BÖLÜM 5

ÇOCUKLAR

“Ey çocuklar, Rab yolunda anne ve babanızın sözünü dinleyin. Çünkü doğrusu budur. İyilik bulmak ve yeryüzünde uzun ömürlü olmak için anne ve babana saygı göstereceksin. Vaat içeren ilk buyruk budur.”— Efesliler 6:1-3

“Ey çocuklar, her konuda anne ve babanızın sözünü dinleyin. Çünkü bu, Rabbi hoşnut eder.” — Koloseliler 3:20

“Annesine ve babasına saygısızca davranana lanet olsun.” — Yasanın Tekrarı 27:16

“Oğlum, babanın buyruklarına uy ve annenin öğrettiklerinden ayrılma. Bunlar sürekli yüreğinin bağı olsun, tak onları boynuna. Yolunda sana rehber olacak, seni koruyacaklar yattığın zaman ve söyleşecekler senin ile uyandığında. Bu buyruklar sana çıra ve öğretilenler ışıktır. Eğitici uyarılar yaşam yolunu gösterir.”— Süleyman’ın Özdeyişleri 6:20-23

“Sana yaşam veren babanın sözlerine kulak ver ve yaşlandığı zaman anneni hor göme.” — Süleyman’ın Özdeyişleri 23:22

ÇOCUKLAR için Tanrının sözünde çok geniş ve çok kutlu bir yer ayrılmıştır. Ve hem eski hem de yeni antlaşmalarda, küçük yaşlardan beri Tanrı inancının ve Ona adanmışlığın örneği olarak, yüreklerimizde çocukluğumuzdan beri yer etmiş kişilerin adları bulunur. Yusuf, Samuel ve Timoteos – adı tüm adların üstünde olan Nasıralı Çocuk’tan şimdilik söz etmiyoruz – adlı kişiler, anne ve babalarımız tarafından bize kutsal yazılar aracılığı ile öyküleri öğretilen ve aklımıza ilk gelen kişiler. Ama yine de burada temel olarak önümüze getirilen çocuklar Tanrı halkının çocuklarıdır ve bu çocukların Tanrının özel ilgisi altında bulundukları aşikardır. Örneğin, Yasanın Tekrarı kitabında onların eğitimi ile ilgili çok ayrıntılı ifadeler buluruz. (Bakınız Yasanın Tekrarı 6:6,7; aynı zamanda bakınız Yasanın Tekrarı 4:9, ve Yasanın Tekrarı 11:19) ve seçilmiş halkın antlaşmasında yer alan ayrıcalıklardan biri olduğu için erkek çocukların hepsi sünnet edilecektir. Sünnet, erkek çocuk doğduktan sonra yapılacak ve antlaşmanın belirtisi olacaktır. Bedenlerindeki bu belirti sonsuza dek sürecek olan antlaşmanın simgesi sayılacaktır. (Yaratılış 17:10-13) Aynı şekilde yeni antlaşmada da bir önceki bölümde belirtilmiş olduğu gibi imanlının Mesih’teki payı ile ilgili gerçeği tam olarak bildiren Efesliler ve Koloseliler bölümlerinde kilise ile ilgili bu yüce gerçek yer alır. Burada söylenenler yalnızca bize değil ama aynı zamanda çocuklarımıza da hitap ederler. Yüreğindeki sevgisini kutsal çocuklarına akıtan Tanrı aynı zamanda çocuklarının çocuklarına da sonsuz sevgi duyar. Ve hangi anne ve baba ve ruhsal eğitim almış olan hangi çocuk Müjde öykülerinde sonsuz lütfu ve sevgisi ile çocukları kucağına alan ve kollarında tutarak onları bereketleyen Rab İsa Mesih’i şükran duyarak sevinç ile hatırlamaz? Mesih, küçük çocuklar uğruna öğrencilerini azarlamış ve şöyle demiş idi: “Bırakın çocuklar bana gelsin, onlara engel olmayın! Çünkü Tanrının egemenliği böylelerinindir.” (Markos 10:14-16) ya da bir başka zaman öğrencileri ihtiyaç duydukları için çocuklar konusunda onlara şu sözleri söylemiş idi: “isa, küçük bir çocuğu alıp orta yere dikti. Ve sonra onu kucağına alarak öğrencilerine şöyle dedi: ‘ Büm çocukların kendilerine –yani öyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de beni değil, beni göndereni kabul etmiş olur.” (Markos 9:36,37) Değerli Kurtarıcı! Mutlu çocuk!

Ama bu bölüm çocukların kendilerine- yani imanlıların çocuklarına- hitap etmek için yazılmıştır. Ve çocukların, kendilerine rehberlik etmesi için tanrı tarafından yazdırılmış olan bu sözler sayesinde teşvik edilecekleri kesindir; bu sözlerin Onun çocuklara olan sevgi ve ilgisini göstermek için yazıldıkları bellidir. Ve gerçekten de Rab, gece gelerek Samuel’e seslendiği zaman Samuel “buradayım” diye yanıt verdi. Sonunda Eli Samuel’e, Rab seslendiği zaman Ona,” Konuş Rab çünkü hizmetkarın seni dinliyor”demesi için öğüt verdiğinde Samuel bu öğüdü yerine getirdi (1.Samuel 3:3-9). Aynı şekilde bu sayfaları okuyan her çocuk Tanrının sözüne benzeri sade boyun eğiş davranışını göstermeyi arzu edebilir.

Burada çocuklara verilen öğütler çok kısa ve çok basittir. Ama çocuk yaşamının tüm merkezini etkilerler. “Ey çocuklar, Rab yolunda anne ve babalarınızın sözünü dinleyin. Çünkü doğrusu budur. İyilik bulmak ve yeryüzünde uzun ömürlü olmak için anne ve babana saygı göstereceksin. Vaat içeren ilk buyruk budur.” (Efesliler 6:1-3) “ey çocuklar, her konuda anne ve babanızın sözünü dinleyin. Çünkü bu, Rabbi hoşnut (Efesliler bölümündeki sözcük ile aynı) eder.” Koloseliler 3:20

Çocukların-burada sözü edilen imanlıların çocuklarının – böylece Rabbe karşı doğrudan bir kişisel sorumluluk altına girdiklerini gözlemlemek en önemli noktadır. Anne ve babalarının yetkisi altına konulmuş olan çocukların aynı zamanda Mesih’e karşı sorumluluk altına girmiş olduklarının da farkına varılır. Ve bu yüzden çocukların itaati “Rabbe itaatleri” sayılır. Bu ifade ile çocukların görevinin özelliği ve sınırı hemen tanımlanmış olmaktadır. Çünkü doğru olduğu takdirde anne ve babanın buyruğu tanrısal bir kutsamaya sahiptir, öyle ki çocuk yalnızca anne ve babasına değil ama aynı zamanda Rabbe itaat etmektedir. Öte yandan çocukları bağlayan buyruk rab yolunda verilmiş buyruktur. (Efesliler 6:1) Rabbe karşı günah olan herhangi bir şeyi yapmak elbette ki çocuk için doğru değildir. “Ey çocuklar, ‘Rab yolunda’ anne ve babanızın sözünü dinleyin. Her ikisi arasındaki uyum –görev ve sınır- Rab İsa çocuk iken Onun ile ilgili verilen bir örnek ile mükemmel bir şekilde desteklenmektedir. Rab İsa on iki yaşında iken babası olarak sayılan Yusuf ve annesi Meryem Onu Yeruşalim’de kutlanan bir bayrama götürdüler. Yusuf ve Meryem geri dönerler iken İsa onlar ile gitmedi ve Yeruşalim’de kaldı. Yusuf ve Meryem Onun yokluğunun farkına vardıkları zaman Yeruşalim’e geri döndüler ve Onu aradılar. Ve öyle oldu ki üç gün sonra Onu tapınakta din bilginlerinin yanında oturur iken buldular, İsa hem onları dinliyor hem de onlara sorular soruyor idi. Ve Onu dinleyen herkes Onun anlayışına ve verdiği yanıtlara şaşırıp kalmışlar idi; zekası ve verdiği yanıtlar hayranlık uyandırıyor idi. Annesi ve babası Onu görünce şaşırdılar: “Çocuğum, bize bunu niçin yaptın? Bak, baban ve ben büyük kaygı içinde seni arayıp durduk” dediler. İsa da onlara, ‘Beni niçin arayıp durdunuz, Babamın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?’ dedi. Ne var ki onlar İsa’nın ne demek istediğini anlamadılar. Ama annesi bütün bu olup bitenleri yüreğinde sakladı. (Luka 2:42-51) Bu harika olayın öyküsünde itaat ile ilgili iki tür sorumluluğa sahip olunduğunu görüyoruz. Ve nihai itaat ilki ile mükemmel bir uyum içinde olan itaattir. Bir çocuk haline giren Rab lütfu ile bir çocuğun seviyesine inmiştir ve böylece de Yusuf ve Meryem’e olan itaat sorumluluğuna sahiptir ama aynı zamanda Babasının işleri ile de ilgilenmesi gerektiğini kabul eder ve onaylar. Meryem, “Oğlum bize bunu neden yaptın?” der; bu sözler ne kadar yumuşakça söylenmiş olsalar dahi yine de bir paylama ima etmektedirler. Ama bu sözlere verilen yanıt tüm şikayeti susturur: “Babamın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?” Yani, İsa şöyle demek istiyor idi: “Üzerimdeki ilk yetki Babama aittir ve bu yüzden eğer sizden uzak kaldı isem bunun nedeni Babama itaat etmek değil midir?” Böylece Rab İsa’nın aynı zamanda mükemmel bir çocuk örneği olduğunu da görüyoruz ve sonra bu öyküye gerçeği vurgulamak amacı ile şu sözler eklenir: “İsa onlar ile birlikte yola çıkıp Nasıra’ya döndü. Onların sözünü dinlerdi.”

Şimdi çocukların sorumluluğunun doğasını biraz daha yakından inceleyelim.

(1)  ”Ey çocuklar, Rab yolunda anne ve babanızın sözünü dinleyin- onlara her konuda itaat edin. Bu neden ile çocukların konumu tam bir boyun eğme konumudur ve doğal olarak kendileri ve anne ve babaları arasında var olan ilişkiden kaynaklanır. Ama tüm doğal ilişkilerin ötesinde olan ve burada üzerinde durulan konu, Rabbin isteğidir. Çünkü her birini sorumlu oldukları konuma yerleştirmiş olan Rabdir ve bu yüzden çocuklardan konumları nedeni ile anne ve babalarına itaat etmelerini talep eder. Ve bu gerçek, bir çocuğun sorumluluğunu hemen Rabbin varlığının ışığına yükseltir ve aynı zamanda da itaatin Rab için olduğunu gösterir.

Ancak bu noktada akla, gerçek itaatin nerede olması gerektiği gibi bir soru gelebilir. Ya da itaatin özellikleri nelerdir? Buradaki ayrım her şeyden önce buyruk veren ünvanı yetkisini kabul etmek ile mümkün olur. Çünkü kendi isteğime yer verilmeyeceğini kabul ettiğim zaman, yani bir başkasının isteğinin benim davranışlarımı yönetmesi ve kontrol etmesi gerektiğinde itaat etme davranışını kabul etmiş olurum ve bunu muhafaza ederim. Ve bu tutum elzemdir çünkü o zaman alabileceğim buyruklar hakkındaki yargının ayartmasından özgür kılınmış olurum. İyi bir askerin temel özelliğinin sorgulamadan itaat etmek olduğunu herkes bilir. Aynı şey bir çocuk için de geçerlidir. Çocuğun itaati, “Rab yolunda” sözcükleri ile tanımlanan sınırlar içindedir. Ve çocuğun da sorgulamadan itaat etmesi gerekir. Anne ve babasına sadakat ile ve tam anlamı ile kabul etmiş olarak itaat edebilmesinin tek yolu budur.

Gerçek itaat aynı zamanda hemen o anda yerine getirilmelidir. Ertelenen itaat itaat biçimlerinin içinde hemen hemen en kötüsüdür. Ve hem boyun eğmeme hem de öz irade ile tartışmaya girdiği kesindir. Çünkü buyruk verilir verilmez zorunluluk bağlayıcıdır ve ertelemenin her anı (anne ve baba tarafından izin verilmediği sürece) ebeveynin yetkisine direnme ve boyun eğmeyi ifade eder. Rab bize bu konuda bir olay anlatarak örnek verir ve bu uyulmayan itaat konusuna benzetmelerinden birinde yer verir. “Oğlum, git bu gün bağda çalış…. Oğul ‘olur efendim giderim’ diye cevap verir ama gitmez.” (Matta 21:28-31) Şimdi bu durumda oğul ‘Olur giderim efendim’ diye cevap verir iken itaat edeceğini söylemiştir. Ama kendisine verilen buyruğu yerine getirmediği için itaatsizlik etmiştir; gitmesini geciktirmiş ve bu davranışının sonucu olarak babasına hiç bir şekilde itaat etmemiş olmuştur. Rabbimizin de burada belirttiği gibi ilk oğul önce ‘gitmem!’ demiştir ama sonra fikrini değiştirmiş ve gitmiştir. Bu durumda ilk oğul, önce ‘giderim’ deyip sonra gitmeyen ikinci oğuldan daha fazla ya da gerçekten itaat eden oğul olmuştur. Bu tür bir tehlike çok sinsi bir tehlikedir. Bu neden ile bir çocuk genellikle itaat etme konusunu sorgulayabilir; Önce gideceğini söyleyip sonra gitmemesi, önce gitmeyeceğini söyleyip sonra gitmesinden daha kötüdür. Ancak bu konuya yalnızca işaret etmek yeterli değildir çünkü hatırlanması gereken doğru şudur: buyruğa hemen o anda itaat etmek zorunluluğu önemlidir. Çünkü aynı zamanda bu alışkanlığın zaman içinde itaat etmeyi ihmal etme alışkanlığına dönüşmesi mümkündür. Ve bunun sonucu olarak atılacak bundan sonraki adım çok geçmeden itaat etmeyi ihmal etmek olabilir. Alınan her buyruğa anında karşılık vermenin önemi hakkında ne kadar açıklama yapsak yetersiz kalacaktır.

İtaatin hem hemen hem de içten gelerek yapılması ya da kutsal yazıların bu konuda hizmetkarlar hakkında öğrettiği gibi “Tanrı isteğini yürekten yerine getirilmesi” gerekir. (Efesliler 6:6) Herkesin, yalnızca dışsal bir itaatin – zor kullanarak itaat ettirilmeden gönüllü olarak itaat etmek- aslında itaat sayılmayacağını algılaması gerekir. Gerçek itaatin kaynağı yalnızca sevgi olabilir; aşağıda bu konuya yer veren bir şarkının sözlerine kulak verelim-

“Sevgi, istekli ayaklarımızı itaat konusunda hemen harekete geçirir.”

Ya da yine Rabbimizin öğrencilerine neler öğrettiğine bakalım: “Eğer beni seviyor iseniz buyruklarımı yerine getirirsiniz.” (Yuhanna 14:15) Elçi Pavlus’un söylediği şu sözler yine aynı konuyu ima etmektedir: “Bizi zorlayan, Mesih’in sevgisidir.” (2.Korintliler 5:14) Aynı şekilde anne ve babaya gösterilecek itaatin kaynağı ancak sevgi olabilir. Çünkü sevgi, hem hoşnut etmekten hoşlanır hem de aynı zamanda gücendirmekten çekinir. Evet, hatta daha fazlası da söz konusudur. Sevgi, itaati bir onura dönüştürür. Cennetteki melekler için bu böyledir. Onların mutluluğu, Tanrının isteğini yerine getirmekten ibarettir. Ve anne ve babalarını seven çocukların geçici mutluluğu onların isteğine itaat ettikleri zaman büyük ölçüde büyüyecektir.

Bir hata yapma olasılığına karşı soruyu daha kesin bir şekilde tanımlayarak sorabiliriz: Bir anne ve babanın çocuklarından talep ettiği itaat için herhangi bir sınır söz konusu mudur? Bu konuya daha önce de değinmiştik ama konu öylesine büyük bir önem taşıyor ki onu daha ayrıntılı olarak incelemek çok yerinde olacak. O zaman “Rab’de” ve “Rabbi hoşnut eden” ifadeleri belirttiğimiz gibi çocukların anne ve babalarına olan itaatlerinin hem doğasına hem de sınırına yapılacak tanım hakkında şunu düşünüyoruz: Her şeyden önce Rab düşüncenin objesi olmadığı sürece itaat asla kendine özgü karakterini talep edemez. İtaatin önce Tanrıya gösterilmesi gerekir – anne ve babaya ve çocuklara ilişki konumlarını veren Tanrının Kendisidir. İkinci olarak, itaat konusunda talep edilen eylem Rabde yapılmadığı sürece bağlayıcı değildir. Eğer bir anne ve baba tarafından çocuğuna verilen buyruk Rabbin önünde temiz bir vicdan ile itaat edilebilecek bir buyruk değil ise o zaman bu buyruk Rabden değildir. Bu ilke, kutsal yazılarda sürekli olarak onaylanan bir ilkedir. Bu neden ile talep edilen itaate Tanrının buyrukları ile uyumlu ise boyun eğilir. Ama Nebukadnessar Şadrak, Meşak ve Abed-Nego’ya Dura ovasında dikilen altın heykelin önünde yere kapanıp ona tapınmaları buyrulduğu zaman onlar krala şu karşılığı verdiler: “Ey kral, ilahlarına kulluk etmeyiz. Diktiğin altın heykele tapınmayız.” (Daniel 3:14-18) Aynı şekilde Petrus ve Yuhanna da kendilerine müjdeyi duyurmaları ya da İsa’nın adı ile öğretmeleri yasaklandığı zaman verdikleri yanıt şöyle oldu: “Tanrının önünde Tanrının sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur, kendiniz karar verin.” (Elçilerin İşleri 4:18,19) Tanrı, yaşamdaki değişik ilişkiler üzerinde insanlara yetki verir iken bu yetkinin asla Onun sözleri ile uyumsuz olmasını istemez ya da Onun üstün egemenliğini sınırlayan bir insan buyruğu ile verilen insani yetkiyi tanımaz. Rab İsa bu neden ile şöyle demiştir: “Anne ya da babasını benden çok seven bana layık değildir.” (Matta 10:37; aynı zamanda bakınız Luka 14:26)

O halde çocukların, anne ve babalarının Rabbin yetki ve istekleri ile uyumsuz olan buyrukları dışında anne ve babalarının isteklerine tam olarak yani Rabbe yaraşır bir şekilde uymaları gerekir. Bu istisnai durumu belirtiyor ve hatta özellikle vurguluyoruz – çocukların anne ve babalarının talepleri konusunda itaat etmeyi reddetme cesaretini göstermeden önce bu taleplerin Rabbin isteğine karşı olmadığı konusunda çok dikkatli olmaları ve kuşkulu durumlarda özen ile araştırarak hareket etmeleri doğrudur. Örneğin, attıkları adımın nedeninin kendi isteklerinden kaynaklanmadığı konusunda emin olmalıdırlar; adım atmadan önce atacakları adımın Tanrının isteği olduğu konusunda ikna olmuş olmaları gerekir. Çünkü anne ve babalarına ailede üstün yetki yerini veren Tanrıdır. Ve bu yüzden itaat etmedikleri takdirde bu davranışlarının nedeni yalnızca Tanrının kendi yüceliği olabilir. “Çocuklar her konuda anne ve babalarınıza itaat edin çünkü bu Rabbi hoşnut eder.” Bu mektup imanlılara hitaben yazılmış olduğu için anne ve babanın vermiş olduğu herhangi bir buyruğun Rabbin yetkisi ile çatışmayacağı göz önünde tutulmuştur. Ve “Bu, Rabbi hoşnut eder” sözlerinin eklenmiş olması, biraz önce belirtmiş olduğumuz gibi ebeveyn yetkisinin genişliğinin ve üstünlüğünün derecesini tanımlar. Ve böylece anlarız ki anne ve babalar Tanrı tarafından tespit edilmiş olan kendi yetki dereceleri içinde mutlak bir yere sahiptirler. Ancak bu yetki derecesinin dışında çok daha geniş bir yetki derecesi vardır ve bu yetki derecesi üzerinde yalnızca Rabbin kendisi en üstün Olan’dır.

İtaat, iki temel üzerinde uygulanmalıdır. İlki, “Çünkü itaat etmek doğrudur.” (Efesliler 6:1) Yani, Tanrı, çocukların anne ve babalarına itaat etmesinin doğru olduğunu beyan eder; özetle, anne ve baba buyruk verme yerine çocuklar ise itaat etme yerine uygundurlar. İkincisi, şu sözlerde yer alır: “Çünkü bu, Rabbi hoşnut eder.” Bu sözler ile çocuklara sorumlulukları hatırlatılır ve Rabbin boyun eğmelerini onayladığına dair güvence verilerek çocuklar teşvik edilmiş olurlar. Ve Rabbin, çocukların itaat etmesi konusunda verdiği değer yasada okuduğumuz şu sözler ile bildirilmiştir. “Annesine ve babasına saygısızca davranana lanet olsun.” (Yasanın Tekrarı 27:16; aynı zamanda bakınız Mısır’dan Çıkış 21:17; Yasanın Tekrarı 21:18-21; Süleyman’ın Özdeyişleri 30:11,17) Elçi anne ve babaya itaatsizlik konusundan aynı zamanda son günlerde görülecek olan belirti özelliklerinden biri olarak söz eder; “son günlerde çetin anlar olacaktır ve insanlar anne baba sözü dinlemez hale geleceklerdir.”  (2.Timoteos 3:1,2) Ve “anne baba sözü dinlemeyen insanlardır” (Romalılar 1:30). Yaşamın gerçekleri ile ilgili en ufak konularda bile anne baba sözü dinlememe ifadesi yanlış atılan adımların başında yer alır. Şu anda açlıklarını domuzların yedikleri yiyecekler ile bastırmaya çalışan tüm zavallı kaybolmuş oğulların ve kızların öykülerini yazacak olur isek bu öykülerin hepsinin kökünde anne babalarının evinde onların sözünü dinlemek yerine kendi istediklerini yapan kişilerin kendi yanlış davranışları yer alır.

Böylece hem teşvik hem de uyarı aracılığı ile çocuklara Tanrının anne ve babaya itaat etmesine verdiği değer vurgulanarak hatırlatılır. O halde şeytanın en tehlikeli tuzaklarından biri olan itaatsizliğe her çocuk dikkat etsin ve itaatin Rabbi hoşnut ettiğini bilerek anne ve babasının boyun eğme isteğine bulunduğu yeri göz önünde tutarak muhafaza etmek için her zaman teşvik edilsin.

(2)  Efesliler mektubunda – yasadan alınmış ve burada ahlak gücü onaylanan – çocukların anne ve babalarına uygun olan davranışlarını ifade etmek için bir başka sözcük kullanılmıştır. Bu sözcük “onur”dur. “Anneni ve babanı onurlandır (onlara saygı göster).” Eğer itaat, çocukların anne ve babalarına olan davranış ve eylemleri konusundaki sorumluluklarını tanımlıyor ise “onur (ya da saygı)” sözcüğü, daha çok çocukların anne ve babalarına karşı olan alışılmış duygularının nasıl olması gerektiğini ifade eder. Bu sözcük, çok özel ve ciddi bir sözcüktür. Çünkü kutsal Rabbimiz tarafından söylenen sözlerde de aynı sözcük yer almıştır: “Öyle ki, herkes Babayı onurlandırdığı gibi Oğul’u da onurlandırsın. Oğul’u onurlandırmayan, O’nu gönderen Babayı da onurlandırmaz.” (Yuhanna 5:23) Aslında, onurlandırma sözcüğü gerçek ve yürekten saygıyı tanımlar; çünkü çocukların anne ve babalarını onurlandırmaları için kendi konumlarını ve anne ve babaları tarafından kontrol edilme haklarını kabul etmeleri yeterli değildir; çocuklar anne ve babalarını aynı zamanda takdir etmeli ve saymalıdırlar. Çünkü anne ve babaları bu yetki yerine Rab tarafından konulmuşlardır. Bu neden ile anne ve babasını onurlandıran çocuk onlara olan saygısını ifade eden davranışlar göstermekten hoşlanacak, onların öğüt ve eğitimlerine değer verecek, anne ve babaları yanlarında değil iken yanlarındaymış gibi itaat etmeye devam edecek, onlara acı ve üzüntü verecek her şeyden sakınacak ve onların duygu ve arzularına sevinç katmak isteyecektir; aynı zamanda mümkün olan her şey ile yani, söz, davranış ve eylemi ile Tanrı tarafından atanmış oldukları konuma ait olan saygı ve dikkati eksik etmeyecektir.

Bu konuyu imanlıların çocuklarının dikkatine sunmayı arzu ettik. Çocuklar anne ve babaları ile ilgili sorumlulukları üzerinde her zaman düşünsünler çünkü çocuklara bu itaat sorumluluğunu veren Tanrıdır; çünkü çocuklar Tanrı halkının çocuklarıdırlar. Tanrı yeryüzünde çocuklar ile imanlı anne ve babaları aracılığı ile ilişki kurar. Bu neden ile çocuklar Tanrıya karşı sorumludurlar. Çocuklar bu doğru düşünceye sahip oldukları takdirde zayıflık ve çaresizlik anlarında yardım için Tanrıya feryat edebilirler; anne ve babalar da aynı şekilde! Çünkü anne ve babalara bu yetki konumunu veren Tanrı hem çocuklarını hem de çocukların anne ve babalarını kayıracaktır. Anne ve babalara verilen öğüt “çocuklarını Rabbin sevgisi ve öğüdü ile besleyerek büyütmeleridir”. Böylece tüm ev halkı hem Kurtarıcı hem de Rab olan Tanrısı hakkında kişisel bir bilgiye yönlendirilecektir. Ve bunun sonucunda çocuklar anne ve babaları ile birlikte O’nun kurtarmış olduğu kişiler arasında sevinç ile yer alacaklardır.