Vahiy 15-16

Taslar

Vahiy 12. ve 13. bölümlerde önümüze getirilen konular şunlardır: Mesih’in tüm düşmanlarını ayaklarının altına almak ve krallığını kurmak için gelmesinden önceki üç buçuk yıl sırasında Roma İmparatorluğu bölgesinde şeytanın ve aracılarının etkisi altında gerçekleşecek olan Tanrı’ya karşı korkutucu patlama ve isyan.

Daha sonra şunu öğreniriz: Tanrı, bu dönem sırasında Mesih’in krallığı için uluslara sonsuza kadar kalıcı müjdeyi ilan etmek ve kötüleri yargılamak için bir halk oluşturacaktır.

Şimdi Vahiy 15. ve 16. bölümlerde canavarların egemenliklerini uygulayacakları krallığın Doğu ve Batı bölgelerinin üzerine düşecek olan özel yargıların ayrıntılarını öğrenmemiz gerekir.

Vahiy 15

Ayet 1 —  Bu yargılara, “yedi son bela” olarak işaret edilir; bunlar, Mesih’in görünmesinden önce gerçekleşeceklerdir ve bize söylenen, bu belaların “içlerinin Tanrı’nın gazabı ile dolu” olduklarıdır.

Ayetler 2-4 —  Canavarın işaretini taşıyanların ve onun heykeline tapanların üzerine gelecek olan yargıların neler olduklarını işitmeden önce, bize, canavar ve heykeli üzerinde zafer kazanan kişilerin bereket alacaklarının güvencesi verilir. Yuhanna görümde bu kutsalları, ellerinde Tanrı’nın vermiş olduğu lirler ile ateş ile karışık cam deniz gibi bir yerin üzerinde durduklarını görür. Buradaki sembolik dil ile anlatılan şudur: bu kutsallar ateşli denemeden geçmişler ve kesin bir saflık derecesine ulaşmışlardır, bu noktada artık bozulma korkusu olmayacaktır ve üzüntü yerini sevinç şarkılarına ve övgüye bırakacaktır. bu kişiler son yedi beladan kurtarılmış kişiler olarak görülürler ve İsrail, eskiden de belalar Mısırlıların üzerine inerken belalardan kurtarıldılar.

Bu kurtarışın sonunda Musa nasıl bir övgü şarkısı söyledi ise, aynı şekilde gelecekteki bu kurtarışı da benzer bir övgü patlamasını beraberinde getirecektir; kurtuluşlarını tüm yollarında adil ve gerçek olan “ulusların Kralı” Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı’nın büyük ve harika işlerine atfedeceklerdir. (N.Tr.)

Dünya, şeytan tarafından yönlendirilen iki canavarın etkisi altında Tanrı’ya ve Kuzu’ya isyan edecektir. Canavar üzerinde zafer kazanmış olan bu kutsallar Kuzu’nun şarkısını söyleyecek ve yüksek sesle şöyle diyeceklerdir: “Boğazlanmış Kuzu, gücü, zenginliği, bilgeliği, kudreti, saygıyı, yüceliği ve övgüyü almaya layıktır.” (Vahiy 5:12) ve tüm ulusların Tanrı’nın önünde tapındıkları zamanın gelmiş olduğunu önceden görürler. Çünkü sonunda şimdiye kadar ilahi takdir taşıyan Tanrı’nın yargıları artık “göz ile görünür” hale geldiler.

Ayetler 5-8 —  Canavar üzerinde zafer kazanan bu kişilerin bereketini öğrendikten sonra, hemen, üzerlerinde canavarın işaretini taşıyan diğer kişilerin yargılanması için yolun kalmayacağını, ama aynı zam açıldığını görürüz. Kullanılan semboller aracılığı ile Mesih gelmeden önceki bu nihai yargıların yalnızca ulusların kötülüklerine karşılık vermek ile kalmayacağını, ama aynı zamanda Tanrı’nın konut kurduğu yerin kutsallığına da bir tanıklık teşkil edeceğini öğreniriz. Çünkü bu yargıları infaz etmek için kullanılan bu melekler “göklerdeki tanıklığın kutsal tapınağından” ortaya çıkarlar. Tanrı tapınağının kutsallığına tanıklık edecek şekilde ve onunla uyumlu olarak melekler, “temiz ve parlak keten giysiler” içindedirler; ve yargı infazında bulunacak kişiler olarak göğüslerine Tanrı’nın doğruluğunu temsil eden altın kuşaklar sarınmışlardır.

Melekler ortaya çıkar çıkmaz, “tapınak Tanrı’nın yüceliğinden ve gücünden ötürü duman ile doldu.” Ve bu yargıların infazı sona erene dek” kimse tapınağa giremedi. Bu ifadeler şu gerçeği ortaya koyar: bu ciddi sıkıntılı dönemde Tanrı yargı ile hareket ettiği zaman, O’nun huzurunda ne tapınma ne de aracılık mevcut olmayacaktır.

Vahiy 16

Ayetler 1-2 —  Yerleşik bir yönetim altındaki halkı ifade eden ”yeryüzü” üzerine dökülen ilk tas aracılığı ile Tanrı gazabı belirtilmiş olur. Canavar ile ilgili referans bunun yeniden canlanan Roma İmparatorluğu bölgesi olacağını öne sürer. Bu yargı, canavarın işaretini taşıyan ve onun heykeline tapınan kişileri etkiler; bu kişilerin üzerinde acı veren iğrenç  yaralar oluşur. Bu yaralar dehşet verici korkunç bir sıkıntıyı sembolize etmek için söylenmişe benzerler; canavarın egemenliğine boyun eğmiş olan kişilerin zihinleri de tutsak edilecektir, bir şey satın alma ya da satma özgürlükleri olmayacaktır ve bunun yanı sıra Tanrı’dan korkmaktan vazgeçtikleri için büyük bir sefalet yaşayacaklardır. Dünyada ya da Tanrı’nın halkı arasında kendi isteğimizi yaparak kendi hoşnutluğumuzun ardından gitmenin yalnızca üzüntüye götüreceği ilkesinin gerçekliği değişmez. Benliği hoşnut etmek için ektiğimiz her şey zihnimizde çekeceğimiz acılar ile biçilecektir.

Ayet 3 —  Yeryüzüne dökülen ilk tasın aksine, ikinci tas “denize” dökülür. Bu huzursuz bir konumda bulunan dünyayı temsil etmez mi? Canavarın tutsak edişi ve baskısı itaat eden bir halkı huzursuz bir halk haline dönüştürmüş olamaz mı? Canavara yapılan bu tapınma ve buna dahil olan huzursuzluk durumu bu korkunç inançtan dönmenin etkisi altına giren “her diri canın” Tanrı’dan ayrılışını ya da ahlak ölümünü ifade eden bir yargıya götürecektir.

Ayetler 4-7 —  Üçüncü melek tasını “ırmaklara, su pınarlarına boşaltır.” Kutsal Yazılarda bir ırmak, geçici ya da ruhsal bir yaşam ve bereketin bir kaynağını ortaya oymak için bir sembol olarak kullanılır. Kutsal Yazılarda “diri su ırmakları” ve “yaşam suyu ırmağını” okuruz (Yuhanna 7.38); Vahiy 22: 1)

Kana dönüşen su pınarları, insanların yaşamlarını biçimlendiren tüm düşünce kaynaklarının lekeleneceğini ve yaşam ve mutluluğa götürmek yerine sefalete ve ahlak ölümüne götüreceğini ifade etmek için kullanılmış gibidir.

Melek, Tanrı’nın adil yargısını haklı çıkartır. Kutsalların ve peygamberlerin kanlarını dökmüş olan kişilerin ölüm tasından, insanların zihinlerini yanlışlar ile zehirlediklerini anladıkları için kendi kendilerine içmeleri gerekir, bu, sonsuza kadar Tanrı’dan ayrı kalmanın en dehşetli şeklidir. İnsanlar güçlü olabilirler ve kendilerine bir süre için Tanrı’nın halkına zulmetmelerinden ötürü yüreklerindeki kötülüğü görmeleri için izin verilir. Ama Rab Tanrı Her Şeye Gücü Yeten’dir ve O’nun zamanı geldiğinde halkının kanının öcünü alacaktır. Kutsalların şehit edilmesi ile ilgili ima, yine, bu yargıların özellikle canavarın krallığına karşı yönlendirildiğini göstermektedir.

Ayetler 8,9 —  Dördüncü melek tasını güneşin üzerine döker. Güneş figürü burada en üstün yetkiyi temsil eder. Bu figür bu sıkıntılı dönemde egemen olan bir diktatörün üstün gücüne işaret ediyor olamaz mı? Bu acımasız güç altında insanlar tüm özgürlüklerinden yoksun bırakılacaklar ve tüm direnme gücü kavuran ısı ile kırılacaktır diye düşünebiliriz. Ama ne yazık ki hayır! Putperest davranışlarından tövbe etmek ve yalnızca Tanrı’ya ait olan yüceliği Tanrı’ya vermek yerine bu belaların gücünün Kendisinden geldiğinin farkına vardıkları Tanrı’nın adına küfredeceklerdir.

Ayetler 10,11 —  Beşinci melek tasını canavarın oturduğu yere ya da “tahtının üzerine” boşalttı; bunun sonucunda canavarın egemenliği karanlığa gömüldü. Burada gücünü şeytandan alan birinin aracılığı ile yönetilen bir krallıkta mutlak sonuç olan ruhsal karanlıktan söz edildiği kesindir. İnsanlar duydukları ıstırap yüzünden dillerini ısırdılar, ama, boşuna! Çektikleri acılara ve yaralarına rağmen, ne Tanrı’ya döndüler ne de kötü işlerinden tövbe ettiler.

Ayetler 12-16 —  Altıncı melek tasını “büyük Fırat Irmağı’na” boşalttı. Bu ırmak her zaman Roma İmparatorluğunun Doğu sınırı olmuştur. Irmağın sularının kuruması şunu sembolize eder: Doğu ve Batı uluslarının birbirlerine karışmasına engel olan durum ortadan kaldırıldı. Gündoğusundan gelen kralların yolu açılmış oldu, yani Doğu’nun tüm kötü batıl inançlarının Batı’ya doğru akması için engel kalmamış oldu. Ayrıca, kötünün üçlü birliğinin mucizeler yapan ejderha, canavar ve sahte peygamber tarafından temsil edilen murdar üç kurbağası Doğu uluslarının Batı’daki önderler tarafından bozulacaklarını ima eder. Bunun sonucunda Gücü Her Şeye Yeten Tanrı karşısında muhalefet ederek birleştiler. İnsanlar, Doğu’nun ve Batı’nın kendilerini yüceltmek ve kendi istekleri ile uyumlu bir düzen getirmek için dünya tarihinin bu korkunç bitişme yerinde bir araya geldiklerini düşünebilirler. Şeytan tarafından Tanrı’ya karşı çıkmak için bir araya getirildiklerinin çok az farkına varacaklardır.

Bu korkunç dönemde Tanrı’dan korkan kişilere bir teşvik ve uyarı sözü verilir. Bu kişilere hatırlatılan şudur: Eğer tüm dünya Tanrı’ya karşı çıkmak için şeytanın yönetiminde bir araya geldi ise, Tanrı yine de Mesih’in gelişi aracılığı ile dünyanın üzerine hiç beklenmedik bir şekilde yargı getirerek müdahale edecektir. Çünkü O’nun gelişi bir hırsızın gelişi gibi olacaktır. ama eğer O’nun gelişi dünya için beklenmedik bir yargı olacak ise, O’nun gelişini bekleyen ve giysilerini temiz tutarak dünyadan ayrı yürüyen kişilere de bereket getirecektir. Armagedon hakkındaki referans bize Eski Antlaşma’daki Megiddo sularını düşündürür. Uluslar Hakimler döneminde orada Tanrı halkına karşı toplandılar ve Tanrı’nın onlara karşı olduğunu, ve yargılayacağını anladılar, şunları okuruz:

“Yıldızlar göklerden savaşa katıldı. Göğü bir baştan öbür başa geçerken, Sisera’ya karşı savaştı.” (Hakimler 5:19,20) Tanrı, Mesih’in krallığı için bir halk toplamak üzere, “sonsuza kadar kalıcı müjdesini” her ulusa gönderdiği zaman, ejderha, canavar ve Mesih karşıtı, Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’ya karşı savaşmak üzere “yeryüzünün ve tüm dünyanın krallarını” bir araya toplamak için bir araya geleceklerdir. ama bu boş çabalarının sonucu yalnızca Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın ellerinde ezici bir yargıya maruz kalmaları olacaktır.

Ayetler 17-21 —  Yedinci melek tasını havaya boşalttı. Ve bunun sonucunda ulusların yargılanması doruk noktasına ulaştı; böyle olduğunu, gökten ve yargı tahtından gelen gür sesin, “Tamam!” sözü ile öğreniyoruz.

Bu nihai yargının “havaya” boşaltılmasının ortaya çıkartacağı sonuç kesinlikle şudur: insanın yaşamak için aldığı soluk bir karışıklık ile etkilenir. Öyle “büyük bir deprem” oldu ki, toplumun tamamının yani, aile, sosyal ya da politik bir toplumun devam etmesi imkansız hale gelecek kadar büyük bir etki ortaya çıktı. Dünyanın tüm diğer kentleri gibi büyük kent Roma’nın gücü de kırıldı, büyük kent üçe bölündü. Ama tüm bunların üstüne ayrıca bir de “büyük Babil” olarak sembolize edilen Tanrı’ya ve Tanrı’nın halkına yüzlerce yıl karşı çıkmış olan çürümüş dini sistem Tanrı’nın huzurunda hatırlandı ve Tanrı’nın gazabının öfkesinden içmek zorunda kaldı. Hiç bir yersel sığınak insanları Tanrı’nın yargısının fırtınasından koruyamadı. Çünkü “bütün adalar ortadan kalktı, dağlar yok oldu.” Çok iri bir dolu fırtınasını andıran yargının kasırgasından kaçıp saklanacak bir sığınak yoktu. Ne yazık! İnsanlar bu yargı fırtınasının gelmesine günahlarının neden olduğunu itiraf etmek yerine tüm bu sıkıntıların kaynağı olarak Tanrı’yı gördüler ve O’na küfrettiler.

Hıristiyanlık bölgesinin üzerine düşecek olan bu korkunç yargıları okuduğumuz zaman, şu gerçeğin farkına varmak ne kadar önemlidir! Yüzlerce yıldır Hıristiyanlığın dışsal ayrıcalıklarının tadını çıkartmış ve Tanrı lütfunun müjdesinin ilan edilmiş olduğu bir dünyada büyük bir inançtan sapmanın gelişecek olması ve o zaman Tanrı’nın gazabının dökülen bu taslar ile ifade edilecek olmasının farkına varmak ciddi bir gerçektir.