri 22:6.

Rabbe bağımlı kalmak isteyen her imanlı anne ve baba sorumluluğu konusuna sadık kalmak için bu gibi şeyleri hatırlamalıdır. O zaman imanlı ev halkı Tanrı için ne büyük bir tanıklık edecektir! Karanlık, karışık ve kötü bir ortamda imanlının yuvası çöldeki bir vaha gibi olacaktır. Böylece her şey Rab İsa Mesih’in kontrolü ve egemenliği altına girinceye kadar zaman parlak bir beklenti içinde geçecektir.


6. Bazı kişiler tarafından bu ayetin tövbe ve iman etmiş çocuklara işaret ettiğinin söylendiği unutulmuş değildir. Ama yine de bu konudaki görüşü kabul etmeyi imkansız kılan iki neden vardır. İlk neden, “yetiştirmek” ifadesinin başlangıca, yani çocukların ilk bebeklik dönemlerine işaret ettiği aşikardır. İkinci neden ise eğer bu görüş kabul edildiği takdirde yeni antlaşmada tövbe ve iman etmemiş çocuklar ile ilgili öğütler yer almaz idi ve imanlılar tarafından talep edilen tövbe ve iman etmemiş çocukların itaati hakkında bir konu bile belirtilmez idi. Koloselilerdeki bölümde, “Ey çocuklar, her konuda anne ve babalarınızın sözünü dinleyin çünkü bu, Rabbi hoşnut eder” yazar. Aslında “Rabbi” değil, “Rabde” şeklinde tercüme edilmesi gerekir idi. Ve bu çeviri Efesliler 6:1 ayeti ile tam uyum içindedir. J.N.D. şöyle der: “İmanlıların tüm çocukları, Rabde verilen öğütlerin özneleri olarak görülürler. Rab, içinde konut kurduğu kişiye aittir ve bu kişi bu dünyanın prensi olarak anılan şeytan için artık bu dünyaya ait değildir. Bu bilgi, anne ve babaya çok hoş ve değerli bir rahatlık sağlar. Bu sayede anne ve baba çocuklarını bu konum üzerinde hak sahibi olarak görebilirler ve Kutsal Ruhun, Tanrının evinde olan herkesin üzerine döktüğü bu şefkatli özenin çocuklarının da payı olduğunu düşünebilirler.”— Özet yerine aynı zamanda bakınız Thou and Thy House (Sen ve Senin Evin), yazan C.H. Mackintosh, sayfalar 13-15.