Bölüm 27

Kahinlerin Atanması

Mısır’dan Çıkış 29:1-35

Kahinlerin giysileri ile ilgili ayrıntıları verdikten sonra Rab şimdi Musa’ya, kahinlerin atanması konusunda dikkat edilmesi gereken törenler hakkında bilgi verir. Şu an için ilk üç ayet atlanabilir, çünkü sunulması gereken kurbanlar konusu hakkındaki genel talimatlar, bölümde daha sonra zaten işlenmektedir.

“Harun ile oğullarını Buluşma Çadırı’nın giriş bölümüne getirip yıka. Giysileri al; mintanı, efodun altına giyilen kaftanı, efodu ve göğüslüğü Harun’a giydir. Efodun ustaca dokunmuş şeridini bağla. Başına sarığı sar, üzerine de kutsal tacı koy. Sonra mesh yağını al, başına dökerek onu mesh et. Harun’un oğullarını öne çıkarıp onlara mintan giydir Bellerine kuşak bağla, başlarına başlık koy. Kalıcı bir kural olarak kahinlik onların işi olacak. Böylece Harun ile oğullarını atamış olacaksın.” (4-9. ayetler)

İşlemin ilk bölümü, Buluşma Çadırı’nın ilk bölümünde onları su ile yıkamak idi. Bu yıkama eylemi çok büyük öneme sahiptir, çünkü su, Tanrı Sözü’nün bir sembolüdür; örnek, Yuhanna 3:5; Efesliler 5:26, v.b. Bu nedenle, bu, sembolik olarak yeniden doğuş, ya da Tanrı’nın hizmeti için ayrılmak üzere Söz tarafından kutsal kılınma anlamına geliyordu. Rabbimiz, bu konu ile ilgili olarak şöyle dua etti: “Onlar da gerçek ile kutsal kılınsınlar diye kendimi onların uğruna adıyorum [ya da kutsal kılıyorum].” Harun su ile yıkandı – eğer kendisi tarafından düşünülecek olur ise – ve bunun amacı, onun Mesih’in kesin saflığının sembolik bir örneği yapılması idi. Mesih’in kendisi, kusursuz ve lekesiz idi; Harun, Petrus tarafından da ifade edildiği gibi, Söz’ün uygulanması ile Ruh tarafından kutsal kılındı. (1. Petrus 1:2) Eğer Harun oğulları ile birlikte kutsal kılınmak için alındı ise, yıkanma eylemi şu gerçeği ilan etmektedir: yalnızca yeniden doğmuş olan, Söz’ün canlarına uygulanması sonucunda Tanrı için ayrılmış olan kişiler kahinlik görevini elde edebilir ve en kutsal yerde “hizmet etme” ayrıcalığının tadını çıkartabilirler. Kahinler, insan tarafından atanmazlar ve bunun aksi şekilde hareket etmek, Kutsal Yazıların en basit ve en temel öğretişini tamamıyla önemsememek olur. Kahinler yalnızca Tanrı tarafından atanabilirler ve yeniden doğmuş olan, Mesih’in değerli kanı ile temizlenmiş ve kendisinde Kutsal Ruh’un konut kurduğu her kişi, bir kahindir. Bu nedenle, kahinlerin atanması ile ilgili haksız yere iddiada bulunmak - ve bunu, onların Tanrı önündeki konumunu dahi sorgulamadan yapmak – tüm Tanrı halkının haklarını ve ayrıcalıklarını inkar etmek ve söz ile saygısızlık eğilimi göstererek, bir bölgeye izin almadan girmek ile aynı şeydir.

Harun’a bundan sonraki eylemde oğullarından farklı davranılır; yalnızca Harun’a giysi giydirilir ve yalnızca o mesh edilir. İlk önce, son bölümde tanımlanan kahinlik giysileri, Harun’a giydirilir – görkem ve saygınlık giysileri. Daha sonra başı üzerine dökülen yağ ile mesh edilir.

Harun tek başına olduğu zaman, bizim önümüzde Mesih’in bir örneği olarak durur: bu durum, daha önce de açıklanmıştır ve burada bu eylemin anlaşılması için yeniden hatırlanması gerekir; ama Harun, oğulları ile birlikte olduğu zaman, kahinlik ailesi olarak Kilise ima edilir. Harun, kahinlik giysilerini giyer giymez, yağ ile mesh edilmesi anlamlıdır. Daha sonra, yağ ile mesh edilmeden önce, oğulları ile birlikte iken, üzerine kan serpildiği görülecektir. Kan serpilmeden mesh edilmesi, Mesih’in bir örneğini teşkil eder. Çünkü Harun’un gelecek olan büyük örneği, tamamen kutsal olduğu için kana ihtiyacı yoktu ve bu yüzden şöyle yazılmıştır: O, İsrail’deki görevine başlarken, Kutsal Ruh ile ve kudret ile mesh edildi. (Matta 3; Elçilerin İşleri 10:38) O, Kutsal Ruh’u aldı, mutlak kutsallığı temelinde mesh edildi, oysa O’nun halkı (görüleceği gibi) mühürlendi ve O’nun değerli kanı aracılığı ile elde ettikleri mükemmel temizliğin temelinde mesh edildi. Harun’un, kan olmadan mesh edilmesi, Mesih’i ima eden bir örnektir – Melkisedek düzenine göre sonsuza kadar Kahin, Kahin olarak tam karakteri içindeki Mesih.

Harun ve Bu oğullar kahinlik ailesi olarak Kilise’yi temsil ederler. Ama Mesih ile birlikte. Önce, Harun’un bu tek başına olduğu durumdaki gibi hepsi giysiler içindedir. Bu giysiler,son bölümde ayrıntılı olarak tanımlanan giysilerin aynısı değildirler, ama en sonda kısaca belirtilen giysilerdir. İnce ketenden işlemeli bir mintan doku, ince ketenden bir sarık ve nakışlı bir kuşak ve bunların da aynı zamanda görkem ve saygınlık kazandırdıkları söylenir. (Mısır’dan Çıkış 28:39, 40; Mısır’dan Çıkış 29:9) İnce keten ile işlenmiş giysiler, her tür lütuf ile süslü olan Mesih’in doğasının saflığını ortaya koyarlar. Harun’un oğullarının giysileri gerçekten Mesih’in suretini giyinmektir; ve bu, aslında Harun’un oğullarını Mesih ile bir araya getirir; çünkü Kilise, Mesih’ten ayrı olarak hiç bir şeye sahip değildir. Örneğin, eğer imanlılar kahinlik konumuna ve kahinliğin ayrıcalıklarının tadını çıkarma durumuna getirilirler ise, bu, O’nunla olan bağlantıları ile ilgilidir. Mesih, Kahindir ve kahinleri kahin yapan O’dur. (bakınız Vahiy 1:5,6) Her şey O’ndan kaynaklanır. Böylelikle, Harun oğulları ile birlikte olduğu zaman, kahinlik ailesi ile birleşmiş hale gelmiş sayılmaz, ama kahinlik ailesinin tüm bereketlerinin ve ayrıcalıklarının Mesih’ten kaynaklandığını öğretmiş olur. Ama bunun için önce onların görkem ve saygınlık giysileri – kendilerini Mesih’in görkemi ve saygınlığı ile süsledikleri giysiler - ile kuşanmış olmaları gerekir.

Bundan sonraki aşama, günah sunusunun kurban edilmesi idi. Harun ve oğulları, günahkar insanlardı ve zayıflık ile kuşatılmışlardı. Ve halkın günahları için kurban sunarken kendi günahları için de kurban sunmaları gerekiyordu. Kutsal görevlerine başlamadan ve kutsal yerde hizmet etmeden önce kanın değerinin altına getirilmeleri gerekiyordu. Bu yüzden aşağıda yazılı olan talimat verildi:

“Boğayı Buluşma Çadırı’nın önüne getir, Harun ile oğulları ellerini boğanın başına koysunlar. Boğayı huzurumda, Buluşma Çadırı’nın giriş bölümünde keseceksin. Kanını parmağın ile sunağın boynuzlarına sür, artan kanı sunağın dibine dök. Hayvanın bağırsak ve işkembe yağlarını, karaciğer perdesini, böbreklerini ve böbrek yağlarını, sunağın üzerinde yakacaksın. Etini, derisini, gübresini de ordugahın dışında yak. Bu günah sunusudur.” (10-14. ayetler)

Günah sunusu, Halkının günahlarını taşıyan Mesih’in bir örneğidir. Harun’un ve oğullarının önce ellerini boğanın başına koymaları gerektiğine dikkat edin. Bu eylem, kurbanı sunan kişilerin kurban ile özdeşleştiklerinin ifadesidir. (Levililer 4:4,v.b. ile karşılaştırın) Boğanın üzerine ellerini koyduktan sonra kesilmek üzere olan boğa bu nedenle Tanrı’nın önünde günahlarının içindeki Harun’un ve oğullarının yerine geçen bir temsilci olarak dururdu. Onların suçları sembolik olarak kurbana yüklenir ve bu nedenle kurbana artık onların günahlarını taşıyan olarak bakılırdı. Bu eylem bu yüzden onların suçlarını, hak ettikleri ölümü ve yerlerine geçecek olan birine duydukları ihtiyacı gösterirdi. İkinci aşamada boğanın, Tanrı’nın önünde öldürülmesi gerektiği bildirilir. Harun’un ve oğullarının günahları yargılanırken, adaletin darbesi, belirlenmiş olan kurbanın üzerine indi, bununla ilan edilen günahın cezasının ölüm olduğu idi. Eğer bu eylemin anlamını tam olarak anlamış olsalar idi, bu eylem, onların gözlerine ne kadar ciddi görünecekti! Boğa getirildiği zaman ve ellerini sessizce boğanın başına koyduktan sonra, boğanın esirgenemeyeceğini ve ölmesi gerektiğini, bu yüzden günahın Tanrı’nın önündeki gerçek karakterine ilişkin bir anlayışa sahip olmaları gerekirdi. Kurban edilen bu hayvan, canı günah için bir sunu yapılan Rab İsa’nın çarmıhtaki ölümünün yalnızca bir gölgesidir. Ve biz ruhta orada durup, O’nun: “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” şeklindeki feryadını işittiğimiz zaman, günahın korkunç doğasını anlamak zorunda bırakılırız – Tanrı, günahtan, biricik Oğlu’nun ölümünü gerekli kılacak kadar nefret eder. Dönüp bu ciddi sahneye bakan imanlılar şöyle diyebilirler: “O’nun Kendisi, günahlarımızı Kendi bedeninde ağaç üzerinde taşıdı; “ ve aynı zamanda Tanrı’nın lütfu aracılığı ile ne kadar korkunç bir gazaptan kurtarıldıklarını öğrenirler. Kurbanı sağlayanın, lütuf, yalnızca lütuf olduğu kesindir; ve aynı zamanda kurbanı sağlayan sevgidir de, ölümsüz, tükenmeyen sevgi, bizi Tanrı ile barıştırmak için bir kuzu olarak kesicisine götürülen ve yerimize geçerek Kendisinin acı çektiği Kurban’ın sevgisi.

Kurban kesildikten sonra kan serpildi. Kan, sunağın boynuzlarının üzerine sürüldü ve geri kalanı sunağın dibine döküldü. (ayet 12) Kan, tamamen Tanrı içindi. Kanda yaşam vardır. (Levililer 17:11) Ve bu eylem, sonuç olarak, kurbanın yaşamının Harun’a ve oğullarına değil, Tanrı’ya sunulduğunun kanıtıdır. Bu eylem, kefaret ilkesine uygun olarak yapıldı – Tanrı, lütfu ile, günah sunusunun ölümünü kurbanı sunan kişinin yerine sayarak kabul eti. Ayrıca, hayvanın bağırsak ve işkembe yağları, karaciğer perdesi, böbrekleri ve böbrek yağları sunağın üzerinde yakıldı. Yağ, aynı kan gibi, İsrailoğullarına yasaklandı. Yağ, içsel enerji ve irade gücünün bir sembolüdür. Yağ, sunağın üzerinde yakıldı, çünkü günah sunusu Mesih’in bir örneği idi ve bu nedenle, şunu öğretir: O, Halkının günahları nedeni ile suçu üstlenir iken, Tanrı O’nda, günah sunusu örneğinde olduğu gibi, kendi zihnine tamamen yanıt veren içsel kısımlardaki gerçeği de buldu. Tanrı’nın O’nu sınırsız bir şekilde kabul ettiği, O, Halkının günahlarının altında iken başını eğdiği zaman kesin olarak kanıtlandı. O, lütfederek yerimize geçti, ama bu yüzden bizim üzerimize inmesi gereken yargı darbesini kabul etmiş oldu; O’nun yüreğinin her düşüncesi, İradesinin her hareketi, Canının her enerjisi Tanrı’nın önünde mükemmeldi. O’nun itaatini, en son noktaya kadar kanıtladığını gösteren, çarmıhtaki ölümü idi. Kendisini ölüme teslim etmesinin tek nedeninin Tanrı’nın yüceliğini göstermek olduğu öylesine kesindi ki, yargının büyük ve kaba dalgaları bile O’nu kararlılığından döndüremediler. Son olarak, boğanın eti, derisi ve gübresi ordugahın dışında yakıldı. Bu bir günah sunusu idi ve böyle olduğu için ordugahın dışına çıkartılıp yakılmalı idi, çünkü kurbana Harun’un ve oğullarının suçunun töhmeti olarak bakılıyordu. Böylelikle, her konuda Mesih’in bir örneği idi – ordugahın dışında acı çeken, insanlar tarafından reddedilen, Tanrı tarafından terk edilen Mesih.

Çünkü O, lütfu ve sevgisi içinde günahlar uğruna acı çekti, Adil Olan adil olmayanların yerine eziyet gördü, öyle ki, bizi Tanrı’ya ulaştırabilsin. Bu süreç tamamlandı. Harun ve oğulları artık günah sunusunun tam etkisi ve değeri altında idiler.

Günah sunusunu yakmalık sunu takip eder.

“Bir koç getir. Harun ile oğulları ellerini koçun başına koysunlar. Koçu sen kes. Kanını sunağın her yanına dök. Koçu parçalara ayırıp bağırsaklarını, işkembesini, ayaklarını yıka, baş ile öteki parçaların yanına koy. Sonra koçun tümünü sunağın üzerinde yak. Bu Rabbe sunulan yakmalık sunu, Rabbi hoşnut eden koku, O’nun için yakılan sunudur.” (15-18. ayetler)

Günah sunusunun durumunda olduğu gibi, Harun ve oğulları, ellerini yakmalık sununun başının üzerine koyarlar; ama suçlarının transfer edilmesi ya da töhmeti yerine kendileri

transfer edilirler, şöyle diyelim, kesilmek üzere olan koç ile özdeşleşmiş hale gelirler. Başka bir deyişle, eylemler birbirine benzer, ama eylemlerin etkileri farklıdır. Üzerine el koyduktan sonra, günah sunusu olarak kesilen kurbana şu şekilde bakılır: bir kurban olarak sunulmak üzere olan hayvan, kendisini sunan kişilerin suçunu yüklenir; oysa Harun ve oğulları, aynı eylem sayesinde kurbanın tüm kabul edilebilirliği ile kuşatılmış olarak görülürler. Günahları ilk anda transfer edilir ve ikinci olarak, sununun değeri temel alınarak Harun ve oğullarının konumu değiştirilir. Sonra koç kesilir ve kanı sunağın her yanına dökülür; böylelikle, yaşam Tanrı’ya sunulmuş olur. Hepsi bu kadar değildi; parçalara ayrılmış olan koçun tamamı, ve iç organları, Mesih’in kusursuzluğunun örneğine daha çok uyum sağlaması için yıkanır, sonra koçun tümü sunağın üzerinde yakılır. “Bu, Rabbe sunulan yakmalık sunu, Rabbi hoşnut eden koku, O’nun için yakılan sunudur.”Günah sunusu olarak sunulan boğanın eti, ordugahın dışında ateşte yakıldı, ama yakmalık sunu olan koçun tamamı, sunağın üzerinde yakıldı, çünkü tümü Tanrı tarafından kabul edilebilir idi. Yakmalık sunu, Mesih’in ölüm derecesinde gösterdiği mükemmel adanmışlığın bir örneğidir; ve bu görünüm açısından sunuya günahları taşıyan sunu olarak değil, Tanrı’nın isteğine ve yüceliğine tamamen adanmış olan sunu olarak bakılır. Bu nedenle, çarmıhta kutsal ateş ile denenen Mesih, Tanrı’nın yargısının kutsallığı tarafından araştırılarak Tanrı’yı hoşnut eden bir koku oldu. Mesih, günahları yüklendiği zaman, Tanrı O’ndan Yüzünü gizledi; ama sonsuz Ruh aracılığı ile Kendisini lekesiz olarak Tanrı’ya sunduğu zaman, çarmıh üzerindeki ölüme bile itaat etti ve Baba’nın yüreğine yeni bir sevgi motifi döşedi. “Canımı tekrar geri almak üzere veririm. Bunun için Baba beni sever.” (Yuhanna 10:17). Bu açıdan, “O, günahın yerinde idi, ve Tanrı hiç bir yaratığın, hiçbir günahsızlığın yapamayacağı şekilde yüceltildi. O yerdeki her şey hoş bir koku idi ve doğruluk ve sevgi konusunda her şey Tanrı ile uyum içinde idi.” Her iki sunu arasındaki farklılık, kullanılan sözcükler aracılığı ile gösterilir. Yakmalık sunu sözcüğündeki “yakmalık” günah sunusu ile bağlantılı olarak kullanılan sözcüğün aynısı değildir, ama yakmalık buhur için kullanılan sözcük ile kullanılabilir. Bu kendi başına yakmalık sunu olarak Mesih’in sonsuz kokusunu ve kabul edilişini belirtir. Ama ayetteki düşünce, kurbanın, Harun ve oğulları için sunulduğudur; ve bununla uyumlu olarak kurban sunağın üzerinde yanıp tükenir tükenmez onlar da aynı şekilde kurbanın etkisi altına getirildiler. Günahları, günah sunusu tarafından temizlendi, ama şimdi onlar yakmalık sununun tüm olumlu kabul edilişinde ve kokusunda Tanrı’nın önünde durabiliyorlardı – bu iki sonuç da imanlı için Mesih’in ölümü sayesinde kazanıldı, çünkü bu sunular, O’nun bir kez kurban edilişinin çeşitli görünümlerini temsil ederler.

Bu sunular, bir ölçüde hazırlık niteliğinde idiler, daha çok kendi kişisel uyumları ile ilgiliydiler. Şimdi burada konuya koçun adanması eklenir. Genel bir ifade kullanacak olur isek, bu sunu, esenlik sunusunun (Levililer 3) özelliğine sahiptir ve Mesih’in ölümünün bir başka görünümünü temsil eder ve bizim açımızdan değeri, bize yüklenilen zorunluluklar ve Tanrı ile paydaşlık, içine konduğumuz bütün Kilise ve Kahin ile olan ilişkimizdir. Ama burada ayetten de görüleceği gibi, bu sunu, Harun’un ve oğullarının görevi ile ilgili özel bir ilişkiye sahiptir.

“Öteki koçu getir. Harun ile oğulları ellerini koçun başına koysunlar Koçu sen kes. Kanını Harun ile oğullarının sağ kulak memelerine, sağ el ve ayaklarının baş parmaklarına sür. Artan kanı sunağın her yanına dök. Sunağın üzerindeki kanı ve mesh yağını Harun ile oğullarının e giysilerinin üzerine serp. Böylece Harun ile oğulları ve giysileri kutsal kılınmış olacak. Koçun yağını, kuyruk yağını, bağırsak ve işkembe yağlarını, karaciğer perdesini, böbreklerini, böbrek yağlarını ve sağ budunu al. – Çünkü bu, biri göreve atanırken kesilen koçtur. – Huzurumdaki mayasız ekmek sepetinden bir somun, yağlı pide ve yufka al, hepsini Harun ile oğullarının eline ver. Bunları benim huzurumda sallamalık sunu olarak salla, sonra ellerinden alıp sunakta yakmalık sunu ile birlikte beni hoşnut eden koku olarak yak. Bu, Rab için yakılan sunudur.

Harun’un atanması için sunulacak koçun döşünü huzurumda sallamalık sunu olarak salla. O döş senin payın olacak. Harun ile oğullarının atanması için kesilen koçun sallanmış döşü ile bağış olarak sunulan budunu bana ayır. İsrailliler bunu sürekli Harun ile oğullarının payına ayıracak. Bu, İsraillilerin Rabbe sunduğu esenlik kurbanlarından biridir.

Harun’un kutsal giysileri, kendinden sonra, oğullarına kalacak. Mesh edilip atanırlarken bu giysileri giyecekler. Harun’un yerine kahin olan oğlu, Kutsal Yer’de hizmet etmek üzere Buluşma Çadırına girdiğinde bunları yedi gün bu giysileri giyecek.

Harun ile oğulları göreve atanırken kesilen koçun etini kutsal bir yerde haşlayacaksın. Haşlanan eti ve sepetteki ekmeği, Buluşma Çadırının giriş bölümünde yiyecekler. Atanıp kutsal kılınmaları için günahları bağışlatan bu sunuları yalnız onlar yiyebilir. Yabancı biri yiyemez, çünkü bu sunular kutsaldır. Atanmaları için kesilen kurbanın etinden ya da ekmekten sabaha artan olur ise, yakacaksın. Bunlar yenmeyecek, çünkü kutsaldır. Harun ile oğulları için sana buyurduklarımın hepsini yap. Atanmaları yedi gün sürecek.” (19-35. ayetler)

Önceki iki sunuda olduğu gibi, burada da, Harun ile oğullarının elleri adanmış koçun başının üzerine konur ve böylelikle Tanrı’nın önünde sununun değeri ile tanınırlar. Bundan sonra, kan ile ilgili olarak iki farklı eylemden söz edilir. Birincisi, koç öldürüldükten sonra, kanı Harun’un ve oğullarının sağ kulak memelerine, sağ el ve ayak parmaklarına sürülür; ve aynı anda kan, sunağın her yanına da sürülmüştür. Onlar böylelikle, kefaret eden kanın değeri altına getirildiler; çünkü onların adına Tanrı’ya sunulmuş olan kan, onları aynı zamanda Tanrı’nın talepleri altına da soktu, öyle ki o andan itibaren onlar artık kendilerine ait değillerdi, çünkü bir bedel ile satın alınmışlardı. Bedenlerinin bu çeşitli bölümlerine, o andan sonra artık tek başlarına işiteceklerine, tek başlarına hareket edeceklerine ve tek başlarına yürüyeceklerine dair bir işaret olarak kan serpildi; değerli kan aracılığı ile kurtarılmış kişiler olarak artık bedenlerinin bu bölümleri ile Rabbin isteğine göre hareket edeceklerdi. Aynı şey, bu düzene ait olan imanlılar için de geçerlidir. Kurtarılmış olduklarına göre Kurtarıcı’ya aittirler ve Şeytan’ın esaretinden ve gücünden özgür kılınmışlardır, kendileri uğruna ölmüş ve dirilmiş Olan için yaşamanın değerli ayrıcalığının tadını çıkartırlar. Kulakları, elleri ve ayakları O’nun için, O’nun hizmetinde kullanılmalıdırlar. Bundan sonra ikinci bir konuda talimat verilir. Hem onların hem de giysilerinin üzerine sunaktaki kan ve mesh yağı serpilmesi gerekir. (ayet 21) Böylece kan ve Kutsal Ruh’un yağ ile mesh etmesi aracılığı ile bir kenara ayrılırlar. “Ve burada Kutsal Ruh’un mührünün su ile yıkandıktan sonra değil, kan serpildikten sonra gerçekleştiğini belirtmek önem taşır. Gerekli olan budur. Yeniden doğmamız gereklidir; ama bizi Tanrı’nın mühürleyebileceği bir konuma getiren bu yıkanma değil, Mesih’in kanıdır. Böylelikle, kar gibi bembeyaz olarak mükemmel bir şekilde temizleniriz ve Kutsal Ruh, Tanrı’nın dökülen bu kanın değerini takdir ettiğine tanık olarak gelir. Bu yüzden, Harun ile birlikte herkesin üzerine kan serpildi. Mesih’in kanı ve Kutsal Ruh, bizi Mesih ile birleştirmiştir; Tanrı bu noktada o mükemmel kurbanın (koçun adanması) kabul edilebilirliğine uygun olarak Kutsal Ruh’un varlığını, özgürlüğünü ve gücünü verir.” Çarmıh ve Pentikost aslında birbirlerine en azından figür olarak – kanın etkinliği ve Kutsal Ruh armağanı ve burada her ikisinin de tadına varılır – bağlıdırlar. 1 Bu üç adım bizi Hıristiyan konumuna götüren adımlardır. Önce su ile yıkanmak, sonra kan ile temizlenmek ve son olarak Kutsal Ruh’un meshi gelir. “Ne var ki Tanrı’nın Ruh’u içinizde yaşıyorsa, benliğin değil, Ruh’un denetimindesiniz. Ama içinde Mesih’in ruhu olmayan kişi Mesih’in değildir. (Romalılar 8:9)

Daha sonraki bölümde, adanmış koçun bölümleri (ayet 22), “İnce buğday unundan mayasız ekmek, zeytinyağı ile yoğrulmuş mayasız pideler, üzerine yağ sürülmüş mayasız yufkalar, Harun ile oğullarının ellerine, Tanrı’nın huzuruna sallamalık sunular olarak sallasınlar diye verildi. Somun, “yağlı pide” (2. ayet, Levililer 2. bölüm ile kıyaslanır) bir et sunusu idi; Mesih’in mükemmel insanlığını ya da daha çok, Tanrı’ya adanmış olan hayatının kutsallığını, Canının her zerresini Tanrı’nın isteğine ve yüceliğine tamamen adadığını temsil ediyordu. Koçun parçaları ile bağlantılı olarak düşünüldüğü zaman, aslında elleri Mesih ile, Tanrı için yaşamda ve ölümde Mesih’in olan her şey ile dolu idi.

Bu bölümde “adanmış” olarak tercüme edilen sözcüğün anlamına gelince, sayfa kenarından da görülebileceği gibi, anlamının “eli doldurmak” olduğu görülür. Bu, bize adanmanın Kutsal Yazılar’daki önemini gösterir. Bu konu hakkındaki genel düşünce şudur: adanma, Tanrı’ya teslim etme ile ilgili bir şeydir ve bu nedenle, can, kendini ve tüm enerjilerini Tanrı’nın hizmetine adamak için güç aramak üzere geri çekilir; ve bu görüş açısına göre can, kendini ciddi bir şekilde teslim etme aracılığı ile sık sık bu adanmaya çağrılır. Kutsal Yazılar, daha iyi bir yol açıklarlar. Bu bölümde de görüldüğü gibi, konu Mesih ile dolmak hakkındadır. Canlarımıza sahip olan, onlara nüfuz eden ve onları kontrol eden Mesih’tir. Bu nedenle bizden hiç bir çaba talep edilmez. Ama yine de, sürekli öz sınamanın ve benliğin her şekilde kalıcı reddedilişinin muhafaza edilmesini talep eder. Çünkü Mesih, bize tamamen sahip olmaya isteklidir, evet, Mesih bunu arzu eder ve eğer Kutsal Ruh kederlendirilmez ise, iman aracılığı ile yüreklerimizde konut kuracaktır; ve O, bu şekilde yaşamlarımızın tek objesi haline gelir, böylelikle yürüyüşümüzde ve konuşmamızda yalnızca O ifade edilmiş olacaktır. Tanrı’ya göre, adanma budur – Harun’un ve oğullarının ellerini doldurarak önceden örnek verildiği gibi.

Elerinde tuttuklarını Rabbin elinde salladıktan sonra, Musa Harun’u ve oğullarını kabul etti ve ellerindekini sunağın üzerinde yakmalık bir sunu olarak yaktı, Rabbin önüne hoş bir koku yükseldi. Bu sunu, Rabbe, ateş aracılığı ile takdim edilen bir sunudur. Bu, bize iki şey öğretir: Tanrı’nın, tapınma sırasında neyi kabul ettiği ve bunu sonucu olarak gerçek kahinlik görevinin ne olduğu. Bu, Mesih’in sunulmasıdır – çarmıhta bizim için günah yapılarak yargının kutsal ateşi arasından geçmiş olan Mesih – Tanrı’ya hoş bir koku olarak yükselen budur. Bu, gerçekten, Oğlu’nun ölümü ile ilgili olarak Tanrı ile paydaşlık etmektir; canlarımız Kutsal Ruh aracılığı ile hem O’nun, Tanrı’nın gözünde ne olduğuna hem de ölümündeki özelliğine, O’nu ve O’nun işini temsil ederek girerler. Biz sunmaktan zevk alırız, O ise kabul etmekten zevk alır. Ve O’nun adı kutsansın, çünkü ellerimizi önce O doldurur ve yalnızca O kabul etmekten zevk aldığı şey ile ellerimizi önce doldurabilir. O zaman, kahinler olarak bizim görevimiz budur, tapınanlar olarak ayrıcalığımız, Tanrı’nın önünde her zaman Mesih’i sunmaktır. Bu nedenle, benliğin böyle bir işte bir paya sahip olamayacağı ve aslında tapınmanın yalnızca Kutsal Ruh’un gücü aracılığı ile ve Kutsal Ruh’un gücünde yapılabileceği kolayca anlaşılabilir.

Son olarak, adanmış koçun farklı parçalarını yemek ile ilgili verilen çeşit çeşit talimatlara değineceğiz. Rabbin önünde sallamalık sunu olarak sallandıktan sonra Musa’nın payını- koçun döşü – alması gerekiyordu. (ayet 26) Harun ve oğulları için ayrılan paylar da vardı. (27, 28, 31, 32. ayetler) Böylece Tanrı, Kahin olarak Mesih ve tüm Kilise, Harun ve oğulları tarafından sembolize edildiği gibi, sunulan aynı kurban ile beslenirler. Tamamlanmış kefaretin içinde Tanrı’nın, Mesih’in ve O’nun halkının paydaşlığı – hepsi paylarına sahip olarak – vardı. Aynı zamanda yalnızca Mesih’in, Kendi halkının yiyeceği olduğunu da öğreniriz. O’nun kusursuz değerdeki kurbanının altına getirilerek adanırlar ve kutsal kılınırlar. O, onların sağlayıcısı ve gücü olur. (ayet 33) Burada iki yasaklama eklenir. Birincisi, bu kahinlere özgü yiyecekten hiç bir yabancının yememesi gerekir. Bu yiyecek, ancak kahinlerin görevi için kutsanmış olan kişiler tarafından yenilmelidir. İkincisi, adanmış olan yiyeceklerin aynı gün yenmeleri gerekir. (ayet 34) Kahinlere özgü yiyeceğin sunak ile bağlantılı olarak yenmesi lazımdır. Eğer Mesih’i çarmıhtan ayırırsanız, aynı şekilde siz de Mesih’ten beslenemezsiniz. O, tamamladığı iş nedeni ile O’na sunulmuş ve O’nun tarafından yüceltilmiştir. O, bizim yiyeceğimizdir ve Tanrı ile paydaşlık sırasında bu yiyecek ile besleniriz.

Bu törenlerin yedi gün süre ile tekrarlanmaları gerekiyordu; ve sunak yedi gün boyunca arındırılmalı ve kutsal kılınmalı idi. (36,37. ayetler) Kahinlerin mükemmel bir adanma sunmaları gerekiyordu ve üzerinde hizmet edecekleri sunağın mükemmel bir şekilde kutsal kılınması lazımdı. Adanma ve kutsal kılma kutsal bir Tanrı’nın taleplerinin mükemmelliği ile uyumlu olmak zorundadır.


1. Levililer 14. bölümdeki cüzam hastalığının temizlenmesi ile ilgili yasayla karşılaştırın, ve bunu yaparken orada, burada olduğu gibi kahinliğe atanma konusunun değil, günahlardan temizlenme konusunun yer aldığını hatırlayın.