Dünya ile Dostluk

(Yaratılış 19)

Yaratılış kitabının 18.bölümünde gücü her şeye yeten Tanrı açıklaması ile uyumlu olarak yürüyen bir imanlının bereketlerini görmüş idik.

Yaratılış kitabının bu bölümünde yani 19.bölümde bu ayrı yoldan vazgeçmiş ve yargı ile lanetlenecek olan bir dünya ile birlikte yürüyen bir imanlının üzüntüleri önümüze getirilir. Gerçekten de bu kişinin kurtulmuş olduğunu görürüz ancak ateşten çıkartılmış gibidir ve arkasında bir utanç yaşamının anısını bırakarak bir bulut altında öyküden çıkıp gittiğini görürüz.

ÇARPICI BİR KARŞITLIK

Bu iki bölümün ilk ayetleri İbrahim’i ve Lut’u gerçekten de çarpıcı bir zıtlık içinde bırakırlar. Yaratılış 18:1 ayetinde İbrahim çadırın kapısının önünde oturur iken karşımıza çıkar. Yaratılış 19:1 ayetinde ise Lut Sodom kentinin kapısında oturmaktadır. Bir imanlı gerçek göçmen özelliği ile çadırındadır ve dünyanın dışındadır. Diğer imanlı ise yalnızca dünyada bulunmak ile kalmaz ama aynı zamanda kent kapısında oturmak ile dünyanın yönetiminde de yer aldığını gösterir; kentin kapısında yani yargı yerinde oturmaktadır.

AŞAĞI İNEN BİR YOLUN SONU

Lut bir kez Tanrının çağrısına yanıt veren yerin dışında idi – ama orada yalnızca diğerlerini izleyen biri olarak oturuyor idi. Küçük bir sıkıntı ortaya çıktı ve Lut hemen iman ve doğruluk yolundan vazgeçerek bol sulu ve verimli vadiyi seçti ve “çadırını Sodom’a doğru kurdu.” Yaratılış 13:12. Daha sonra Lut’un Sodom’a yerleştiğini öğreniriz. Yaratılış 14:12. Ve şimdi ise en sonunda okuduğumuz şudur: “Lut Sodom kentinin kapısında oturuyor idi.” 

Ama Lut’un bir yönetici olarak onurlu bir konuma sahip olduğu kent yargı ile lanetlenecek olan bir kent idi ve kentin yargısı için gelecek olan zaman olgunlaşmış idi. Luka 17.bölümde Rabbin Kendi söylediği sözlerden şunu anlıyoruz: bu ciddi durumun hali hazırdaki dünya üzerine gelmek üzere olan yargının bir ön örneği olduğunu biliyoruz. Bu konudaki ayetleri okuyalım: “Lut’un günlerinde de durum aynı idi … İnsanoğlu’nun ortaya çıkacağı gün de durum aynı olacaktır.” Luka 17:28-32.

İnsanoğlu’nun açıklanmak üzere olduğu günlere çok yakın bir zamanda yaşıyoruz. Ve bu konuda Rabbin Kendisi tarafından uyarılıyoruz. Yaşadığımız günlerde aynı Lut’un günlerinde var olan kötü koşullara benzer koşullarda yaşıyoruz. Bu konu, bu bölüme yoğun bir pratik önem vermektedir. Çevremizdeki dünyanın gerçek karakterini temsil etmekte ve ayrıca Tanrının yargı ile müdahale etmesine neden olan Tanrıya duyulan nefreti sergileyen koşulları ortaya koymaktadır.

ANTLAŞMANIN BOZULMASI

Şimdi Sodom’un üzerine Tanrı yargısının gelmesine neden olan koşullar nelerdir? Onlara bakalım; Öncelikle, “Sodom halkı çok kötü idi ve Rabbe karşı büyük günah işliyor idi.” Yaratılış 13:13. İkinci olarak, gerçek bir imanlı dünyada yargı yönetim ve düzen elde etmenin peşinde olan bir kentte yaşayan günahkarlar ile birleşerek kentte bir onur makamına sahip olmuş idi. O zaman bu kent Rabbin önünde günahkarlar ile iş birliği yapmış imanlıların da yer aldığı bir kent özelliğine sahip idi. Böyle bir durum Tanrının tiksindiği bir durumdur ve günümüzdeki dünya da böyle özelliklere sahiptir ve bu yüzden bu durum şimdiki lütuf dönemini çok yakında sona erdirecektir. Lütuf çağını sona erdiren şey yalnızca dünyanın kötülüğü değildir. Dünyanın kötülüğü kendisini farklı zamanlarda farklı şekillerde gösterebilir ama dünyanın en büyük kötülüğü yücelik Rabbinin çarmıha germek olmuştur. Bu dünyada Tanrı lütfuna tanık olan gerçek imanlılar dünya ile yakın ilişkide bulunabilirler ve Tanrı bunu asla hoş görmez ve hemen yargı gönderir. Tanrının lütfuna tanık olmak için ayrılanlar dünyaya yerleşirler ve artık Tanrı için tanıklık etmeyi sona erdirirler; bu yüzden son yakındır.

UYARI MESAJI

Elçinin yazmış olduğu şu net ve hatasız sözlerde uyarının meydan okumasını görürüz. “İmansızlar ile aynı boyunduruğa girmeyin. Çünkü doğruluk ile fesadın ne ortaklığı ve ışık ile karanlığın ne paydaşlığı olabilir? Mesih ile Beliyal uyum içinde olabilir mi? İman eden ile iman etmeyenin ortak yanı olabilir mi?” (2.Korintliler 6:14,15)

Bu sade sözlere rağmen bu gün çevremizde her zaman gördüğümüz nedir? Yalnızca vahşet ve çürümüşlük ile dolu bir dünya- bu her zaman böyle olmuştur- değil ama aynı zamanda pek çok gerçek imanlının Tanrı sözüne saygı duymadığını, imanlılar ile paydaşlık içinde olduğunu ve Tanrı iştir: " ilgili konular ile alay eden kişiler ile bir arada zaman geçirdiklerini görürüz. Şu sözler çok doğru söylenmiştir: “Müjde yayan önderler bile şimdi dünyanın tek bir dininin olması gerektiğine inanan Uniteryanlar ve hemen hemen her kademedeki kuşkucular ile birlikte herkesin önünde hiç çekinmeden platformlarda yer alabilmekteler ve topluluklar gizli ya da alenen olası tüm inançların iyi bir paydaşlığa sahip olabilecekleri konusunda bir araya gelebilmektedirler. Bu şekildeki davranışlar tanrısal tahammül sınırının sona ermekte olduğuna işaret etmektedirler. Mesih konusunda dürüst olan pek çok kişi Mesih’i bir kenara bırakmaya razı olabiliyorlar ve Mesih’i reddeden kişiler ile paydaşlık ederek tek bir dünya dini olması gerektiğini düşünenlerin yanında yer alabiliyorlar.”

Bu tür kişiler Hristiyanlığın görevlileri olduklarını ağızları ile itiraf ettikleri zaman Mesih’in tanıkları olmaktan vazgeçmektedirler. Ve böylece dünyanın aşağılık seviyesine batmış olurlar ve dünyasal davranışlar konusunda önderler haline gelirler ve sonra tuzun tadı gerçekten de yok olmuş olur ve Mesih’in tiksindiği bir Hristiyanlık ikrarında bulunmuş olurlar. Bu yüzden Mesih onları ağzından kusacak ve yargı dünyanın üzerine inecektir.

O zaman Sodom’un yer ile bir olmasının her vicdana konuşması ve bizi şu sözlere kulak vermemiz konusunda ikna etmesi gerekir. “Ey halkım, onun günahlarına ortak olmamak ve onun uğradığı belalara uğramamak için çık oradan!” (Vahiy 18:4)

MELEKLERİN HİZMETLERİ

Bu ciddi olaydan öğrenmemiz gereken daha başka pek çok ciddi dersler vardır. Bir önceki bölümde Rab İbrahim’e Kendisine eşlik eden iki melek ile birlikte göründü. Burada Sodom’a yalnızca meleklerin geldiklerini görüyoruz. Dışarda çadırının önünde oturan İbrahim Rab ile tatlı paydaşlığının tadını çıkartır. Sodom kentinin kapısında oturan Lut ise Rab tarafından ziyaret edilmez. Belki Lut’un canı kötülerin kirli konuşmalarından ve uygunsuz işlerinden bezmiş ve tükenmiştir ve Rab ile paydaşlığın tadını çıkartamayacaktır.

Ayrıca Rab İbrahim’in yanına öğle güneşinin parlak ışığı sırasında gelir iken melekler Sodom’a akşam üstü gelirler. Geliş amaçları Sodom’daki herkese görünmek değildir; amaçları düşmüş bir kutsalı yargının ateşinden çekip kurtarmak olduğu için akşamın gizliliğini tercih etmişlerdir. (Yaratılış 18:1; Yaratılış 19:1)

Kutsal yazıların içeriğinden meleklerin hizmetinin iki yönlü bir özelliğe sahip olduğunu anlarız. Melekler bir yandan yargı infaz eden kişilerdir, öte yandan kurtuluşu miras almış olan kişilere hizmet etmek için gönderilmiş olan hizmetkar ruhlardır.” (Mezmur 104:4; İbraniler 1:14) Sodom’a giden melekleri bu iki yönlü hizmet içinde görürüz.  Melekler kenti yıkmak için yargı ile gelmişler idi. Ancak tanrısal takdir açısından orada olmalarının nedeni gerçek bir imanlıyı bulunduğu yanlış konumdan kurtarmak için idi! Günümüzde Hristiyanlığın üzerine gelmek üzere olan yargıya rağmen her gerçek imanlının – bazıları Lut gibi olmasına rağmen – kurtarılacaklarını bilmek iç rahatlatıcıdır. Yanlış konumda olan gerçek imanlıların işleri yıkılacak ama kendileri “ateşin içinden geçmişçesine” kurtarılacaklardır. (1.Korintliler 3:15)

LUT’UN DAVRANIŞ TUTARSIZLIĞI

Daha sonra şunu görürüz: Lut, gerçek bir imanlı olarak göksel ziyaretçilerin farkına varır, onlara gerekli olan saygıyı göstererek davranır, onları onurlandırmak ister ve dünyanın insanlarının hakaretlerinden korumayı arzu eder. Ama çok yazık! Tüm çabasına rağmen anladığı tek şey onların kötülüğüne karşı koyacak gücü olmadığıdır. Hatta melekleri koruma konusunda o kadar kaygılıdır ki onlara engel olmak ve melekleri korumak için kendi iki genç kızını onların kötü amaçlarına alet olmak üzere feda etmeyi dahi göze almıştır. Lut’un bu çabaları Sodom’un murdar erkeklerini daha da lenkızdırmaktan başka bir işe yaramaz. Adamlar, Lut’a “karışmamasını ve geride durmasını” söylerler. Ve aralarında bir yabancı olarak bulunan bu adamın şimdi onların başına bir yargıç kesildiğini söyleyerek hiddetlenirler. Ve tehditkar sözcükler savurarak Lut’u sıkıştırırlar; bu murdar kalabalığın vahşetinden Lut’u ancak meleklerin tanrısal eylemleri kurtarır.

LUT’UN HATASI

Melekler Lut’a akrabalarını kenti yıkacak olan yargı konusunda uyarmasını söylediler; bu uyarı şu ciddi gerçeği ışığa getirmektedir: yanlış konumda olan bir imanlı tanıklık edecek güce sahip değildir. Lut dışarı çıkar ve kızları ile evlenecek olan adamlar ile konuşur; onları gelecek olan yargı konusunda uyarır. Doğru Ama ne var ki damat adayları onun şaka yaptığını sanırlar. Aslında Lut gerçeğe tanıklık etmektedir ama bu durum ile kendisini mahkum etmiş olur. Eğer doğru bir kişi olduğunu ağzı ile ikrar etmemiş olsa idi ve Sodom’da yaşamayı seçecek kadar Sodom’dan etkilenmemiş olsa idi ve ilişkilerinde yön veren kişi olmasa idi? O zaman Rabbin kenti yıkmak üzere olduğuna gerçekten inanacak mıydı? Lut’un tüm yaşamı tanıklığına karşı duran bir konumda idi. Bu yüzden Sodom’lu damat adaylarının onun şaka yapan biri olarak düşünmelerine şaşırmamak gerekir.

Bu günde de durum farklı değildir. Kendileri dünyasallık konusunda önder olan inanç hizmetkarları tarafından verilen uyarılara insanların kulak asmamalarına şaşırabilir miyiz?

LUT’UN DURAKSAMASI

Lut diğer insanları uyarıyor idi ama kendisi Sodom kentini ter etmekte ağır davranıyor idi. Meleklerin Lut’u oradan uzaklaşması için üstelemelerine rağmen Lut’un kentten ayrılmakta ağır davrandığını okuyoruz. Ama yine de her şeye rağmen Rabbin merhameti onu elinden tutarak kentin dışına çıkardı. Karısı ve iki kızı da onun ile birlikte kentin dışına çıkartıldılar, ama Lut’un tüm malı ve mülkü kentte kaldı. Kendisi ise ateşin içinden geçmişçesine kurtuldu.

Tanrının merhameti tarafından kurtarılan Lut’a ovanın hiç bir yerinde durmaması ve dağa kaçması aksi takdirde öleceği söylendi. Lut kendisini kurtaran merhameti kabul etti ama onu dağa gitmesi için yönlendiren Tanrının koruyucu özenine duyduğu iman çok az idi. Lut’u harekete geçiren ne yazık ki korku ve imansızlık idi. Ve bu neden ile dağa gitmek yerine yakındaki küçücük bir kent olan Soar’ın sığınak yeri olarak kendisine verilmesi için yalvardı. Bu isteği kabul edildi ve Lut Soar’a vardığı zaman güneş doğmuş idi.

Şu sözler ne kadar büyük bir ciddiyet içerirler: “Güneş doğmuş idi.” Gelecek olan yargı ile ilgili hiç bir işaret bulunmayan bulutsuz bir günden söz edilir. Rab bize Sodom’daki erkeklerden söz eder iken şöyle der: “Yiyor, içiyor, satın alıyor, satıyor, ekiyor biçiyor ve bina ediyorlar idi.” Sodom’da günlük yaşam normal olarak sürüyor idi. Ama Lut kentten ayrıldıktan sonra Rab Sodom ve Gomora’nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı; Rab daha sonra bu konuda şu ciddi sözleri de eklemiştir: “İnsanoğlu’nun ortaya çıkacağı gün durum Lut’un günlerindeki durum ile aynı olacaktır.” Luka 17:28-30. Bu neden ile daha ilerdeki bir başka günde elçi şu sözleri yazabildi: “Çünkü siz de çok iyi bilirsiniz ki, Rabbin günü gece hırsız nasıl gelir ise öyle gelecektir. İnsanların her şeyin esenlik ve güvenlik içinde olduklarını düşündükleri bir anda gebe kadının birden sancılanması gibi ansızın yıkıma uğrayacak ve asla kaçamayacaklar.” 1.Selanikliler 5:2,3.

LUT’UN KARISI

Lut’un karısı geriye baktı. Lut dünyanın zahmetleri tarafından ele geçirilmiş olmasına rağmen kişisel olarak doğru bir insan idi. Karısı kentten ayrılmasına rağmen yüreğini hala orada bırakmış idi. Ve geri dönüp yüreğinde hala arzu ettiği şeylerin bulunduğu yere baktı ve bu davranışı ile pek çok kişiye sonsuza kadar kalıcı bir örnek teşkil etti. Rabbin çağrısından hiç haberdar olmayan bazı kişiler bir anlık korku ile dünyadan ayrılmak istemezler. Rabbin ağzından çıkan kendi sözleri ne kadar da ağır ve ciddidir: “Lut’un karısını hatırlayın.” Luka 17:32.

Ateşten kurtulan Lut ve geri dönüp arkasına bakan karısının durumuna karşıt olarak temelli kente bakan farklı bir adam var idi; İbrahim “Rabbin önünde durduğu yerde idi.” Ve Rabbin huzurunda durduğu bu yerden Sodom ve Gomora’ya ve bütün ovaya baktı. Yerden, tüten bir ocak gibi duman yükseliyor idi. Sonra çok yüce bir bilgi hakkında öğretiş alırız. “Tanrı ovadaki kentleri yok eder iken İbrahim’i anımsamış ve Lut’un yaşadığı kentleri yok eder iken Lut’u bu felaketin dışına çıkarmış idi. Çünkü “Tanrı İbrahim’i hatırlamış idi.” Lut, Sodom kentinin kapısında oturur iken şu sözleri söylemiş olabilir idi: “İbrahim’in bir çadırda yaşamasının ona ne yararı var?” Ancak, farklı yolda yürüyen İbrahim’e Tanrı şöyle söylemiş idi:” Sen bir bereket olacaksın.” Ve Tanrının bu sözü yerine gelmiş oldu; çünkü eğer Lut kurtarıldı ise bunun nedeni Tanrının, İbrahim’i hatırlamasıdır.

LUT’UN KORKUSU

Zavallı Lut Sodom lanetinden kurtulmuştur ama yine de buna rağmen hala korkunun kurbanıdır. Tamamen kendi seçimi olan kentte yaşamaktan korktuğu için kaçması söylenen dağa gitmekten de korkar; çünkü felaketin yolda ona yetişeceğini ve öleceğini düşünmektedir. Ama buna rağmen Lut daha sonra Soar’da kalmaktan da korktu ve bu yüzden bu küçük kentten ayrıldı ve iki kızı ile birlikte dağa yerleşti. Lut, Tanrıya güvenerek yönlendirilmek yerine insan korkusu ile hareket ediyor idi. Ve dağda kızları ile birlikte bir mağarada yaşamaya başladı. Kızları soylarını yaşatmak için Lut’a şarap içirdiler ve onun ile yattılar. Ve Lut ne yazık ki kızlarının bu davranışına alet oldu ve Tanrının halkına sürekli bir düşman haline gelen bir soyun ortaya çıkmasına neden oldu.

Bir imanlının öyküsünün yüreklerimizi nasıl da ciddi bir şekilde araştıracağını görmüş olduk. Tanrının yolundan ayrı olan yolda yüründüğü zaman o yolda Tanrı ile paydaşlık edilmesi mümkün değildir. O yolda dünyanın kötülüğüne karşı durulacak güç yoktur; gerçeğe tanıklık edecek güç yoktur. Ve Tanrının koruyucu özenine güven duyulmaz. Sonunda varılacak nokta büyük utancın karanlık gölgesinin altındaki yerdir. Eğer bu öykü bizi, kendi zayıflığımızı hissetmeye yönlendiriyor ise gerçekten iyidir; Kurtarıcımız tek Tanrı bizi düşmekten alıkoyacak ve büyük sevinç içinde lekesiz olarak yüce huzuruna çıkaracak güçtedir. (Yahuda 24).


Bu dünyanın geçici sevinçlerine veda ediyoruz,
Yuvamız yeryüzünde değildir; İsa’nın burada evi yok idi ve biz O’nun yanına gideceğiz.
O uğrumuza Kendisini feda ederek önümüzden yürüdü ve sevginin ne olduğunu kanıtladı.
Golgota’daki çarmıha gitmek için evini değiştirdi;
Ve orada bizim ve tüm dünyanın günahlarını üzerine aldı.
O, bizim günahlarımızı taşıdı, öyle ki bizler, O’nun tahttaki yerine paydaş olabilelim!
Rab bu tahtı kefaret ettiği kişiler ile birlikte çok yakında paylaşacak.
Bizler o tatlı sevgi yuvasına yukarıya, Babamızın evine gideceğiz.
Yukarda İsa’nın yaşadığı yerlerde bizler için hazırlanmış evler vardır.
Ve O, burada aşağıda acı çekmek için yukardaki o yuvasını terk etti.
Ve bizler için bir ev hazırlamak üzere tekrar bu dünyadan ayrıldı.
O’nu yeryüzüne getiren, biz sefillere duyduğu sevgi idi.
O, bizi ölümün pençesinden kurtarmak için lanetlenmiş ağaca çivilendi.
Bu hüzünlü dünyanın O’na verdiği ödül, bu lanetlenmiş ağaç idi;
O, bu dünyanın yaşayabilmesi için Kendi değerli yaşamını dünyaya verdi.
Ve İsa’nın böylesine acı çekmiş olduğu bu dünya bize çekici gelebilir mi?
Hayır! Bizler İsa’nın harika çarmıhı aracılığı ile bu dünyanın tüm çekiciliklerinin önünde ölüyüz.
Kurtarıcımızın üzerinde can verdiği çarmıh bizim için taç kazandı!
O’nun ile yaşadığımız minnettar paydaşlık içinde her gün çarmıh taşıyoruz.
Bizi lütfu ile özgür kıldı-bizi zincirler ile bağlamış olanı yenilgiye uğrattı;
Ama bundan daha fazlasını da yaptı; tüm acılarının meyvesini bizim ile paylaştı.
Kefaret ederek kurtarmış olduğu herkesi Kendi yanında yaşatacak,
Kendisi ile birlikte egemenlik sürdürecek ve onları Kendisi ile birlikte sonsuza kadar bereketleyecek.
Zavallı imansız dünya, sana veda ediyorum, tüm kibirin ile ayaklarımın altındasın.
O acı çekti, bize sevinç olsun diye,
O yoksul oldu biz zengin olalım diye.
Her yanda karanlık vardı ve her yer sisler ile dolu idi;
Gözlerim artık karanlık ve sisleri değil, O’nu görür,
Ve O’nun yolunda hiç bir düşmanın dolaşamayacağını çok iyi bilirim.
İnlememe neden olan ne yazık ki, içimde konut kurmuş olan günahtır.
Hain gülümsemesi ile sinsi benlik ve dünya tuzak kurarak beni geri almaya çalışır.
Çevrem düşmanlar ile doludur ama yine de
Tek bir tehlikeden bile korkmam.
Ben bu dünyada bir yabancı olarak göklerdeki yuvama doğru yürüyorum.
Bu yüzden gözlerimi asla göklerden ayırmam;
Ah, ne kadar görkemli bir görünüş!
Çünkü orada yukarda Tanrının tahtında oturan
Kurtarmak için öldü – beni sevmek için yaşıyor.
Ve O’nun sevgisi, her bahar günü tazelenen çiğ gibi beni ileri götürür;
Aldığım her nefes ile O’nu özler ve O’na susarım, “Sana ihtiyacım var.”
Bana verdiğin bilgelik ile yaşarım; her ihtiyacım için Sana bağımlıyım.
Yürüdüğüm yolda gözlerim Senin üzerindedir;
Sen, her çağırdığım zaman bana yardım edersin.
İşlerin için senden güç istemem, çünkü sen benim Çobanımsın ve ben seninkilerdenim;
Beni Çobanım olan sen, omuzlarında taşırsın.
Çaresizlikten tükendiğim zaman sana güvenirim ve
İhtiyacım ne kadar büyük ise zayıflığım o kadar güçlenir;
Ey Rabbim, senin göğsün benim dinlenme yerimdir.
Ve ben orada, yuvamda gizlenirim.
Sessiz esenliğin şikayetleri sona erdirdiği yerde, Siyon ezgileri söylerim.
Evet, yeryüzünde yeniden doğuş ezgileri söylenir;
Her yeni doğanın içinde umudun kaynağı vardır; imansızlık yerini sevince bırakır.
—  F.C. Jennings.