2

Tanrının Mesih’teki Amacı

Efesliler 1.bölüm

Mektubun ilk bölümünde bize, Tanrının Mesih ve Onun kilisesi ile ilgili amacının açıklamasını anlatır. Bunu izleyen bölümlerde Tanrının kiliseyi bina ederken uyguladığı lütufkar yolları öğreneceğiz, ama bize öncelikle açıklanan, Tanrının sonsuzluktaki bakış açısına göre olan planlarıdır. Öyle ki, bizler henüz zaman içinde iken, Tanrının yollarını anlayarak o yollarda yürüyebilelim.

Giriş ayetlerinden sonra bize ilk sunulan, Tanrının, kilisesini oluşturan kişiler ile ilgili amacını bildiren çağrısıdır (ayetler 3-7). İkinci olarak, Tanrının, Mesih’in tüm yaradılışın Başı olarak sahip olduğu yücelik konusundaki isteği ve Mesih ile birleşmiş olan kilisenin bereketi hakkında açıklama okuruz (ayetler 8-14). Üçüncü olarak ise elçinin duasına yer verilir: Tanrının çağrısındaki yüceliği, bizlere verdiği mirasın bereketi ve Tanrının imanlıları mirasına getirme konusundaki kudretli gücünü fark etmemiz için elçi dilekte bulunur.

(1) Tanrının imanlılar için olan amacı (ayetler 1-7)

1 ve 2.ayetler) Elçi Tanrının isteği ve amacı ile ilgili büyük sırları açıklamak üzeredir ve bu neden ile kutsallara özen ile şunu hatırlatır: “Kendisi, Tanrının isteği uyarınca İsa Mesih’in bir elçisidir.” İnsan tarafından, bir insana hizmet ederek, insan isteğini açıklamak için gönderilmemiştir. Elçi, tanrısal donanıma sahiptir ve Tanrının isteği ile uyumlu olarak Onun isteğini açıklamak üzere İsa Mesih tarafından gönderilmiştir.

Ayrıca bunun da ötesinde Efes’teki imanlılardan, “kutsallar ve İsa Mesih’te sadık olanlar” olarak söz eder. Bu sözleri ile Efes’teki topluluğun Rabbe olan sadakatleri ile tanımlanan ruhsal bir konumda olduklarını ve bu konumları sayesinde temel iletişim kurmak için hazır olduklarını ima etmektedir. Bir kutsallar topluluğunun gayret ve işleri ile dikkat çekmeleri mümkündür, ama böyle olsalar bile yine de Rabbe sadık olma konusunda eksikleri olabilir. Aslında, burada sözü edilen topluluk yıllar sonra sadakat konusunda eksikliğe düşmüştür, öyle ki tüm gayret ev çektikleri sıkıntılara katlanmalarına rağmen Rab daha sonra onlara şu sözü söyler: “Bir eksiğin var… ilk sevgini kaybettin… ondan düştün.” Elçinin bu mektubu yazdığı dönemde imanlılar bir topluluk olarak hala Rabbe olan sadakatleri ile tanınıyorlar idi. Ayrıca, canın doğru bir konumda bulunmasının yanı sıra eğer bu mektup aracılığı ile yarar elde etmek istiyor isek o zaman elçinin kutsallar için arzu ettiği gibi Babamız Tanrı’dan ve Rabbimiz İsa Mesih’ten “lütuf” ve “esenlik” ihtiyacımız olacaktır.

Ayet 3) Elçi, giriş ayetlerinden sonra bir kez daha Tanrının amacına uygun olarak imanlıların sahip oldukları bereketleri açıklar. Ve bu bereketler imanlıların en yüce bereketleridir. Bu önemli bölümde tüm bereketlerimizin kaynağını, onların karakterlerini, bereketlerimizin başlangıcını ve Tanrının bizi böylesine büyük bir zenginlik ile bereketlemek istemesinin sonunu ve hepsinden önemlisi de Tanrının amaçlarının Mesih aracılığı ile yerine geldiğini öğreniriz.

Tüm bereketlerimizin kaynağı, Rabbimiz İsa Mesih’in Babasının ve Tanrısının yüreğinde bulunur. Tanrı, İsa Mesih’te mükemmel bir şekilde açıklanmıştır. Mesih, bu dünyadan bir İnsan olarak geçer iken yürüdüğü yolda Tanrının sınırsız kutsallığını ve gücünü ve Babanın mükemmel lütuf ve sevgisini sergiledi. Baba Tanrının açıkladığı yüreğine göre bizler tüm bereketlerimizin izinden gitmek için ayrıcalıklıyız.

Sonra, bize bereketlerimizin karakteri konusunda bilgi verilir. Baba bizi” Mesih ile birlikte göklerde tüm ruhsal bereketler ile bereketlemiştir.” Küçük bir sözcük olan “tüm” sözcüğü, bize bereketlerimizin doluluğunu bildirir. Mesih’in bir insan olarak keyif aldığı tek bir bereket bile esirgenmemiştir. Bizler, “tüm” ruhsal bereketler ile bereketlendik. Hristiyanlık, elbette imanlılara yersel bereketler ve yeryüzünde bol yaşam da sunar. Burada İsrail ulusununki gibi yersel olmayan imanlılara özgü ruhsal bereketlerden söz edilmektedir. Bizim bereketlerimiz gerçektirler çünkü ruhsal bir karaktere sahiptirler. Evlat olmak, kabul edilmek, bağışlanmak – kutsal yazılarda önümüze getirilen bereketlerin bazıları – bu dünyadaki zenginliğin ulaşamayacağı kadar yüce ruhsal bereketlerdir ama Onda olan en küçük bir imanlı için bile Mesih aracılığı ile güvence altındadırlar.

Ayrıca, bereketlerimiz için uygun yer, yeryüzü değil göklerdir. Bizler “göksel yerlerde” bereketlendik. Yeryüzünde çok fazla şeye sahip olmayabiliriz ama göklerde bolluk ile zengin kılındık. Tüm bu ruhsal ve göksel bereketler, Mesih ile bağlantılıdır; Adem ile olan eski bağlantımızdan dolayı değildir. İmanlılar “Mesih’tedirler.” Yahudilerin bereketleri, geçici ve yeryüzünde idi ve İbrahim soyuna göre idi. Hristiyan bereketleri ise ruhsal, göksel ve Mesih’tedir. Ve yersel bereketlerden farklı olarak sağlığa ya da zenginliğe, konuma ya da eğitime veya bir ülke vatandaşlığına bağlı değildirler. Göksel bereketler tüm yersel değerlerin dışında kalırlar ve zaman içindeki yaşam sona erdiğinde ve yeryüzündeki yolumuz kapandığı zaman tam doluluk içinde sonsuza kadar kalacaklardır.

Ayet 4) Sonra, bereketlerimizin kaynak ve karakterinin yalnızca Tanrımız ve Babamızın yüreğinden gelmediğini öğreniriz çünkü başlangıçları “dünyanın kuruluşundan öncedir”. O zaman bizim Mesih’te seçilmiş olmamız, öncesizlikte ve sonsuzlukta yer alır. Adem ve bu dünya ile olan bağlantının tamamen bağımsız egemen bir seçimi kapsadığını anlarız. Ve zaman içinde bu gerçeği hiç bir şey değiştiremez.

Bunun da ötesinde bize yalnızca dünya kurulmadan önce bereketlerimizin başladığını görmemiz için izin verilmez ama aynı zamanda dünya geçip gittikten sonra da Tanrının amaçlamış olduğu yüce son gösterilir. Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babası, bizi dünyanın kuruluşundan önce Mesih’te seçmiştir, öyle ki gelecek olan çağlarda biz Onun yüreğinin tatmin olması için “Onun önünde” olabilelim. Onun önünde sevgide kutsal ve kusursuz olarak durabilelim. Eğer Tanrının amacı, bir insanın sonsuza kadar Onun önünde olması ise o zaman bu insanın kesinlikle Tanrıya uygun olması gerekir. Aslında Tanrıya uygun olması için Tanrı gibi olması gerekir. Yalnızca Tanrı gibi olan Tanrı için uygun olabilir. Bu yüzden Tanrı bize “sevgide kutsal ve kusursuz olarak” sahip olacaktır. Tanrı gerçekten böyledir ve İnsan olan Mesih’te de bu mükemmel bir şekilde ifade edilmiştir. Mesih’in karakteri kutsal, davranışları kusursuz ve doğası sevgi idi. Tanrı da aynı şekilde bize Kendi önünde mükemmel bir karaktere sahip olarak, hiç kimsenin kusur bulamayacağı bir davranış içinde ve sevgi olan ve sevgiye karşılık verebilen bir doğa –Tanrı sevgisi- ile sahip olacaktır. Tanrı sevgidir ve sevgi, sevgi objelerine karşılık vermeden hoşnut olamaz, karşılık vermesi gerekir. Tanrı, İnsan olan Mesih’e yaptığı gibi, Sevgisine mükemmel bir şekilde karşılık veren kişileri Kendisi ile kucaklayacaktır, öyle ki O bizden zevk alabilsin ve bizler de Ondan zevk alabilelim.

İman, bu yüce gerçekleri kabul eder ve görkemli sona doğru bakar iken, Tanrının yüreği ile ilgili açıklanmış olan her şeyden ve Mesih’in işinin yeterliliğinden zevk alır. İşte, Babanın sevgisi böyledir ve Mesih’in tamamladığı işinin değeri budur; bizler tüm sonsuzluk boyunca Babanın önünde kutsal ve lekesiz olacağız ve bu neden ile tanrısal sevginin tamamından engelsiz bir şekilde keyif alacağız. Böylece, bize sonsuzluğa bakmamıza ve önümüzde bulunan bereketin yüceliğini görmeye ilişkin izin verildiği zaman geçici olan bu dünya bize bazen çok büyük ve önemli gibi görünüyor olsa da çok önemsiz hale gelir; oysa Hristiyanlık Tanrı ile uyumlu olan gerçek karakteri içinde görüldüğü zaman düşünülen ya da arzu edilenden çok daha büyük ve bereketli hale gelir.

Ayet 5) Ayrıca, imanlılar için önceden belirlenmiş olan özel bereketler de vardır. Önceden belirlemiş olma kavramı her zaman bu özel bereketleri göz önünde bulunduruyor gibidir. Tanrının egemen seçimine göre imanlılar Tanrının önünde melekler ile birlikte kutsal ve lekesiz bir şekilde bulunacaklardır. Ama bu bereketlere ek olarak imanlılar, evlatlık gibi çok özel bir konum için önceden belirlenmişlerdir. Mesih hem Tanrı Oğlu hem de İnsanoğlu olduğu için biz imanlılar Mesih’te, Baba ile aynı ilişki konumuna sahip kılındık. Öyle ki, Mesih, “Benim Babam ve sizin Babanız” diyebilsin. Melekler Onun önünde hizmetkar konumundadır; bizler ise “Onun evlatlarıyız.”

Bu özel ilişki konumu, “Onun iyi isteğinin amacı uyarıncadır.” Böylece 5.ayetteki bereketin 4.ayetteki bereketin önüne geçtiğini görüyoruz. 5.ayette bizi lütuf aracılığı ile Kendisine benzeten Onun egemen seçimi idi. Burada ise imanlıları önceden Kendisine çocuklar olarak belirlemesi “Tanrının iyi isteğidir.”

Ayet 6) Tanrı bizi bu yüce bereket yeri için önceden belirlemek ile “lütfunun yüce zenginliğinin övülmesini amaçladı.” Tanrı lütfunun zenginlikleri bizi, Ona uygun bir şekilde, yani Sevgili’ye yerleştirilmiş olarak, Kendi önünde durabilmemizi mümkün kılıyor. Onun lütfunun yüceliği, bize Onun ile ilişki kurabilmemizi sağlıyor. Eğer Sevgili’de kabul edilmiş isek bunun anlamı, Sevgili olarak kabul edilmiş olmamızdır. Tanrı, yüceliğine alınmış olan Sevgili’den aldığı keyfin aynısını bizden de almaktadır.

Ayet 7) Bir önceki ayetler, Tanrının imanlılar için olan amacını ortaya koydular; bu ayette bize, bu bereketlere sahip olabilmemiz için Tanrının ne yaptığı hatırlatılır. Bizler Mesih’in kanı aracılığı ile kurtarıldık ve Onun lütfunun zenginlikleri ile uyumlu olarak bağışlandı. Onun lütfunun zenginlikleri bir günahkarın tüm ihtiyacını karşılar; Onun lütfunun yüceliği bizi kutsallar olarak bereketlemesi için Tanrının iyi isteğini yerine getirir. Zengin bir adam parası bol olduğu için vererek bir dilenciyi bereketleyebilir ve bunun büyük bir lütuf olduğu doğrudur ama eğer zengin adam daha ileri gider ve yoksul kişiyi evine alarak ona çocuğu gibi davranır ise bu durum yoksul adam için yalnızca bir lütuf olarak kalmayacak ama aynı zamanda zengin adam için bir onur ve yücelik haline gelecektir. Lütfun zenginlikleri kaybolan oğlun ihtiyaçlarını karşıladı ve ona babasının evindeki bir kaftanı giydirdi. Lütfun yüceliği kaybolan oğula babasının evinde bir oğul konumu sağladı. Tanrı lütfunun yüceliği imanlıları hizmetkarlar değil, evlatlar yaptı.

(2) Mesih’in yüceliği ve Kilisenin bereketi için Tanrı isteğinin açıklanması (ayetler 8-14)

Ayetler 8,9) Tanrının amacı, bizi yalnızca göklerde bereketlemek değildir; Onun lütfunun zenginlikleri uyarınca daha şimdiden canlarımızın kurtuluşuna ve tüm günahlarımızın bağışına sahibiz ama bu aynı lütuf, bizim için bollaştı, öyle ki şimdi hali hazırda Onun amacının bilgisine sahip olabilelim. Tanrı bize isteğinin sırrını açıklamıştır öyle ki Kendi içinde amaçlamış olduğu iyi isteğini bilebilelim.

Tanrı kilise aşağıda yani yeryüzünde iken onun Kendi amaçlarına aracı olmasını ister. Tanrı bizim Onun yapmakta olduğu ve yapacağı her şey hakkında bilge ve zeki olmamızı Kendi iyi isteği, Mesih’in yüceliği ve kilisenin bereketi için arzu eder. Tanrının düşüncesine sahip olmak bizi dünyanın sıkıntılarında sakin tutacak ve tüm bunların sonucunu bilen kişiler olarak bizi acı ve günahın üzerine kaldıracaktır.

Kutsal yazılarda söz edilen bir “sırrın” ille de bir sır ya da gizli bir şey olması gerekmez. Burada sır sözcüğü ile ifade edilmek istenen aslında şudur: dünyadaki herkese açıklanmadan önce imanlılara bildirilen bir gizli bilgi! Dünyada gördüğümüz, insanın kendisini hoşnut etmek amacı ile kendi isteğini yapmasıdır. Ve bu yüzden de acı ve zihin karışıklığı ortaya çıkar. Ancak bir imanlı için Tanrının sırlarını bilmek bir ayrıcalıktır ve bu sayede bilir ki Tanrı, her durumu Kendi iyi isteği uyarınca işleyecek ve sonunda Onun amaçları üstün gelecektir.

Ayetler 10-12) Yukardaki ayetleri izleyen bu ayetler bize Tanrının sırrını açıklarlar. Ve bu sırda iki bölüm var olduğunu görürüz. İlki, Tanrının Mesih için olan amacıdır. İkincisi ise Tanrının, Mesih ile birleşmiş olan kilise için amacıdır.

Tanrı zaman dolunca gerçekleştireceği bu tasarısına göre yerdeki ve gökteki her şeyi Mesih’te birleştirecek. “Zaman dolunca” ifadesi, sonsuzluk konumuna işaret ediyor olamaz çünkü Tanrı o zaman her şeyde her şey olacak. Bu neden ile bu ifade gelecek olan döneme yani bin yıllık döneme işaret ediyor gibi görünüyor; bin yıllık dönemde Tanrı yönetiminin sonucu mükemmel bir şekilde görünecek. Farklı zamanlarda insanlara teslim edilmiş olan tüm yönetim ilkeleri ve insanların ilkeler konusundaki tam başarısızlıkları, Mesih’in yönetimi altındaki mükemmellikte görünecek. İnsanların yönetimi altında geçen zamanlar yıkım ile sonuçlanmıştır; bu zamanlar Mesih egemenlik sürdüğü zaman, doluluk ya da mükemmellik olarak ortaya çıkacak. O zaman yeryüzünde ve gökyüzünde yaratılmış olan her şey ya da her varlık Onun kontrolü altına girecek ve Onun tarafından yönlendirilecektir. Bunun bir sonucu olarak birlik, uyum ve esenlik üstün gelecektir. İşte Tanrının Mesih’in yüceliği ile ilgili isteğinin sırrı ya da gizemi budur.

Ayrıca, her şeyi Kendi isteği doğrultusunda düzenleyen Tanrının amacı uyarınca Mesih’in Başı olduğu kilisede Mesih ile birleşmek üzere önceden belirlenip seçildiğimizi bilmemize de izin verilmiştir. Elçi on birinci ayette, “mirasçı atandığımızı” söyler. Bu ifadesi ile hiç kuşkusuz Yahudiler arasındaki imanlıları kast etmektedir. Yahudi ulusu Mesih’i reddettiği ve kendi isteğinin ardından gittiği için yersel mirasını kaybetmiş idi. Yahudiler arasındaki-Mesih’e iman eden- küçük bir bakiye gelecek olan dünyada çok daha görkemli bir miras elde etti ve bunun nedeni, her şeyi Kendi isteği doğrultusunda düzenleyen Tanrının amacı idi. Onun egemenliğinde Mesih ile birleşmiş olan imanlılar Onun yüceliğini sergileyecekler, O gün geldiğinde, Mesih, iman eden herkeste “yüceltilecek” ve “Ona hayran kalınacak.” (2.Selanikliler 1:10) Dünya ve tüm yaradılış Mesih’in egemenliğinde ve Onun altında bereketlenecek; kilise Onun ile birlikte payına sahip olacak. Yahudiler arasında Mesih’e “önceden güvenen” bu imanlılar, Mesih reddedildiği zaman Ona güvenmişler idi. Yenilenmiş olan Yahudi ulusu, Mesih’in yücelik gününde Ona güvenecek.

Ayet 13) Bu ayetteki “siz de” sözcüğü, sözü edilen görkemli miras bereketinde diğer uluslardan olan imanlıların da payı olduğunu belirtmektedir. Onlar kurtuluşlarını sağlayan müjdeye inanmış ve vaat edilen Kutsal Ruh ile mühürlenmişler idi.

Ayet 14) Bu ayette geçen “mirasımızın” sözcüğündeki “bizim” ifadesi Yahudi ulusunda n ve diğer uluslardan iman etmiş olan kişileri birbirine bağlar. Bu görkemli mirasa tüm iman etmiş olanlar paydaştırlar. Kutsal Ruh aracılığı ile mirasımızın bereketinin turfandasının tadını çıkartırız. Bu miras, satın alınmış olan bir mülktür. Ve bedeli, Mesih’in değerli kanıdır. Tüm yaradılış Mesih’indir çünkü O Yaratan’dır ve bu bedelin hakkı aracılığı ile her şey Ona aittir. Ama her şeyi satın almış olmasına rağmen henüz her şey kurtulmamıştır. O, bu mirası kanı aracılığı ile satın aldı ve mirası kudreti aracılığı ile kurtaracaktır. Gücü aracılığı ile tüm yaradılışı düşmandan kurtardığı zaman Tanrının yüceliğine övgü getirecektir.

(3) İmanlıların çağrıdaki umudu ve mirasın görkemini bilebilmeleri için edilen dua (ayetler 15-23)

Ayet 15) Bu dua, Efes’te bulunan kutsalların ruhsal durumunu gözlerimizin önüne sererek başlar – elçi, Efes’teki kutsalların iman ve sevgileri nedeni ile teşekkür etmek için teşvik bulur ve onlar için hiç durmadan dua ve teşekkür eder; bu imanlılar “Rab İsa’ya iman etmekte ve tüm kutsalları sevmektedirler.” İmanlarının objesi Mesih olduğu için kutsallar, sevgilerinin objesi haline gelirler. Mesih’e duyulan imanın en büyük kanıtı, kutsallara eylem ile gösterilen sevgidir. İman, canın Mesih’e dokunmasını sağlar ve Onun ile temasta olduğu için de tüm yürek Onun sevdiği herkes için sevgi duyar. Mesih’e ne kadar çok yaklaşır isek Ona ait olan kişilere o kadar çok sevgi duyarız.

Ayet 16)Elçi, Efes’teki kutsalların imanını ve sevgisini duyduğu için sürekli şükreder ve bu kutsallar için durmadan dua eder. Eğer yalnızca bir başkasının kusur ve hataları ile meşgul olur isek o zaman kutsallar hakkında sürekli şikayet ederiz. Ama eğer Tanrının imanlılarda çalışan lütfuna bakar ve yalnızca Tanrının lütfu ile meşgul olur isek şükretmek için nedenimiz olur ve aynı zamanda düzeltme gereken konularda kayıtsız kalmamış oluruz. Elçi her zaman hem kutsallardaki Mesih’i gördü hem de benlikten olana karşı hiç bir zaman kayıtsız kalmadı. Düzeltme gerektiren pek çok durumun içinde bulunan Korint’teki kutsallar hakkında bile onlarda gördüğü Tanrıdan olan şeyler için teşekkür edebildi. Zayıf olan bizler bir aşırı uçtan diğerine düşmeye eğilim gösteririz; kaygı duyduğumuz zaman sevgi gösteremez, yanlış olanın üzerinde duramayız ya da doğru olanı yapmak yerine yanlış olanı yaparız ve Tanrıdan olanı gözümüzden kaçırabiliriz.

Elçi, bu kutsallara Tanrının öğüt ve planlarını bildirmiş idi ve sürekli dua etmesinin ardında yatan neden, bu planların yoğunluğuna duaları ile tanıklık etmek idi. Tanrının planları insan sözleri ile ifade edilemeyecek ve insan aklı ile kavranamayacak kadar yüce idi. Elçi, bu yüce gerçeklerin bizi etkilemesi için onları duymuş olmamızın yeterli olamayacağının farkına varmıştır; Timoteos’a yazdığı mektupta ona şöyle der: “Söylediklerim üzerinde düşün ve Rab sana anlayış verecektir.” Bu neden ile Kutsal Ruh tarafından yönlendirilen elçi Pavlus bize Tanrının planlarını açıklayabilir ama bu planları kavrayacak anlayışı ancak Tanrının verebileceğinin farkına varır ve bu yüzden dua etmek için Tanrıya yönelir.

Ayet 17) “Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı yüce Baba, kendisini tanımanız için size bilgelik ve vahiy ruhu versin diye dua ediyorum.” Elçinin hitap şekli, “Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı” şeklindedir, çünkü bu duada Rab İsa İnsan olarak yer alır. Efesliler 3.bölümün duası, Rabbimiz İsa Mesih’in Babasına hitap eder, çünkü Rabbimiz orada Oğul olarak yer alır. Her iki duada farklı Adlar kullanılmasının bir başka nedeni şu olabilir: Elçinin ettiği ilk duadaki arzusu, Tanrının planlarını yerine getiren gücü bilebilmemiz içindir. Çünkü Tanrının adı haklı olarak güç ile bağlantılıdır. Ve sevgi ile ilgili olan ikinci dua, çok uygun olarak Babaya hitap etmektedir.

Tanrıya, bu duada aynı zamanda “Yücelikler Babası” olarak da hitap edilir; amaç, bize verilen yücelik kaynağının Baba olduğu gerçeği ile ilgili düşünceyi temsil etmektir. Babanın sevgisi ve kutsallığı Tanrının mükemmel şekli ile görüneceği yüceliğin dünyasında her şeye üstün gelecektir. Baba Tanrı yüceliğin pınarı ve kaynağı iken Rab İsa, insan olarak, yüceliğin merkezi ve objesidir. Onda Tanrının tüm gücü gösterilir, Onun adı her adın üstündedir ve O, kilisesinin, her şeyden üstün olan Başıdır.

Elçinin duasının konusunu teşkil eden gerçeklere değindiğimiz zaman Mesih’i tam tanımak için bilgelik ruhuna ve esin ruhuna ihtiyacımız olduğunu görürüz. Tanrının tüm bilgeliği ve Tanrının tüm açıklaması Mesih’te bildirilmiştir. Bu yüzden Tanrının bilgeliğine, Tanrının Kendisi hakkında verdiği açıklamaya ve Onun planlarının bilgisine kavuşmak için Mesih’in tam bilgisine ihtiyacımız vardır.

(ayet 18). Ayrıca elçinin dua ettiği Mesih’in bilgisi artık yalnızca zihinsel bilgi değildir, bir Kişi ile yürek tanışıklığıdır, çünkü metinde de okuduğumuz gibi, “yürek gözlerimizin aydınlanmasından” söz etmektedir. Kutsal yazılarda defalarca gördüğümüz ve tecrübe ederek öğrendiğimiz gibi Tanrı bize sevgi aracılığı ile öğretir. Luka 7.bölümdeki zavallı günahkar kadın için de durum böyle idi, o “çok sevildiğini bildiği için çok sevdi” ve böylece çabuk öğrendi. Yuhanna 20.bölümdeki, adanmış bir kutsal olan Mecdelli Meryem için de aynı durum söz konusu idi. Onun Mesih’e olan sevgisinin kanıtını diriliş gününde görüyoruz; sevgisinin Petrus ve Yuhanna’nın sevgisinden daha büyük olduğu aşikar idi; ve Rab onun bu sevgi dolu yüreğine Kendisini açıkladı. Ve Onun kardeşlerinin Baba ile olan ilişkilerinin yeni konumunun harika açıklamasını Mecdelli Meryem’e yaptı.

Elçi, giriş bölümündeki bu arzularının yanı sıra ettiği duada yer alan üç büyük dileğini bildirir:

İlk olarak, Tanrının çağrısından doğan umudu bilmemiz için dua eder.

İkinci olarak, biz kutsallara verilmiş olan mirasın yüce zenginliğini anlamamız için dilekte bulunur.

Ve son olarak üçüncü dileği şudur: iman eden bizler için etkin olan kudretinin aşkın büyüklüğünü anlamamız için yürek gözlerimiz aydınlansın diye dua eder.

Çağrı, gökteki tanrısal Kişiler ile ilişki açısından gökseldir: miras ise yeryüzünde yaratılmış olan şeyler ile ilgili olduğu için yerseldir. Filipeliler 3:14 ayetinden öğrendiğimize göre, çağrı, yücelerden, Tanrıdan ve Mesih’tendir. Çağrının kaynağı Tanrıdır, bu yüzden çağrıya, burada “O’nun çağrısı” olarak işaret edilir. Bu çağrı bize bölümün 3-6 ayetlerinde açıklanır. Tanrısal çağrıya göre bizler, göksel yerlerde Mesih’te ve Mesih ile birlikte ruhsal bereketler ile bereketlendik. Baba aracılığı ile Mesih’te seçilerek Tanrının huzurunda durmak için Ona uygun kılındık. “ Sevgide kutsal ve kusursuz olarak” Onun yüreğinin sevinci ve tatmin olması için zamanın başlangıcından önce belirlendik.

Ayrıca bu çağrı bize Tanrının önünde -melekler gibi- hizmetkarlar olarak değil, Onun yüzüne bakabilen evlatları olduğumuzu bildirir. Buna ek olarak çağrı, Sevgili’de kabul edilmiş bizlerin Tanrının sonsuza kadar sürecek olan iyiliğinde yaşayacağımızı anlatır. Son olarak, çağrıdan, Tanrı lütfunun yüceliğinin sonsuza kadar övülmesi için var olduğumuzu öğretir.

Bu harika ayetlerde sunulmuş olan çağrıyı özetleyecek olur isek çağrının anlamı şudur: bizler, göklerde, göksel bereketlere sahip olmak için seçildik; Mesih’e benzemeye ve Babanın önünde Mesih ile birlikte olmaya, Baba ile ilişki ve paydaşlığa, Babanın sonsuza kadar kalıcı iyiliğine ve Onun lütfunun yüceliğinin sonsuz övgüsüne çağrıldık.

Elçinin dua ettiği çağrı budur ve bizler de bu çağrının bereketine kavuşmak için dua edebilir ve böylece Onun çağrısındaki umudun ne demek olduğunu bilebiliriz. Burada sözü edilen umut Rabbin gelişine işaret eden bir umut değildir. Bu mektupta, kutsalların göksel yerlerde oturtulmuş olduğunu bildiren konumları ifade edilir ve Rabbin gelişine ait bir imada bulunulmaz. Birinin tanımlamış olduğu gibi” umut, “Tanrının bizi Mesih’te çağırmış olduğu her şeye, Onun, geçmiş bir sonsuzluk ile ilgili planlarına ait sonsuz yücelikteki tam açıklamasıdır.”

İkinci olarak, Elçi, “Tanrının biz kutsallara verdiği mirasının yüce zenginliğini bilebilmemiz için dua eder. Bu konuda biri şunları yazmıştır: “Onun çağrısı sayesinde bizler yukarı bakarız. Ve mirasımız ayaklarımızın altında serilidir.” Bu bölümün 10 ve 11.ayetlerinde mirasın ne olduğu açıklanır. Ve bizler bu ayetlerde sözü edilen mirasın Mesih’in üzerlerinde görkemli Baş olduğu göğün ve yeryüzünün her varlığını kucaklayan bir miras olduğunu öğreniriz. Kilise Mesih’te bir miras elde edecektir çünkü biz Onunla birlikte egemenlik süreceğiz. Duada bu mirastan, “kutsalların mirası” olarak söz edilir. Bir krallık yalnızca bir kraldan ve onun ülkesinin topraklarından ibaret değildir. Krallığa kral ile birlikte krala ait olan bir halk da dahildir. Ayrıca bunun da ötesinde, “Onun mirasının yüce zenginlikleri” kutsallarda ortaya konacaktır. O gün geldiği zaman, O, “kutsallarında yüceltilecek” ve “Kendisine iman edenlerin hepsi Ona hayranlık duyacaktır.” (2.Selanikliler 1:10)

Ayet 19) Üçüncü olarak, elçi, Onun, iman eden bizler için etkin olan kudretinin aşkın büyüklüğünü anlayabilmemiz için dua eder. Bu güçten “kudretli bir güç” olarak söz edilir ve “işleyen bir güçtür”; bu neden ile şimdi hali hazırdaki zaman içinde de üzerimizde etkilidir. Ayrıca bu gücün “üstün ve aşkın” bir güç olduğu da bu ayetlerde belirtilmiştir. Evrende diğer başka yüce güçler de vardır ama bizlerde etkin olan bu güç, diğer tüm güçlerin çok üstündedir ve onlar ile kıyaslanamaz. İçimizdeki benliğin gücünden ya da bize karşı olan şeytanın gücünden çok daha büyük bir güç, Yaratanın gücüdür. Tüm zayıflıklarımızda bizde etkin olan bu gücün bizden etkin ve bizim lehimize çalışan bir gücün var olduğunu bilmek  bizler için ne kadar rahatlatıcı ve teselli edici bir gerçektir.

Ayetler 20 ve 21) Ayrıca bunlara ek olarak bu güç, bize yalnızca sözlü bir ifade olarak açıklanmak ile kalmamış ama aynı zamanda Mesih’in dirilişinde ortaya konmuş kanıtlanmış bir güçtür. Dünyaya ve şeytana, Mesih’i çarmıha gerdikleri zaman, güçlerinin en büyüğünü –ölüm gücü- ortaya koymaları için izin verildi. Ve sonra şeytan ve dünya sahip oldukları güçlerini en uç noktasına kadar kullandıkları zaman, Tanrı Mesih’i dirilterek ve Onu İnsan olarak, evrenin en yüce yerine, yani Kendi sağına oturtarak gücünün herkesten ve her şeyden fazlası ile üstün olduğunu ortaya koydu. Mesih, yüceltilmiş olduğu bu konum ile hem ruhsal güçlerin ve yönetimlerin hem de geçici güç ve egemenliklerin, kısaca var olan diğer tüm güçlerin ve yetkilerin üzerindedir. Bu dünyanın ve gelecekteki dünyanın adlandırıldığı isimler vardır ancak Mesih elbette var olan her şeyin üstünde olan bir Ada sahiptir – O kralların Kralıdır ve rablerin Rabbi’dir.

Ayet 22) Tüm bunlara ek olarak söylemeliyiz ki Mesih yalnızca her gücün üstünde olmak ile kalmaz ama aynı zamanda tüm kötülük Onun ayaklarının altında ezilecektir. Bu gücün açıklaması öylesine kudretlidir ki, bizi yalnızca Onun bu görkemli yüce yerine paydaş etmek ile kalmaz ama aynı zamanda yücelik yolunda ilerleterek yüceliğe de ulaştırır.

Sonra başka yüce bir gerçeği öğreniriz: Kendisinde tüm gücün ortaya konmuş olduğu, her gücün üstünde bir konuma yerleştirilmiş olan ve tüm kötülüğü ezecek güce sahip olan bu Kişi, kilise ilgili her değer üzerinde Baş olan Kişi’dir.

O, evrenin tüm güçleri açısından kıyaslandığı zaman, her gücün “çok ötesinde” bir konuma yerleştirilmiştir. Kötü ile ilgisi olan her şey Onun ayaklarının altına teslim edilmiştir. Bedeni ile olan ilişkisinde O, Baştır ve her şeyde Yönetici olan Baştır. İşte bu sayede kilise her konuda rehber ve yön olarak Mesih’e bakma gibi bir ayrıcalığa sahiptir. Her düşman gücün ve tüm kötülüğün karşısında Başımız olan Mesih kaynağımız ve gücümüzdür! Mesih eğitmek ve rehberlik etmek için armağanları ve önderleri kullanabilir ama bakmamız gereken kişi asla bunlar değildir, bakmamız ve güvenmemiz gereken tek Kişi, Başımızdır ve Tanrı, lütfu ile, kullanmak için uygun gördüğü bu zavallı ve güçsüz aracılar ile bizi eğitmek ve rehberlik etmek için işleyebilir.

Ayet 23) 22.ayette Mesih’in kilise için ne anlam ifade ettiğini öğreniriz- Başın Beden için ne anlama geldiğini anlarız. 23.ayette kilisenin Mesih için ne anlam ifade ettiği belirtilir, yani, bedenin Baş için önemi anlatılır. Kilise, her şeyde her şeyi dolduran Mesih’in doluluğudur. Onun bedeni olarak kilise, Başın tüm doluluğunun sergilenmesi içindir. Mesih’in kilisede ortaya konması gerekir. Kilise için Mesih ile ilişkisi olan konumundan daha harika olabilecek hiç bir şey yoktur.

Biri şöyle demiştir: “Bedenlerimiz zihnimizin düşüncelerini ve amaçlarını çalıştırdığı gibi, Onun Bedeni de zihni tarafından güçlendirilen ve sevgi dolu olan Onun düşüncelerini hesaplar, çalışma yapar ve çözümler.” Ama ne yazık ki, Mesih’e her konuda kilise olarak Baş olma görevi verilmesinde aksamalar olur ise bizler, bunun bir sonucu olarak Mesih’in doluluğunu ortaya koymakta başarısız oluruz.

Elçi bu önemli duasının tamamında kutsalların şimdiki zamandaki yaşamları üzerinde bir etki yaratmak istemektedir. Çağrı ve miras bizler için güvence altına alınmıştır, bu neden ile elçi umut ve mirasa sahip olmamız için dua etmez ama umut ve mirasın ne olduğunu anlayabilmemiz ya da bilebilmemiz için dilekte bulunur. Bu sayede gelecek olan hakkındaki bilginin, yaşamlarımız ve yollarımız için hali hazırda bir etkiye sahip olması gerekir. Bu bilgi bizi diriliş yaşamının gücünde benlikten ve bize karşı olan her düşman güçten kurtaracak ve ruhta bu çağın dünyasından ayrı kılacaktır.