BÖLÜM 8

EFENDİLER

“Ey efendiler, siz de kölelerinize aynı biçimde davranın. Artık onları tehdit etmeyin. Onların da sizin de Efendiniz’in göklerde olduğunu ve insanlar arasında ayırım yapmadığını biliyorsunuz.” — Efesliler 6:9

“Ey efendiler, gökte sizin de bir Efendiniz olduğunu bilerek kölelerinize adalet ve eşitlik ile davranın.” — Koloseliler 4:1

“Benim ile ters düştükleri zaman kölemin ve hizmetçimin hakkını yemiş isem, Tanrı yargıladığı zaman ne yaparım? Hesap sorduğu zaman ne yanıt veririm?” — Eyüp 31:13,14

Bir önceki bölümde açıklanmış olduğu gibi EFENDİLER, kadın efendileri de dahil eden bir ifade olarak kullanılır ve bu yüzden ev halkının tüm başları üzerine uygulanması gereken bir ifade olarak anlaşılması gerekir; en azından hizmetkarların bulunduğu tüm ev halkları anlaşılmalıdır. Kutsal yazılarda efendilere hizmetkarlara ayrılan bölümden çok daha azı ayrılmıştır. Ama yine de efendilere daha az yer ayrılmış olmasına rağmen efendilerin konumu çok anlamlı ve önemlidir. Bunun yanı sıra iyi efendilere ait pek çok örnek sergilenir. Ve bunun sonucunda dolaylı olarak daha fazla sayıda öğüt yer almaktadır. Verilen bu öğütlerin özel buyruklar ile birleştirilmeleri gerekir; Tanrının diğer kişiler üzerinde yetki konumu verdiği insanlar ile ilgili Tanrının isteğini anlayan herkes tarafından bu öğütler özel buyruklar ile birleştirilmelidirler.

(1)  Hem Efesliler hem de Koloseliler kitaplarında efendilere, gökte bir Efendileri olduğunun hatırlatılması özellikle dikkat edilmesi gereken bir konudur. Bir önceki mektupta okuduklarımızda bu konuya küçük ama ağırlığı ve önemi büyük bir ek yapıldığını görürüz. “Hem sizin hem de onların gökte bir Efendiniz olduğunu bilerek”. Bu ek, efendilere yetki konumlarının yalnızca geçici olduğunu hatırlatmak için yazılmış bir ektir. Efendiler, bu dünyada buyruk veren bir konuma sahip olabilirler ve diğer kişiler onlara bağlı olabilirler; ama Tanrının huzurunda ve Tanrı ile olan ilişkilerinde efendiler de hizmetkarlardır. Burada iki ya da üç farklı konu belirtilmektedir.

İlk konu, efendilerin diğer kişileri yönetir iken yalnızca Rabbin temsilcileri olarak hareket ettikleridir. Başka bir deyiş ile efendilerin, konumları Rabbe hizmet eden kişiler olarak tanımlanır. Ve bu gerçek efendileri Tanrıya olan sorumlulukları ile çok çabuk yüz yüze getirir. Ve hiç çekinmeden şunu söyleyebiliriz: hiç bir efendi Rabbi önünde görmeden efendilik sorumluluğunu doğru olarak yerine getiremez. Çünkü aksi takdirde konu artık onun kendi isteği ya da eğilimi olmayacak, ama Rabbin ondan yapmasını istediği şey olacaktır. Efendi, ev halkını yönetme sorumluluğunu Tanrı için yerine getirdiğini bilecek ve konumunun ciddiyetini hissedecektir. Ve bu sorumluluğunun farkına varması ev halkı ile olan ilişkilerinin yönetimindeki her ayrıntıyı etkileyecek ve ortaya çıkabilecek olan her zorluğa uyarlanmak için gerekli olan anahtarı sağlayacak ve her tartışmayı adil şekilde çözümleyecektir. İmanlı efendiler hizmetkarlarını yönetir iken onların Efendisi’ne hizmet etmeleri gerektiği gerçeğini yeterince fark ettikleri konusunda kuşkularımız var. Öğreten ve vaaz eden kişilerin hepsi ve kilise ya da müjde ile bağlantılı olarak Rabbe hizmet eden herkes, bu sorumluluğunu yalnızca Mesih’te kalarak ve sürekli Tanrının huzurunda bulunarak yerine getirebileceğini kabul etmelidir. Ama yine de imanlı kadın ve erkek efendilerin yalnızca Rabbin önünde oldukları zaman , O’nu, ihtiyaç ve çaresizliklerinin bilinci ile canlarının önüne getirdiklerinde ev halklarını yönetme konusunda hizmet edebilirler, öyle ki O’na bağımlı olarak ihtiyaçları olan bilgelik ve gücü alabilsinler. Süleyman için geçerli olan aynı şekilde her imanlı efendi için de geçerlidir. Süleyman babasından sonra tahta geçtiği zaman Rab ona göründü ve şöyle dedi: “Süleyman, sana ne vermemi istersin?” Süleyman, Rabbe şu yanıtı verdi: “Bu halkı yönetebilmem için bana bilgi ve bilgelik ver. Başka türlü senin bu büyük halkını kim yönetebilir?” (2.Tarihler 1:7-12) Aynı şekilde efendilerin de Rabbin kendilerini atadığı sorumluluk için O’na bakmalı ve O’ndan ev halklarını yönetmek için O’nun bilgeliğini, O’nun düşüncesini ve O’nun yüceliğini istemeleri gerekir. İkinci konu ile ilgili şunları söyleyebiliriz: efendilere, hizmetkarlarının da kendileri gibi Rabbin hizmetkarları oldukları hatırlatılır- “hem sizin hem de onların göklerde bir efendisi vardır”. Bu gerçek hizmetkarlarını yönetirken onları etkileyecektir. Çünkü efendiler yönetecekleri ve gerektiği gibi sağlam ve doğru şekilde yönetecekleri zaman kendilerine bu yönetme yetkisini Tanrının verdiğini unutmamaları gerekir. Kendilerine bağımlı olan kişiler gibi onlar da göklerdeki Efendilerine karşı doğrudan sorumluluk taşımaktadırlar. Hizmetkarları gibi efendiler de Rabbin hizmetkarlarıdırlar. Ve bu yüzden bu konuda eşit oldukları için yeryüzündeki konumlarının farklılığını kötüye kullanamazlar. Bu gerçeği bilen bir efendi hizmetkarına kaba davranmaz ve tüm imanlı kurallarının her zamanki özelliği gibi yetki kullanır iken hem yumuşak huylu hem de adil davranmalıdırlar.

Hizmetkarları ile birlikte Rab’le olan ortak ilişkilerini hatırlayan efendiler onların kişisel sorumluluklarından ödün verebilecek ya da bunu sağlama alabilecek herhangi bir talepte hiç bir zaman bulunamazlar. Efendiler hizmetkarlarını Rabbin hizmetkarları olduğunu göz önüne alarak kullanacaklardır ve onların efendilerine olan boyun eğmelerinin yersel konular ile ilgili bir konumda olacağını bilirler. Ve bu neden ile hizmetkarlarına olan davranışlarında her konuda sadık kalmaları gerekir. Bu yüzden eğer efendiler Rabbin hizmetkarları olarak onların özellikleri ile uyumlu olmayan herhangi bir şeyi onlardan yapmalarını buyurdukları takdirde hizmetkarların efendilerine verecekleri karşılık Şadrak, Meşak ve Abed-Nego’nun efendileri Nebukadnessar’a verdikleri karşılık gibi olmalıdır. Hatırlayacağınız gibi Şadrak, Meşak ve Abed-Nego Dura ovasına dikilen altın heykele tapmayı reddetmişler idi. (Daniel 3) Çünkü şu sözlerde yer alan ilkeye göre durum aşikardır; “hem efendilerin hem de hizmetkarların gökte bir Efendisi vardır.”; efendilerin yetkileri bu durumda sınırlıdır ve Rabbin yetkisine boyun eğmek zorundadırlar. Ve bu yüzden efendiler kendi evlerinde üstün olmalarına ve bu neden ile itaat talep etmelerine rağmen eğer yalnızca Rabbin üstün olduğu daha büyük ve yüksek bir alana nüfuz etmeyi istedikleri takdirde o zaman hizmetkarları zorunluluklarından özgür kılınmış olurlar. Hem hizmetkar hem de efendinin rehberinin Rabbe sadakat olması gerekir. Ve bu ilkenin sürekli olarak fark edildiği her yerde tüm zorluklar sona erecektir. Çünkü böyle bir durumda hizmetkar ve efendinin arzusu, Tanrının ve diğer insanların önünde güceniklikten uzak bir vicdanı muhafaza etmek için gayret etmek olacaktır.

(2)  Temel şöyledir – hizmetkarlar üzerindeki yönetimin korunması ile ilgili temel ilke hakkındaki özel yönlendirmeleri şimdi gözden geçireceğiz.

“Ey efendiler, siz de kölelerinize aynı biçimde davranın. Artık onları tehdit etmeyin.” (Efesliler 6:9) Yine bir başka ayete bakalım: “Ey efendiler, gökte sizin de bir Efendiniz olduğunu bilerek kölelerinize adalet ve eşitlik ile davranın.” (Koloseliler 4:1) Bu neden ile efendilere hizmetkarlarına bir eşitlik ruhu ile davranmaları için öğüt verilir. Kısaca, kendilerine ne yapılmasını istiyorlar ise hizmetkarlarına da aynı şeyi yapmalıdırlar. Ve davranışları adil ve iyi olmalı, herkese karşı adalet gösterme ve dürüst olma kuralını korumalıdırlar.

Ev halkı içinde çocuklar ve hizmetkarlar arasında ya da hizmetkarların kendi aralarında sık sık meydana gelen anlaşmazlıklarda hatırlanması çok önemli olan bir öğüt! O halde efendilerin özellikle Tanrının önündeki davranışlarında bu adil ve eşit davranma sorumluluklarını hatırlamaları gerekir. Ve üzerlerinde yetkiye sahip oldukları kişilere sabır ile ve dürüst bir şekilde davranmalıdırlar. Çünkü efendilerin yönetmesi gerekir ve adil olmaları en önemli olandır; nezaket ya da iyilik adaletin yerini tutamaz. Gerçekten de ev halkının farklı üyelerinin ilişkileri bu öğüt unutulduğu takdirde çok geçmeden tamamen düzensiz bir hale gelecektir. Öğüt yerine getirildiği takdirde pek çok kişinin sabıra ihtiyacı olacaktır. Ama bu öğüdü verenin Rab olduğunu ve muhafaza edilmesi gereken kuralın O’nun kuralı olduğunu hatırladığımız takdirde efendi, sorumluluğunu yerine getirmesi için gerekli olan koşulun durumuna uygun bağlılık ruhunu muhafaza edecektir.

Söz ya da öğüt şudur: “Ey efendiler, gökte sizin de bir Efendiniz olduğunu bilerek kölelerinize adalet ve eşitlik ile davranın.” Yani, hizmetkarlar bu konuda efendilerinin üzerinde bir hakka sahiptirler. Ve eşitlik ve adalet konusu hem davranışları hem de ücret ödemelerini kapsar. Hizmetkarlar evde görev yaparlar ve özellikle efendilerine bağımlıdırlar. Günümüzde olduğu gibi efendilerinin davranışlarından hoşnut olmadıkları zaman görevlerinden ayrılamazlar. Bu neden ile bulundukları konum efendilerinin kendilerine adil ve eşit davranmasını gerektirmektedir. Öyle ki, kendilerini emin ve güvenli bir şekilde efendilerinin ellerine bırakabilsinler; ihtiyaçlarının dikkate alınarak karşılanacağından ve korunacaklarından emin olup güvence duyabilsinler. Ve efendilere verilen aynı öğüdü yine tekrar edelim; “gökte sizin de bir efendiniz vardır.” Gökteki Efendi, yerdeki efendilerin tüm davranışlarını izler ve onları hizmetkarlarına karşı sadık davranmaları konusunda sorumlu tutar. Tanrı insanlar arasında ayrım yapmaz ve her birimiz O’nun hizmetkarları olarak bedende yaşar iken gerek iyi gerek kötü, yaptıklarımızın karşılığını almak için hepimiz Mesih’in yargı kürsüsü önüne çıkmak zorundayız.” (2.Korintliler5:10)

Onları tehdit etmeyin.” Bu yasaklama, tüm zamanlar için geçerli olan bir ayartmada, hizmetkarın yönetimi ile ilgili dil aracılığı ile işlenen günahlara işaret eder. Ancak yine de bu yasaklama, hizmetkarların köle yani, efendilerinin malı oldukları dönemdeki uygulamalar için geçerli olması gerekir. Bilerek yapılan ihmal ya da keyfi özensizlik durumunda hoşnut olmayan efendilerin kaba ve tehditkar davranış, hatta ceza vermek gibi çok güçlü ayartmalar ile karşılaştıklarını herkes bilir. Bu ayartmaların sonucu olarak pek çok değerli hizmetkar kaybedilmiştir. Duygular şiddetlenir ve ağızdan kötü sözler çıkar ve gurur, doğru davranışı hatırlamayı reddetmelerine neden olur ve sonunda hizmetkar ev halkından ayrılır. Kutsal yazılar bundan daha iyi bir yol gösterirler –“tehdide katlanmak”. Duyguların ve huy değişikliklerinin kontrol altında olması gerekir. Evet, imanlı kendisini günahın önünde ölü saymalıdır; benliğin hakim olmasına kesinlikle izin vermemelidir. Ve sonra eğer harekete geçilmesi gerekir ise hatta en büyük tahrik altında bile davranışların Tanrı tarafından izlendiği akılda tutulmalıdır. Böylelikle hizmetkarların zihninde daha fazla etki uyandırılmış olur. Çünkü kötülük, canın gösterdiği kutsal sakinlik ile azarlanmıştır. Ve bu sayede pek çok günaha engel olunacaktır. Çünkü “tehditler” rahatsız eder ve gerginlik yaratır ve bu neden ile öfkeli duyguları tahrik ederler. Söylenen sözler kolay kolay sönmeyen ateşleri tutuştururlar.

(3)  Efendilerin ev halklarının tamamı için özel bir sorumluluğa sahip olduklarının unutulmaması gerekir. Çünkü daha önce de belirtilmiş olduğu gibi efendiler Rab için  yönetirler. Bu neden ile hem hizmetkarlara hem de çocuklara meşgul ettikleri konum ile ilgili uyumsuz davranmalarına izin verilmemesi gerekir. İmanlı efendilerin bu konuda çok dikkatli davranmaları gerekir. Efendiler kendi çocuklarında hoş görmedikleri dünyasal yolları hizmetkarlarında da hoş görmemelidirler. Ama ev halkının tüm üyelerinin Rabbin yetkisine boyun eğmeleri gerekir. Bu ilke, hem yeni hem de eski antlaşmada yer alır. Bu neden ile Yakup’un ev halkına şu sözleri söylediğini okuruz: “Aranızdaki yabancı ilahları atın.” (Yaratılış 35:2,3) Yeşu ve Daniel de Tanrının önünde ev halklarından aynı şekilde söz ederler. Ve Elçilerin İşleri’nde de bu konudan sık sık söz edilir; ev halklarının Rabbe ait olduğundan söz edildiğini bir önceki bölümde de görmüş idik. Bu yüzden hizmetkarların ruhsal refahları için de sorumluluk taşıdıklarını söylememiz gerekir. Çünkü aksi takdirde bu özel ilişkiye neden getirilmiş olsunlar? Elbette efendilerine yalnızca geçici bir hizmet sunmaları için değil! Ama aynı zamanda efendilerin de hizmetkarlarının canlarına özen göstermeleri ve ilgilenmeleri gerekir. Bu sorumluluk şimdiden beş yıl öncesinde çok daha geniş şekilde hissedildi çünkü o zaman efendi ve hizmetkar arasındaki bağ bir özgürlük sözleşmesi aracılığı ile sona erdirilir idi. Daha sonra hizmetkarın ailenin gerçek bir üyesi haline gelmesi alışılmamış bir durum olmaktan çıktı. Hastalandığı zaman ya da benzeri durumlarda hizmetkar ile ilgilenilir idi. Kadın ya da erkek efendileri hizmetkarların en gerçek dostları haline gelirler idi. Ve efendilerini çok ender olarak, yaşamlarında değiştirmeleri gereken bir durum dışında bırakıp gitmezler idi. Ama bu koşullar şimdi hemen hemen her yerde değişmiş durumdadır. Pek çok durumda hizmetkarlar bir yerde yalnızca kısa bir süre için hizmet ederler. Ve bunun sonucunda efendiler ve hizmetkarlar arasındaki karşılıklı ilgi çok zayıf hale gelmiştir. Ama yine de bu yeni duruma rağmen hizmetkarları olan kişilerin sorumlulukları hiç bir şekilde azalmaz. Zorluklar artabilir ama gökte bir Efendiye sahip olduğunu hatırlayan her imanlı efendi hizmetkarlarının ruhsal ihtiyaçları ile gayretli ve sadık bir şekilde ilgilenecektir.

Bu sorumluluk kabul edildikten sonra şöyle bir soru sorulabilir: Görevden alınmak nasıl olur? Böyle bir sorunun tam yanıtını herkes yalnızca kendisi için verebilir. Ya da bu yanıtı almak isteyen herkes Rab’den bilgelik almak için Rabbe bakar. Ve Rab çok geçmeden o kişiye yolu gösterecek ve aynı zamanda da gösterdiği yolda yürümesi için ona güç verecektir. Ama yine de her şeye rağmen Rabbe bağımlılık hakkında bir ya da iki imada bulunulabilir. Öncelikle, böyle ciddi bir sorumluluk söz konusu olduğu için efendilerin ev halkları içinde boyun eğmeyi reddeden hizmetkar barındırmamaları gerekir. Eğer efendilerin bütün özenine rağmen yine de itaat edilmiyor ise o zaman kadın ya da erkek efendinin Rabbin belirlemiş olduğu bir konumu meşgul etmeleri imkansızdır. Bu ilkeyi yerine getirmek rahatlık ve kolaylıktan feda edilmesini gerektirir. Ama imanlının da bildiği gibi benlik, imanlının asla objesi olmamalıdır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da göz ile görünene göre değil imana göre yürümemiz gerekir. Ve Rabbi ev halklarımızda yücelterek O’nu ilk sıraya koymamız doğrudur. Rab, Kendisinin yüceliğini arayanlar için gerekli olan her şeyi, hatta hizmetkarı bile sağlayacak Olan’dır. O halde Rabbin yetkisi ile yönetilen bir ev halkına sahip olan bir aile ruhsal eğitim aracını en yararlı hale getirebilir. Çünkü o zaman Tanrının huzurunda herkes aynı görülecek ve Tanrının, Sözü aracılığı ile onlara söyleyebileceği şeyi işitmek için hazır olacaktır. Ailenin bir arada Tanrının sözünü okumasına ek olarak kadın ya da erkek efendi kutsal yazılarda doğrudan eğitim ile ilgili başka fırsatları da arayacaktır. Ve bu şekilde birlikte okuyarak ya da sözü konuşarak hizmetkarın özel ihtiyaç ve denemeleri ile ilgili çok şey öğrenilmiş olur. Aynı zamanda rehberlik ve eğitim konusunda daha fazla hizmet verilmiş olacaktır. Her ikisi de yani, hem efendi hem hizmetkar İsa’nın ayaklarının dibinde oturarak ve O’nun sözünü dinleyerek Rab olan Tanrıya karşı saygın sorumlulukları konusunda daha fazlasını öğreneceklerdir. O’nun hizmetkarları olarak birbirleri arasındaki görevlerinin saygın konumunun farkına varacaklardır. Ve bu şekilde her biri Tanrı sözünün ayaklarına ışık yapmayı arzu etmeye yönlendirileceklerdir; bu şekilde evdeki yaşamlarının tümünde yollarında ışık olacaktır. Bunun da ötesinde kadın ya da erkek efendi böylelikle ev halkına bir bereket hizmeti yerine getirmiş olacaktır. Öyle ki, ailenin üyeleri hem yersel başlarına saygı duyar ve onları onurlandırır iken hem de onların ruhsal ihtiyaçları ile ilgilenerek onları daha çok sevmeye yönlendirilmiş olurlar. revin

Bir ev halkının doğru yönetimi, bu neden ile çok önemli bir görevdir; büyük miktarda bilgelik, gayret, sabır ve lütuf talep eder. Bu görev aynı zamanda Rab’den verilmiş olan ciddi bir emanettir. Ve eğer kadın ya da erkek efendilerin konumlarının sorumluluğunu taşıyan herkes bu emaneti Rabbin ellerinden aldığı takdirde, işte o zaman bu görevde bulunması gereken sadakatin sırrı ile tanışmış olur. Aynı zamanda ihtiyaç duyulan lütfun ve gücün kaynağını alabilir. Ve efendiler o zaman hizmetkarlarına Rabbin lütuf ve merhametini gösterirler ve tek arzuları her konuda yalnızca Rabbin onayını aramak olur.